Köydes'in fikir babasıBingöl'e atandığı ilk günlerden itibaren yürüttüğü çalışmalarla halkın büyük sevgisini kazanan Vali Balkanlıoğlu'nun KÖYDES'in fikir babası olduğu ortaya çıktı. Bu fikir nerde başladı, nasıl kabul gördü? Bingöl'deki hizmetler yeterli mi? Siyasi-bürokrat ilişkileri, kamu personellerinin çalışma durumu, ihaleler ve dahası. İşte tüm bunları Vali Balkanlıoğlu anlatıyor.![]() İlhan Bingöl ve Ahmet Esendemir'in sunduğu programın ilk konuğu olarak Vali irfan Balkanlıoğlu ile yapılan röportajda önemli görüşler ortaya çıktı. KÖYDES'in fikir babası olduğu öğrenilen Vali Balkanlıoğlu, ihalelerden, çalışmalara, siyasilerden halka kadar birçok konu hakkında görüşlerini beyan etti. İşte Balkanlıoğlu'nun önemli değerlendirmeleri ve çarpıcı açıklamaları. Balkanlıoğlu'nun görev yerleri Üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra 1 yıl hakimlik stajyerliğinden sonra kaymakamlık sınavlarına girdi ve kaymakam adayı olarak Kırklareli'ne görevlendirildi. Daha sonra Kütahya'nın yeni kurulan Aslanapa İlçesi'ne kaymakam olarak atandı ve burada 2 yıl görev yaptı. Daha sonra Muş Malazgit Kaymakamlığına atandı, 2 yılda burada görev yaptı. Sonra 4 yıl boyunca Erzincan Refahiye ilçesinde görev yaptı. Akabinde Balıkesir Sındırgı'ya atandı, 4 sene de orada çalıştı. Oradan da Edirne Uzunköprü'ye atandı, orada da 5 yıl çalıştı. Edirne İpsala'da da 1 sene çalıştı. Son olarak İstanbul Bağcılar Kaymakamlığı görevine atandı ve 2 yıllık görev süresinin ardından Bingöl Valiliği görevine ataması yapıldı. BingolOnline/Bingöl Kent Haber: Muş Malazgirt ve Erzincan Refahiye'den söz ettiniz. Muş-Erzincan ve Bingöl'ü kıyaslayacak olursak aradaki fark nedir size göre? Vali Balkanlıoğlu: Muş Malazgirt'e gittiğim zaman çok üzülmüştüm. Çok büyük bir mağduriyet ve perişanlık vardı. Her gün kaymakamlığın koridorları yardım isteyen insanlarla doluydu. Sosyal Yardımlaşma Vakfının parası anında tükeniyordu. Bazen vatandaştan borç alıp mağdur vatandaşın hacetini gidermeye çalışıyorduk. Sonra para geldiğinde o vatandaşa verip tekrar onun eliyle o borcu ödediğim durumlar olmuştu. Büyük bir işsizlik ve mağduriyet vardı. Bu beni çok üzüyordu köylerde ve merkezde çok perişanlık vardı. İş sahası fazla yok, hayvancılık diyoruz hayvan beslemek pahalı buralarda, çünkü uzun kış sezonu hayvanlar içerde kaldığı için yem almak lazım, saman almak lazım ve bunlarda pahalı. Benim orda çalıştığım dönemlerde çiftçilik ve et fazla para etmiyordu. Yen ihtiyacını asgariye indirilmediği için Muş ve Malazgirt köyleri biraz döküktü. Erzincan oralar göre biraz daha gelişmişti. Deprem görmüş olmasına rağmen halkın refah seviyesi yüksekti. Zamanla çok fazla göç vermiş büyük işadamları vardır İstanbul'da memleketlerine sahip çıkıp ilgileniyorlar. Her şeyi devletten beklemiyorlar. BingolOnline/Bingöl Kent Haber: Aynı şeyleri Bingöl için söyleyebilir miyiz? Vali Balkanlıoğlu: 1992 yıldan sonra bu bölgeye bir daha gelmedim. Geçenlerde Muş'u ziyaret ettim. Muş'un Bingöl seviyesinde hatta daha üst seviyede olduğunu gördüm. Daha düzenli daha temiz bir şehir. Hayat