KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
25 Nisan 2024 Perşembe
°C

Erdoğan'sız ilk seçim

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a büyük hayranlık duyan Bingöl, Erdoğan’sız ilk seçiminde tercihini kimden yana kullanacak? Yaklaşan genel seçim ve çözüm sürecine dair, siyasetin unutulmayan isimlerinden olan Faruk Baylaz ile söyleşi yaptık. Bingöl’deki mevcut siyasi tabloyu “Bilinmeyen bir denklem” olarak yorumlayan Baylaz, önümüzdeki bir iki ayda siyasi atmosferin daha duru ve net hale geleceğinin de altını çizdi.

Erdoğan`sız ilk seçim
28 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 07:02
2
7467
2
AA aa

 Bingölonline olarak Faruk Baylaz ile yaptığımız söyleş ve öne çıkan satırları…

Öncelikle Çözüm Süreci'ne dair görüşlerinizi almak istiyoruz. Nasıl tanımlıyorsunuz? İçeriği hakkında nasıl bir değerlendirme yapabilirsiniz?

Aslında herkesin desteklediği ama içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı bir süreç. “Çözümden kasıt nedir? Sadece silahların susması mıdır? Devlet yada örgüt ne istiyor? Kim neden feragat edecek? Uzlaşı neye göre sağlanacak? Öcalan serbest kalacak mı? Genel af olacak mı? ” Bunlar bilinmeyen hususlardır. Halkın anladığı ise ‘silahların susacağı, örgütün ülke topraklarından çekileceği, dağdan inişlerin olacağı ve huzur ortamının sağlanacağı' şeklindedir. Herkesin bilgisi yüzeyseldir ve detaylardan bihaberiz. HDP, Hükümet ile dört maddede anlaştıklarını söyledi ve bu maddelerin Hükümet tarafından açıklanması çağrısında bulundu. Nedir bu dört madde? Bunun hakkında da bilgimiz yok. Bölge halkının da sürece dahil edilerek, daha şeffaf, herkesin bilgisinin olduğu bir tabloyla sonuca gidilmelidir. Süreç biraz daha berraklaşırsa, inanıyorum ki sonuca ulaşmak daha kolay olacaktır. Kısa vadede çözüm belki güç olacak ama süreci baltalamaya dönük adımların da her geçen gün yoğunlaştığını da görmezden gelmemek lazım. Batı illerindeki insanlarla konuştuğumuzda ‘Huzur olacaksa Öcalan da serbest kalsın' demeye başladılar. Çünkü huzura sadece bölgemizde değil, ülkenin genelinde ihtiyaç var. Bunun için de daha net bir şekilde süreç yönetilmeli.

Çözüm Sürecinde siyasi iradelerin tavrını nasıl görüyorsunuz? Bunun toplumsal yansıması nasıl oldu sizce?

Tabi ki önemli adımlar atıldı. Bu konuda AK Parti'ye hakkını teslim etmek lazım. Gerçekten de yıllardır bu konuda çeşitli adımlar atılmak istense de hepsi daha başlangıç noktasında kesintiye uğradı, uğratıldı. Ama AK Parti iktidarı cesur adımlar attı ve birçok manipülasyona rağmen kararlı bir şekilde süreci sürdürme iradesini korudu. İstenilen seviyeye belki ulaşılmamış görünebilir ama toplumun ciddi bir beklentisi var. Daha ilk günden itibaren bir huzur ortamı oluştu, insanlar daha rahat hissetmeye başladılar kendilerini. Bölgemizde köylere dönüşler hızlandı. Düne kadar köyüne gitmeye çekinen insanlar artık köyünde ev yapıyor, bağ bahçe ekip özlem duyduğu yaşama geri dönmeye başlıyor. Ki, bunun Bingöl'de dahi birçok örneğine rastlamak mümkündür. Ama siyasi taraflar bu konuda daha samimi, siyasi beklentiden uzak, halkın huzur ve refahı için duruşunu netleştirmeli ve çözüm kararlılığını sürdürmelidir. Siyaseten kaybetme korkusu olmamalı. Olası bir çekince yada geleceğe dair siyasi kaygı, yeni şartların öne sürülmesini gerektirecek ve sürecin çıkmaza girmesine sebep olacaktır. Bundan uzak durmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Samimi bir şekilde yaklaşılır ve ‘illa benim dediğim gibi olacak' şeklindeki dayatmalar yoğunlaşırsa burada çözüm beklemek güç, hatta imkansız olur. Burada da toplum, samimiyetleri ölçecektir elbet.

Gelinen noktayı nasıl yorumlarsınız? Sizce sonuca yaklaşılıyor mu?

