'Keşke Pınar'ı KovmasaydımBirol Güven adı aşk dedikodularına karıştı dıye Pınar'ı diziden çıkarmam hataydı dedi.
![]() Bizim dizilere göre Türkler'in yüzde 60'ı yoğun bakımda Türk televizyon tarihinin efsane dizilerinden 'Çocuklar Duymasın'ın senaristi ve yapımcısı Birol Güven, sinema sektörüne yavaş yavaş ısınıyor. Yapımcılığını üstlendiği ilk filmi 'Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım' önümüzdeki günlerde Altın Portakal Film Festivali'nde izleyicilerle buluşacak. Hamdi Alkan'ın yönettiği, dünyada ilk kez gerçek mahkumlar ile gardiyanların rol aldığı ve yine ilk kez gerçek bir cezaevinin mekan olarak kullanıldığı filmin tüm geliri de hapishanelerdeki mahkumlar için harcanacak. Halil Ergün, Vural Çelik, Doğa Rutkay, Tamer Karadağlı gibi ünlü isimler ise filmde sadece 'figüran' olarak yer aldı. CEZAEVİNDE RAHAT ÇALIŞTIK * 'Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım' filminde gerçek mahkum ve gardiyanlar rol aldı; Türkiye'de ilk kez böyle bir çalışma yapıldı sanırım. Amatör oyuncularla iş yapmak zor oldu mu? Aslında böyle bir çalışma dünyada ilk kez yapıldı. Hiç zor olmadı onlarla çalışmak... Senaryocular Derneği'nin bir atölye çalışması vardı hapishanelerde. Bunlardan birini de ben yaptım. Benim atölyemde 8 aylık bir çalışma yaptık ve ortaya çıkan senaryoyu çekmeye karar verdik. Çünkü senaryo filme çekilmediği zaman bir kağıt parçası sadece... Mahkumlar yazdı ve oynadı. Aslında biz, 'Bu işi yapabilir miyiz, nasıl olur?' diye bir önyargıyla gitmiştik oraya... Fakat çok rahat bir çalışma ortamı bulduk. Bir kere kimsenin cep telefonu yoktu. Hem çekimde hem senaryo aşamasında çalışmalarımız hiç bölünmedi. Hiç oyuncu beklemedik, hep oradaydılar... Çekimler 17 günde tamamlandı. ![]() * Yetenekli miydi mahkum ve gardiyanlar? Nasıl oynattınız? Valla o yönetmenimiz Hamdi Alkan'ın maharetiydi... Zorlandığını zannetmiyorum çünkü içeride bir de Turgay Tanülkü'nün yönettiği bir tiyatro çalışması vardı. Yani oradan gelen oyunculuk potansiyeli vardı zaten. Ama gardiyanlar hiç oyunculuk yapmamıştı, ilk denemeleriydi. Ama göreceksiniz, inanılmaz oynadılar. * Sinema çalışmalarına devam mı? Benim projem çok, sinema da yapmak istiyorum. Ama bir sorunum var; ne yapsak bir şeye benziyor. Özgün bir proje henüz yazamadım. Bilgisayarım yarım kalmış projelerle dolu... * Bu benzerliğin nedeni ne? Bilemiyorum. Sinemada da çok yol alındı. Belki yeteri kadar yaratıcı bir fikir ortaya koyamadım. Benim özgün olmak gibi bir takıntım var. Daha önce hiç yapılmamış bir şey yapmak istiyorum. Belki bencilce bir yaklaşımım var. O yüzden de henüz o senaryoyu yazamadığım için kendime ait bir filmim yok. Bu film de zaten benim değil, mahkumların filmi... Ben sadece vesile oldum. * Sektöre yeni adım atan bir yapımcı olarak Türkiye'deki sinema sektörünü nasıl buluyorsunuz? Sinema sektörü, bütçesine ve dönen ciroya bakıldığında bence Türkiye'deki en küçük sektör. Kötü gibi gözükse de, önü çok açık demektir. Önümüzdeki yıllar Türk Sineması'nın yılları olacak. 50-60 milyon dolarlık bir total bütçe var. Bu, 120 milyon dolar olsa yüzde 100 büyüme demek ama dünyayla karşılaştırdığımızda hala çok küçük... Türkiye, kültür endüstrisine bugüne kadar gereken önemi vermedi. Bu da bence, sektörün önünün çok açık olduğunu, yapılacak çok şeyin olduğunu söylüyor. Bu toprakların hikayeleri henüz anlatılmadı, bakir bir habitatta yaşıyoruz. * Nasıl bir film yapmak istersiniz? Ticari mi, sanatsal mı? Ben ticari ya da değil, mutlaka büyük kitlelere ulaşmasını, herkesin izlemesini isterim. Marjinal bir film yapmak istemem. Mümkünse bir fikir filmi yapmak isterim. Dev bir prodüksiyon yerine senaryosuyla anılan, hikayenin ön planda olduğu bir film yapmak isterim. ARKA SIRADAKİLER İYİ OLACAK * Şu anda Fox TV'deki 'Arka Sıradakiler' dizisini yapıyorsunuz. Önceki çalışmalarınıza benzemiyor, protest bir dizi... 