İHH Kadın Kolları ve Genç İHH tarafından kutlu doğum münasebetiyle Bingöl Belediyesi Kültür merkezinde ‘Peygamber ve Yetim' konulu program gerçekleştirildi. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programa, İHH Genel Başkan Yardımcısı Av. Gülden Sönmez, İHH Kadın Kolları Genel Koordinatörü Melek Temel, Bingöl Valisi Yavuz Selim Köşger'in eşi Fatma Köşger, Bingöl Belediye Başkanı Yücel Barakazi'nin eşi Pervin Barakazi, Bingöl Belediye Başkan Vekili Feyza Başak Koç ile çok sayıda davetli katıldı.
Sönmez, konuşmasında yetimlerin çektiği sıkıntı ve Hz. Peygamberin yetimlere verdiği önemin üzerinde durdu. Sönmez: “Etrafında yetim bulunanlar yetimin ne hissettiğini anlıyor ve yetim büyütenler yetimin ne olduğunu anlıyor. Bizim etrafımızda yoksa biz bunu çok fark edemiyoruz veya ayetlerde rabbimizin bize söylediği şeyi anlayamıyoruz. İlk yetim sempozyumunu yaptığımız zaman, yeni bir sayfa açacağız dediğimiz zaman bize dediler ki yetim demeyin. Çok İslami bir kavram. Kimsesiz çocuk derseniz çok daha iyi olur ve literatüre de uygun olur. Biz dedik ki hayır! Yetime yetim diyeceğiz. Kimsesizsin demeyeceğiz çocuklarımıza. Yetime yetim diyeceğiz ama onlara yetimliğin çok bedbaht bir şey olmayacağını da söyleyeceğiz. Yetim demek peygamber demek. Yetim demek rahmet demek. Hatta biz bunu o kadar farklı noktalara getirdik ki ilk yaptığımız yetim sempozyumunda yetim büyümüş, yurtlarda, yuvalarda veya akrabalarının yanında yetim büyümüş ama hayatını çok farklı yaşamış bir yerlere gelmiş olan örnek isimler getirdik. Onlar tecrübelerini ve bilgilerini yetimlikle birlikte aktardı. Sonra bir araştırma yaptırdık arkadaşlarımıza. Dedik ki bize dünyadan ve yakın tarihten yetimleri söyleyin. Kimler yetim. Eğer yetime dokunmazsan merhametle nasıl bir sonuç alıyorsun. Yetime dokunmazsan merhametle kime hangi mazluma nasıl bir zalim musallat oluyor. Bir bakın araştırın bizim araştırmalarımızın sonuçlarını da okuyun. Göreceksiniz ki insanların yaka silktiği zulümlerini konuştuğu Allah böyle zalimlerden esirgesin denilen bazı zalimler, yetim büyümüşler. Ama birde bakıyorsunuz ki Ömer Muhtar yetim. Onun yetim büyüyüşünün hikâyesini çok iyi biliriz. Ve Allah resulü bütün o büyük sorumluluğun ortasında, büyük imkânsızlıkların ortasında etrafındaki herkese yetime dokunmayı, yetimi gözetmeyi tavsiye ediyordu. Bizlerde onun bize gösterdiği örnekliği sergilemeliyiz” dedi.
“BİNGÖL'DE 120 TANE YETİM SPONSORLUĞU VAR”
İHH olarak yetimlere yönelik çalışmalarını da aktaran Sönmez: “Bizim bir yetimler ordumuz var değerli kardeşler. İHH 60 binin üzerinde yetimin sponsorluğunu yapıyor. Bingöl'de 120 tane yetim sponsorluğumuz var. Allah hiç kimseyi yalnız bırakmasın. Yardımsız dostsuz, kimsesiz bırakmasın. Bu gerçekten kolay bir şey değildir. Ama küçücük bir dokunuşla onların hayatını komple değiştirebilirsiniz. Biz Müslüman kadınlarız Elhamdülillah. Allah'ın diniyle şereflenmiş, İslam'la şereflenmiş ve Allah'ın dinini gururla taşıyan Müslümanlardanız. Eğer bir yetim varsa ve bizlerde bihaber, vurdumduymaz oturuyorsak evimizde Allah bunun hesabını hepimizden, tüm Müslümanlardan sorar. Biz nasıl bir köprü kurmuşsak sizin için aslında hepimizin cenneti için kurulmuş bir köprüdür. Bu köprüyü kullanarak ulaşmak istediğiniz her yere ulaşabilirsiniz. Konuyla ilgili şöyle bir anı anlatayım; Bir gün İHH'ya bir kadın geldi 45 yaşlarında. Alelacele benle görüşmek istediğini söylemiş. Elinde birkaç tane lif banyo yaparken kullandığımız. Dedi ki ben 45 yaşındayım, kocam yatalak, 4 tane de çocuğum var. Bende kendimce lif örüyorum arkadaşımda bunları satıyor. Onlarla da diğer ihtiyaçlarımı karşılıyorum. Ama ben rahat uyuyamıyorum. Allah bana hesap sorarsa bir gün. Savaşın olduğu coğrafyalarda namusu canı her şeyi tehlikede olan