Bir damla su ve ceza makbuzuSu taşımaktan fırsat bulamadığım için yazılarıma bir süredir ara vermiştim:) İlk fırsatta kaleme sarıldım ve içimde biriken stresi siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Bu yazımda iki konuyu ele almak istiyorum. Biri su sıkıntısı, diğeri de trafik sorunu. Kafanıza takılacağını düşündüğüm “Su sorununu neden şimdi yazdın?” sorusuna ilk başta yanıt vermek istiyorum. Kriz gününde yazacağım yazı farklı mecralara kayabilir, duygusal davranışlarım yüzünden doğru analizde bulunamayabilirdim. O gün yazacaklarım, fırsatçılık olarak da değerlendirilebilirdi. Bu nedenle sağlıklı bilgilere ulaşıp doğru bir yazıyı kaleme almayı uygun gördüm. MARİFET KRİZİ YÖNETEBİLMEKTİR! Malumunuz yakın tarihte Bingöl, gazetelere de yansıdığı üzere Kerbela'yı andıran bir manzaraya tanıklık etti. Dokuz gün süren susuzluk hepimizi çileden çıkarttı desem yeridir. Artık bidon taşımaktan kollarına ağrı giren insanlar kendileri için Allah'a dua ederken, çözümsüzlüğe de farklı veryansınlarda bulundular. Aslında heyelanı hepimiz kabullenmiş ve 1-2 gün susuz kalmayı göze almıştık. Fakat susuzlukla geçen günlerin üzerine bir yenisinin eklenmesi artık sabır taşını çatlatmış, en kaba tabiriyle isyana dönüşmüştü. En ciddi sıkıntılardan biri de; yaşanan bilgi kirliliğiydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Kime inanacağımıza da şaşırmıştık. Takdir edersiniz ki, halkın sabrını taşıran heyelan değil, oluşan kriz karşısında eli kolu bağlanan ve krizi yönetme becerisinden uzak bir tavır sergileyen belediye yönetimin varlığıydı. Susuzluk baş gösterdiğinde, şehri idare eden Şehrul Emin'in, yani Belediye Başkanının “B Planı” yoktu. Dünyanın neresinde olursak olalım, akıllı bir yöneticinin her zaman bir “B Planı” vardır. B Planı; gece rahat uyumak, stresten uzak kalmaktır. B Planı her sıkıntıyı yüzde 100 çözmez ama süreci iyi işletebilmenize yardımcı olur, hareket alanınızı genişletir. Maalesef süreci yönetemeyen, açıklamalarıyla sanki Bingöl'de 7 şiddetinde deprem olmuş ve tüm boru hatları çökmüş havası estiren Sayın Başkan, yapılan çalışmaları da insanüstü (insan gücü ve yeteneklerini aşan) bir çabadan bahsederek anlatıyor. Hamdolsun ki, insanüstü çalışmalar sonucu 3 günde çözülmesi mümkün olan sorun 9 günde güç bela tamamlandı. Nasıl bir insanüstü çalışmaysa… Kusura bakmayın Sayın Başkan, bu şehir sizin “her şeyi ben bilirim” anlayışınızın kurbanı oldu. Üç gün susuz kalırdık ama sayenizde 6 gün boştan yere ekstradan susuzluk yaşadık. Çünkü siz, ilk başta yapılması gereken çalışmayı en sona bıraktınız. Çünkü siz, profesyonel bir ekiple çalışmadınız. Çünkü siz, iyi bir istişare yapıp çözüm geliştirmek yerine kendi bildiğinizi okudunuz. Çünkü siz, çevre il ve ilçelerden gelen destek taleplerini geri çevirdiniz. Çünkü siz, Devlet Su İşleri, köy hizmetleri, Orman İşletme ve İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü sondajlarından yararlanmayı düşünemediniz. Çünkü siz, Şemo Deresi'nin suyunu iyi değerlendirip bazı mahallelerdeki sıkıntıyı minimize edemediniz. Çünkü