İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sorularını yanıtlayan Kalkınma Bakanı Yılmaz, programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Terörün son 30 yıldır ülke gündeminde olduğunu ifade eden Yılmaz: “Türkiye'nin gelişimine, kalkınmasına maalesef çok büyük zararlar verdi. Özellikle de Doğu'daki, Güneydoğu'daki insanımıza ve gençlerimize çok büyük zarar verdi. Terör nedeniyle bölgeye nitelikli insan çekilmesinde güçlükler yaşıyoruz. Yine sermayenin bölgeye gitmesinde yatırımlar anlamında sıkıntılar yaşıyoruz. Buna rağmen kamu yatırımlarında teröre rağmen ciddi yatırımlar yapıyoruz. Ama potansiyelimizi yüzde 100 kullanabiliyor muyuz? Hayır. Çünkü terör bölgede yatırım atmosferini maalesef zehirliyor. Özellikle de sağladığımız teşviklere rağmen özel sektöre terör şüphesiz ki zarar veriyor. Bunun sonucunda bölgedeki refah artması gerektiği kadar artmıyor. Bölgede genç kesimlere istihdam olanakları arzu ettiğimiz kadar arttıramıyoruz. Her şeye rağmen Güneydoğu'da son 4 yılda 400 bine yakın istihdam oluşturduk. Bir de düşünün terörün olmadığı bir ortamda bu bölgelerimizin hem kendi gelişimleri hem de ülkemizin genel kalkınmasına katkı anlamında çok da üst noktalarda olması mümkün. Biz terörle mücadelemizi aralıksız bir şekilde, sabırla, kararlılıkla sürdürüyoruz. Bunu da çok boyutlu bir şekilde yapıyoruz. Diplomatik çabalardan, sosyo ekonomik politikalara, psikolojik çabalardan birtakım farklı enstrümanlara kadar her boyutuyla yani sadece güvenlik politikasıyla değil" dedi.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SİLAHSIZLANDIRILMASI

Bölücü terör örgütü PKK'nın silahsızlandırılmasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Bakan Yılmaz: “Biz arzu ediyoruz ki bir önce bu silahlar bırakılsın, bir an önce bu sorun Türkiye'nin gündeminden çıksın. Bu sadece o bölge için değil Türkiye'nin de 21. yüzyılda ulaşması gereken nokta açısından önemli. Şu anda en önemli ayak bağımız bu terör meselesi. Silahı gündemden çıkarmak tabi ki ülkemizin menfaatine, herkesin menfaatinedir. Bu yönde de bütün dünyada nasıl yapılıyorsa bu işler bu şekilde bir yöntem izliyoruz ve sonuç almaya çalışıyoruz. Alırız ya da almayız onu bilemiyorum ama almak için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Siyaset kurumu olarak biz hiçbir zaman terörü muhatap almadık. Fakat bu ülkenin, bu devletin istihbarat birimleri var, bu konuda yetkili birimleri var tüm dünyada olduğu gibi. Bu örgütler sonuç almak için, bu ülkenin ayak bağı olan meseleyi çözmek için elinden gelen gayreti tabi ki sarf edecekler. Ama bunu yaparken de belli ilkelerimizden taviz vermeyeceğiz. Türkiye'nin genel çizgileri ortadır. Bu çizgiler içinde beraber yaşamanın ve demokratik bir ortamda gelişen bir ülkede birlikte olmanın bütün kanallarını açıyoruz, açmaktayız. Burada artık terörün hiçbir meşruiyeti söz konusu edilemez. Bunu da artık ülke gündeminden çıkarmamız lazım. Er ya da geç çıkacaktır"

“ÖCALAN'IN BU ÖRGÜT ÜZERİNDE BELLİ BİR ETKİSİ VARDIR”

PKK'nın silahsızlanmasında Abdullah Öcal'ın etkisinin olup olmadığı konusuyla ilgili Yılmaz: “Öcalan, bu örgütün kurucusu. O yüzden Öcalan'ın bu örgüt üzerinde belli bir etkisi vardır. Cezaevlerindeki açlık grevlerinde bunu gördük. Biz her şeyi denemek durumundayız. Bir ihtimal görüyorsak, olumlu yönden sonuç alacak bir imkan görülüyorsa bu imkan değerlendirilmeli" dedi.

"BDP KADROSU SİYASETEN İYİ BİR İMTİHAN VEREMEDİ"

Bakan Yılmaz, BDP'nin siyaseten iyi bir imtihan veremediğini belirterek: “BDP, bir irade ortaya koyamadı. Bu işlere katkı anlamında, bu sorunların çözümü anlamında maalesef üzerine düşeni yapamadı. BDP'nin bugüne kadar ki performansı ortada, Meclis'teki performansı da ortada, söylemleri de ortada... Barışa, huzura destek veren söylem değil. Büyük oranda gerginlik üzerinden, bir popülist politika üzerinden yürüyen siyaset yapma biçimleri var. Bölge insanına fayda üretmiyorlar, katma değer üretmiyorlar. Bunun da halkın görmesi lazım" diye konuştu.

