Kaş yapayım derken, göz çıkarıyorlar

Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı TEMA Bingöl Temsilcisi Cuma Karaarslan, Bingöl-Elazığ Karayolu'nda yapılan doğa katliamına dikkat çekti.

Bu duruma tepki gösteren TEMA Vakfı Temsilcisi Karaarslan, yol yapım çalışması kapsamında orman ve toprakların talan edildiğini söyledi.

Bingöl-Elazığ karayolunda yol genişletme ve düzenleme çalışmaları yapılmasının önemli bir yatırım olduğunu ifade eden Karaarslan: “Ancak bu alanlarda yapılan çalışmaların Doğal ortamları yok sayarak yapılması adeta bir talan ve katliam görüntüsü vermektedir. Orman varlıklarımız insanlık hizmetine iklim düzenleyici, erozyon tutucu, ekosistemlere anaç vatan, su yapıcı, Oksijen üretimi başta olmak üzere 16 Bin tane bilimsel olarak ispatlanmış fonksiyonel değer ürettiği bilinmektedir. İnsanlığa düşen bu alanların tahrip edilmesi yerine koruyarak alternatif proje ve koruyucu mühendislik anlayışı ile hizmet etmektir. Bu bölgede yol yapımı adeta kaş yapayım derken göz çıkarma tabirine uymaktadır. Bunun vebali büyüktür, yetersiz mühendislik projeleri ile yürütülen bu iş bölgede adeta bir talan ve katliama yaşanmasına neden olmaktadır. Aynı mühendisler bir kaç yıl önce proje yapıp uyguladıktan sonra yanlışın bedelini ödemeden, yeni proje ile bölgeye hizmet ettiklerini sanırken, proje kapsamında tahrip edilen alanlar ve malzeme temin alanlarının yanlış seçimi ile zarar vermektedir” diye konuştu.

“Bu bir düşmanlıktır”

Bingöl-Elazığ karayolunun Karayolları Bölge Müdürlüğü tarafından daha önce yaptırıldığını hatırlatan Karaarslan: “Karayolları Bölge Müdürlüğü birkaç yıl önce Elazığ Bingöl yolunu 4 şerit bölünmüş yol olarak hizmete açmıştı. Aradan kısa bir süre geçmesine rağmen bu 4 şeritlik yol önce 3 şeritte düştü, sonra yeni proje işe daha da genişletilerek ve virajlar düzeltilerek projelendirilmiştir. Bu alanda mühendislik hizmeti verenlerin ülkeye dostluk mu, düşmanlık mı yaptığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Yapılan düzenlemelerin harita üzerinde işaretlenerek, keyfi uygulamalar ve mühendislik bilgisinden yoksun olduğunu gözlemledik. Bu alanlarda kazı ve dolgu yapılan alanların bütünleyiciliği korunmadan, tutucu kayalar sökülerek yamaç alanlar kaderine terk edilmektedir. Alt bölgelerde yapılan dolgu malzemeleri yolun üst bölgesinde dağlık alanlardan kayalar sökülerek temin edilmekte, malzeme ve gereç alanı alternatifleri araştırılmadan bir katliam yaşanmasına neden olunmaktadır. Bölgede yamaç alanları tutan kayalar sökülerek alt bölgelerde dolgu malzemesi olarak kullanılmakta, üt bölge korumasız bırakılarak heyelana ve göçüklere sebep olmaktadır. Bölgede 500-1000 m sınırlarında malzeme temin ocakları söz konusu iken yamaç alanlara göz dikip bu orman ve toprak varlıklarımız katletmek bir düşmanlıktır. Aynı mühendisler ve aynı Karayolları bölge müdürlüğü elemanları birkaç yıl önce proje yaptıklarında, bu kadar kısa sürede yenileme ihtiyacı hasıl olduğuna göre ne tür bir bedel ödedi ve nasıl bir hesap verildi. Yollar bir şehrin gelişimi için elbette önemlidir ancak proje aşamalarında kaybettiğimiz değerlerle kazandığımız değerler karşılaştırılarak rantabilite hesabı yapılarak, doğal denge ve orman, toprak varlıkları koruma statüsü mutlak olarak kabul edilmeliydi” dedi.

“Mühendislik tahrip etmek değil, korumak ve kazandırmaktır”

