Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Hemşerimiz Prof. Dr. Yılmaz Bingöl, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde düzenlenen ''Yeni Anayasa'' paneline katıldı. Panelde bir konuşma yapan Bingöl, devlet ile vatandaş arasında bir sözleşme olarak tanımlanan anayasanın daha önceki dönemlerde ''tek taraflı'' olarak yapıldığını belirterek, şu anda Meclis bünyesinde yürütülen çalışmalarla tarihte ilk kez ''çift taraflı'' olarak anayasa yapılması için düğmeye basıldığını vurguladı.
1982 Anayasası'nın belli bir ideoloji doğrultusunda toplumu yukarıdan aşağıya tasarlamanın ideolojik bir aygıtı olarak kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Bingöl, son 25 yılda yapılan tüm olumlu değişikliklere rağmen, barındırdığı ruh ve felsefenin kifayetsiz kaldığını söyledi.
Toplumun bütün kesimlerinin daha özgürlükçü, daha demokratik, daha çoğulcu, daha kapsayıcı ve daha eşitlikçi yeni ve sivil bir anayasa yapımı için büyük beklenti ve özlem içinde bulunduğunu vurgulayan Bingöl, ''Çok büyük öneme sahip olan ve katılımcılığı esas alan yeni anayasa yapım sürecinin, henüz hak ettiği ölçüde ülkenin gündeminde olmadığını düşünüyorum. Gündemin oldukça yoğun olduğu ve çok hızlı değiştiği Türkiye'de bunu doğal karşılamakla birlikte; bu sürecin tüm kurumların, basının ve kamuoyunun en önemli gündem maddesi haline gelmesi için daha büyük bir gayret gösterilmesi gerekiyor'' dedi.
Anayasa metninin tek başına tüm sorunları çözecek sihirli bir formül olmadığını dile getiren Bingöl, şöyle devam etti:
''Toplumsal barış, huzur ve birlikteliğin sağlanması ve pekiştirilmesi için yeni anayasanın Türkiye'deki tüm renkleri kapsayıcı bir kimlik ve vatandaşlık anlayışını esas alması gerekir. Bu bağlamda devletin tüm ideolojilere ve kimliklere karşı tarafsızlığı esas alınarak, yeni anayasa milliyetçilik ideolojisinden ve her tür etnik, dinsel ve kültürel referanslardan arındırılmalıdır. Vatandaşlık; etnik, kalıtsal ve kültürel göndermeler yerine, siyasi ve hukuki çerçevede medeni ve toprağa dayalı bir anlayışla kodlanmalıdır. Resmi dilin Türkçe olduğu belirtilmeli ancak diğer anadillerin eğitimi ve öğretimi önündeki yasaklamalar kaldırılmalıdır.''
Bingöl, 1982 Anayasa'sının din-vicdan özgürlüğü ve laiklik anlayışıyla ilgili maddelerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Laikliğin temel amacı din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almak ve toplumun huzur ve barış içinde bir arada yaşamasını sağlamak olmalıdır. Bu da ancak özgürlükçü ve çoğulcu bir anlayışla, devletin tüm inanç gruplarına ve inançsızlığa karşı tarafsız olmasıyla mümkün olabilir. Bu çerçevede, laiklik yeni anayasada yer almalı ancak özgürlük, çoğulculuk ve toplumsal barışın güvencesi olacak şekilde somutlaştırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğü, kılık kıyafet serbestisi de dahil olmak üzere, sınırlandırmalara mahal vermeyecek şekilde güvence altına alınmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı, kamu hizmeti gören bir kurum olarak korunabilir ama kendini hakim inanç anlayışı dışında gören grupların da temsili sağlanmalı. Zorunlu din dersi uygulaması anayasada yer almayabilir ancak anne-babaların kendi dini inançları doğrultusunda eğitim isteme hakkı, bireylerin dini inançlarını öğrenme ve öğretme hakları ile bunlara uygun eğitim veren kurumlar oluşturmalarına imkan tanınmalıdır.''