standardı daha yükselmiş, çarşı pazarı daha hareketli olarak gördüm. Bingöl'e gelince umduğumdan iyi görmekle beraber ‘devlet rantı' sayesinde ayakta kaldığını gördüm. Devlet bir şekilde para verecek buraya ki, bu insanlar burada rahat yaşasın. Bingöl diğer 3 İl'e göre konut ve yapılaşma adına biraz daha iyi ama evlerinin aşağı yıkarı çoğunu devlet yapmış. Allah bir daha vermesin ama halkımız doğal afet depremlerden çok iyi istifade etmiş. Deprem denmiş, heyelan denmiş, sel afeti denmiş bir şekilde birçok köydeki evleri devlet yapmış o yüzden Bingöl'de her gittiğimiz yerde evi olmayan evi eski olan bizden ev istiyor devlet bize ev yapsın istekleri ile karşılaşıyoruz. BingolOnline/Bingöl Kent Haber: AKP'nin yüz yıllık projesi dediği KÖYDES projelerinin fikir babası sizsiniz, araştırmalar böyle diyor. Bize kısaca KÖYDES'in nasıl olduğunu, doğduktan sonra amacına ulaşıp ulaşmadığını, ulaşmadıysa sebepleri nelerdir kısaca izah edebilir misiniz? Balkanlıoğlu: KÖYDES'in mucidi ve fikir babası benim demek fazla iddialı bir önerme olur. Ancak büyük oranda katkımız olduğuna inanıyorum. Şöyle ki; ben Edirne Uzunköprü'de çalışırken orda eksiklik ve ihtiyaçları tespit ettiğimde ki, tabi buralara göre oralar daha şanslı yerler. Hem gelir düzeyi yüksek hem İstanbul'a yakın ve hem de her taraf düz ve tarım arazisi çok verimli. Orda köylerde hizmetlerin buraya göre büyük oranda tamamlandığı görülmüştür. Fakat orda da kanalizasyon problemleri, su problemleri, yol problemleri olan hakikaten orda çok mağdur, hata buradaki insanlardan daha çok mağdur olan insanlar da var. Orada süt işi vardı. Onlara faydalı olmak amacıyla Köylere Hizmet Götürme Birliği aracıyla bunu daha geliştirdik. Bütün köylerin sütünü biz pazarlayıp orda bir para kaynağı oluşturduk, devlete bağlı olmaksızın. Köylüler sütlerin zayi olmadığını ve paralarını alabileceklerini biliyorlardı. Orda sütü pazarladığımız firmalardan alınan komisyondan dolayı bir paramız oluşuyordu. O paraya o bölgenin halkının da katkılarını koyarak hem kıymetini bilsinler hem sahip çıksınlar hem de katkıda bulunsunlar diye devlet-vatandaş işbirliği prensibiyle hareketle aşağı yukarı bütün köylerde kanalizasyon döşedik. Kendi kepçelerimiz kamyonlarımız vardı. Tıpkı belediye gibi çalışıyorduk. Yolarını yaptık, sularını getirdik. Tabi kombine çalışıyorduk. Hem Köylere Hizmet Götürme Birliği hem Sosyal Yardımlaşma Vakfı hem hayırseverin katkılarıyla fakir fukaraya konutlar yaptık, esaslı tamiratlar yaptık. 45 tane konut yaptık. Maliye Bakanımız Edirneliydi. O kendisi gelip yapılan hizmetlerin açılışını yaptı. Özürlülere Rehabilitasyon Merkezi yaptım. Hala 60 kadar özürlü orada huzur evi gibi rehabilite edilip bakılıyor ve kalıyor. Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'ne anahtar teslimi devrettik. Bunları yaptığımızda devletin bütçesinden cüzi katkılarla Sosyal Yardımlaşma Vakfından, Fondan, Köylere Hizmet Götürme Birliğimizden vesaire.. Ama o zaman o bina normalde bize 300 milyara mal olmuşsa normalde trilyonluk bina yapmışız oraya geri kalan kısmını bağışlar şeklinde olmuş. Buna benze çok şey yapmıştık şuan hala çalışıyor çok dua ediyorlar bize sadece o bölgenin özürlüleri de değil Türkiye'nin birçok yerinden özürlü vatandaşlar orda rehabilite ediliyor. Onun dışında o zaman bir SSK Kurumu bölge hastanesi vardı. Onun üstüne bir hastane yapmıştık. Şimdi ek hastaneye geçmiş durumda. Emniyet Müdürlüğü Hizmet Binası yaptık. Seralar, hayvancılık ve benzeri gelişmeler sağladık. Bunları bir brifing şeklinde dosyaya bağlamıştım. Dönemin valisi şuan hala Edirne valisi olan Nusret Miroğlu, Diyarbakır'dan Edirne'ye atanınca ilçeleri tanımak amacıyla Uzunköprü ilçesine de gelmişti. Brifingin yanı sıra biz bunları da gösterince yılın idarecisi seçiminde oradaki ilçelerin içinde bizim bu raporumuzu Ankara'ya göndermiş, teklif etmişti. Yılın idarecisi seçildik. Bu çalışmamız Bankalığa çok ilginç geldi. Daha sonra Bakanlar Kurulu bizi brifing vermeye çağırdı. Profesyonel bir ekip geldi, çekimler yaptı, çalıştığımız işleri mahallinde çekip onu CD'ye kaydettiler. Projeksiyon makinesiyle bu görüntüler bize verilen randevu saatinde Bakanlar Kurulu'nun hazır olduğu kabine de Başbakanlık bünyesinde bize sorular soruldu. 3 arkadaştık, farklı kategorilerde yılın idarecisi seçilmiştik. Üçümüz de bunları brifinglerle anlatınca mülki idare amirleri, vali, kaymakam azda olsa imkân ve yetki tanındığında problemleri kısa yoldan nasıl çözüm üretilebileceği, taşrada problemler Ankara'ya ulaşmadan daha çok büyümeden mahallinde nasıl çözdüğümüzü gördüler. Ondan sonra KÖYDES çıktı. BingolOnline/Bingöl Kent Haber: Geçenlerde Avrupa'da çalışan bir Bingöllü bir kişi buraya gelmişti ve aktardığı gözlerinde ‘18–20 yaşında gençlerin elinde dosyalarını alan KÖYDES projesi kapsamındaki ihalelere girdiğini' söylemişti. Aynı kişi, götürülen hizmetlerin zamanla döküldüğünü iddia etmişti. Yapılan işlerin eksik olduğunu gördüğünüz zaman bunlara cezai işlem uygulama gibi bir şansınız var mıdır? Müteahhit firmaya veya şahsa. Balkanlıoğlu: Muhakkak mevzuattan kaynaklanan arızalar var, yalnız onların tespitinin yapılması lazım. İnsan kalitemiz sadece müteahhitler açısından değil. Onları kontrol eden elemanlar, oraya giden insanlar, ‘bu yapılar sağlamıştır' diyen insanlarında kaliteli olması lazım. Hatta mahallinde muhtarlarımızın, il genel meclis üyelerimizin, seçilmiş insanların da kaliteli olması lazım. Dolayısı ile içimizden süzülüp buralara gelen insanlarımızın kaliteli olması için bizim de kalitemizin yüksek olması lazım. Yani bunların hepsi gökten zembille inmiyor. İçinizden seçilip çıkıyorlar. Bir yere yol yapılmışsa İl Genel Meclis Üyeleri, oranın muhtarı hangi köyün yolu yapılmışsa, bu yol sağlamdır diye imza atıyorlar, ‘burası yapılmıştır' ‘sağlamdır' diye. Oraya giden mühendisler var teknik elemanlar var sağlamdır diye imza atıyorlar. Ben bir iki köye gittim şoka uğradım. Yol 2006 yılında yapılmış jeep ile çıkamadık. Altınevler Köyü'ne veya Karlıova'nın birkaç köyüne giderken yollar rezaletti. 2006 yılında yapılmış. ‘Peki, neden böyle?' diye sorduğumda ise ‘2006 yılında KÖYDES kapsamında yapıldı' dediler. ‘Peki niye böyle?' dedim, ‘malzeme buraya uygun' değil dediler. Dere malzemesi yada daha iyi malzeme konulması gerekirken, yakın ve daha rahat yerden getirilen malzeme konulmuş ve ağır kış koşullarından sonra erimiş ve çamura dönmüş. Yani hiç yapılmamış gibi olmuş. İnsanlar geçim şartları sıkıntılı olunca çıkış kapısı olarak devletten sağlanacakların peşine düşmüşler. Herkes, devlet bir şekilde bize kaynak aktarsın diye bakıyor. Bunlardan biri de, KÖYDES yatırımları olarak görülmüş. Keşke böyle ehil ellerde, hakikatten helalinden, hak ederek kazanç sağlama peşinde olsalar bu insanlarımız. Belki birkaç kişi bu nedenle para kazanıyor ama binlerce insan mağdur oluyor. Bu, sadece bu bölgeye mahsus da değil. Balıkçılarımız zengin olabilmek için tonla avlıyorlar, yavru, küçük hepsini tahrip ediyor. Ben zengin olayım diye. Herkes kendisini düşünüyor. Geleceği nasıl etkiler olumlu olumsuz, bunları pek düşünmüyorlar. BingolOnline/Bingöl Kent Haber: KÖYDES dendi. Tabi ki ilçeler de köyler de bize ait. Yıllardır arap saçına dönen bir Kiğı, Yedisu yolu var. Yıllardır yapılamıyor ve yıllardır kuzey ilçeleri üvey evlat muamelesi görüyor diyorlar. Oradaki vatandaşlarımızdan aldığımız duyumlar, bizi Erzurum'a bağlasınlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? KÖYDES'in fikir babası sizsiniz. Buralara kadar geldiniz. Burada da bir babalık yapabilir misiniz? Vali Balkanlıoğlu: Üzerinde duruyoruz inşallah. Baraj nedeniyle sular altında kalacak diye yolun büyük bir bölümünün güzergâh değişikliği gerekiyor. Devlet Su İşleri (DSİ) orada bir yol yapmış. Standardını yükseltmesi gerekiyor, asfalt olacak şekilde. Karayollarının sorumluluk sahasında olan bu yolu, karayolları envanterinden çıkarma peşindeler. Bir de protokol imzalanmış. Ortada kalmaktansa, Özel İdare olarak biz sahip çıkmışız oraya. Bizden önce protokol de düzenlenmiş. Yalnız DSİ, yok ettiği bu yolu kendisi yapıp bize teslim edecek. Bazı noksanlıklar var. Köylere veya ilçelere gittiğimde, mevcut bu yolun menfezlerinin yetersiz kaldığını gördüm. Asfaltlanmaya elverişli hale getirilmesi için eksiklikler tespit edilmiş, bu yaz döneminde üzerinde duracağız. DSİ tamamlarsa, asfaltını yapacağız inşallah. Yalnız o ilçeler sorunlarını biraz abartıyorlar. Yani ‘bize sahip çıkılmıyor, bizimle ilgilenilmiyor' görüşlerini abartıyorlar. Şimdi beraber gidelim, Malazgirt'in köylerini dolaşalım, bir de bu köyleri. Tamamı villa oturuyor kardeşim. Tamamının evlerini devlet yapmış. Bir kuruş da para vermemişler. Bu da bir hizmettir. Evlerini devlet yapmış, şahane okullar var, elektriğini suyunu hepsini götürmüş. Ben oraya gittiğimde bir köy bazen 10 parçadan, bazen 20 parçadan oluşuyor. Her biri bir yerlere ev yapmış. Hepsi kendilerine elektrik, yol, su istiyorlar. Büyük oranda da gitmiş. Tüm bunlarla baş etmek, hepsinin yolunu açmak, hepsine bu hizmeti tek tek götürmek oldukça gün yani. Bununla Avrupa ülkeleri bile zor baş ederler. Ama tüm bunlara rağmen yine de hizmet yetersiz. Demirel bir söz söylerdi. “Delik büyük, yama küçük” diye. Yani iktisatta da bir kural vardır. ‘İhtiyaçlar sınırsız ama kaynaklar sınırlıdır” Bize gelen ödenekler var. Onlarla öncelikli işleri yapmalıyız. Örneğin kış geldi, kar her tarafı kapladı. 3 metre kar yağdı. Bizim elimizdeki makine ekipmanlar belli sayıca. Önce nereyi açalım biz? Birinci öncelik ana arterleri yani şehirlerarası yollar, daha sonra ilçe, daha sonra da köy yolları açılır. Gecikince, vatandaş da ‘bize hizmet gelmiyor” diyor. Bir öncelik var. Geliyoruz yavaş yavaş. Yani inşallah bunların hepsi düzelecektir. Zamanla, imkânlar arttıkça. Malazgirt'te, imkânlar o kadar kısıtlıydı ki bazı köy yolları 3 ay kapalı kalırdı. Şimdi 3 gün kapalı kalsa hemen herkes hopluyor. Bu iyi bir şey. Demek ki iyiye doğru bir gelişme var. Ama bütün çabamızla vatandaşlarımızın şikâyetlerini dindireceğiz. Yani gerçek bu olmasa dahi onlardaki bu psikolojiyi ortadan kaldırmamız lazım. Hizmet götürdüğümüz vatandaşlara izah etmemiz lazım. Bu da idare olarak bizim, politikacılarımızın veya oradaki yerel yöneticilerimizin eksikliği. O insanlar neden kendilerini garip hissetsinler. ‘Devlet bizim elimizden tutmuyor, bize sahip çıkmıyor' diye.. Bir kabahat varsa, o da bize ait. Vatandaş ta değil. Biraz abartı var yalnız. Sorunlar her yerde var. Ama buna mukabil devlet elinden geldiği kadar yolda yapmış, su da getirmiş, evlerini yapmış, sosyal yardım vakfı aracılığıyla yardım yapmış, çocukları için para veriyor, sağlık yardımından faydalanıyorlar okula gitmeyen çocuklar, okula giden çocuklar her ay maaş veriliyor fakir fonundan, ceplerinde yeşilkart var. İnşallah daha da düzelecek. İmkanlar olduğu sürece.. Ancak devlete biz ne veriyoruz sorusu da önemli. Bingöl de ve az gelişmiş bölgelerde devlete çok fazla bir katkı da yok. Olmaması da doğal zaten. Bence devlet hiç vergi de almamalı, kalkınmasını gelişmesini sağlayıncaya kadar. Devlet batıda kazanıp buraya harcıyor. Geçenlerde defterdara görüştüm. Buradan sağlanan gelir, harcamaların yüzde 17'sini bile finanse etmiyor. Sadece defterdarlık aracılığıyla harcanan paralar açısından diyorum. Buna sosyal yardımlaşma vakfı, DSİ, karayolları yatırımları hariç. BingolOnline/Bingöl Kent Haber: Anayasa gereği yetki genişliği çerçevesinde illeri yönetiyorsunuz. Tabi bu yetki genişliğinin belli sonuçları da oluyor. Sonuçta siz her bakanı temsil ediyorsunuz burada. Devleti ve hükümeti temsil ediyorsunuz. Biraz önce KÖYDES'ten bahsederken de özel bir kamu ihale kanununa tabi değil. Kendi özel bir kanunu var. Sizin çalışmalar esnasında, özellikle yapmak istedikleriniz konusunda size engel olan siyasi baskı, yani Bingöl için değil, tüm Türkiye için diyoruz, merkezi yönetimin sakıncalarından nasipleniyor musunuz? Hizmetleri geciktiriyor mu? Tam bir şey yapak istiyorsunuz da siyasi baskı görüyor musunuz? Bu bir handikap oluyor mu sizin için? Vali Balkanlıoğlu: Türkiye'de genelde siyaset, siyasetçi ve seçmen ilişkisi yanlış bir tabana oturmuş. Normalde, siyasetçi kavramından milletvekillerini anlıyorsak ilk etapta, bunun birkaç ayağı var. Hükümet ayağı var, bir iktidar ayağı var, bakanlar kurulu var. Yürütme bölümü, bir de yasama bölümü var. Milletvekilleri, yasamanın bir parçasıdır. Onların görevi yasama yapmak. Hükümeti denetlemek. Meclis'in denetleme yöntemleri vardır. Soru, gensoru, meclis araştırması, soruşturması gibi.. bu anayasal yetkilerini kullanarak hükümeti denetlerler. Bir de yasama yaparlar. Ana görevleri budur. Yani bütün mesailerini, emeklerini bu uğurda harcamaları gerekir. Fakat bizde milletvekili demek, iş takipçisi demektir. Herkes basit, önemli, önemsiz konularını milletvekillerine iletip milletvekilleri aracılığıyla bunu halletmeye çalışıyorlar. Milletvekilleri, yürütmenin bir parçası gibi davranıyorlar. Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu, bunu şöyle özetlerdi. ‘Yetkisiz sorumlu ile, sorumsuz yetkili'. Böyle özetlerdi. Ben buradaki milletvekillerinden memnunum. Hakikatten Bingöl'e hizmetler yapma peşindeler. Bizden gelecek her türlü projeye, isteğe iştiyakla açıklar. Bizden Bingöl'ün sorunlarıyla ilgili bir şeyler gelsin ki onlarda bakanlıklar nezdinde koşuştursunlar. Bingöl halkı rahat etsin, huzur bulsun, yatırımların önü açılsın, sorunlar giderilsin, KÖYDES'teki ödenekler artsın… Yani problemler onarılsın diye çabalıyorlar. Ama ben kurumsal, genel anlamda söylüyorum. Bizi rahatsız etmiyorlar. Bu iş şuraya gelsin, bu buraya gitsin, şuna bunu ver, buna şunu ver, şuna ihale ver, gibi bugüne kadar herhangi bir haksızlıklarına rastlamadım. Buradan sonrada rastlayacağımı zannetmiyorum. Çünkü kişilik ve yapıları itibariyle gayet olumlu insanlar olarak gördüm. Genel anlamda Türkiye çapında yani 22 yıllık idari tecrübeme dayanarak söyleyecek olursam bizdeki müessese gelişmiş. Bazı ülkelerin oluşturduğu kurumsallaştırmaktan tamamen taban tabana zıt yani. Sonuçta biz sorumluyuz. Bir iş yaparsak sorumlu biziz. Şimdi mesela milletvekili dese ki şuna ihale ver, adam yetersiz ise, koşulları taşıyamıyorsa, yaptığı işte hile varsa, tespit edilmişse, ona cezai mesuliyet gerekiyorsa bunları ihmal eden buraya yetkisi ve sorumlusu olmayan ve ya yetersiz olan insanlara bu işi kim vermişse sorumlu odur. Dolayısıyla onu veren biz isek sorumda biziz. Bu durumda biz sorumluyuz. Ancak yetkisiziz. Parlamenterler ise hatta milletvekillerimiz ise yetkili ancak sorumsuz. Şimdi ben diyemem ki bunu milletvekili istedi diye ona vereyim, mevzuatımızda da böyle bir şey yok. Böyle demek bile abes olur. Sonuçta bu işi milletvekili yaptırmış, yetkilisi o. Yapmazsan sana değişik muayedeler gelebilir sürülürsün, cezalandırılırsın, pozisyonunu kaybedersin unvanın elinden gider gibi.. Ddolayısıyla rahmetli Sayın Vali Recep Yazıcıoğlu dedi ki; ‘Bunu yasalaştırmak lazım. Bunu talep edenin resmen istesin ve bu konuda resmen sorumluluğu da olsun. Madem böyle yetki kullanıyorlar kullandıkları yetkinin sorumluluğunu da taşımalılar. Yani neden onun kullandığı yetkinin sorumluluğunu ben taşıyayım deyip' lafını esirgemeden çıkıp söyleyebiliyordu. O kendine özgü bir insandı. Ama ben hakikaten milletvekillerini böyle zan altında bırakmak amacıyla söylemiyorum, Bingöl'de böyle sorunlarla karşılaştığımızdan değil. BingolOnline/Bingöl Kent Haber YORUM YAZIN ![]()
|
|