Bu ödül türkiye'ninYazarımız Orhan Pamuk, 105 yılda sadece 102 kişinin yer aldığı Nobel Edebiyat Ödülleri şeref listesine adını yazdırdı.
![]() Türkiye saati ile 17.30'da başlayan törende Nobel Vakfı Başkanı Marcus Storch'un açış konuşmasının ardından ödüllerin dağıtımına geçildi. Fizik dalında John C. Mather ve George F. Smoot, kimya dalında Roger D. Kornberg, tıp dalında Andrew Z. Fire ve Craig C. Mello'ya Nobel ödülleri takdim edildi. Edebiyata sıra geldiğinde ise İsveç Akademisi Daimi Sekreteri Horace Engdahl önce uzun bir konuşma yaptı. Engdahl Pamuk'a övgüler yağdırdıktan sonra yazarın doğduğu kenti Dostoyevski'nin St. Petersburg'u, James Joyce'un Dublin'i ve Proust'un Paris'i yaptığı gibi vazgeçilmez bir edebiyat toprağı haline getirdiğini söyledi. Ödül sahibi ilk açıklandığında kullanılan ‘Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan Orhan Pamuk' sözlerine de atıfta bulunan Engdahl, Pamuk'un kitaplarına ve İstanbul tutkusuna da konuşmasında yer verdi. Engdahl ödülünü Kral 16. Karl Gustav'ın elinden alması için Orhan Pamuk'u önce İsveççe ve İngilizce ardından da Türkçe olarak sahneye davet etti; ‘Sizi içtenlikle kutluyorum ve İsveç Akademisi adına ödülünüzü Kral'ın elinden almanızı rica ediyorum' diye seslendi. Pamuk ödülünü almak üzere sahneye çıkarken İsveç Kraliyet Filarmoni Orkestrası, Gabriel Faure'ye ait ‘Rüya'dan sonra' isimli parçayı seslendirdi. AYAKTA ALKIŞLANDI Daha sonra Kral Gustav Pamuk'a diploma, madalya ve 10 milyon İsveç Kronu'nundan oluşan Nobel Edebiyat Ödülü'nü takdim etti. Pamuk'tan sonra ekonomi Nobel'ini kazanan Edmund S. Phelps de ödülünü aldı. Nobel sahipleri ayakta alkışlanırken Pamuk'u törenden sonra ilk kutlayan, sahneye gelen kızı Rüya oldu. Törenin ardından Belediye Sarayı'nda ödül kazananlar onuruna bir yemek verildi. Yemeğin sonunda İngilizce kısa bir konuşma yapan Pamuk şunları söyledi; ‘Bana neden yazdığımı soruyorlar, buna her seferinde farklı yanıt veriyorum. Kendimi daha iyi hissetmek için yazıyorum, içimdeki kızgınlığı yatıştırmak için yazıyorum. Küçüklüğümde ressam olmak isterdim ve resim yapardım. Mutlu olmak için resim yapardım. Çocukluğumdaki mutluluğu bulmak için yazıyorum. Edebiyat, benim çocukluğumdaki mutluluğu daim kılan, canlı mutlu olmamı sağlayan bir unsur.' İstanbul ile ilgili otobiyografi kitabının ardından kendisine, ‘Otobiyografi yazmak için çok genç değil miydiniz?'' sorusunu yönelttiklerini de anlatan Pamuk ‘Şimdi de ‘Çok genç yaşta Nobel ödülü almadınız mı' diye soruyorlar' dedi. Orhan Pamuk yemekte protokol masasında, kralın kız kardeşi Prenses Christina'nın yanında, Prens Philip'in karşısında oturdu. Yemekte, modern bale gösterileri ve müzik dinletileri sahnelendi. Pamuk'un ardından Fizik, Kimya, Tıp ve Ekonomi ödüllerinin sahipleri de birer konuşma yaptı. ASK DEDİĞİN YENİLGİ VE KORKU DÜN aldığı Nobel'le artık ulaşılmaz olduğu düşünülen Orhan Pamuk da aslında sizin, benim gibi bir günlük hayata sahip, aşkları, sıkıntıları, zevkleri