Sorularının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tarafından Anayasa'nın 98. ve İçtüzük 'ün 99. maddesi gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını isteyen BDP Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili Baluken: “Pek çok çevre tarafından AKP iktidarı gerek ardılı olduğu siyasal gelenek gerekse de söylemleri itibari ile cumhuriyet tarihi boyunca ezilen, ötekileştirilen siyasal geleneğin temsilcisi olarak değerlendirilmektedir. Ancak uygulamada AKP, hem siyasete hem de bürokrasiye hâkim olması durumuyla cumhuriyetin iktidarcı, devletçi, anti demokratik resmi ideolojisinin tüm uygulamalarını aynı şekilde devam ettirmektedir. AKP'nin milliyetçi kimliğini demokrat muhafazakâr kimliğinden daha fazla önemsemesi ezen-ezilen, asli unsur-ötekileştirilen ilişkisinde de resmi ideolojinin hastalıklı yaklaşımlarının aynen devam etmesine neden olmuştur” dedi.
Kürtlerin asimilasyona maruz kaldığını vurgulayan Baluken: “Cumhuriyetin imhacı, asimilasyoncu politikalarının en fazla yöneldiği halk olan Kürt halkının kimlik, dil, inanç problemleri de AKP iktidarı döneminde çözülmemiş, Kürtler ezen, ötekileştiren devlet uygulamalarına maruz kalmıştır. Kürtlerin, resmi ideolojinin kalıpları dışında yaptıkları ibadet ve cenaze merasimleri bile baskıcı devlet müdahalelerine maruz kalmış; dini, ahlaki, manevi tüm değerler bu müdahalelerle AKP devleti tarafından ayaklar altına alınmıştır. Bu kapsamda Kürtlerin ibadetleri, cenaze merasimleri dini veçheler içerisinde ele alınmamakta, tüm bu süreçler önceki iktidarlar döneminde olduğu gibi AKP iktidarı tarafından da kriminalize edilmeye çalışılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Baluken, verdiği önergede şu sorulara cevap aradı.
1) Bölgede pek çok ilimizde Kürtler, resmi ideoloji propagandası kapsamında hutbeler veren devlet camileri ve merkezi hutbeler dışında kendi cemaatleri ile beraber dinin şartlarını yerine getirmek üzere sivil alanlarda Cuma Namazlarını kılmaktadırlar. Bu dini farzın yerine getirilmesi esnasında kolluk kuvvetlerinin namaz kılanları yakın mesafeden kameraya almak maksadıyla fişlemeye çalışmasının hukuki ve ahlaki gerekçesi nedir? Devletin kurumları dışında olan alanlarda dini vecibelerin yerine getirenleri kriminalize eden bu uygulama dini değerler adına mı yapılmaktadır? Yoksa devletin resmi ideolojik tutumu adına mı yapılmaktadır?
2) Tüm dini şartlar yerine getirilerek kılınan Cuma Namazlarına yönelik polis şiddeti defalarca kamuoyuna yansımıştır. Son olarak Yüksekova ilçemizde polislerin Cuma Namazı kılan halkımıza tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etmesine rağmen halkımızın namazına suya ve gaza aldırmadan devam etmeye çalışması kamuoyu hafızasında yer etmiştir. Bir yanıyla inancının gereği olarak şiddete aldırmadan dini gerekliliği yerine getiren bireyler, diğer yandan devletin kurumlarını dini gerekliliklerin yerine getirilmesi noktasında zaruri olarak dayatan bir anlayış varken bu anlayışların dini anlamda karşılaştırılması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Dini vecibeleri yerine getiren yurttaşlara tazyikli su ve biber gazı ile müdahale eden kolluk kuvvetlerinizin bu tutumunun dini, ahlaki ve siyasi boyutları hakkında ne düşünüyorsunuz? Namaz kılan kitleye polis müdahaleleri hükümet talimatıyla mı gerçekleşmektedir? Namaz kılan kitleye müdahale eden polisler ve sorumlu amirler hakkında idari ve adli bir soruşturma açılmış mıdır?
