'Askeri yargıtay olmaz, olamaz!'Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçik, Türkiye'de 'bize özgülük' anlayışından bıkıp usandığını belirterek "Askeri yargıtay olmaz, olamaz da; bu mümkün değil" dedi.![]() Selçuk, "Diyorlar ki 'bu Türkiye'ye özgü'. Hukuk buna müsaade etmez. Sen bunu yaparsan hukuk olmaz" şeklinde konuştu. Türkiye'de 'laiklik'le 'laisizm' kavramının karıştırıldığını söyleyen Selçuk, laiklik kurumunun iyi işletilmesi durumunda din ve vicdan özgürlüğünün güvence altına alınacağını belirtti. Başörtüsü sorunuyla ilgili değerlendirmeler yapan Selçuk, konunun aslında hukuki olarak çözüldüğünü, ancak bazı kimselerin bunu görmezden geldiğini söyledi. İş Dünyası Vakfı tarafından Kandilli'deki İstanbul Ticaret Odsaı Tesisleri'nde verilen iftara Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ile birlikte katılan Selçuk, "Laiklik" konulu konferans verdi. Laiklik konusunun tartışıldığında ülkedeki gerilimin arttığını söyleyen Selçuk, Türkiye'de laikliğin bir sorun olmanın ötesinde sorunsala dönüştüğünü savundu. Türkiye'nin laiklikten vazgeçme lüksüne sahip olmadığının altını çizen Selçuk, çağcıl bir devlet kurmanın başka çaresi olmadığını söyledi. Türkiye'nin laiklik ilkesiyle değil, laisizmle yönlendirildiğini anlatan Selçuk, iki kavram arasındaki farkın bilinmediği sürece, Türkiye'nin laik bir düzene kavuşmasının mümkün olmadığını savundu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın dinsel bir kurum haline getirilerek devletçe yönetilir hale geldiğini iddia eden Selçuk, "Amaç, dini, yönetim altına almaktır. Diğer amaç ise Türkiye'de bazı kurumlara, özellikle dinden toplumsal hayata son derece etkili bir kuruma egemen olmaktır." dedi. Sağlıklı demokrasi için din ve vicdan özgürlüğü için, demokraisnin iyi işlemesi gerektiğine işaret eden Selçuk, "Demokrasi için önkoşul yoktur. Demokrasi ve laikliği iyi işletirseniz neler olur. Demokrasi din gerçeğini benimsemekle işe başlar. Bugün her toplumda din denilen toplumsal bir olgu vardır ve bu gerçeği demokrasi benimsemek zorundadir. Yani din devletin varlığını kabul edecektir, devlet de din gerçeğini kabul edecektir. Onu dışlamayacaktır. Onun gerçeğini kabul edecektir. Kendisine ona göre çekidüzen verecektir." şeklinde konuştu. Dinin sadece ilahiyat fakültelerinde okutularak gelişemeyeceğine vurgu yapan Selçuk, "Toplum da onun içinde olmalı ki din gelişsin. Yeni düşünceler ortaya çıksın. Buna izin vermezseniz de o dinin gelişmesi mümkün değil. Topluma kendisini uyarlaması da mümkün değil. Böyle bir anlayış ister istemez dinleri, inançları savunmaya itecektir. Ve kutuplaşma hızlanacaktır. Çünkü rahatlık yoksa bu doğaldır." dedi. Türkiye'de bazı kavramlar üzerinde "bize özgü" değerlendirmeleri yapıldığını ve bundan bıkıp usandığını anlatan Selçuk, "Deniyor ki 'bize özgü laiklik'. Ben bu 'bize özgürlük'ten bıkıp usandım. Çünkü ne zaman yeni bir şey söylense 'Bu Türkiye'ye özgü durum' deniyor. Bakıyorsunuz, ben başkanlığım sırasında dedim ki, 'Bir ülkede iki tane Yargıtay olmaz. Döndünüz arkasından iki tane Danıştay yaptınız. Böyle bir şey olmaz. Eşyanın doğasına aykırı. Çünkü Yargıtay'ın varlık nedeni aynı ülkede tek biçimde yorum yapmayı sağlamaktır. Askeri yargıtay rüşveti yorumluyor, sivil yargıtay da yorumluyor. Bazen ters düşüyorsunuz. Bu nasıl bir şey? Dünyada böyle bir örnek yok. Hukuka saygılıysak gelin bunun gereğini yapalım' demiştim. Bundan da kıyamet kopardılar. Hukuka mı saygı duyacaksınız, cemaatçi bir yaklaşımla kendinizi mi savunacaksınız? Bu, Sovyet Rusya'da da olmadı. Orada bile askeri yargıçlar bir dairede görev alırlar, ama 'Askeri Yargıtay' olmaz, olamaz da; bu mümkün değil. Şimdi diyorlar ki 'Bu Türkiye'ye özgü'. Sen bunu yaparsan, doğrusu hukuk da olmaz" değerlendirmesinde bulundu. Konferansın soru-cevap bölümünde katılımcıların sorularını cevaplayan Selçuk, başörtüsü meselesi ile ilgili de açıklamalar yaptı. Konunun aslında hukuken çözüldüğünü anlatan Selçuk, "Bazıları bunu bilmezlikten gelmektedir" dedi. Selçuk, "Mahkeme kararlarının sadece hüküm fıkraları bağlayıcıdır. Gerekçeler bağlayıcı değildir. Bunu her hukukçu bilir. Anyasa Mahkemesi'nin gerekçesi isabetli değildir. Hüküm fıkrası doğrudur. Şimdi gerekçeye baktığınız zaman, evet, üniversitelere o çucukları sokmanız mümkün değil. Ama o gerekçe bağlamaz. Sadece hüküm fıkrası bağlar. Bunu nasıl oluyor da onca hukukçunun yer aldığı YÖK, hukuk fakülteleri ve başka fakülteler görmezden geliyor, bunu anlamış değilim." dedi. Kamuoyunda tartışılan TCK'nın 301. maddesiyle ilgili konuşan Selçuk, AB nedeniyle Türkiye'nin bazı şeyleri yapmak zorunda kalacağını beirtti. Selçuk, "Türkiye 301. maddeyi değiştirecektir. Değiştirmek zorunda kalacaktır. Bunu kendiliğinden yapsa iyi eder. 301. madde 80 yaşındadır. Kimse kimseyi aldatmasın. 80 yıldır içtihat oturmamışsa şimdi mi oturacaktır? Oturmasını da kimse beklemesin." şeklinde konuştu. Konferansın sonunda Bakan Coşkun, Selçuk'a dernek adına hediye verdi. Bakan Coşkun Selçuk'un konuşmaları üzerine bir fıkra anlatarak konferasnı bitirdi. (Cihan) YORUM YAZIN ![]()
|
|