'Erdoğan'la Büyükanıt birlikte balığa çıksınlar'Gündüz Vassaf Söz Sende'de Balçiçek Pamir'in sorularını yanıtladı: "Birbirlerine çocukluklarını anlatsınlar"
![]() "Yazdıklarıyla düşünceleri provoke eden yazar" Gündüz Vassaf, Söz Sende'de Balçiçek Pamir'e konuk oldu.. Aslında riskli bir soru, "Türkiye sen kimsin?" demek değil mi? Kitaba bu başlığı koyduktan sonra ben de aynı soruyu sordum. Ondan sonra "Bana ne" olmalı diye düşündüm. Çünkü o kadar çok üstümüze düşüyoruz ki, "biz kimiz" diye, "Doğu muyuz, batı mıyız, otoriter bir ülke miyiz, demokrat bir ülke miyiz, islamcı mıyız, laik miyiz" O kadar çok soruyoruz ki, kendi işimizi yapmıyoruz. Ergenlik çağındaki çocuk gibi. Ergenlik çağından sonra artık insan kim olduğunu işiyle gösterir. Siz 12 Eylül dönemine kadar öğretim üyeliğine devam ediyordunuz Türkiye'de ve sonra "Dünyayı değiştiremiyorsam kendimi değiştireyim" diyerek mi gittiniz , yurtdışına? Üniversitedeyken ordunun askerlik işlerine karışmazdık. 12 eylül oldu, ordu üniversite işlerine karıştı. Üniversite işgal altındaydı. Ben de işimi yapamaz oldum, istifa ettim. Peki gidiş-gelişler sürdü. Her gidiş-gelişde de farklı farklı Türkiyeler çıktı ortaya. Bu kadar süre içinde neler değişti Türkiye'de? Çok değişen var, değişmeyenler de var. O da taraf tutmaya ne kadar teşne olduğumuz. Gündem çok çabuk değişiyor ama her gündemde bir taraf oluyoruz. Gündem çok çabuk değişiyor. Taraf olma ihtiyacı bu kaostan mı kaynaklanıyor? "Dünyada ne oluyor?" diye soracağımıza aitlik duygusu ağır basıyor. Belki kendimizi o kadar güvensiz hissediyoruz ki, ait olam ihtiyacı duyuyoruz. Taraf olmaktan bahsedince, türbanlı-türbansız bunlar karşı karşıya getirildi. Siz mesela dediniz ki: "Ben başı açık kadın olsaydım, bir gün başımı kapatır, ne hissettiklerini anlamaya çalışırdım" Empatiye ihtiyaç mı var gerçekten de? Tam tersini yapıyoruz. Bu ülke ordusuna da güvenebilir, dindar da olabilir. Ama ikisini ayrıştırıp zıtlaştırarak bizi taraf tutmaya zorlamak korkunç bir şey. Bizi taraflaştıranlar da var. Oyunlar hep oynanıyor. her darbenin ardından öğreniyoruz ki arkasında ABD var...İlla oyunalr oynanıyor diye her zaman oyuna gelmemiz şart değil. "Türkiye sen kimsin?" sorusuna cevap bulabildiniz mi? Olumlu ve olgunlaşan bir ülke görüyorum. Kaç defa yolumuz darbelerle kesildi. Yine bir savaş veriliyor belki. Kasışını gözünü yararak da olsa hukuk yoluyla bir şey yapılmaya çalışılıyor, bu bir aşama. Eskiden can güvenliğimizden kuşku duyardık. Geçenlerde toplantı yapmıştık, yumurta atıldı bize. O yumurta çiçek gibi geldi. Bu da bir olgunlaşma. Ama demek değil ki katliamlar olmuyor. Ama bu toplu saldırma azaldı. Başka türlü saldırıyoruz. Daha korkak bir toplum olmaya doğru itiliyoruz... Müthiş bir korku toplumu yaratıldı tabii, hele bu günlerde. Düşüncemizi bile ifade etmekten korktuk, her yerde telekulak... Empati kurmak önemli dediniz. Bir cümlenizi hatırlıyorum, "Büyükanıt'la Erdoğan beraber balığa çıksınlar" Neye yarar böyle bir şey veya bunun örnekleri çoğaltılabilir mi? Sizin de belki bildiğiniz bir deney. İnsanlar cemaatleri ile birliktet olunca o cemaatin etkisi altında kalırlar. Bir şeye inanmasa da o aitlik adına