3) 7 Haziran 2012 tarihinde tutuklanarak cezaevine konan Van Belediye Başkanımız Sayın Bekir Kaya ve diğer belediye başkanlarımız hakkında savcılık iddianamesi hazırlanmıştır. Bu iddianamede suç isnatlarından biri Sayın Bekir Kaya'nın sivil Cuma Namaz kılması olarak belirlenmiştir. Cuma Namazının kılınması bir yasal ihlal midir? Cuma Namazı kılmak hangi durumlara göre yasal ihlal teşkil eder?
4) Her savaşın bir hukukunun var olduğu evrensel bir gerçektir. Türkiye'de son otuz yıldır Kürt Sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı süren çatışmalar sonrasında yaşamını yitiren PKK'lilerin cenazelerine insanlık dışı işkence ve muameleler yapılmakta, bu muameleler fotoğraf çekilmek suretiyle basına ve kamuoyuna dağıtılmaktadır. Başta yüce dinimiz İslamiyet olmak üzere hiçbir din ve inanç, cenazeye kötü muamele yapılmasına, bu insanlık dışı muamelenin teşhir edilmesine cevaz vermez. Hükümetiniz döneminde cenazelere yapılan işkenceler ve bunu belgeleyen fotoğraflardan haberdar mısınız? Bu insanlık suçunu ve utancını ortaya koyan sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma açılmış mıdır? Açılmışsa soruşturma ne aşamadadır?
5) Anadil, insanların varoluşsal hakkıdır. Yaratan her kabileyi farklı özelliklerle birlikte yaşam üzerine yaratmıştır. Bu anlayıştan hareketle anadillerin ve halkların özgürce yaşamaları ve kendilerini ifade etmeleri gerekmektedir. Başta İslamiyet olmak üzere bütün din ve inançlarda farklı etnisiteler, diller, kimlikler bir zenginlik olarak görülmüş, bu zenginliğin hikmetine dikkat çekilmiştir. Hal böyleyken hükümetinizin Anayasa Komisyonu Başkanı “Anadilde eğitim talebini karşılamak şeytana uymaktır.” Cümlesini kullanmıştır. Anadilde eğitim ile ilgili bu sözler hükümetinizi bağlamakta mıdır? Anadilde eğitimi yasaklayan anlayış devletçi, tekçi resmi ideoloji anlayışına mı yoksa farklılıkları zenginlik olarak gören dini anlayışa mı uymaktadır? Anadilde eğitim ile ilgili şahsınızın olumsuz açıklamalarının dini, vicdani ve ahlaki boyutunu nasıl değerlendirmektesiniz?
6) Din toplumsal yaşama dair her durumu tüm nüveleri de dâhil olmak üzere düzenler. Ülkemizde ise Diyanet İşleri Başkanlığı dinin bütün alanlarını devlet adına düzenler. Bu kurumsal otorite ile dinin kendi teamüllerinin devlet denetimine alınması, devletin dini kendi tekeline alması anlamına gelmez mi? Dini içtihat ve teamüller belli iken, Diyanet İşleri Başkanlığı'na hangi konularda gerek vardır?
7) Cuma Namazları İslamiyet'in doğuşundan bugüne kadar cemaatin bir araya gelip hem dini vecibelerini yerine getirmesi hem de toplumsal ve sosyal olguları istişare etmesi zeminini oluşturmuştur. Ülkemizde ise Cuma Namazlarında yerelde yaşayan halkın sorunları ve özgünlükleri hiçe sayılmakta, merkezi hutbelerle devlet halkın dini ve manevi alanlarında da kendini zorunlu olarak dayatmaktadır. Bu merkezi hutbelerin okutulması bir devlet politikası mıdır? Bu devlet politikası amaçlanan nedir?