İstatistiklere göre bugün dünya üzerinde 36.9 milyon kişi HIV enfeksiyonu ile yaşamaya devam ediyor. Epideminin başından beri 36 milyon kişinin de hayatını kaybettiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünyada hızla yayılan yeni HIV enfeksiyonu sayısının, 1996 yılında etkin ilaçların kullanıma girmesiyle azalmaya başladığını, yaşam kaybı oranlarının ise ancak 2004'ten sonra düşmeye başladığını belirtti.
Hastalığa neden olan HIV'in, vücudun savunma gücünü zayıflattığını hatırlatan Prof. Sönmezoğlu, şunları söyledi:
"Erken tanının ve korunmanın sağlanabilmesi için toplumsal farkındalığın artırılması son derece önem taşıyor. Gelişmiş ülkelerde hastalık, HIV risk gruplarının belirlenmesi, bu gruplara hastalıktan korunma eğitimlerinin verilmesi, test yaptırmalarının sağlanması ve yeni tanı alan tüm hastalara tedavi başlanması ile kontrol altına alınabiliyor. Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde ise yeni hasta sayıları artmaya devam ediyor. 2000'li yıllarda, HIV'in etkin şekilde baskılayarak bağışıklık sisteminin yeniden yapılanmasını sağlayan kombine HIV tedavilerine sadece yüzde 2 hasta ulaşabiliyorken, 2007'de bu oranın yüzde 12'ye, 2017'de ise yüzde 59'a ulaştığı görülüyor."
"SON ON YILDA CİDDİ ARTIŞ VAR"
Dünyada HIV Pozitif/AIDS hasta sayısının azalmasına rağmen Türkiye'de hızla arttığını vurgulayan Sönmezoğlu, "Ülkemizde ilk HIV olgusuna 1985 yılında tanı konulmuştur. Aynı yıl toplam 3 olgu kayıt altına alınırken yıllık hasta sayısı 1996'dan sonra 100'lü, 2012 den sonra 1000'li rakamlara ulaşmıştır. Sadece 2016'da 2 bin 573 yeni hastaya, 2017 de 2 bin 965 kişiye tanı konulmuştur. Ülkemizde HIV enfekte hasta sayısının bu kadar hızla artması mevcut hastaların test yaptırmaya geç karar vermesi ile açıklanabildiği gibi, toplumumuzda HIV enfeksiyonu konusundaki farkındalığın, bulaş yolları ve korunma yöntemleri hakkındaki bilgi düzeyinin düşük olduğunu da ortaya çıkartıyor. T.C. Sağlık Bakanlığı Aralık 2017 verilerine göre Türkiye'de 17 bin 884 kayıtlı HIV pozitif/AIDS hastası bulunuyor. Kayıtlı hastaların var olduğu düşünülen toplam hastaların yüzde 40'ı kadar olduğu, gerçek olgu sayısının 30 bin civarı olduğu tahmin ediliyor” dedi.
VAKALARIN YÜZDE 80'İNİ ERKEKLER, YÜZDE 20'SİNİ KADINLAR OLUŞTURUYOR
Türkiye'nin AIDS istatistiklerine yönelik bilgiler de veren Prof. Dr. Sönmezoğlu, "Kayıtlı vakaların yüzde 80'ini erkekler, yüzde 20'sini kadınlar oluşturuyor. Vakaların yüzde 79,2'sini erkekler, yüzde 20,8'ini kadınlar oluşturuyor. Hastaların yüzde 15,2'i yabancı uyruklu. En yüksek 30-34 ve 25-29 yaş aralığında görülüyor. Bulaş yoluna bakıldığında, vakaların yüzde 49,8'inin virüsü cinsel yolla aldığı, bu vakaların yüzde 71,9'unun da heteroseksüel cinsel ilişki olduğu bildiriliyor. Vakaların yüzde 1,4'ünün bulaşma yolu damar içi madde kullanımı olup, yüzde 47,8'sinin bulaş yolu bilinmiyor" şeklinde konuştu.
FARKINDALIK ARTTIRILMALI
Cinsel aktif genç erişkinlerin hastalığa yakalanma açısından öncelikli risk grubunda bulunduğunu vurgulayan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı, hastalığın bulaşma yolları ve önlemleri konusunda bilgi düzeyinin artırılması gerektiğinin altını çizdi, "Kişi virüsü korunmasız cinsel temas ile aldığında, ortalama 8-10 yıl hiçbir hastalık belirtisi olmadan yaşayabildiği için, yine korunmasız cinsel yolla birçok kişiye bulaştırabiliyor. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar konusunda danışmanlık veren kurum sayısının az olması, kişilerin sağlık kurumlarına yeterli başvurularının olmaması, kayıt sistemlerinin yetersizliği ve şüphe duyan kişilerin ücretsiz test yaptırabileceği kurum olmaması toplumda HIV'in hızlı yayılmasının nedenleri olabiliyor" ifadelerini kullandı.
HIV-AIDS'TEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
HIV-AİDS'ten korunmak için yapılacaklara da değinen Prof. Sönmezoğlu, önerilerini şöyle aktardı:
"Her yaş grubuna, özelikle 18-45 yaş grubuna HIV enfeksiyonu konusunda eğitim verilmeli. Korunmasız cinsel temastan kaçınılması için özellikle genç erişkin yaş grubu uyarılmalı. Cinsel temasla bulaşan başka hastalığı ve verem hastalığı olanlar, gebeler mutlaka HIV testi yaptırmalı. Virüsün vücutta kan ve genital salgılarda bulunduğu, sosyal yaşamda tokalaşma gibi deri temasları ile geçemeyeceği, HIV (+) kişileri sosyal ortamlardan uzaklaştırmanın yanlış olduğu vurgulanmalı. Toplumun HIV enfeksiyonuna bakışı ve algısı değiştirilmeli, HIV enfeksiyonunun ölümcül bir hastalık olmadığı, etkin tedavisinin olduğu bilgisi verilmeli. HIV bulaşı için risk altında olan gruplar eğitilmeli, bu gruplar içinde olanların test yaptırması için destek verilmeli. Ülkemizdeki risk grupları duyurulmalı. (Korunmasız cinsel temasta bulunanlar, erkek eşcinseller, seks çalışanları, damar içi uyuşturucu kullananlar) HIV (+) kişilerin en kısa sürede tedaviye başlamalarının bağışıklık sistemi ve yaşam süresinde olumlu etkileri vardır. Tedaviye başlama ve devam etme konusunda hastalar desteklenmeli. Hastaların bilgi mahremiyeti ve sosyal yaşamlarını koruma haklarına saygı gösterilmeli. HIV testi ve erken tedavi bilgisi yaygınlaştırılmalı."