Faizler düşmeli!Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, 2008'i 'ivme ve büyüme yılı' olarak değerlendirdi
![]() Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, seçim sonrasında çıkan sonucun istikrar özleminin sonucu olduğunu belirtti. Sabancı Dinçer, Türkiye'nin önünde bundan sonra çok önemli bir potansiyel olduğunu ancak toplumun her kesiminin üzerine düşen görevi yerine getirerek, sağlıklı büyümeyi gerçekleştirmek gerektiğini vurguladı. Suzan Sabancı Dinçer, yeni hükümetin özellikle reel sektör ile yapısal reformları kapsayan yeni bir ekonomik paketle yola çıkması gerektiğini düşünüyor. Önemli olanın büyümek değil sağlıklı büyümek olduğunu belirten Sabancı "Temeller iyi oturmadan gökdelen inşa edemezsiniz. Biz önümüzdeki potansiyeli görüyoruz. Bugünden 2008'i büyüme yılı olarak ilan edebiliriz" diyor. Suzan Sabancı Dinçer sorularımıza şu yanıtları verdi: YENİ PAKET GEREKİYOR Öncelikli olarak seçim sonuçlarını değerlendirir misiniz? Bu seçim sonucu başarılı bir icraatın yansıması. Bu ekonomik icraatı sadece dışarıda konjonktüre bağlamak da yanlış olur. Başarılı geçen 5 yılın ardından Türk insanı refah seviyesini yükselmesini talep etmiş, istikrar aramış. Seçim sonucu bunu da gösteriyor. Kuvvetli hükümetin çıkması bize çok önemli fırsat veriyor. Önümüzdeki 5-10 yılda Türkiye hız kazanabilir. Yurtdışında çoğu ülkeler de Türkiye'yi konuşuyor. Neden? Türkiye'de hacimli bir potansiyel var. Kriz döneminde Akbank'ın piyasa değeri 2.5 milyar dolara kadar gerilemişti. Bugün 22.5 milyar dolar. Bu bile doğru yönetimle Türkiye'nin potansiyelini gösteren güzel bir örnek. Türkiye gerçekten önemli fırsat yakaladı. Bu fırsatı değerlendirebilmek için hepimize görev düşüyor. Yeni bir ekonomik paket hayata geçirilmeli. Türkiye için en önemli olgu büyümek değil, sağlıklı büyümek. Bu olmazsa temeller iyi oturmadan iyi bir gökdelen inşa etmek mümkün değil. * Kemal Derviş'in paketinden bahsetmiyoruz... Ben artık ona refere etmek istemiyorum. Kriz dönemi bitti. O kriz dönemi için dizayn edilmiş bir paketti. Türkiye artık yepyeni bir döneme giriyor. Eski pakette kriz ağırlıklı önlemler vardı. Artık sosyal politikalar ağırlık kazanmalı. * AK Parti'nin yeni döneminde ekonomi ile ilgili temel beklentiniz nedir? Bizim yeni dönemde hükümetten temel beklentimiz öncelikle kamu açıklarını azaltan ve haksız rekabeti önleyen yapısal reformların uygulanmasında ilerleme kaydedilmesi. Bunu da 3 ana başlıkta özetlemek mümkün; Birincisi ve önceliklisi sosyal güvenlik reformu. İkincisi; kayıtdışı ekonomi ile mücadele... Kayıtdışılık oranının milli gelirin üçte biri olduğu tahmin ediliyor. Kayıtdışılıktan kaynaklanan ciddi bir haksız rekabet ortamı var. Bu durum vergi gelirini azaltıyor, vergi verenler aleyhine haksız rekabet yaratıyor. En önemli reformlardan biri istihdam üzerindeki vergi yükünü azaltarak, Türkiye'nin rekabet gücünü artırmak olacağını düşünüyorum. Ayrıca AB ile ilişkilerin yeniden hızlanması gerektiğini düşünüyorum. * Bütçede bu yıl bir bozulma gözleniyor. Bütçede yeni önlemler paketi öngörüyor musunuz? Bizim için hem AB hem de IMF ile ilişkilerin aynı kararlılıkla sürdürülmesi önemli. Mayıs 2008'de sona erecek olan IMF destekli ekonomi programının aynı kararlılıkla sürdürülmesidir ki bu konuda bir problem gözüküyor. Ancak seçimden dolayı bütçe kalemlerinde bozulmalar oldu. Hükümet faiz dışı fazla hedefini tutturabilmek için harcama azaltıcı veya gelir artırıcı önlemler gündeme gelebilir. * 2008 enflasyon ve faiz beklentiniz? Mayıs 2006'da yüzde 6-7 olan reel faiz bugün yüzde 10'larda. 