GAP PROJESİ

GAP Projesinin 2 kritik proje ile biteceğini kaydeden Yılmaz: “Sulamada Silvan Barajı, enerjide de Ilısu Barajı. Ilısu'yu bitirdiğimiz zaman GAP'ın enerji potansiyelinin yüzde 90'ından fazlasını kullanmış oluyoruz. Cizre sulamalarının önü de açılmış oluyor. Silvan ile birlikte de sulama konusundaki kritik eşikleri aşmış oluyoruz. Dolayısıyla 'klasik GAP' artık bitiyor. Ama GAP'ın kalkınması elbette devam edecek. İleri adımlar atmaya devam edeceğiz. GAP'ı sadece sulama projesi olarak yürütmediklerini vurgulayan Bakanı Yılmaz, "Entegre, sürdürülebilir, insan odaklı bir program olarak yürüttük. Sosyal destek projeleriyle, eğitimiyle, sağlığıyla entegre bir program olarak yürüttük" dedi.

"GAZIMIZ DA SAĞLAM, FRENİMİZ DE SAĞLAM"

2012 yılında ihracatın 152 milyar dolara ulaşmasını değerlendiren Bakan Yılmaz: “2013 için de orta vadeli programda 158 milyar dolar hedefimiz var. Bu gelişmeyle onu da çok rahat aşacağımız görülüyor. Bu sene dünyada da nisbi olarak geçtiğimiz yıla göre daha iyi bir ortam bekliyoruz. Dolayısıyla dış talep unsuruyla baktığımızda çok daha iyi performans göstereceğiz. Türkiye, 2013'e daha sağlıklı makroekonomik göstergeler setiyle girdi. Bundan sonra Türkiye daha iyiye gidecek. Hem dünya konjektürü itibariyle hem Türkiye'nin makroekonomik verilerine 2013 yılı 2012 yılından daha iyi olacak, çok daha güçlü bir şekilde yürüyeceğiz. İstihdam artmaya devam edecek, ihracat devam edecek, büyüme devam edecek... Eskiden gazımız da bozuktu frenimiz de bozuktu. Arabayı zaten toslamıştık. Doğru düzgün yürüyen bir arabamız dahi yoktu. Şimdi gazımız da sağlam frenimiz de sağlam. Gerektiğinde hangisini kullanacağımızı bilen bir kaptanımız da var, Başbakanımız da var" ifadelerini kullandı.

AR-GE YATIRIMLARI

2002 yılında AR-GE'ye harcanan miktarın 1.2 milyar dolar olduğunu söyleyen Yılmaz: “2012 yılında bu rakam 6.5 milyar dolara çıktı. Dünyada ülkeler kriz nedeniyle bu alanlardan çekilirken biz yatırım yapmaya devam ediyoruz ve bu geleceğe yapılan yatırım yani orta ve uzun vadeye yapılan yatırımdır. Burada kritik başarı faktörü yine özel sektörün yatırımıdır. Bizim büyük firmalarımızın iyi bir sicili yok. Bu kadar milyar dolar sermayesi olan firmalarımızın AR-GE'ye daha fazla para harcaması lazım. KOBİ'lerden şikayet ederiz biz ama büyük firmalar harcamadan KOBİ'ler de harcamaz. Burada da çok iyi mesafe aldık gerçi. Özel sektörün AR-GE harcamaları toplam AR-GE harcamalarımızın sadece yüzde 20'siydi 10 yıl önce. Şimdi ise yüzde 40'ı aşmış durumda. Hedefimiz ise yüzde 65. Gerçek anlamda katma değere dönüşecekse AR-GE, özel sektör faktörü burada çok önemli" diye konuştu.

SAVUNMA SANAYİ

Savunma sanayiinde yerli üretimin 10 yıl yüzde 25 civarında olduğunu dile getiren Yılmaz, "Bu son dönem itibari ile yüzde 50'lere gelmiş durumdayız. Artık kendi savunma sanayimizin yüzde 50'sini yerli üretimimizle yapıyoruz. Her yıl daha ileri gidiyoruz. Bunu daha üst noktalara taşımamız ihracattı bir ülke olma anlamında çok önemlidir. Savunma sanayiinde özel sektör de yer alamaya başladı" dedi.

