Tekin, niçin intihar ettiğini anlattıDanıştay saldırısının azmettiricisi olarak aranan, sonra kalbine bıçak saplanmış olarak hastaneye getirilen ve serbest kalan Muzaffer Tekin, intiharı 5.5 sayfalık ifadesinde anlattı.![]() DANIŞTAY saldırısı nedeniyle gözaltına alınan, ancak mahkeme tarafından serbest bırakılan eski yüzbaşı Muzaffer Tekin, savcılıktaki ifadesinde intihar anını anlattı. Tekin, bıçağı göğsüne sapladığını ve sürünerek terasa çıktığını, son kez eşini arayarak, helalleşmek istediğini, ancak evde olmayan eşine ulaşamadığını dile getirdi. Ordudan ayrıldıktan sonra tabanca almadığını, bu nedenle intihar girişiminde bıçak kullandığını bildiren Tekin'in, savcılıkta verdiği 5.5 sayfalık ifadesinin iddiaları yanıtladığı bölümleri şöyle: SALDIRIYI LANETLEDİM 17.05.2006 tarihinde Danıştay'a Alparslan Arslan isimli şüpheli tarafından yapılan saldırı olayını öğleye yakın öğrendik, arkadaşlarımla birlikte değerlendirme yaptık. Akşam ben, Zekeriya Öztürk, İsmail Paker, Rafet Aslan, Fenerbahçe Orduevi'nde yemek yiyorduk. Saat 20.30 gibi eşim cep telefonundan aradı, eve polislerin geldiğini, zorla girmek istediklerini açmazsa kapıyı kıracaklarını söyledi. Ben de görevlilere kapıyı aç hemen geliyorum diyerek ayağa kalktım. Bunun üzerine masada bulunan arkadaşlar, 'komutanım sen otur, biz gidip bakalım' deyip evime gittiler. 10 dakika sonra Zekeriya Öztürk telefonla aradı, aramanın Danıştay'a yapılan saldırıyla bağlantılı yapıldığını söyledi. Danıştay saldırısı ile aramda bağlantı kurulduğunu duyunca, 'Eve geliyorum' dedim. Bunun üzerine Zekeriya Öztürk, 'Komutanım biz buradayız, gelmenize gerek yok' dedi. CANIMA KIYARIM DEDİM 2-3 saat sonra Öztürk, Paker ve Giray birlikte yanıma geldiler. Ertaç Giray'ı evime giderken Paker alıp götürmüş. Orduevine geldiklerinde avukat Ertaç Giray telaşlı bir şekilde 'telefonunu kapat, pilini çıkar' dedi. Ertaç, 'olayla irtibatlandırılıyorsun, hakkında yakalama var, gidip teslim olup bir-iki gün gözetime alınırsan rencide olursun, ben seni pazartesi günü kendim götürüp savcıya teslim edeceğim' dedi. Kendisine, 'hakkımda bir cümle çıkarsa canıma kıyarım' dedim. Sürekli olarak evime gitmek istiyordum, telefonumu kapattım. HER YERDE BEN VARDIM Ben, Zekeriya Öztürk'ün arkadaşının evine gittim. 18.05.2006 akşamına kadar burada kaldım. Oradan, önceden tanıdığım Mahmut Öztürk'ün evine gittim. Televizyonu açtım, bütün kanallarda ve gazetelerde benden bahsediliyordu. Geçmişteki özel hayatım, Denktaş tarafından bana verilen şilt ve Irak'ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilince, 'Muzaffer Yüzbaşı olsaydı çuval geçiremezlerdi' diyen arkadaş ve dostlarımı hatırladım. ÖLMEK İSTEDİM Ordudan ayrıldıktan sonra silah almadım. Bu olayda onurum ve şerefim zedelenmişti. Ömür boyu kahraman ve şerefli olmak ilkem adına zor olanı seçtim ve iki elimle, kendi canıma kıymak için iki kez üst-üste kalbime bıçağı sapladım. Bu hareket ait olduğum kurum ve sevdiklerim adına yapılan ve onurlarını korumak için yapılmış bir harekettir, daha sonra sürünerek teras bölümüne geçtim. Kanım çok akmasına rağmen şuurumu kaybetmiyordum, ama yaptığım hareketin erdemli olduğuna inanarak içimi tatlı bir huzur kaplamıştı. Eşim ve kızımla helalleşmek istedim, terasta bulunan telefona uzanarak evimi aradım, ama maalesef telefon açılmadı. Cep telefonumu aramak istedim, ancak telefon dışarıya kapalı idi. KAYINPEDERİM ŞOKE OLDU Bunun üzerine kayınpederimin evini aradım, kendisi çıktı, eşimi sordum, olmadığını söyledi. Canıma kıydığımı ve haklarını helal etmelerini söyledim. Kayınbabam da 'şok geçiriyorum evladım' demesi üzerine telefonu kapattım. İntihar olayı günü ve öncesi bir iki gün içinde kaleme aldığım notlar vardı, bunların gerekli yerlere iletilmesi düşüncesiyle son bir kez kendimi zorlayarak Mahmut Öztürk'ün evini aradım kendisi evde yoktu, eşine beni aramasını söyledim ve konuşamadım ve telefonu kapattım. Bir-iki dakika geçtikten sonra Mahmut Öztürk arayarak gelmekte olduğunu söyledi. Ben ona hiçbir şeyden bahsetmemiştim, 'evdeyim buradayım' diye kapattım. Öztürk bu görüşmeden yaklaşık on dakika sonra geldi, kapıyı açtı, olayın farkında değildi, yavaş yavaş terasa yürürken beni gördü, üzerimdeki fanila kandan sünger gibi olmuş, beyaz namına hiç bir şey kalmamıştı. ZOR İKNA ETTİLER Öztürk'ün 'Komutanım ne yaptınız siz bize lazımsınız' diye bağırarak ambulans çağırmaya çalıştığını gördüm. Beni hastaneye götürmek için iknaya çalıştılar, ancak ben ölmek bu işi bitirmek istiyordum, Zekeriya Öztürk geldi, kan pıhtılaşmaya başlamıştı, bir tülbent ile bandaj yaparak beni hastaneye götürdüler. Küçük'ü tanırım Veli Küçük paşayı tanırım, kendisiyle bir samimiyetim yok, ancak bazı toplantılarda biraraya gelmişliğim olmuştur. İbrahim Şahin'i tanırım. Hapishane ve hastane döneminde yanında oldum. İbrahim Cingi'yi işyeri muhitinden tanırım. Ülkücü olarak bilinir. Doğu Perinçek'i herkes gibi ben de bir siyasi partinin genel başkanı olarak tanıdığım gibi bir kez görüştüm. Ayhan Parlak ile bir iş merkezinin satışı için görüştüm. Hürriyet YORUM YAZIN ![]()
|
|