Eski ramazanlar ve eski sol tarih kadar uzaktalar
Toplumun "yazılı hafıza" sı zayıf ise, ölen kuşaklarla birlikte yakın tarih de sonsuz yolculuğa çıkar... Hatırlayın eski radyo ve televizyon programlarındaki "Ramazan Sohbetleri" ni. Programı sunan kişi konuğuna "Eski Ramazanlar nasıl geçerdi" diye sorunca, genellikle 19'uncu yüzyılın sonunda veya 20'nci yüzyılın başında doğmuş olan konuklar, ya "Direklerarası" nda yer alan etkinlikleri, Karagöz veya Ortaoyunu gösterilerini anlatmaya başlarlardı. Koca Osmanlı İmparatorluğu'nun Ramazanlarının hatırlanması da bu şekilde İstanbul'un Saraçhane, Vezneciler ve Şehzadebaşı arasındaki mekânlarında yer alan eğlencelere sıkıştırılırdı. Kimse de "Bağdat'ta veya Selanik'te nasıl geçerdi Ramazanlar" diye sormazdı konuklara. Çünkü genellikle konuklarından daha genç olan sunucular mesela Suriye'nin veya Bulgaristan'ın bizim sınırlarımız içindeki topraklar olduğunu düşünmezlerdi bile. Konuklar da hafızlarındaki geçmişi, İstanbul'la sınırlamış olurlardı.
Toplumsal Alzheimer Şimdi Direklerarası'nı hatırlayıp anlatacak kişi kalmadı. "Eski Beyoğlu" bile çok uzak bir tarihi ifade etmiyor mu? "Uzak tarih"in geçen yıl, "Yakın tarih"in ise geçen hafta olarak anımsandığı bir hafıza ortamında, siyaset de aynı şekilde toplumsal Alzheimer hastalığının kurbanı değil mi? Bunun yansımalarını son olarak "Kürt Açılımı" dolayısıyla Türkiye'de "Sol"u temsil ettiği varsayılan CHP'nin tutumuna ilişkin gelişme ve tartışmalarda gördük. Nasıl eski kuşağın kendi Ramazanlarını anlatmaları "Direklerarası" merkezli oluyorduysa, eski kuşağın solcuları için de "Enternasyonalizm", yurt ve dünya sorunlarına yaklaşımın şifresiydi. Solun ulusalcı olması ise, lodosla poyrazın birlikte esmeleri kadar imkânsız bir durumdu.
İşçi sınıfı enternasyonalizmi Türkiye Komünist Partisi'nin Genel Sekreterliğini yapmış olan Nabi Yağcı da (Haydar Kutlu) Taraf'taki bu konuya takıldığı yazısında, şu noktaları hatırlatmıştı okurlarına: - Geçmişte hemen hemen her sol partinin açık veya örtük biçimde programında, ayrılma da içinde, kendi kaderini tayin hakkı yer alırdı. Bunu söyleyenlerin çoğunun bugün "ama emperyalizm Kürtleri kullanarak Türkiye'yi bölecek" demeye başlamaları, Kürt sorununun çözümüyle ilgili dosyalar hazırladığı halde CHP'nin bu dosyaları tozlu raflarda unutması, itiraf edilmeyen veya tam olarak farkında olunmayan bir gerçeğin ifadesidir kanımca. - Dün henüz kendi özgürlüklerini kendilerinin alabileceği bir güce erişmemiş olan Kürt halkına özgürlüklerini tanımada bir sakınca yoktu, bir lütuf gibi duruyordu. Kürtler ayrı bir siyasi varlık olarak örgütlenmiş değillerdi. Bir başka deyişle sol, Kürt halkının da kurtarıcısı pozisyonundaydı. - Bugün durum kökten değişmiş, farklılaşmıştır. Kürt hareketi bağımsız kitlesel siyasi bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Solun veya demokratların "kurtarıcı" misyonları ya da lütufkârlığı da böylece sona erdi. Bugün de dillerinden işçi sınıfı enternasyonalizmini düşürmeyenler Kürt sorunu karşısında ulusalcı pozisyonlara kaydılar, bölücülükten söz etmeye başladılar, Ergenekoncuların da destekçisi oldular. Yani Kürt sorunu sahte solu ayrıştırdı.
