Bingöllü iş insanı ve DEM Partili siyasetçi Ahmet Karaarslan, 2021'de Bingöl Detay Dergisi'ne verdiği röportajda dile getirdiği ‘Kürt meselesinin çok boyutlu niteliğine' dikkat çeken sözlerini, dört yıl sonra Türkiye'nin 2025'te yürüttüğü yeni çözüm süreci bağlamında yeniden değerlendirdi.

Karaarslan, “sorunu yalnızca şiddet eksenine indirgeyen anlayışın bir asırdır sonuç vermediğini” vurgulayarak, bugün gelinen noktada “kalıcı barış ve demokratik toplumun inşası için tarihsel bir fırsat” bulunduğunu söyledi.

2021'DEKİ UYARI: “MESELEYİ SADECE TERÖR OLARAK GÖRÜRSEK ŞİDDET SARMALI SÜRER”

Karaarslan, Mart 2021 tarihli Bingöl Detay Dergisi'nde yer alan röportajında Kürt meselesinin yalnızca güvenlik çerçevesinden okunmasının Türkiye'yi çıkmazda tuttuğunu söylemişti.

O dönemde yaptığı değerlendirmede şu yaklaşım öne çıkmıştı:

Sorunun siyasal, kültürel ve yönetimsel boyutları göz ardı edilirse çözüm mümkün olmuyor,

Şiddetin sadece sonuçlarına odaklanmak kısır döngü yaratıyor,

Yaklaşık bir asırdır süren çatışmalar sadece Türkiye'yi değil, bölgeyi de etkiliyor.

Demokratik katılım ve cesur siyasal irade olmadan barış sağlanamıyor

Karaarslan, o röportajda, “Tarihsel meseleyi yok saymak sorunu daha da büyütür. Çözümü konuşmak gerekir” diyerek çözüm için cesur adımların önemini vurgulamıştı.

“SADECE ŞİDDET DEĞİL, TOPLUMUN DÖNÜŞÜMÜ”

2025'teki çözüm sürecine ilişkin değerlendirmesinde Karaarslan, Türkiye'nin geçmişten gelen yapısal sorunlarına dikkat çekti:

“Kurulduğu günden bugüne şiddet sarmalından çıkamamış bir ülke gerçeği var. Türkiye sadece Kürtlerle değil; sağcılarla, solcularla, dindarlarla, Alevilerle, azınlıklarla da sorunlar yaşamış ve bu sorunları çözme iradesi göstermemiştir.”

Bu tarihsel arka planın bugünkü sürecin önemini artırdığını vurgulayan Karaarslan, atılan adımların yalnızca çatışmaları durdurmayı değil, demokratik toplumun yeniden inşasını ve köklü toplumsal dönüşümü işaret ettiğini belirtti ve kalıcı çözüm için kritik unsurları şöyle sıraladı;

Sorunu sadece güvenlik boyutuna indirgememek,
Dört ülkedeki Kürt varlığı bağlamında bölgesel zihniyet dönüşümünü sağlamak,
Kültürel kimliklerin siyasal temsiline izin veren yeni toplumsal sözleşmeler geliştirmek,
Rojava deneyimi ve bölgesel gelişmelerin çözüm iradesini desteklediği zemini dikkate almak.

Karaarslan, Türkiye devlet aklının da bu gerçekliği okuyarak yeni bir perspektif geliştirdiğini ve bunun yalnızca ülkeyi değil, tüm bölgeyi dönüştürebilecek potansiyel taşıdığını belirtti.

“GERİ DÖNÜŞ YOK! TARİHİN AKIŞI DEĞİŞEBİLİR”

Sürecin en belirgin özelliğinin artık geri dönüşün mümkün olmaması olduğunu vurgulayan Karaarslan:

“Ne silahlı mücadele verenler, ne siyasi hareketler, ne de devlet aklı eski pozisyonlarına dönmeyi düşünebilir. Bu sürecin sahibi halktır. Sahiplenildiğinde tarihin akışı değişebilir.”

Karaarslan'a göre Çözüm Süreci başarıya ulaşırsa, ortaya çıkacak tablo şöyle olacak:

Türkiye'de demokratikleşmenin derinleşmesi,
Orta Doğu'da istikrarlı ilişkilerin güçlenmesi,
Kürtlerle Türkiye arasında karşılıklı güvene dayalı siyasal işbirliği,
Bölgesel çatışmaların azalması,
Ekonomide, diplomaside ve toplumsal barışta yükseliş dönemi.

BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ

Karaarslan, 2021'deki mesajında vurguladığı “Türkiye'de Kürt meselesinin yalnızca güvenlik ekseninde değil, kapsamlı toplumsal dönüşüm ve demokratikleşme perspektifiyle ele alınmasının önemini” içeren uyarılarından 2025'teki umutlu perspektifine uzanan süreci şu sözlerle özetledi:

“Türkiye'nin geleceği; şiddetin sona erdiği, demokratik katılımın güçlendiği, tüm vatandaşların eşitlik ve adalet temelinde kendini güvende hissettiği bir çerçevede daha güçlü, daha istikrarlı ve daha bütünleşmiş olabilir. Bu iradenin arkasında durmalıyız. Toplumun sahiplenmesiyle aydınlık bir gelecek mümkün. Birlikte başaracağız, birlikte kazanacağız.”