Karaarslan: “Bu alanda yapılan kazı ve dolgu maliyetleri ile bölgede viyadük ile geçebilmek bile mümkünken, toprağı ve dağları yarıp, dolgu yaparak kaybettiğimiz değerlerin farkına varmalıyız. Kentimizde yapılan bu çalışmalarda karayolları bu işi yaparken inşaat işi dışında koruma amaçlı olarak bu alanları koruması ve raporlaması gereken Çevre Müdürlüğü, Orman Müdürlüğü ne yapıyor. Doğal Zenginliklerimizin temeli olan ormanlarımız ve toprak varlığımızın korunması çağımız insanının imtihanıdır. Çağdaş insan bu değerleri korumakla geleceğe emaneti sağlam teslim etme onuru kazanacaktır. Mühendislik tahrip etmek değil, korumak ve kazandırmaktır. Projelerde alternatif saptanması, konunun içerdiği problemlerin çözümü, koruma bilinci ile birlikte sağlanabilir. Kaybedilen her dal orman, kaybedilen her zerre toprak, bize doğanın intikamı olarak geri dönecektir. Bu tahriplerin sonunda yamaç göçmeleri, sel ve taşkınlar ile birlikte can kaybı olacaktır. Giden değerlerin ekonomik boyutu ölçülemeyecek kadar değerlidir. Deprem jeolojik formasyonları sonunda yöreye has bitki deseni olarak ortaya çıkan bu meşe varlığı, buradaki toprağı ve dağlık alanları tutma özelliği yanı sıra, ülkemin her karışına karışan ve insanların tüketiminde kullanılan her damla suyun teminatıdır. Kalkınma planlarına uygun rasyonel bir ulaşım ve tahrip anlayışından uzak koruyucu projelerle desteklenen bir anlayış ile ülkemize hizmet etmiş oluruz. Bu yollarda uygulanan tahripkar anlayış Elazığ'dan başlamak üzere tüm ülke genelinde hiçbir yerde yaşanmamakta yada en az tahrip ile koruma yapılmaktadır. Bu bölgeye ve Bingöl'e bölge bakışı ve yetersiz mühendislik önerileri ile zarar verilmektedir. Bu dağlardan kopan her zerre toprağın ve her dal ağacın günahı bu projelere imza atan duyarsız kişilere ve bu uygulamaları denetlemeyen duyarsız memurlara aittir. Ama ne yazık ki bir felaket yaşandığında bundan zarar görecek hepimiz ve gelecek nesil olacaktır.”

“Ülkeyi, vatan kılan dağı taşı ormanı ve ekosistemi ile bütünlüğüdür”

“Daha önce yeni yapılan yolların yeniden fütursuzca ve alternatif projeler tartışılmadan uygulamaya konması, Bingöl'e ve varlıklarımıza olumsuz yaklaşımın bir göstergesidir” diyen Karaarslan, dağların ve ormanların vatanın en aktif ve en değerli parçası olduğuna vurgu yaparak: “Hiç bir yerden daha değersiz değildir. Ülkeyi, vatan kılan dağı taşı ormanı ve ekosistemi ile bütünlüğüdür. Bu bütünlüğü bozan anlayışların yetersizliğinin mahsulü olarak, bu talana ve zulme dur demeliyiz. Elbette yol yapılacak ama en az tahribatla. Dünyanın hiçbir yerinde dağlarda orman ve kaya sökülmez, sökenler cahil ve yetersizdir, kasıtlıdır, düşmandır. Bu anlayışları kınıyoruz. Bir ülkenin doğal kaynakları sayılırken, genellikle bu kaynakların sürekliliği dikkate alınarak tükenebilen ve tükenmeyen doğal kaynaklar olarak bir ayırım yapılır. Örneğin madenler ve diğer yer altı zenginlikleri zamanla tükenir ve yenilenmez. Ormanlar, akarsular, turistik gelir sağlayan kıyılar ve doğal güzellikler, tükenmeyen doğal kaynaklardır. Bu kaynaklara yapacağımız her olumsuz ve yok eden anlayışlar ile bu tükenmez sandığımız varlıklarımız erozyona terk edilmekte, geri gelmeyecek şekilde tahrip edilmektedir. Bu kaynaklar yok edildiğinde veya yaralandığında, doğanın intikamı ve azabı şiddetli olacaktır.”

“Orman ve Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri sessiz kalmıştır”

Bingöl-Elazığ karayolunda proje kapsamında önerilen malzeme temin alanlarının talan olduğunu ve katliam yaşandığını TEMA Vakfı olarak belirtmek istediklerini söyleyen Karaarslan: “Burada dağları tutan kayalar koparılarak alınmış, kalan toprak kaderine terk edilmiştir. Yamaç alanlar ormansızlaştırılmış koruyucu tedbirler alınmamıştır. Yol inşaatı kolay olan bir manevra ile üstten alınıp alta malzeme dökülmesi ile yapılmakta, sarf edilecek maliyetler ile viyadüklerin yapılabilmesi olanaklı iken en kolay yol seçilmiş ve talana göz yumulmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Orman toprakları yasasına rağmen, kamu adına yapılan uygunsuz tahribatlar yaşanırken Orman idaresi sessiz kalmıştır. Yaşanan çevre faciasına Çevre müdürlüğü sessiz kalmıştır. Bölgede 2-3 yıl önce 4 şerit yol açan karayolları teknik personeli, 3 yıl sonra yeni proje ile yeni yol yapımına başlamış, eskiden yapılan masrafın ve yanlışlığın bedelinin hesabını vermemiş, verememiştir. Talan, işgal, duyarsızlık emelleri ile doğa da geri dönülmez heyelan ve göçükler yaşanması söz konusu olmuş, kamu adına milletimiz adına herkesi görevini yapmaya ve bölgede göreve davet ediyoruz” şeklinde konuştu.