'Arka Sıradakiler' tam da benim yapmak istediğim bir projeydi. Türkiye'deki bir sosyolojik gerçekten hareket edilerek yapılmış bir dizi... Okullardaki sorunları anlatıyor. Genç bir ekip yazıyor, ben de editörlüğünü yapıyorum. Bizim dizinin bir stratejisi var ve sonu belli, mutlu bitecek. Şu anda kötü; şiddet, çeteleşme var. Ama bir öğretmen sayesinde her şey değişecek. Diğer dizilerimden belki anlatım biçimi olarak farklı. Ama 'Çocuklar Duymasın'da orta sınıf, kentli bir Türk ailesini anlattım. Çocuk faşizmini anlattım. Yani, çocuğun dediğinin olduğu bir aileyi... Şimdi başka sosyal sınıftan bir aileyi anlatıyorum. Hiçbir fark yok! Filmin geliri cezaevine'Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım' filmi ucuza mal olmuştur herhalde... Hiçbir oyuncu para almadı. Zaten ticari amaçlı bir film değil. Cezaevlerinde 'Hayal Kurmak Serbest' diye bir proje var; film gösterimi, senaryo yazımı gibi estetik faaliyetler bunlar. Filmin geliri bu faaliyetler için kullanılacak. "Şimdi olsa Pınar'ı dizi ekibinden çıkarmazdım"* Pınar Altuğ ile ilgili aşk skandalı çıktığında, 'Meltem' karakteriyle örtüşmediği için 'Çocuklar Duymasın'dan ayrılmasını uygun görmüştünüz. Ancak Tamer Karadağlı'nın skandalları da bini aştı. Şu anda bir aile dizisi çekseniz aile babası olarak oynatır mısınız Tamer Karadağlı'yı? Senaryoya ve nasıl bir hikaye anlatacağımıza bağlı... Oyuncunun toplum tarafından nasıl algılandığına bağlı... Tercih bana bırakılırsa, ben insanları inandırabilmek için çok popüler olmayan oyuncularla çalışmak isterim. Toplumun, oyuncunun özel yaşantısıyla ilgili bir algısının olmamasını yeğlerim. BEN DE YARALANDIM! * 2004 yılındaki bir röportajınızda "Pınar Altuğ konusunda doğru yapıp yapmadığımı zaman gösterecek" demişsiniz. Aradan 3 yıl geçti. Şimdi ne düşünüyorsunuz? Pişman mısınız? Yaptıklarımdan değil ama yapmadıklarımdan pişman olan birisiyim. O gün, o şartlarda duygularımla hareket ettim ve onu yaptım. Ama ben 'Çocuklar Duymasın'ı zaten tamamen duygularımla yapmıştım... O dizideki her şey duygusaldır. O yüzden o dönemi sorgulamıyorum. Bugün olsa yapmazdım. O zaman ben yaptığım işi çok ciddiye almışım. Yazdığım karaktere, senaryoya aşık olmuşum. Ama insanlar benim hissettiğimi hissetmiyor ki... * Siz yaralandınız mı bu olaylar patlak verdiğinde? Evet tabii... Bana "Duygularınla hareket ediyorsun" dediler. Ama ben yazarken de duygularımla hareket ediyordum. O dönemin doğrusuydu o... Bugün yapmazdım. Ben ne toplumun ne de sektörün bir diziyi o kadar ciddiye aldığını düşünmüyorum artık. O zaman alındığını zannediyordum. Bir de Türkiye de değişti şu anda. Aileyi de yeniden tanımlamak gerek. "Dünyada da komedi dizileri ilgi çekmiyor!" * Ben dizilerin Türkiye'den kopuk olduğunu, Türkiye'yi yansıtmadığını düşünüyorum. Yabancı bir ülkede zapping yaparak o ülkedeki insanlar hakkında fikir edinebilirsiniz. Sosyolojik bir veridir televizyon. Bugün ülkemize bir yabancı gelse, zapping yapsa ve kanallarımızı izlese, Türkiye hakkında doğru bir bilgiye ulaşamaz. Çünkü şiddetin olmadığı, kimsenin sigara ve içki içmediği, çocuk kaçırılıp fidye istenen, nüfusun büyük bir çoğunluğunun yoğun bakımda yaşadığı bir ülke zanneder. TV dizilerini izlediğiniz zaman nüfusun yüzde 60'ı yoğun bakımda, yüzde 40'ı da kanserli gibi bir resim ortaya çıkıyor. Bu klişelerin televizyonu yapaylaştırdığını düşünüyorum. Yapay bir mutluluk aracına dönüştü televizyon. Siz televizyonda bir hastayı seyrederseniz bir haz duyarsınız, ben değilim, o hasta diye... Bu da sizi yapay bir mutluluğa sürükler. BİROL GÜVEN: "Komedi dizilerinin tutmamasının en önemli nedeni, eskilerin sürekli tekrarı. Ayrıca hiçbir komedi dizisine ilk izlediğinizde gülmezsiniz. Televizyonda tahammül yok, birinci bölümden sizi güldürmesi isteniyor. Mesela 'Çocuklar Duymasın'ın ilk bölümü reytinglerde 86. oldu. Yani tahammül gerekir..." YORUM YAZIN ![]()
|
|