TEMA Temsilcisi Karaarslan, gazetemize yaptığı açıklamada Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 2009-2011 Yatırım Programı kapsamında ihalesi yapılan Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânı ile ilgili yapılan değendi.
“Çevre planları ve ileriye yönelik planlama çalışmalarının önemli olduğu kadar, bunların doğru yapılması daha önemlidir” diyen Karaarslan, bu planların olmamasından dolayı çevrenin ve yapılanmanın hatır-gönül çerçevesinde geliştiğini belirterek, planlamanın oluşturulması ile alanların yetenek ve sınıflandırılması yanı sıra planlı gelişme ve yapılanmaların bu plan ve sınıflandırma içinde gelişeceğine işaret etti.
Bingöl'de 2 yıl sürecek olan bu çalışmaların tüm kesimin dahil olması ve uygun görüş alınması ile alan çalışmalarında takiplerin yapılmasının gerekliliğinin altını çizen Karaarslan, uygun tarım alanları, orman alanları, taşkın alanları, yerleşim alanları, sanayi ve ulaşım alanları, kentsel gelişim alanları belirlenirken yasal dayanaklar ve arazi mevcut durumu ve kullanılabilir yetenek sınıflarının doğrudan çakıştırılması gerektiğini belirterek, “Çağdaş ve sürdürülebilir bir yaşam için arazi yetenek ve sınıflarının göz önüne alınarak kullanılabilirliği mühendislik ve fen bilimlerince testlere tabi tutularak karar verilmesi gereklidir. Yerel yönetimler ve Yerel STK'ların bu alanda çalışmaların içine dahil edilmesi ve bu alanda faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların bilgilerine başvurulması ve geniş bir alan taraması ile önümüzdeki 40 yılı doğru planlamamız can ve mal güvenliğimiz bakımından oldukça önemlidir. Gerek dere kenarları ve taşkın alanları ve gerekse tarım arazileri olarak mutlak özellik yansıtan bölgelerin bu özellikleri korunarak yapılaşmaya açılmaması bu planların doğru ve yerinde ölçülebilir kıstaslarla ele alınmasına bağlıdır” dedi.
“Ülke topraklarının bugünkü durumu geçmişten gelen plansızlık ve talan zihniyeti ile büyük olumsuzluklar ve geriye dönülmez hatalar içerdiği aşikârdır” diyen Karaarslan, “Kimi zaman seçime ve kimi zaman geçime kurban ettiğimiz alanların bu günkü uğradığı talanın gelecekte yaşanmaması için bu planların her aşamasında halkın ve STK'ların bilgilendirilmesi ve bu sürece dâhil olmaları bizce ortak akıl ve karar doğuracaktır. Daha çok yer açmaya ihtiyacımız yok, asıl doğru daha doğru arazi kullanımı ve planlamasına ihtiyacımız vardır. İlin gelişimi ve gelişimi önündeki engellerin doğru tespit edilmesi ve bunu yer bilimi ve doğal dengelerin korunması süreci ile besleyerek insanlığa daha usun soluklu hizmet sağlayabiliriz. İnsanlar yaşadıkları yeri ve gelecekteki yaşam alanlarını planlamadan veya yanlış planlayarak hem kendilerine hem de gelecek nesille zulüm etmiş olurlar. Şehir karakteristiği, orman karakteristiği ve tarım karakteristiği olan bölgelerin bilimsel ve kanıtlanmış verilere dayanılarak ortaya atılması ve bu doğrultuda hiç bir karakteristik özelliğin yok sayılamayacağı anayasamızda ve kanunlarımızda yer almasına rağmen kimi zaman keyfi uygulamalarla orman emvalini yitirmiş, tarım arazisi vasfını yitirmiştir yada dere kenarlarındaki işgale ruhsat veren anlayışlar ve yakıştırmaları bizi tedirgin etmektedir. Biz Bingöl TEMA olarak bu planın işleyişi sürecinde tüm katkı ve desteğimizi sunmakla beraber yanlış ve yasalara uygun olmayan konuları gördüğümüzde Bingöl adına Müdahale edeceğimizi ve anayasal haklarımızı kullanacağımızı hatırlatmak istiyoruz. Bu planlar hazırlanırken tüm muhtarlar, STK'lar, yerel yönetim ve sivil vatandaşların dahil olması çok önemlidir. Planlanan alanda yaşayacak olanlar bizler ve bizden sonraki çocuklarımız olacaklardır. Doğru yapılması bu bakımdan toplumsal bir sorumluluktur. Mühendisler Odası, TEMA, Ziraat Mühendisleri, Orman Mühendisleri, STK'ların bu konuda duyarlı olmalarını bekliyoruz” şeklinde konuştu.