inanmadığını da söyleyebilir. Şöyle bir deney var: İki ip, biri diğerinden azıcık daha uzun ama hangisinin daha uzun olduğunu görebiliyorsun. İlk denek kısa olana uzun diyor. Ama onlara önceden söylemişler "Kısa olana uzun de" diye. Sonraki hakiki denek, öncekilerin etkisi altında kalarak "uzun" diyor. Şimdi biz de karşı kamplarda olsak tartışacağız ve size karşı cephe alacağım. Halbuki birbirimizle tanışalım... Öyargılar da var tabii. Hiçbir şey bilmiyoruz karşı tarafa dair. Gerçekten Genelkurmay Başkanı ile Başbakan bir gün balık tutsa dünya başka bir istikamete doğru mu dönmeye başlayacak? Çocukluklarını anlatsalar... Mesela..Ne kaybederiz? Belki bir şey kazanabiliriz. Siyaseti değiştirmeyebilir ama bir diyalog kapısını açabilir. Bunun dışında "Ben kimim?" ya da "Türkiye kim?" diye düşünen tek lider Atatürk oldu... Atatürk için herhalde Türkiye=Atatürk dedik. Cumhuriyetin ilk yıllarında. Ama ondan sonra büyüdük, yeni bir cumhuriyet kurulmaya başladı. Kim geldiyse Atatürk heykelinin arkasında geldi. Atatürk'ün gölgesine o kadar çok sığınanlar oldu ki, gene biz kim olduğumuzu devlete sahip çıkarak, Atatürk2e sığınarak ifade ettik. 12 Mart döneminden hatırlıyorum. İki grup vardı çatışan, ikisi de Atatürk'ü kullanıyordu. Bir tanesi Mustafa kemal'in kalpakli fotoğrafı, sol cephe...Kalpak çünkü bolşevik, burjuvaya karşı. Öbürü sağ, daha çok ABD yanında orada da mareşal formalı Atatürk. Onlar da o imajı kullanıyorlardı. Hep Atatürk. Ondan sonra Kenan Evren geldi 12 Eylül'den sonra "Atatürk dinadardı" diye Kuran'dan ayetler okumaya başladı. Yani kim gelirse Atatürk'ü kullanıyor. Kendi düşüncelerimizi ifade edelim. Sevmek başka bir şey, insanın kendi düşüncesini ifade etmek başka bir şey. onu yapmıyoruz, "Atatürkçüyüz" diyoruz. Kendi planını anlat... Sadece onun üzerinden siyaset yapma yani... Evet. Veya din üzerinden aynı şekilde. "Apoletli tarikatçılar" diye bir tanımlamanızı biliyorum. Diyorsunuz ki "Keşke AKP'den biri çıkıp 'Aslında türbanı biz getirmek istemedik, bu 12 Eylül döneminin ve İhsan Doğramacı'nın getirmek istediği bir şeydi' dese her şey çözülecek" Yani istenen bir şey değil, getirildi de. Beni çok rahatsız eden bu zıtylığın yaratılması. Bir de o zıtlık içinde hem apoletin bir siyasi tercih olarak hem de dinin yan yana getirilmesi bizi tamamen düşüncelerimizi ifade etme olanağından ayırıyor. Türkiye'de ikisi birleşiyor. Hem apolet hem tarikat birleşirse, ki Türkiye'de birleşiyor aslında bir zıtlık yok, apolet ve tarikatin birleşmesi var. Oraya doğru gittiğimizden korkuyorum. Siyasi tercihlerinizi belirtmek yerine iki zıt gibi görünen ve olmayan kimliklerin birleşmesi ve bunun siyasi tercihlerinin üstüne geçen dikta şeklinde üstümüze gelmesi, benim korkum o.. Nereye götürür bu bizi? Bir yere götürmez. Düşüncelerimizi boğar. Belki bir süre "Kendimizi bulduk" deriz. Dünya kabuk değiştiriyor ve dünyanın kabuk değiştirmesine karşı daha nasıl çözeceğimizi biliyoruz. Demokrasiden devamli bir kaçış var. Irak'ın işgaline İngiliz halkının büyük çoğunluğu karşı, nerde demokrasi? Biz nerdeyiz, o zaman? "Gençlik ne yapıyor?" diye sormak lazım. Onlar bu düzeni hiç ciddiye almıyorlar. YORUM YAZIN ![]()
|
|