Gelinen noktada elbette bir çabanın var olduğunu söyleyebiliriz. Lakin Nisan ayına kadar somut ve önemli gelişmeler sağlanamazsa, sanırım seçimin araya girmesiyle bir yavaşlama, seçimden sonrasında ise bir karmaşa ile karşı karşıya kalma riski olabilir. Özellikle AK Parti iktidarı Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde edemezse, işte o zaman işler çıkmaza girecek. Bu nedenle Hükümet kanadının daha temkinli davranması ve doğru adımlarla süreci yönetmesi lazım. Burada da öncelik, seçiminden başarıya çıkılmasıdır.

Sürecin, ekonomik anlamda da önemli katkılar yarattığı gerçeği var ancak 6-8 Ekim'de Kobani'deki IŞID saldırıları gerekçe gösterilerek büyük bir karmaşa oluşturuldu. Bu yaşananlar sürece nasıl etki etti?

Çözüm Süreciyle birlikte bölgede, hatta ülke genelinde bir rahatlama oldu. İnsanlar kendisini daha huzurlu hissediyordu. İş dünyası da bundan olumlu etkilenmiş, teşvik paketlerinden yararlanmak isteyen yatırımcılar bölgedeki birçok ilde sıraya girmişti ki, bir anda Kobani'ye dayalı bir eylem dalgası patlak verdi. Kobani'deki yaşananların gerekçe gösterilerek Türkiye'nin yangın yerine çevrilmesi son derece yanlıştı. Nihayetinde burada en çok zarar gören, sivil halk oldu. Bu eylemler, süreci saboteye yönelik girişimlere dönüştü. Son derece yanlıştı. Bu olaylardan sonra bir durağanlık baş gösterdi ve ekonomik hareketlilik anında kesildi.

HDP'nin bu olaylardaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

HDP, 6-8 Ekim olaylarında bir gerçeğin farkına vardı. “Çözüm sokakta aranmaz, sokak baskıları sadece zarar veriyor.” Hemen yakın tarihe bir göz atacak olursak, en açık örneği Cumhurbaşkanlığı seçiminde görebiliriz. HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Selahattin Demirtaş, seçim süresince çok ılımlı, sakin, duygusal yaklaşımlar içeren ve insani vurguların ağırlıkta olduğu gayet olumlu bir atmosfer oluşturdu. Bu sayede HDP'nin hiç alamadığı oranda bir oy aldı. HDP'nin oy aralığı yüzde 6-7'lerde. Ama Sayın Demirtaş, yüzde 10'a yakın oy aldı. Bu da şunu gösteriyor. Şiddetten uzak, halkın yüreğine dokunacak söz ve eylemler toplumda karşılık buluyor. HDP'nin bundan sonraki süreçte şiddetten uzak kalması, çözüm sürecini ne pahasına olursa olsun sürdürme kararlılığı göstermesi hem ülkeye, hem de siyasi anlamda partilerine katkı sunacaktır.

Biraz da Bingöl'e dair görüşlerinizi almak istiyoruz. Ülke, Çözüm Sürecine odaklanmışken bir tarafta da yaklaşan genel seçimler var. Bu konuda da süreç işlerken, sizler Bingöl'deki siyasi atmosferi nasıl yorumlayabilirsiniz?

Bingöl'de siyaset, çok bilinmeyenli bir denklem. Özellikle iktidar kanadında ciddi bir karmaşıklık var. Sayın Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz Bey'in büyükşehirlerden birinde, HDP Grup Başkanvekili Sayın İdris Baluken'in ise Diyarbakır veya Van'dan aday gösterileceğine dair söylemler var. Siyasi aktörlerin adaylıklarıyla ilgili durumlar net değil. Haliyle varsayımlar üzerine bir siyaset yürütülüyor.

Genel çerçeveye baktığımızda ise Bingöl'de AK Parti'nin iyi bir tabanı olduğu gerçeği inkar edilemez. Ama AK Parti'den ziyade sizler de taktir edersiniz ki, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a olan hayranlık ve bağlılık daha ön planda. 2015 Genel seçimlerinde AK Parti, geçmişten de ders çıkartarak, 2-1'in hesabını iyi yapabilir ve bu kez daha doğru adımlar ve tercihlerle yola çıkarsa yeniden yükselişe geçebilir. AK Parti'nin bu seçimdeki hedefi Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu sağlamak. Bunu başarabilmek için de seçime güçlü isimlerle girmesi herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Ama Bingöl'ün yereldeki dinamiklerini hiçe sayarak hareket edilirse sanırım aynı talihsizliği yeniden yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Tabi ki, taktir hakkı kendilerinindir.

2011 Genel seçimlerinde bir vekili HDP'ye kaptıran AK Parti, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde ise hiç beklenmedik bir farkla belediye başkanlığını kazandı. Bunun sebepleri nasıl açıklanır sizce?