siz, Metan hattını diğer depolara aktarma yaparak yaraya merhem olamadınız. Yapamadıklarınız bir yana, insanı çileden çıkartan billboard reklamlarınızı nasıl izah edeceksiniz merak ediyorum doğrusu. Billboardlardaki reklamları gördüğümde, sandım ki Kürük Suyu ilk kez Bingöl'e geliyor ve Sayın Serdar Atalay bununla övünüyor. Öyle güzel tebessüm eden bir fotoğrafıyla… Daha su şehre akmamışken ne ara bu reklamları hazırlattınız onu da merak ediyorum doğrusu. Keşke reklam hazırlamadaki hızınızı, sorunu çözmede de gösterebilseydiniz. Keşke billboardlara fotoğrafınızı koyacağınıza, tek cümlelik “SABIRLI HALKIMIZDAN ÖZÜR DİLİYORUZ” deyip, bu ayki faturasının tahsil edilmeyeceğini söyleseydiniz az da olsa kendinizi affettrmiş sayılırdınız. İşin özü; heyelan sonucu bir sıkıntı yaşandı. Bir doğa olayı olması kabul ediliyor ama oluşan krizi yöneten çıkmadı. Başta Bingöl Belediye Başkanı Serdar Atalay olmak üzere, kurumsal olarak belediye bu krizi yönetememiş ve görev sürecinin en kötü sınavını vererek sınıfta kalmıştır. Marifet kriz çıkarmak değil, krizi yönetebilmektir. Bu konuda belediyemizin marifetini de görmüş olduk. Son bir cümle de, Dünya Su Günü'nde protestoda bulunan Eğitim-Sen üyeleri ve onları destekleyenlere söylemek istiyorum. Demokratik hakkınızı kullanmanızı ve susuzlukla kıvranan şehrin feryadını haykırmanızı anlamlı buluyorum ama pet şişelerinin belediye binasına fırlatılmasının eğitimciye yakışmadığının da altını çizmek istiyorum. CEZA YERİNE EĞİTİM VERİN Bu satırlarda, Bingöl Emniyet Müdürlüğü'nün bazı noksanlıklarına değinmeyi de uygun buluyorum. Birçok güzel ve başarılı çalışmaya imza atan Bingöl Emniyet Müdürlüğü'nün, en ciddi sıkıntının yaşandığı Trafik Şubesi'ne vatandaşlardan gelen sitemleri aktarmak istiyorum. Bingöl'ün park sorunu malumunuzdur. Trafiği tersine akan başka bir şehir göreniniz var mı bilemem ama Bingöl bu konuda ilki başaran tek ildir diyebilirim. Ayrıca hiçbir ilde şehir içi halk otobüsleri kentin en işlek caddesinde durak oluşturmamıştır. Bu da Bingöl'e has bir durumdur. Hele ki durak yerlerinin belirlenmesindeki rezalet! Bir anda önünüzde duran halk otobüsüne ne demeli? Durak cepleri olmadığı gibi onlar sayesinde yeşil ışıkta en fazla 5 araç geçebiliyor. Otopark alanları bulunmayan şehir de çözüm üreten de yok maalesef. Dörtyol'da bir trafik ekibi bekler ama niye beklediğini kimse bilmez, sıkışan trafiğe müdahalesini de gören olmaz. Bazen ele tutuşturulan koçanları bitirme telaşındalarmış gibi ceza yağdırıyorlar. Trafik düzeninin olmadığı, çözümün bulunmadığı bir şehirde neye göre ceza kesiliyor onu da anlamış değilim. Bu kadar ceza yazmak yerine trafik ışıklarındaki düzensizliğe çare üretilse ya! Belediyeyi işaret ederek kenarda durmak görevse, sanırım bu görevi de en iyi Trafik Şube yapıyordur. Otopark ve şehir içi trafik sorunları bir yana, en fazla dikkatimi çeken durum, geçenlerde basına da yansıyan haberde aynen şu ifade yer alıyordu: “Korsan taşımacılığın önlenmesi kapsamında 01 Ocak – 11 Şubat 2013 tarihleri arasında yapılan denetimlerde