Dün saat 14.00'te Bingöl Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen programa Belediye Başkanı Serdar Atalay ve eşi Tuba Atalay, Vali Mustafa Hakan Güvençer'in eşi Fatma Dilek Güvençer, Bingöl İl Emniyet Müdürü Ahmet Akbal'ın eşi Nurten Akbal, İl Defterdarı İhsan Mintaş'ın eşi Pınar Mintaş, Bingöl Belediyesi Meclis üyesi Feyza Başak Koç, Belediye Başkan Yardımcıları, Ak Parti Bingöl Kadın Kolları Başkanı Zeynep Kavran, Vanlı depremzede aileler ile çok sayıda kadın katıldı.

Programın açılış konuşmasını yapan Bingöl Belediye Başkanı Serdar Atalay, kadınların 365 gün hatırlanması gerektiğinin altını çizerek, “Programın düzenlenmesinde emeği geçen Kadın Koordinasyon Merkezi üye ve gönüllülerine teşekkür ediyorum. Bingöl yeni ve güzel şeyler yapıyor. Bunda da hanım efendilerin büyük rolü var. 3 yıldır Belediye Başkanlığı'nı yapıyorum. Hanımefendilerin her alandaki katkılarını görüyorum. Hanımların Bingöl'ün gelişimine çok büyük katkıları var. Her alandaki katılımcılık, fedekarlık, hasbilik ve ortaya birşeyler çıkarma arayışı Bingöl'de çok güzel işlere vesile oldu. Bundan dolayı Kadın Koordinasyon Merkezi'ni kurduk. Sevgi Mağazası'nı açtık. Çok hayırlı hizmetler yapıldı. Sivil Toplum Kuruluşları'nın ve resmi kurumların çok değerli çalışmaları oldu. Dünyada böyle bir günün ihdas edilmiş olması tabiki sembolik açıdan çok önemli. Ancak bunu sadece bir güne mahsus algılamakta doğru birşey değil. Hatırlanıp, hatırlatılması adına yine de böyle bir günün tertip edilmesi güzel bir program. Biz çok kadim bir geleneğin mensuplarıyız. Çok önemli inancın mensuplarıyız. Bizim inancımız cenneti bile kadınların ayağı altında gören bir anlayışı bize salık veriyor. Bu mecazi anlam taşısa bile verilen değeri ifade etme adına çok önemli bir ifade. Ayrıca hayatın her alanında inancın ve geleneğin bugüne kadar getirdiği terbiye, bize farklı bir değer katıyor. Özellikle hanımefendilerin bunda çok büyük payı var. Bizler gece teheccüd namazına kalkarken eşine yani Hz Aişe validemize ‘Müsade edermisin Rabbime ibadet edeyim'diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Batı geleneği bizim çok gerimizde. Ancak biz kendi değerlerimizden zaman içerisinde koptuğumuz için ve değerlerimizi yeterince yaşayamadığımız için biz sanki batının gerisinde gibi telakki edildik. Aslında bu doğru birşey değil. Bizler kadını çok zirve noktada gören bir anlayışın temsilcileriyiz ve öyle olmalıydık. Ancak buradaki temsil keyfiyetindeki eksiklik bizlere aittir. Ne dinimizin kusurudur ne de haşa efendimizin bir eksikliğidir. Bu tamamen bizim eksikliğimizdir” dedi.

Atalay, “Toplum olarak özeleştirimizi yapmak zorundayız. Biz ata erkil bir toplumuz, erkek egemen bir toplumuz. Kadınında fizyolojik olarak olmaması gereken yerler var, erkeğinde. Ancak bu kadının dışlanması anlamını taşımıyor, ötekileştirilmesi anlamına gelmiyor. Malesef yıllar boyu bu hatalar yapıldı, bugünde yapılıyor. Bununla birlikte bir anlayışta değişmeye başladı. En son bugün (08 Mart 2012) Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM)'nde kadına şiddeti yasaklayan bir kanun yasalaştı. Sayın Başbakanımız bu hususta çok büyük özveri göstererek özellikle bugüne yetişmesini sağladı. Burada fiziki şiddetin cezalandırılmasından öte bunun iması bile yeri geldiğinde suç sayılabilecek. Bu kadına şiddette fernleyici bir etki yapar. Zaman içerisinde bunun bir takım sıkıntıları oluşabilir. Ancak yasanın yerli yerinde kullanılması ile toplumda çok daha olumsuzlukları engelleyici bir tedbir olacağı noktasında ümitvarım. Kadına şiddeti önlemeyi sadece kanunla yapamayız. Manevi ilke ve dinamiklerimiz bundan çok daha önemli olmalı. Vicdanlara çok daha etki etmeli. Aslında bunu yaygınlaştırmalıyız. Kanun koruyucu bir tedbir olarak olmalı. Esasen, manen, vicdanen insanlığın bu baskıyı vicdanında hissetmesi gerekiyor. İnancımız kadına, çocuğa, insana ve hayvana şiddeti kesinlikle yasaklıyor. Yüzyıllardır bizler kendi geleneklerimizden ve inançlarımızdan koptuk, koparıldık yada ilgisiz kaldık. Bizler kendi inanç ve geleneklerimize yeniden bağlanıp sarılmamız lazım. Yeniden küllerinden arındırılarak toplumumuza bu değerleri mal etmemiz gerekiyor. Biz toplumun ana unsuru olan kadını asli fonksiyonuna büründürüp tekrar toplumda etkin rol oynamasını sağlamak zorundayız. Kötü duygularımızı, kötü alışkanlıklarımızı, hissiyatımızı dinimizin ve geleneğimizin önüne çıkarmadan doğru ne ise onu uygulamak zorundayız. Kadın Koordinasyon Merkezi üye ve gönüllülerini, emeği geçen bütün hanım efendileri ve tüm dünya kadınlarının kadınlar gününü tebrik ediyorum” diye konuştu.