Demin de söylediğim üzere, sadece partinin gücü yeterli olmayabiliyor. Bir aday belirlenirken, toplumsal karşılığına da bakılmalı. Yerel seçimde vizyon sahibi ve tabanı bulunan bir isimle seçime girmesi, bununla birlikte partinin o günkü süreçteki durumu yüksek oy alınmasının yegane sebebi olarak ortaya konabilir. Aday tercihinde illa kişinin partili yada partinin içerisinde yetişmiş biri olması gerekmez. Siyasi bir geçmişinin bulunması da ölçü olmamalı. Gerçekten yönetebilme ve vekaleti aldığı topluma hizmet sunabilme kabiliyeti varsa, partiye katma değer sunabiliyorsa, vizyonu ve birikimi ile toplumsal karşılığı var ise böyle bir isim de aday gösterilebilir. AK Parti, yerel seçimde de böyle bir tercihte bulundu. Adayın illa bir makam, bir unvan yada akademik kariyerinin bulunması zorunluluğu olmamalı. Vizyon sahibi olması, kariyerinin bulunması da hiçe sayılamaz ama toplumsal karşılığının da göz ardı edilmemesi gerekir. Hepsi bir birini tamamlayan unsurlar aslında. Ölçüyü iyi tutturmak önemli. Çok daha önem gösterilmesi ve dikkat edilmesi gereken husus ise parti oyuna güvenilerek aday dayatılmasıdır. Bağımsız aday olması durumunda oy alabilecek biri, ebette toplumsal karşılığı olan biridir. Bunların iyi değerlendirilerek karar vermek lazım. Bu itibarla, AK Parti genel seçimlerde nasıl bir tercihte bulunur, bunu da zaman gösterecek.

Biraz önceki beyanlarınızda hem AK Parti'den ziyade halkın Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a olan hayranlık ve bağlılığına dikkat çektiniz, hem de aday tercihlerinde sık dokunulması gerektiğinin altını çiziniz. Malumunuz, AK Parti Erdoğan'sız ilk sınavını 2015 genel seçimlerinde verecek. Sizce nasıl bir tablo oluşacak? Eski başarı devam edecek mi?

AK Parti Erdoğan'sız olmayacak. Sayın Erdoğan'ın gölgesi AK Parti'de yine görülecek ve bana göre, her ne kadar meydanlara inemese de yine etkin olacak. Ciddi bir oy kaybı yaşanacağını düşünmüyorum. Hele ki, Anayasa değişikliği için gerekli çoğunluğu sağlamak adına etkin isimlerle seçime girme yolu tercih edilirse, belki mevcut oy potansiyelini koruyabilir de. Bu yüzden altını bir kez daha çizmekte yarar görüyorum ki, adaylar, daha çok halk tabanının isteğine göre belirlenmeli. Halka rağmen öne sürülen adaylar olursa, bunun karşılığında farklı bir tercihin sandığa yansıması kaçınılmaz olacaktır.

Aktif siyasette yoksunuz. Ama siyasetin uzağında da değilsiniz. Ufukta, aktif siyasete katılmanız var mı?

Bingöl'de toplumun sevdiği, saydığı, değer verdiği bir isim olarak yad edilen rahmetli Babam Haydar Baylaz'ın milletvekilliği sebebiyle siyasetin her daim içinde yer aldık. Siyasette aktif bir görev üstlenmediğimiz dönemlerde de siyasetten kopamadık. Şuanda aktif bir görevde değilim ama bulunduğum çevre ve konum itibariyle yine de siyasetin içerisindeyim. Aktif bir görevde olmayı da düşünmüyorum. Ancak gelecekte ne olur, bunu şimdiden yorumlamak doğru olmaz. Hayattır, insanın önüne ne çıkacağı nereden bilinebilir ki? Bugün olmaz dediğimizi yarın çeşitli sebeplerden ötürü yapmak durumunda kalırsak topluma ne yanıt vereceğiz? Bu yüzden, ‘zaman en iyi ilaçtır' diyelim. Şimdiden değerlendirmelerde bulunmak sağlıklı olmaz.

Bu keyifli söyleşi için teşekkür ediyoruz. Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj yada paylaşmak istediğiniz fikir var mı?

Ben teşekkür ediyorum. Geleceğimizin aydınlık, huzur dolu, sağlıklı ve hayırlı olmasını temenni ediyor, bu söyleşiyi okuma zahmetinde bulunan tüm okurlara ve halkımıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
lale kazan (@Misafir_18504)
29 Ocak 2015 Perşembe 23:14
gereksiz söyleşi oy falan zor alır
mustafa baylas (@Misafir_18496)
28 Ocak 2015 Çarşamba 15:41
Güzel bie söyleşi olmuş ağzına sağlık abeee
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın