'Tartışmalar sert geçebilir, kurallar bellidir'Gül, Dış Politika Derneği'nde madalya verilmesinin ardından soruları yanıtladı..![]() Abdullah Gül, Dış Politika Derneği (Foreign Policy Association) tarafından kendisine madalya verilmesinin ardından yaptığı konuşmasının sonunda, katılımcıların türlü sorularını da yanıtladı. TÜRKİYE'DEKİ SİYASAL İSTİKRAR Gül, AK Parti'ye yönelik kapatma davasında Anayasa Mahkemesi kararının çok az farkla alındığı hatırlatılıp, Türkiye'de siyasal istikrar açısından şimdiki durumunun sorulması üzerine şöyle konuştu: ''Bir iç meselemiz vardı, mahkeme kararıyla bu neticeye bağlandı. Size şunu hatırlatmak isterim ki Türkiye, Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamış bir ülkedir. Müzakerelere başlayabilmek için de Kopenhag siyasi kriterlerini en azından kafi olacak kadar yerine getirmiş olmak gerekir. Biz bu yönde köklü reformlar yaptık, anayasa ve kanunları değiştirdik ve demokratik standartları yükselttik, Avrupa Birliği seviyesine yaklaştırdık, hala noksanlarımız vardır, bunları yapmakta çok kararlıyız. ''Türkiye, geleceği öngörülebilir bir ülke. Şüphesiz ki her çoğulcu ülkede, demokrasilerde olduğu gibi Türkiye'de de zaman zaman tartışmalar vardır, bazen bu tartışmalar çok da sert geçebilir ama kurallar bellidir. Türkiye, gayet istikrarlı bir şekilde yoluna devam edecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.'' MEDENİYETLER İTTİFAKI VE BM REFORMU Gül, bir katılımcının, FPA tarafından düzenlenen ''Dünya Liderlik Forumu''nda İspanya Başbakanı Jose Rodriguez Zapatero'nun Ortadoğu'ya ulaşılması sözleriyle ilgili olarak Türkiye'nin dünyadaki barış çabalarında İspanya ve AB ile eşgüdüm içinde çalışıp çalışmadığını sorması üzerine, Türkiye ve İspanya'nın, BM Medeniyetler İttifakı projesinde eşbaşkanlık yaptıklarını söyledi. Gül, Türkiye ve İspanya'nın, yine AB çerçevesinde de dünya barışına ve dünyanın birbirini anlamasına yardımcı olacak ortak çalışmalar yürüttüğünü bildirdi. Toplantıya katılan Westpoint Askeri Akademisi'nden bir öğrencinin, BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin diğer ülklere veto hakkı verip vermeyeceğini sorması üzerine ise Gül, BM'nin daha demokratik ve daha temsili olması gerektiği yönündeki düşüncelerde haklılık payının olduğunu kaydederek, BM'nin kurulduğu zamanla şimdiki zamanın çok farklı olduğunu, ancak yeni dengeler kurmanın zaman alacağını düşündüğünü söyledi. AB ÜYELİĞİ Gül, ABD ve Kanada'nın Türkiye'nin AB üyeliğini nasıl cesaretlendirebileceği biçimindeki bir sorusuna karşılık, dünya sorunlarıyla ilgilenen, Ortadoğu ve Kafkaslar'daki sorunlarla ilgili olarak Türkiye'nin neler yaptığını yakından izleyenlerin, Türkiye'nin değerini, dünya barışına ve Avrupa'nın güvenliğine olan katkıları bağlamında nasıl bir kapasaiteye sahip olacağını zaten bileceğini anlattı. FİLİSTİN Gül, Ortadoğu'da barış görüşmelerine Hamas'ın katılıp katılmamasıyla ilgili bir soru üzerineyse, ''Filistin'deki bölünmüşlük kesinlikle barış sürecine zararlı ve bu bölünmüşlük giderilmeden kalıcı bir barışın olacağını açıkçası pek tahmin etmiyorum'' dedi. ''Gerçekçi olmamız lazım, burada Hamas iyi, kötü, o beni ilgilendirmiyor'' diye konuşan Gül, Hamas'ın Gazze'deki seçimlere katılmasını NATO toplantılarında herkesin desteklediğini hatırlatarak, ''O zaman aslında yapılması gereken şeyler cesaretle yapılsaydı, bugünkü noktaya gelinmeyebilirdir'' dedi. AMERİKALILAR'IN TÜRKİYE'YE İLGİSİ Gül, bir katılımcının, Amerikalı öğrencilerin Türkiye'ye büyük ilgi duyduklarını ve bu ilginin daha nasıl artırılabileceğini sorması üzerine, Türkiye'ye yönelik bu büyük ilgiyi duymaktan büyük memnuniyet duyduğunu, Türk ve ABD'li bilim adamlarının ve öğrencilerinin değişim programlarının son derece önemli olduğunu söyledi. Türkiye'de son derece iyi üniversiteler bulunduğunu belirten Gül, bu değişimin düşünce kuruluşlarına da yayılmasının ve Amerikalı öğrencilere daha çok burs olaakları verilmesinin son derece önemli olduğuna işaret etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Kürtler'in de Irak'ın bir parçası'' olduğunu, Türkiye'nin Iraklı Kürtler'i Irak ile Türkiye arasında dostluğu geliştirici ve pekiştirici bir yapı olarak gördüğünü'' söyledi. Abdullah Gül, Dış Politika Derneği'nde yaptığı konuşmanın ardından katılımcıların türlü konulardaki sorularını yanıtladı. IRAK Gül, Irak'taki Kürtler ile ilgili bir soru üzerine, Irak'ta Araplar, Türkmenler, Kürtler, Sünni ve Şiiler gibi türlü etnik gruplar ve mezhepler bulunduğunu, bunların içinde yer alan Kürtler'in de Irak'ın bir parçası olduğunu söyledi. Gül, tüm bu gruplara mensup insanların Irak vatandaşı olduğunu belirten Gül, ''Irak içinde anayasalarına göre daha özel konumları var, bunlar tanınmış vaziyette, dolayısıyla Kürtler'siz bir Irak düşünebilmek mümkün değil'' dedi. Gül, Irak'ta cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı ve dışişleri bakanının hep Kürt kökenli Irak vatandaşı olduklarını kaydederek, ''Tüm bunlar şunu gösteriyor ki Kürtler, Irak'ın en önemli parçalarından biri, eğer etnik açıdan konuşacak olursak'' diye konuştu. Ulusların huzur, barış ve refah içinde olmalarının önemli olduğunu belirten Gül, Kürtler ile Türkler'in dost ve akraba olduğunu belirterek, en zor koşullar altında bile Türkler ve Türkiye'nin sürekli Irak Kürtleri'ni koruduklarını ve Türkiye'nin onlar için sığınacakları bir yer olduğunu bildirdi. Gül ''Biz onları (Iraklı Kürtleri) Irak ile Türkiye arasındaki dostluğu geliştirici ve pekiştirici bir yapı olarak görüyoruz'' dedi. ABD İLE İLİŞKİLER VE TERÖRİZMLE MÜCADELE ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler ve askeri işbirliği kapsamındaki bir soru üzerine Gül, bu konunun Türkiye için çok önemli olduğunu, Türkiye'nin terörden çok sıkıntı çeken bir ülke olarak terörle mücadeleyi çok iyi anlayan ülkelerden biri olduğunu vurguladı. Gül, 11 Eylül terör saldırılarından önce de Türkiye'nin konuyu çok iyi bildiğini, 11 Eylül'den sonra ABD'nin bu konuyla çok yakından ilgilenmeye başladığını kaydetti. ''Türkiye ile ABD arasında bu konuda çok güçlü bir işbirliği vardır'' diye konuşan Gül, bu işbirliğinin hem PKK hem de El Kaide terör örgütleriyle yapılan mücadeleyi içerdiğini ve bu konuda iki arasında çok yakın işbirliği olduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin, bölgesinde komşuları için bir esin kaynağı olduğunu söyledi. Abdullah Gül, Dış Politika Derneği'nde yaptığı konuşmanın ardından katılımcıların türlü konulardaki sorularını yanıtladı. LAİKLİK, TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER Gül, kendisine yöneltilen laiklikle ilgili sorular üzerine, Türkiye'nin, demokratik ve laik bir sosyal hukuk devleti olduğunu ve bu özelliklerin Türkiye'nin temel ilkeleri olduğunu söyledi. Temel hak ve özgürlüklerin de güvence altına alınmasının önemli olduğunu ifade eden Gül, din özgürlüğünün temel hak ve özgürlüklerin önemli bir parçası olduğunu, din ve devlet işlerinin ayrı olmasının da doğru olduğu kanısında olduklarını ve bunun da Türkiye'nin uygulandığını bildirdi. Türkiye'nin nüfusunun çok büyük bir bölümünün, neredeyse tamamının bu konuda bir mutabakat içinde olduğunu ifade eden Gül, zaman zaman uygulamayla ilgili tartışmaların yaşanmasının da doğal olduğunu kaydetti. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir taraftan hukuk devleti olmanız, bir taraftan kuralların gayet açık olması, bir taraftan ülkede açık şeffaflığın olması, herkesin hesap verebilir olması ama herkesin temel hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınmış olması ve ifade hürriyetinin insan haklarına saygının garanti altında olması. Ben, bütün bunların İslam diniyle bir çelişki içinde olduğuna da inanmıyorum. Yani Müslüman topluluklar da bütün bunları gerçekleştirebilirler, insanlar inançlarını en iyi şekilde yaşayabilir, çok dindar olabilir, istedikleri şekilde inançlarının gereğini pratik uygulayabilirler hayatlarında ama aynı zamanda bütün bu değerler demokrasi ve insan haklarına saygı gerçekleşebilir kanaatındayım. Tabii bunlar zorla empoze edilecek şeyler değil. Ben, Ortadoğu bölgesinde de bu yönde güçlü eğilimler olduğunu görüyorum.'' ''TÜRKİYE, İLHAM KAYNAĞI'' Gül, bir katılımcının Türkiye ile Hindistan benzetmesiyle ilgili bir sorusu üzerine de Hindistan'ın hızlı kalkınan demokratik bir ülke olduğunu söyledi. Gül, bu kapsamda Türkiye'nin de kendi bölgesinde demokratik ve Müslüman bir ülke olduğunu, AB ile katılım müzakereleri yürüttüğünü, köklü reformlar yaptığını, çevresindeki sorunlara yapıcı ve etkin bir biçimde çözüm bulmaya çaba sarfettiğini, dinamik bir nüfusa sahip olduğunu, ekonomik başarılara imza atan bir ülke olarak çevresinde dikkatle izlendiğini ve komşularına için esin kaynağı olduğunu bildirdi. Gül, ''Bölgeyi dolaşırsanız Türkiye'nin kendi içindeki bu değişimin bölgeyi nasıl olumlu şekilde etkilediğini göreceksiniz'' dedi. ENERJİ VE SU Enerji konusundaki bir soru üzerine ise Gül, ''Türkiye şöyle bir durumda. Şimdi bizim hiç petrol ve gazımız yok, çıkarttığımız ama hepsi de bize çok yakın ülkelerde hatta tarihi olarak bakarsak bir zamanlar bizim yönettiğimiz ülkelerde var bu gaz ve petrol. Yalnız bundan da çok açıkçası rahatsız değiliz, çünkü petrol olmayınca yalnızca belli bir tabii kaynağa dayanmayınca biz kabiliyetimizi daha çok genişlettik ve güçlü bir sanayi kurduk. Önce bunu söylemek isterim'' diye konuştu. Gül, Türkiye'nin, petrolün Doğu'dan Batı'ya, Kafkaslar'dan, Orta Asya'dan, Ortadoğu'dan Avrupa'ya ve Batı'ya geçişi için çok önemli bir güzergah olduğunu ve boru hatlarının Türkiye'den geçtiğini hatırlattı. ABD'nin güçlü desteğiyle bundan 3 yıl önce Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının yapıldığını hatırlatan Gül, ''Kazakistan da bu petrol boru hattına katıldı. Yani Orta Asya'nın petrolleri de yine bu boru hattına Hazar'dan yükleniyor ve çok önemli bir işlev yapıyor'' dedi. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına da değinen Gül, ''Ayrıca 1974 yılından bu yana Irak'taki Kerkük'ten, Türkiye üzerinden Akdeniz'e inen ve çalışan bir petrol boru hattı var. Bunlar şu anda çalışan petrol boru hatları ve gaz boru hatları. Bir de gaz boru hattı var Yunanistan ile Türkiye'yi bağlayan ve Yunanistan'a gaz veriyoruz'' diye konuştu. Türkiye'nin ayrıca stratejik bir proje olan Nabucco boru hattı üzerinde de çalıştığını anlatan Gül, ''Bazıları Nabucco deyince, gerçekleşmez bir rüya gibi görüyorlar ama Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı konuşulurken de (bu bir rüya hiç gerçekleşmez) demişlerdi. Ama 4 senedir tankerler doluyor'' dedi. Suyla ilgili bir soru üzerine Gül, suyun yalnızca Ortadoğu için değil tüm dünya için son derece önemli olduğunu, Türkiye'nin de su kaynaklarını su kıtlığı yaşayan Körfez ülkelerine ve İsrail'e yönlendirmek istediğini, ancak bu projelerin şu an uygulamada olmadığını dile getirdi. Gül, bu çerçevede Türkiye'nin 2009 yılında Dünya Su Forumu'na evsahipliği yapacağını, bunun son derece önemli bir toplantı olduğunu ve burada son derece önemli kararların alınacağına inandığını sözlerine ekledi. Gül'ün konuşmasını, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy ve New York Başkonsolosu Mehmet Samsar da izlediler. Gül'ün konuşmasının ardından kimi katılımcılar Gül ile birlikte fotoğraf çektirdikten sonra fotoğraflarını Gül'e imzalattılar. A.A. YORUM YAZIN ![]()
|
|