Yenişehir Mahallesi Muhtarı Suzan Buzgan, gazetemiz Bingöl Kent Haber'in 17 Ağustos 2006 Perşembe gün ve 234 sayılı yayında birinci sayfadan yayınlanan ‘Belediye'den Muhtar Buzgan'a yanıt' başlıklı haberine cevaben ikinci bir açıklamada bulundu.
Bingöl Belediyesi'nin herhangi bir birim yetkilisiyle polemiğe girmek niyetinde olmadığını ve açıklamasının bu şekilde değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Buzgan, açıklamasının sadece güneşin balçıkla sıvanamayacağını görmek istemeyenlere ve en küçük bir eleştiriye bile tahammülü olmayanlara cevap niteliğinde olduğunu ifade etti.
Açıklamasına ‘işgal' sözcüğünün anlamını bilmeyenler için tanımlamakla başlamak isteyen Buzgan; “İşgal etmek: taraflardan birinin, diğer tarafın rızası olmadan malına, mülküne, evine, toprağına, düşüncelerine, duygularına el koyması demektir. Talebim şuydu: halka hizmet ulaştırmak adına muhtarlığım süresince kullanabileceğim bir yer. Belediye Başkanlığının önerisi: Size üçgen park diye tabir edilen, zaten elimizde bir avuç kadar kalmış olan yeşil alanda yer yapmanız için malzeme verelim yerimizi yapın. Sonuç: Suzan Buzgan doğayı katletmek istemeyip kendisine sunulan yemyeşil alana muhtarlık yapmak için beğenmedi ve doğayla içi içe olmayan yeni bir yer talebinde bulunduğu için bu talebi de ret edildi. Çünkü Bingöl belediyesi işgallerin önlenmesi için var olduğunu? Farkında olan bir belediyeydi. Sanırım işgal sözcüğümün anlamını yukarıda tanımlamıştım. Şimdi size sorarım, Suzan Buzgan kendisini seçmiş ve taleplerini iletmesini istemiş olan mahalle halkının elinde zaten bir avuç olan yeşil alanı almadığı için mi işgalci oldu? Ki, taleplerin büyük çoğunluğu park ve oyun alanı doğrultusundayken bütün Bingöl için… Yada sorumu şöyle sorayım: belediye başkanlığının sadece kendine ait olduğunu düşündüğü için sunmuş olduğu; özünde ise sadece halka ait olan yeşil alanı halkın rızası olmadan elinden almış olsa ve bütün eksiklere göz yumsa işgalci olmayacak mıydı? Suzan Buzgan belediyelerin işgallerin önlenmesi için var olduğumun bilincinde? Olan Bingöl Belediyesi için? Asıl işgal zihniyeti bu değimlidir? Ve yine aynı zihniyet değimidir bu talebi ‘haksız' talepler olarak tanımlayan? O parkı halkın rızası olmadan elinden almak mıydı. Hak olan sizin gözünüzde? İşgalci olmayan, işgali önleyen belediyecilik anlayışı da bu olsa gerek!” dedi.
Buzgan, belediyenin gazetemiz ‘Bingöl Kent Haber'de 8 Ağustos 2006'da ‘halkı basite alıyorlar' başlığıyla yayınlanan, şehirde yaşanan su kesintileri, çöp toplama sorunu, yollarda oluşan çukurlar ile belediye başkanlığının muhtarların ilettikleri eksiklikleri giderme konusunda yetersiz kaldığı yönündeki açıklamaları ‘iddia' olarak adlandırılması ve kendisinin bu ‘haksız' taleplerin arkasına gizlenerek her defasında yanlış beyanlar verdiği ifadelerine ilişkin olarak da şunları söyledi.
Buzgan; “Üstünüze alınmayın ama ben bir de ‘iddia' kelimesini tanımlayayım bilmeyenler için! İddia; ‘henüz doğruluğu ispatlanmamış ve kesinleşmemiş veya kimsenin haberdar olmadığı görüşler demektir' Bu durumda çöp toplamada yaşanan sorunlar, su kesintileri, çukurlarla dolu yollar nasıl ‘iddia' olarak adlandırılıyor anlamış değilim. Bu sorunların giderilmesinde kazancım, evime çukursuz ve çöp kokmayan sokaklardan geçerek gittikten sonra el-yüz yıkayabileceğim birkaç damla su bulabilmek; yani hem vatandaşların hem de kendimin huzuru dışında ne olabilir sorarım? Eğer kazancım buysa ben bunları bir birey olarak kazanmak isterim. ‘İddia' olarak tanımlanan, yani sadece benim görüşüm olan bu eksikliklerden vicdanının derinliklerine inince rahatsız olmayan bir tek kişi var mıdır? Merak ediyorum. Yine şehrimiz için hiçbir proje sunmadığım söylenmiş ki, buradan yazıyı yazanların sadece kavram karmaşası içinde değil, görev karmaşası içinde de olduğu sonucu çıkıyor. İl için projeler üretmek Suzan Buzgan'ın işi değildir. Suzan Buzgan'ın işi mahallenin taleplerini iletmektedir. Proje üretmeyle ilgili birimlerinde bu anlamda sıkıntı çekiyorlarsa, proje üretme konusunda da her zaman belediyemizle işbirliği yapmaya hazır olduğumu vurgulamak isterim. Yeter ki halkın iyiliği gözetilsin. Telefonlarla bile sorunlar giderilirken sayın muhtarımızın ‘halkı basite oluyorlar' demesinin mantığını anlayamadık diyorsunuz. Ne tür telefonlarla hangi işlerin çabucak halledildiğini medya manşetlerinden takip edilebilir hale geldik. Zannımca bu açıklama yapmak yersiz olur. Yazıda sözü edilen, sürekli Ankara toplantılarının halka sunulan hizmet açısından ne derece önemli olduğu da alenileşmiştir.
Elbette ki bir mahalle muhtarlarının görüşme talepleri bu toplantıların toptan kazancından daha önemli değildir? Son olarak yine ilgili yazıda ‘belediye halka hizmet için vardır, halka hizmet hakka hizmettir' diye bir tabirle ilgili olarak, belirtmek isterim ki; Suzan Buzgan sizin ‘halk' ve ‘hak' kavramlarından anladığınız doğrultu da bir ‘halk' bir ‘hak' kavramına sahip değildir. Suzan Buzgan için ‘halk' her zaman önce gelendir. ‘Hak' ise gerçekten halka verilendir. Suzan Buzgan'ın telefon görüşmeleriyle halledilen bir hak anlayışı yoktur. Yani ben hakkın verilebileceğine değil, alınabileceğine inanlardanım. Buna inanan insanların desteklerini esirgemeyeceklerinin bilincinde olarak eşleştirilmesi gereken her konuda eleştirilerimi yapmaya devam edeceğim, hiç hazmedilmese de, tahammül gösterilmese de… Benden istenen kendi sığırlığınıza benim de kör olmam, yani görmezlikten gelerek her şeye susmam. Üzgünüm, bütün kulak tıkamalara ve bütün karalamalara rağmen gördüklerim karşısında asla susmayacağım. Belirttiğim gibi ‘körler sağırlar bir birini ağırlar.' Belki de en iyi körleri ağırlıyorsunuzdur kendi sağırlığınıza. Yazık ki, ben kör değilim. Bu yüzden ağırlanamıyorumdur. Belki sizi üçgen parktaki o yeşil küçük köşkümde konuşuyorum hala körleşmemiş insanlar adına…”
Bingöl kent haber