Ab ne türkiye ile yapabiliyor ne de türkiye'sizTürkiye ile Avrupa Birliği arasında yıllardır süren müzakerelerin bir sonuca ulaşmamasını değerlendiren Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Dinler Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Olgun, AB Türkiyeyi gözden çıkaramıyor; ama kendi kozmik odasına alacak kadar da Türkiyeye sıcak bakmadığı anlaşılıyor dedi.![]() Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Dinler Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Olgun, demir perde blokundan ayrılan bazı ülkelerin kısa zamanda AB çatısı altına alındığını anımsatarak, söz konusu ülkelerden daha güçlü bir altyapıya, gayri safi milli hasılaya sahip olmasına rağmen Türkiye'nin hala AB kapısında bekletildiğini kaydetti. Avrupa Parlamentosunun (AP) Türkiye'nin AB ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici süreliğine dondurulmasını tavsiye eden kararını değerlendiren Prof. Dr. Olgun, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan sürecinin neredeyse yarım yüz yılı aştığını, neredeyse yüz yıllık bir ideal, bir hayal haline dönüştüğünü söyledi. “TÜRKİYE BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİNDEN DAHA İLERİ SEVİYEDE” Türkiye'nin birçok Avrupa ülkesinden daha ileri bir seviyede olduğunu dile getiren Prof. Dr. Olgun, “AB ile Türkiye arasında tarihsel ölçekten günümüze kadar gelen bir teolojik uyum sorunu var. Demir blok ülkelerinden azat olan pek çok ülke, AB çatısı altında kolayca konumlanırken Türkiye halen bu söz konusu ülkelerden daha fazla bir altyapıya, gayri safi milli hasılaya sahip olmasına rağmen, AB kapısında bekletilmeye devam etmektedir. Yani ekonomik siyasi sorunlar bir yana, sorun esasen teolojik kökenli bir sorundur. Türkiye Osmanlı bakiyesi olarak AB'nin kalbine, Viyana'ya kadar ulaşmış, tarihsel kökler olarak Avrupa zihninde bir Müslüman korkusu oluşturmuş bir medeniyetin bakiyesi olarak varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla Müslüman bir ülke olarak AB kapısında Türkiye'nin uzun süre beklemesi doğrusu çok garipsenecek bir durum değil. AB üyelik sürecinde Türkiye'nin birçok alanda reform gerçekleştirmiştir” diye konuştu. “TÜRKİYE'NİN AB'DEN ALACAK BİR ŞEYİ KALMADI” Türkiye'nin artık AB'den alacak fazla bir şeyinin kalmadığını vurgulayarak sözlerine devam eden Prof. Dr. Olgun, "AB süreciyle Türkiye birçok hususu halletmiştir. Ne gibi? Örneğin askerle olan ilişkisini, vesayetle olan ilişkisini düzeltmiştir. Kurumsal yapılar önemli ölçüde standartlaşmıştır. Ekonomik, sosyal, kültürel pek çok alanda gerçekten AB standardını, müktesebatını kendisi de kopyalamış, almış yürürlüğe koymuştur. Bu açıdan bakıldığında AB'nin esasen Türkiye açısından misyonunu tamamladığını bile söyleyebiliriz. Büyük bir medeniyet projesi olarak sunulan AB'nin, Türkiye'ye muhalif pek çok oluşumun odaklandığı bir koruyucu merkez haline geldi. Marjinal cinsel eğimler diye tabir ettiğimiz LGBTİ gibi kuruluşları artık himayesine alan, ev sahipliği yapan, çok agresif bir takım düşünceleri bünyesinde barındıran ve bir medeniyet projesi sunmaktan oldukça uzaklaşan bir oluşum haline dönüştü AB. Şangay 5'lisi fikirlerine de değinen Prof. Dr. Olgun, "Şangay Türkiye için bir alternatif olabilir mi? Bunu da çok gerçekçi bulmak mümkün değil. Çünkü Rusya ve Çin merkezli Şangay ortaklığının Türkiye'nin geleceğine dair bir vizyon sunma ihtimalinde söz edemeyiz. İçerisinde Hindistan, Pakistan, İran var, gözlemci olarak Türkiye'nin de katılımı söz konusu. Çoğu komünist blok ülkelerinden oluşuyor. Türki Cumhuriyetler var. Dolayısıyla yine de Türkiye'nin uzun vadede AB'den çok daha farklı veriler elde edileceğini düşündüğümüz bir süreç olarak görünmüyor" dedi. “D8, TÜRKİYE İÇİN GELECEK VAAT EDEN BİR BİRLİK” “D8'ler, Türkiye için gelecek vaat eden birlik olma özelliğini koruyor” diye sözlerine devam eden Prof. Dr. Olgun, "O halde neyi gündeme getirebiliriz? Eski başbakanlarımızdan merhum Necmettin Erbakan'ın dillendirdiği D8 oluşumu akla geliyor. İslam coğrafyasını kuşatan D8'ler, Türkiye için gelecek vaat eden birlik olma özelliğini koruyor. Türkiye'de özel politikalara yoğunlaşmış AB, NAFTA, Şangay gibi güç merkezleri yerine daha çok Müslüman toplulukların içerisinde yer aldığı İslami perspektifle ekonomik, kültür, sanat, siyaset anlayışı benimseyen oluşumlar içerisinde yer almak anlamında D8'in tekrar canlandırılması bir alternatif olarak ortaya konulması oldukça elzem görünüyor” diye ifade etti. “NE AMERİKA NE AVRUPA BİRLİĞİNİN HAÇLI ZİHNİYETİ” "Ne Amerika'nın siyasi oluşumları ne Avrupa Birliğinin Haçlı zihniyetine dayalı yapısal kurgusu ne Şangay'ın Ortodoks ve Komünist versiyonu, bütün olumsuzluklara, handikaplara rağmen yine İslami ittihat çerçevesinde bir işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu zamana kadar hiç denemediğimizi bir kez daha fark ettik bu yolun değerlendirilmesi gerektiğin düşünüyorum." diye sözlerine devam eden Prof. Dr. Olgun, AP'nin aldığı kararının biraz tavşana "kaç", tazıya da "tut" tarzı gibi bir hareket olarak yorumladı. Prof. Dr. Olgun, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Her ne kadar AP bu kararı alıyor ama AB için bu bağlayıcı olmuyor. Yapılanması da çok enteresan bir örgütlenme. Öyle görünüyor ki AB ne Türkiye ile yapabiliyor ne de Türkiye'siz. Mevcut statükoyu korumak AB'nin en büyük ideali gibi görünüyor. Yani Türkiye'yi koparmamak ama Türkiye'yi içerisine almamak. Bu siyasi olarak en verimli, gerçekten en konformist yaklaşım olarak görülüyor AB için. Çünkü malum işte bir teröre engel olma yönü var. Biraz demokratik bir ülke olması hasebiyle belli ki modern yönünü kullanmak istiyor. Ama yine de sınırlarını uzak tutmak, kendi içine Müslüman bir coğrafyadan gelen işçi birikimi belli ki katmak istemiyor. Dolayısıyla AB, Türkiye'yi gözden çıkaramıyor; ama kendi kozmik odasına alacak kadar da Türkiye'ye sıcak bakmadığı anlaşılıyor."
YORUM YAZIN ![]()
|
|