Kadın Koordinasyon Merkezi'nin tanıtımının yapıldığı sinevizyon gösterisinin ardından kürsüye çıkan Psikoloji ve Kişisel Gelişim Uzmanı H.Gönül Tuna Gende, Allah'ın ve toplumun kadına verdiği değeri anlattı. Kadının erkeğe nazaran daha aşağı gibi gösterilmesine aldanılmaması gerektiğine vurgu yapan Gende, “Nefs insan vücudunda enaniyeti, yani kendi varlığını temsil eden tek kısımdır. Dolayısıyla o tekâmül ettiği zaman Hz. Meryem seviyesine kadar yükselebilir ki bu safiye makamıdır. Kadın eğer Allah'ın verdiği bu gücü kullanmazsa yani nefsini tekâmül ettirmezse nefsine zulmetmiş olur ve kadınlıktan analık makamına yükselemez. Analık makamına yükselmediği zaman (ama burada analıktan kastettiğim şeklen anne olmak değil manen çocuk sahibi olmak, tekâmül etmek yükselmek, yücelmektir) kadınlığı hiçbir işe yaramaz. Zira cinsi ne olursa olsun Allahın yanında makbul olan takva sahibi olandır. Nefsi hakim olan her insan hakkın nazarında zelil makâmındadır. Analık manevî olarak tohum ekilen yerden o tohumun tomurcuk vermesidir. Kadınına iyi muamele eden ona aşık olan, hatta ona mağlup olan erkek de kâmil erkek, yani kâmil akıldır” dedi.

Program, Bingöl Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Kadın Girişimici Fatma Albayrak(Boncukçu Teyze), Sivil Toplum Çalışmaları ile kadınların yanında yer alan Bahar Derneği, Kadın Girişimci Müjgan Keser ve Toplum Gönüllüsü Semiramis Karaarslan'a 2011 Yılı Toplum Gönüllüleri Dalında plaket verildi.

Hukuksal zeminde kadının yerinden bahseden Avukat Burcu Arslan, AK Parti hükümeti ile birlikte kadına yönelik cinsiyet ayrımının sona erdiğini belirterek, kadınların yaşam kalitelerini arttırmak amacıyla eğitim, sağlık, siyaset ve sosyal hayattaki hukuksal zeminde sağlanan imkan ve kurunma hakkında bilgiler verdi.

İslamda kadının yeri konusu ile programda konuşan Bingöl İl Müftülüğü Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu Koordinatörü ve İl Vaizesi Elanur Yılmaz, kadının asıl vazifesinin annelik olduğuna değindi.

İnsanlığın varoluş süreci ile birlikte kadının farklı yönleriyle en çok tartışılan konuların başında yer aldığını ifade eden İl Vaizesi Yılmaz, batıl inanışların ve yerleşik kültürlerin etkisi ile kadının kimi zaman ilimden, sosyal hayattan ve doğal kimliğinden soyutlandığını belirterek, “ Kadın kimi zamanda okuması, öğrenmesi, düşünmesi yasaklanmış, ilahi öğretiye ters biçimde ve zıtlıklar içerisinde ‘öteki' kabul edilmiştir. İslam nazarında kadın, erkekle birlikte ‘oku' emrinin ilk muhatabı, el üstünde tutulması gereken bir emanet, güzel muamele edilmeyi hak eden bir eş ve ayakları altına cennet serilen bir annedir” şeklinde konuştu.

Program yapılan konuşmaların ardından sona erdi. Program yaklaşık 2 saat sürdü.