Birlik değil katılım - Aynı durum demokrasi anlayışları için de geçerlidir. Bu nedenle bugün çözüme ilişkin söylenen "demokrasi içinde çözüm", "birlik, beraberlik, kardeşlik", "çözüm yeri Meclis'tir" türünden söylemleri hep ikili anlamlarıyla irdelemek gerekir. Bir yanıyla doğrudur bu tespitler ama öte yandan örtük bir hegemonya anlayışını da gizleyebilir. - Bugün Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu demokrasi veya daha fazla demokrasi herhangi bir demokrasi değil, "Katılımcı demokrasidir." Bu ise farklılıkların özgürlüğünü öngörür, barış, kardeşlik vs. adına tekrar monolitik bir toplum anlayışını restore etmeyi değil. Nabi Yağcı'nın bu gözlemlerini okuduktan sonra, CHP'ye "Statükocu" demenin zorluğunu görmüş olmalısınız. Çünkü CHP hem kendisini hem de sol ideolojiyi değiştirip, ulusalcı bir kimliğe yerleşmiştir. Artık CHP'nin aynı kulvarda yarıştığı rakibi MHP'dir.
Sabah

21 AĞUSTOS 2009 CUMA 14:43 |
0 |
1157 |
0 |
|
AA |
aa |
|
|
19.12.2025 02:45
 |
Bingöl'de Yeni Hastane İçin Sosyal Donatı Talebi |
Bingöl'de yapımı süren yeni devlet hastanesinin, yalnızca sağlık hizmeti sunan bir yapı olmasının ötesinde; hasta ve hasta yakınlarını merkeze alan cami, refakatçi evi, kütüphane ve sosyal ikram alanlarını içeren sosyal donatılarla birlikte planlanması talep ediliyor. |
|
19.12.2025 02:43
 |
Bingöl Balında Verimliliği Artıracak Proje |
Fırat Kalkınma Ajansı'nın teknik desteği ve Bingöl Üniversitesi'nin akademik katkılarıyla yürütülecek çalışmada, arıcılıkta verimliliğin artırılması ve katma değerli üretimin güçlendirilmesi amaçlanıyor. |
|
19.12.2025 02:42
 |
Kırmızı ışık ihlallerine ehliyet iptali geliyor |
2024'te 137 can kaybına yol açan kırmızı ışık ihlalleri için yeni dönem başlıyor. İçişleri Bakanlığı, kırmızı ışık ihlallerine karşı en ağır yaptırımı devreye alıyor; tekrar eden ihlallerde ehliyete el konulacak. |
|
19.12.2025 02:41
 |
Kısa Film Festivali Sona Erdi |
7. Bingöl Uluslararası Kısa Film Festivali kapanış töreniyle sona erdi. 135 ülkeden 1.787 kısa film başvurusunun yapıldığı festival, üç gün boyunca film gösterimleri, özel seçkiler ve söyleşilerle Bingöl'ü sinemanın buluşma noktası haline getirdi. |
|
19.12.2025 02:40
 |
Vali Usta: 'Yeni hastanemiz en kısa sürede hizmete sunulacak' |
Kısa sürede açılacağını belirttiği Yeni Bingöl Devlet Hastanesi'nin mühendislik altyapısına da dikkat çeken Vali Usta; 'Tamamlandığında yerli ve milli mühendislerimizin eseri olarak Türkiye'nin en güvenli binalarından biri olacak' dedi. |
|
19.12.2025 02:39
 |
Fuhuş şebekesi çökertildi! 3 tutuklama! |
Bingöl ve Mersin'de yabancıların pasaportlarına el koyup fuhuş yaptıran şebeke çökertildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 4 şüpheliden 3'ü tutuklandı, 1'i ise adli kontrol şartıyla serbest kaldı. |
|
|