kardeşlerim için ne yaptığımı sorarsa Allah, işte bende cevap verebilmek için bu liflerimi satmak istiyorum. Ama benim bu parayı ne bankaya yatıracak havale param var ne de otobüse binip getirecek yol param var. Benden her ay bu lif parasını alır mısınız? İşte böyle bir bağışta bulunmuştu kadın. Hani asrı saadette sahabelerin hikayelerine baktığınız zaman, Allah resulünün bize örnekliğine baktığınız zaman bizim yokluk çekiyor dediklerimiz aslında yokluk çekmiyor. Yokluk tam anlamıyla yokluk demek. Biz kuranla muhatap olmuş Müslümanlar olarak şöyle hayatımızı bir gözden geçirip acaba bu dünyada vazgeçebileceğim ve kurtarabileceğim kaç çocuk olabilir diye düşünürsek tıpkı deprem vakti yaşadığımız gibi Allah göstermesin hiç kimseye. Böyle bir affet yaşadığımız da o süslü perdelerimiz, o süslü eşyalarımız nasıl hiçbiri görünmüyorsa gözümüze işte Müslüman Kuran'a en yakın olduğu vakitte dünyadaki bir çok hevesinin ne kadar yanlış ve gereksiz olduğunu fark ediyor. Elbette ki isteklerimiz var. Elbette ki nefsimiz birçok şeyi istiyor. İsteklerimiz bitmez. Hepimiz istiyoruz. Ama dünyada geçici arzu ettiklerimizle Cennette ebedi elde edeceklerimiz için sarf ettiğimiz emeğe şöyle bir baktığımız zaman, her zaman dünya için arzu ettiklerimizin çok daha önde olduğunu fark ediyoruz” şeklinde konuştu.
“ANA HEDEFİMİZ YERYÜZÜNDE ADALETİN HÂKİM OLMASI”
İnsanın ana hedefi ve yer yüzünde bulunma sebebinin Adaleti tesis etmek olduğunu söyleyen Sönmez, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Ana hedefimiz yer yüzünde bulunma sebebimizdir. Yani yeryüzünde her yerde adaletin hâkim olmasına yardımcı olmak. Allah resulünü sadece programlarda anarken değil o bize nasıl örnek ve şahit olmuşsa bizim de tüm ümmete ve insanlığa örnek ve şahit olmamız gerekiyor. Gündemlerimizi gözden geçirelim değerli kardeşler. Haberleri nerden aldığımızı gözden geçirelim. Bu haberleri, kuran ve sünnetle nasıl çarpmamız gerektiğini gözden geçirelim. Etrafımızda olan biteni gözden geçirelim. Coğrafyamızda olan biteni gözden geçirelim. Emin olun ki her şeyin iman ve küfrün kavgası ekseninde yürüdüğünü göreceksiniz. Türkiye'de olan birçok olayında İslam ve küfür kavgasının bir parçası olduğunu göreceksiniz. İslam düşmanları sizden çok korkuyor. Her örtülü kadından, her dindar kadından, her Allah'ın kelamını hayatına taşıyan kadından çok korkuyorlar. Neden mi? Çünkü siz safınızı belli etmiş bir topluluksunuz. Eğer kişi safını belli etmişse ona hizmetin, olabileceğin en üstünde olması gerekir. Bingöl'ün ve Türkiye'nin tamamını düşünün. Kadınların gündemi ne? Evli, genç ve medreselerde olanlar için söylüyorum. Bana bir tane isim söyleyin ama öyle bir kadın olsun ki bu eğitimle bilinen ve kendisine ilim sorulan ve sadece kadının fıkhi hayatıyla ilgili değil fıkhi meselelerle ilgili değil İslam'ın her meselesiyle ilgili ilmi bir görüş bildirecek ilim sahibi bir Müslüman kadın söyleyin. Söyleyemezsiniz. Sayısız medrese ve dünya kadar ilim tahsili yapan kızlarımız var, dünya kadar ilahiyat mezunu kızımız var. Ama kim ne sorarsa gider erkeklerin ilim sahiplerine sorar. Elbette ki oda bizim için bir kazanımdır ama insanının şöyle diyesi geliyor. Biz kadınlar geri zekâlı mıyız? Değiliz. Bizlerde akıl ve zekâ sahibiyiz. Onların elinde olan kuran bizimde elimizde var. Onların elinde olan bilgi bizimde elimizde var. Peki, elinde bu kadar ilim olduğu halde neden bu Müslüman kadınların ilmiyle bu örnek şahsiyetleri gözümüzün önünde değil. Böyle bir konumlandırmayı kendimizde görmüyoruz. Allah'ın kitabını ve Allah resulünün sünnetini amel olarak hayata geçirmeyen ve dünyada yaptığı her şeyi bu hedefle yapmayan kişilerin hali matematikteki sıfırların hali gibidir. Unutmayın, Allah mazlumu, yetimi ve onun davasını gözetenin yardımcısı olur.”