olan biri. İşte ‘Öteki Orhan Pamuk'u tanımanız için onun ağzından ipuçları: # İstanbul'un benim için en önemli yeri Taksim. Taksim'e yaklaşıyor olmayı, meyva suyu ve gazete satanları severim. # İtalya ve İtalyanlar'ı severim. Oraya gitmek benim için her zaman zevk olmuştur. Belki de bana iyi davrandıkları için. # Türkiye'de Heybeliada... Bodrum'a ilk 1964'te gittim. Birkaç turistik dükkan vardı. Sonra Fethi Naci'de kaldım karımla 1984'te. 20 sene sonra. Ondan beri gitmedim. # Beşte kalkıp yeni romanımı yazıyorum (Masumiyet Müzesi). En güzel zaman. Şehir uyurken masamın etrafında yürüyüp roman düşünmek. Evliyken, her akşam yemek yediğimiz başarılı bir burjuva aile hayatım varken, akşam sekizde çocuğumu kucağıma oturtup bir gözüm televizyonda, bir gözüm gazetede, bir gözüm yemekte, aile mutluluğunu severdim. Şimdi bu imkanım yok. Ama çok özlediğimi söyleyemem. O zevkleri yaşadım ve şimdi, olmam gerektiği gibi yaşadığımı biliyorum. # Gençliğimde bayağı hırslı bir şekilde poker oynadım. Sonra solculuğuma yakıştıramayıp bıraktım. # Şunu hissettim. Kumarda konu para değil. Konu Nietzsche'ci bir üstün olma, ezme, alt etme duygusu. # Nişantaşı'ndaki Hünkar'a çok gidiyorum. Evime de yakın ,eski karım ve çocuğumun oturduğu yere de. # Mercimek çorbasını kriz halinde içerim. Çileği çok severim. # Barda ne yapıldığını tam bilmiyorum ama bar hatıralarım kötü. Bara gidiyorum, orada birisi benle konuşacak, yanıma bir kız oturacak, barmen bir şey diyecek, enteresan bir şey olacak... Böyle beklentilerle her hafta yedi kere bara oturmuşsam bunların hiçbiri olmadığı gibi, bardaki diğer kişiler orada oturmakla ilgili çok daha tecrübeli oluyorlar. Ben yabancı kaldım duygusu ile abartılı, gereksiz sosyallikler yapıyorum. Bu sefer utanıp biraz daha içiyorum. Bar maceralarım hep başarısızlık yani. # Aşk diye sonraları hatırladığımız şeyin büyük çoğunluğu ne yazık ki yenilgi, korku, hayalkırıklığı ve istediklerimizin olmaması. Tabii ki bu hayalkırıklıklarını taşıyabilmek için önce mutlu olmak gerekir. O mutluluk anlarında iyi yazarım belki. # Fellini'yi, Polanski'yi, Scorsese'yi çok severim. Taksi Şoförü'nü çeken Scorsese'nin mafyalı, kalabalık aile sahneli filmlerinde hayatın kendisine ilişkin, Tolstoy'cu diyebileceğim bir içgüdü, bir sezgi vardır. Hitchcock'u severim çünkü korkutmayı bilir. Godfather'ı da çok severim ama hep de suçluluk duyarım. Mafyaya sevgi duymaya başlamışım gibi hissederim. # Aktrist olarak tabii ki Nicole Kidman. Bir de Catherine Zeta Jones. İkisi de çok seksi, çekici. Başka dünyaların ışıltısında dolaştıkları için bende istek uyandıran güzel kadınlar. Bir de özellikle Nicole Kidman'ın -öbürüne de kıyamıyorum- zeki, derin ya da bende bu yanılsamaları uyandıran yüzleri ve vücutları var. # İstanbul'da en sevdiğim sinema salonu tabii ki Emek. Ama bunun için bir bahanem var; annemle babam Emek Sineması'nda tanışmışlar. Yani Emek olmasaydı ben olmayacaktım. STAR YORUM YAZIN ![]()
|
|