toplam Bin 189 aracın denetlendiğini duyuran İl Emniyet Müdürlüğü, bu araçlardan 11 tanesinin trafikten geçici süreliğine men edildiğini, 70 araca da 90 bin 819 TL tutarında ceza kesildiğini bildirdi.” Bunun üzerine biraz araştırdım ve gördüm ki, Bingöl Emniyet Müdürlüğünün yaptığı uygulamalarda tüm araçlar potansiyel korsan araç. Yakaladıkları tüm araçlara aynı muameleyi yapıyor, insaf ve hoşgörü sınırları tabirlerinden uzak, tamamen devlet bütçesindeki açığı kapatmaya gayret gösteren bir yapı ortaya çıkıyor. Bu kadar ceza kesen trafik polislerine madalya takan oldu mu bilmiyorum ama Trafik Şube Müdürü'nün en kısa zamanda terfi edeceği (!) kesindir. Bir vatandaş aktarıyor: Normal şartlarda Doblo, Fiorino, Connect diye tanımladığımız araçlar ruhsatta kapalı kamyonet olarak geçiyor. Bu araçların korsan taşıma şansı yoktur. Kamyonla korsan yolcu taşıma yapıldığını göreniniz oldu mu? Ama bu araçlara ceza kesene şahit olunuyor. D4 Belgesi gerekiyor minibüsler için. Bu belgeyi de Erzurum'dan almanız gerekmektedir. Şoförler Odası Başkanı Ali Bayram'ın basına yansıyan haberlerinde, Ulaştırma Bölge Müdürlüğü'nün Bingöl'de bir şube açması gerektiğini söylüyor. Karşılıksız kalan bu çağrılara maalesef ilin siyasetçileri de, bürokratları da kulak kabartmıyor. Onlar için hava hoş! Bu konuda hiç bir girişimde bulunmayan Trafik Şubesi'nin en iyi iş olarak “Sürücünün sıkıntısından bana ne? Benim işim ceza koçanlarını bitirip devlet bütçesini doldurmaktır, ben işimi yaparım” mantığı ekseninde çalıştığını görmek ne acı bir manzara! Bingöl'de taziye kültürü herkesin malumudur. Biri hayatını kaybetse, şehrin en ücra köşesindeki tanıdığı da mutlaka taziyeye gelir. Ama Trafik Şubesi'nin uygulamalarıyla taziyeye geldiğinde 2-3 bin liralık cezayı göze alacaksınız. Belgenizde ufak bir eksiklik de olsa taziyenin hatırına uyarıda bulunulmaz ve “oltaya takılmış bir balığın verdiği heyecanla” cezaya sarılırlar. Yine bir tanıdık isim sitem ediyordu: Kaç tane taksi ve otobüs şoförü eğitildi? Kaç tane sürücüye uygulama esnasında eksikleri tatlı dille anlatıldı? Ceza yazarak kimi caydırdınız hatalarından? Trafik polisinin tek işi ceza yazmak mı? Bu insanlar ufak hatalar yüzünden çok ağır cezalar ödemek zorunda bırakılırken, bu insanların bu cezaları nasıl ödeyeceği düşünülüyor mu? Ambulans durdurulup kontrol yapılıyor da, neden kırmızı ışıkta geçen polis otosuna ses çıkarılmıyor? Aslında Trafik Haftası kutlamaları kaldırılmalı. Ya da yılın 52 haftası da Trafik Haftasıymış gibi davranılmalı. Yılın bir haftasında güler yüz ve şeker, geri kalan haftalarında ise ceza makbuzları var. Ne diyelim, Allah sonumuzu hayretsin. Bu arada; bu eleştirilerim farklı değerlendirilmesin lütfen. Aracı bulunan ve cezalardan da muzdarip biri değilim. Sadece insanların eleştirilerini ve temennilerini paylaştım. Bir düzen oluşursa ne alaa... YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 06 Mayıs 2014 Tanıtmadık kaynaştık!13 Nisan 2014 Vatandaş herşeyin farkında!20 Ağustos 2013 Siyasetçi mi?12 Ağustos 2013 Yok efendim, ne gerek var!
|