YERLİ OTOMOBİL

Yerli otomobille ilgili MÜSİAD üyesi bir şirketin proje geliştirdiği haberlerine ilişkin Bakan Yılmaz: “Burada önemli olan artık bu iddiayı Türkiye'nin gündemine koyması. Her konuda daha fazla teknoloji, daha fazla kendi modelimiz, kendi bilgimiz... Böyle bir döneme giriyoruz. Bu bir semboldür aslında. Türkiye de artık teknoloji üretmek, kendi ürününü geliştirmek ve bu şekilde dünya sahnesine çıkmak durumunda. Bu tekil algılamamak gerekir. Her alanda bilgiye, yeniliğe daha fazla yatırım yapma durumunda olduğumuz bir döneme giriyoruz. Yüksek teknoloji sahibi ülke olma irademizi ortaya koyuyoruz. Bunu da tabi özel sektörle yapmak durumundayız. Başbakanımızın da dediği gibi özel sektördeki babayiğitlerle yapacağız."

"GECEKONDULAR İÇİNDE LÜKS BİR VİLLA YAPMIŞIZ NEYE YARAR"

Az kazanandan az çok kazandan çok vergi alma konusuyla ilgili Yılmaz: “AK Parti'yi hep ekonomik büyümeyle anıyoruz. Bana göre ondan çok daha güçlü yönü sosyal politikalardır. Son 10 yılda en üst dilimdeki yüzde 20'lik en zenginlerin payı toplam gelirde yüzde 50'den yüzde 45'e düşmüş. Bununla beraber diğer bütün gelir gruplarının payı artmış. Yoksulluk rakamlarında satın alma gücüne göre 4.5 doların altında günlük harcaması olan insanımızın oranı yüzde 30'dan yüzde 2.8'e kadar düştü. Bu muazzam bir başarıdır. Yani biz sadece ekonomiyi büyütmedik. AK Parti son 10 yıllık dönemde 2 şeyi aynı anda başardı: 'Ekonomiyi büyüttü bunu da daha adil bir şekilde dağıttı.' Ekmeğimizi büyüttükçe, geliştirdikçe bunu daha adil bir şekilde paylaştıracağız. Bütün politikalarımızda biz bunları dikkate alıyoruz. Vergi politikalarımız da bunlardan bir tanesi. Vergide yüksek gelirli gruplardan tabi ki daha fazla almak durumundayız. Geniş toplumsal kesimleri gözetmek durumundayız. Bu aslında herkesin lehine bir durum. Büyük adaletsizliklerin olduğu ülkelerde yaşam kalitesini de iyileştiremezsiniz. Gecekondular içinde lüks bir villa yapmışsınız neye yarar. Önemli olan belli bir standardı bütün topluma yayabilmemizdir" ifadelerini kullandı.

"2023'Ü BU ANAYASA İLE YAKALAYAMAYIZ"

Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili de konuşan Bakan Yılmaz, yeni anayasanın önemini vurgulayarak konuşmasına şöyle devam etti:

"Anayasa aş, iş demek. Türkiye gibi orta gelirde olan ve yüksek geliri hedefleyen ülkelerde hukuk devleti ve demokrasiyi oturtmadan ekonomik kalkınmayı da yapamazsın. 2023'ü bu anayasayla yakalayamayız. Gerçekten daha demokratik, daha ileri bir anayasaya ihtiyacımız var. Sadece temel hak ve hürriyetler açısından değil ekonomik kalkınma anlamında da. Nitelikli, büyük sermaye hukuk devletinin olduğu, ileri demokratik standartların olduğu bir yere gider. Aynı şekilde teknoloji, bilgi fikir hürriyetinin olmadığı bir yer de gelişebilir mi? Türkiye'nin geldiği bu aşamada iyi bir demokrasi standardı aynı zamanda kalkınmanın da temel koşuludur."

ODTÜ'DEKİ OLAYLAR

ODTÜ mezunu olduğunu hatırlatarak, ODTÜ'nün büyük bir kısmının yaşanan hadiselerden rahatsız olduğunu kaydeden Yılmaz: “ODTÜ bilim yuvası. Bu tür şeylerle gündeme gelmemeli, yeni projelerle, yeni fikirlerle gelmeli. Demokrasi, fikir hürriyeti şiddetle bir arada olmaz. Şiddetin başladığı yerde demokratik siyaset biter. Bu demokratik bir tepki filan da değildir. Bu aksine ortamı geren, gerçek anlamda demokratik siyaseti engelleyen bir yaklaşımdır. ODTÜ'ye yakışan demokratik siyasettir, ODTÜ'ye yakışan seçilmiş hükümetlerle, demokratik hükümetlerle diyalog içinde olmaktır. Fikrine katılırsınız ya da katılmazsınız. Bir bakan üniversiteye gittiğinde karşı fikirlerinizi ifade edebilirsiniz, demokratik olarak belli bir üslup içinde protesto da edebilirsiniz. Ama şiddet niteliği kazandığı andan itibaren bunun artık savunulacak hiçbir tarafı yoktur. O gün hepimizin iftihar etmesi gereken bir gündü. Keşke üniversite yönetimi de daha iyi yönetseydi o süreci" şeklinde konuştu.

0