2008 enflasyon beklentisini yüzde 6, reel faizi yüzde 7 kabul edersek, faizin yüzde 13.5, daha temkinli yaklaşırsak yüzde 15'lere ineceğini öngörmek gerçekçi olur. Genel olarak 2008'i şimdiden ivme ve büyüme yılı ilan etmek gerçekçi görünüyor. Reel faiz yüksek olduğu için özel sektörde döviz ağırlıklı borçlanma yüksek. Bu beni tedirgin etmiyor. * Özel sektörün dış borcunun önemli miktara ulaştığını görüyoruz. Bu borç sizi tedirgin ediyor mu? Şu an için etmiyor. Şu an döviz ağırlıklı bir borçlanma var. Bu da çok doğal. Reel faiz çok yüksek. Rekabet bunu gerektiriyor. Ekonomik olarak kötü senaryo nedir? Yurtdışında halen lehimize süren global likidite bolluğunun aleyhimize dönmesi. Bu senaryo Türkiye'de kur ve faizde baskı yaratabilir. Bizim bu senaryoya karşı nasıl önlem alabileceğimizi tartışmamız gerekiyor. Şu anda faizlerin düşmesi gerekiyor. Bunun için de enflasyon ve bütçe harcamaları kontrol altında olmalı. Ayrıca yapısal reformlar çok önemli hale geliyor. SERMAYE ÇIKIŞI SORUN OLUR * Yabancı payının arttığı bankacılık sisteminin önündeki en büyük sorun nedir? Sektörümüzde regülasyonun ve denetimin etkisi artıyor. Bankacılık sektöründe sermaye yeterliliğinin denetim fonksiyonun ve piyasa disiplininin gereği mevzuat olarak ortaya çıkıyor. Basel II bütün bu süreci düzenliyor. Denetim, haksız rekabet gibi iç dinamiklerden kaynaklanabilecek sorunlar önemli ölçüde bertaraf edildi. Bence bankacılık sektörünü etkileyebilecek en büyük sorun, yurtdışı kaynaklı dalgalanmaların getirebileceği problemler olabilir. Ani sermaye çıkışları ve bunun kurlar, enflasyon ve faiz üzerinde yapacağı etkilerin reel sektörü etkilemesi ve bu durumun bankacılık bilançosuna yansıması. O yüzden ekonomik istikrarın kalıcı bir şekilde tesis edilmesi ve kırgınlıkların azaltılması, bankacılık sektörü açısından dış şokların getirebileceği dalgalanmaları aza indirmede önemli bir faktör. * Dünyada önde gelen bankalarının çoğu Türkiye'de faaliyette. Dünyadaki bankacılık trendine de bağlı olarak yeni bir konsolidasyon olur mu? 2001'deki kriz sürecinde banka sayısı yarı yarıya düştü. Yabancılar da bu süreç sonrası yatırımlarını hızlandırdı. 2006 sonu itibariyle yabancıların payı yüzde 25. Halka açık kısım dahil edildiğinde bu oran yüzde 41. İki banka yurtdışında birleşiyorsa Türkiye'deki operasyonunu da birleştirebilir. Ancak mevcut koşullarda, özel bankalar arasında ciddi konsolidasyon beklemiyoruz. Yabancı iştirakli bankalar kendi başlarına piyasada bir yer tutmaya çalışacaktır Gelişen ülke piyasaları içindeki Türkiye'nin yeri sizce nerede? GELİŞEN ülkeler içinde en hızlıları arasında en önemlileri olan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin (İngilizce kısaltmayla BRIC olarak anılıyor) arasında Türkiye'nin de ismi zaman zaman gündeme geldi. Ancak seçim sonrası BRIC'in içinde yorumlar arttı. Son olarak Goldman Sachs raporunda BRIC artık TBRIC oldu diye yorumda bulundu. Bu diğer bankalar tarafından da kullanılıyor. Bu çok sevindirici... Ekonomide bir koordinatör bakan fikrine sıcak bakıyor musunuz? İyi bir koordinasyon her zaman olumludur. Bir orkestranın iyi bir şefinin olması da her zaman iyidir. Bu başbakanımızın başka yapacağı işlere daha fazla odaklanmasını sağlayabilir. Ekonomi alanında iyi koordinasyon işini kolaylaştırabilir. Bu anlamda hükümetlerinde şirketler gibi iyi bir koordinasyonla çalışması iyi olur diye düşünüyorum. * Özellikle Cumhurbaşkanlığı konusunda genel bir uzlaşma mesajı var. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir? Cumhurbaşkanlığı konusunda halihazırda birtakım belirsizlikler olmasına rağmen, arzu edilen bir uzlaşma sağlanmasıdır. Zaten seçim sonrası başbakanımız da aldığı yüksek oya rağmen genel uzlaşma mesajı vermiştir. Olağan koşullarda referandum 21 Ekim'de yapılacak. Ancak mevcut anayasaya göre cumhurbaşkanı seçim takvimi TBMM Başkanı'nın seçiminden sonra başlamaktır (13 Ağustos) ve 1 ay içinde cumhurbaşkanı'nın seçilmesi gerekiyor. Aksi takdirde seçimler yenilenecek. Bu nedenle 11. Cumhurbaşkanı'nın TBMM'de uzlaşma yoluyla seçileceğine inanıyoruz. Bilindiği gibi 367 milletvekilinin katılımı Anayasa Mahkemesi tarafından tescil edildiğinden dolayı yeni Meclis'in risk alacağına ihtimal vermiyoruz. SABAH YORUM YAZIN ![]()
|
|