Bir alçağın anatomisi
DANIŞTAY saldırganı Alparslan Arslan, bir iddiaya göre "yırtıcı", "başına buyruk" ve "girişken"; bir iddiaya göre ise "içe kapalı", "asosyal" ve "psikopat" imiş... Komşusunun söylediğine göre, ara sıra içki içermiş.
Babasına göre ise namazında niyazında, devletine, milletine bağlı bir Türk genci imiş.
Üniversitedeki arkadaşlarına göre,
"Okulda çekiç ve satır kullanarak solcu öğrencilere saldıran popüler bir ülkücü" imiş.
Hatta okulda
"Kürt Apo" diye nam salmışlığı bile söz konusu imiş.
"Romantik İsyankar"a bilgi veren emekli komutana göre ise.
"18 yaşında İran'ın Kum kentinde eğitim gören azılı bir Hizbullahçı" imiş...
Ancak.
Aynı tarihte hem üniversitede komünist kovalayıp, hem de Kum kentinde öğrenim görme becerisini nasıl gösterdiği konusu meçhul.
Devam edelim:
Arabasından şu üç belge çıkmış:
BİR: Vakit gazetesinin
"İşte o hakimler" manşetli nüshası.
İKİ: Milliyetçi ama MHP ile ihtilafa düşmüş, Türk Solu dergisine yakın
"Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği"nden bir kartvizit.
ÜÇ: "
Ulusal Haber"e ait bir kart.
Apartman yöneticisine göre kira ve aidat borçlarını bile ödeyemeyecek denli maddi sıkıntılar çekiyormuş.
Ancak olayda kullanılan silah, 7 milyar lira edermiş.
***
Kimine göre
"Hizbullah'ın Menzil kanadından"; kimine göre ise
"Türk-İslam sentezcisi Nizam-ı Alemci" imiş.
Babası
"Oğlum hipnoz edilmiş olabilir" tezini ileri sürüyormuş.
En yakın arkadaşı ise
"Başörtüsü için silahlı saldırı düzenleyecek biri değildi" yaklaşımını ortaya koyuyormuş.
Bazı emniyet güçleri,
Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atanlarla bir bağlantısı olduğundan söz ederken, bazı istihbarat yetkilileri de
Akın Birdal suikastı sanıklarıyla irtibat kurma gayreti içindeymiş.
Devam edelim:
Üniversite yıllarında kız arkadaşına bıçak çekmiş, avukatlık yıllarında da aidat borcunu isteyen apartman yöneticisine kafa atmış.
Bir iddiaya göre stajını
Sedat Peker'in avukatının yanında yapmış; doğrulanmamış bir iddiaya göre ise son dönemde Hizbullah sanıklarının davalarına girmeye başlamış.
İmam hatipte okumamış.
Ama üç kız kardeşi türbanlıymış.
Ev arkadaşına göre
"Atatürkçü" ve
"Aydın" imiş...
Çalıştığı hukuk bürosu,
Orhan Pamuk ve
Ermeni Konferansı davalarına şikayetçi müdahil olarak katılmış.
Babasına göre ABD'nin Irak'ta yaptıkları psikolojisini bozmuş.
Arkadaşına göre, eyleme giderken cebindeki 20-25 YTL'yi
"Dilencilere verilsin" diye bırakmış.
Komplo teorisi kitaplarına acayip meraklıymış.
Bir iddiaya göre ise Güneydoğu'daki Kutlu Doğum mitinglerinde görülmüş.
***
İşte size memleket karıştıran bir
"alçak"ın, emniyet, yakın arkadaş çevresi, istihbarat, okul arkadaşları, komşular perspektifinden çizilmiş, karmakarışık kimliği.
Bu "
alçak".
Eğer hepimizi
"keriz" yerine koymayı hedefleyen ve gaza gelmemizi sağlamaya çalışan
"haince bir plan"ın maşası ise.
Yapmamız gereken şudur:
Oyuna gelmemek.
Yani.
Heyecana kapılıp mantığın savuşmasına izin vermemeliyiz.
Ellerini ovuşturup
"Bu ne ki? Daha çok kan akacak" diyenlerin istedikleri ortamın yaratılmasına katkıda bulunmamalıyız.
Ancak...
Unutmamalıyız ki,
"Oyuna gelmemek", şu çok önemli iki sorunun peşinden koşmayı ihmal etmemizi gerektirmez:
BİR: "Radikal İslamcı türbancı terörist" taklidi yapan bu adam, alçakça planını uygulamak için hangi iklimden yararlandı?
İKİ: Provokatörler için elverişli bu "kırılgan iklimi" kimler yarattı?
Yani...
Bir yandan...
Bu saldırganın
"kimlerin maşası" olduğunun ortaya çıkarılmasını talep etmeliyiz.
Bir yandan da...
Özellikle
"din, iman, türban" gibi meselelerde, "tehlikeli oyunlar" oynayan ve provokatörler için en elverişli iklimi yaratanlarla.
Yani...
Hedef göstericiler, kışkırtıcılar, cepheleştiriciler, düşmanlık tohumu ekenlerle sonuna kadar mücadele etmeliyiz.
Var mısınız?