Tanınmak isteyen üyelerin, daha çok dernek şeklinde kurumsallaşan sivil toplum örgütlerine üye olduğunu kaydeden Keskin, diğerlerine ise tamamen zorunlu olarak üye olmalarının dışında hiçbir faydasının olmadığını kaydetti.
Gönüllü olarak TÜSİAD, MÜSİAD, TÜMSİAD gibi derneklere üye olan sanayici, yatırımcı ve girişimcilerin zorunlu olarak Ticaret ve Sanayi odaları ile Esnaf ve Sanatkârlar odaları gibi kuruluşlara üyeliğin zorunlu olmasının çağın gereklerine uyum sağlamadığını kaydeden Keskin: “Daha çok gönüllülük esasına dayanan iş adamları derneklerinin daha revaçta olduğu görmekteyiz. Öte yandan İster işiniz olsun, ister olmasın her yıl nısbi ve maktu aidatları ödemeye zorunlu hale getirilen esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin ticari kariyerlerinde pozitif bir ayırım yapamayan zorunlu üyeliğin kaldırılması, en iyi icraatlardan biri olacak. Kayıt ücreti, yıllık aidat, munzam aidat gibi gelir ve kurumlar vergisi ticari bilanço karı üzerinden binde beş oranında aidat alan odaların hesaplarında biriken paraların sadece faiz geliri için banka hesaplarında işletiliyor olması, odaların ne kadar kolay bir ticaret yapma anlayışına sahip oldukları da alenen ortadadır” dedi.
“BİLİŞİM ÇAĞINDA ODALAR, İHTİYAÇ OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR”
Odalara zorunlu üyeliğin kaldırılmasının beklentiler arasında yer aldığını kaydeden Keskin, şu ifadelere yer verdi: “Bilişim ve teknoloji çağından önce odaların kuruluş amaçları aslında üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, üyelerin birbirleri ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak gibi görevleri vardı. Şimdi bunlardan söz etmek mümkün mü? Son zamanlarda piyasayı motive eden ve hükümetten gelen müjdeli haberlerin yanında odalara zorunlu üyeliğin kaldırılması da özellikle beklentilerimizin arasındadır. Esnaf ve sanatkârlarımızın rekabet gücünü elinden aldığımız bir ortamda hala odalara zorunlu üyeliğin devam etmesi kendi kendine bir tezattır.”