Yerçekimi irtica nedeni sayılsaydı..."Generallerimiz, 'irticaya' neden olduğuna inansalar, bölücülüğe yol açtığını her hafta birkaç kez açıklasalar, yerçekimini engeleyebilirler mi ?" 'İrticai' bir Ahmet Altan yazısı...![]() Ahmet Altan'ın köşe yazısı Önleyemezsiniz ki… Bizim generallerimiz yerçekimine karşı olsalar, yerçekiminin “irticaya” neden olduğuna inansalar, “demokrasiyi bahane edenlerin” yerçekimini desteklediğini söyleseler, yerçekiminin bölücülüğe yol açtığını her hafta birkaç kere açıklasalar… Yerçekimi yok olur mu? Ordu karşıtlığı gibi olmasın ama bence yerçekimi gene varlığını sürdürür. İnsan iradesiyle yerçekimini ortadan kaldıramazsınız. Tarihin de aynen yerçekimi gibi “insan iradesiyle” önlenemeyecek gerçekleri var. Bilgisayarlarla robotları fabrikalarda kullanmaya başladığınızda meydana gelecek sosyal değişimleri önleyebilecek bir güç yoktur. Üretilen mallar değişir. O malların dünyada dolaşım hızı değişir. Dünyadaki işbölümü değişir. Her biri aslında birer ekonomik pazar olan “ulus devletlerin” işlevi ortadan kalkar. Mallar çok fazla sayıda üretildiğinden, o malların tüketilebilmesi için bütün dünya “pazar” olur. Dünya tek bir “ulus devlete” dönüşür. Ayrı ayrı ulus devletlere gerek kalmaz. Sınırların, bayrakların, orduların anlamı kaybolur. Küreselleşme denilen gelişme tarihin içinde belirir. Dünyanın bütün generalleri her hafta konuşsalar da bu gerçeği geriye döndüremezler. Bu gerçeği ortadan kaldırmanın imkanı yoktur. Napolyon, “bir gelişimin önünde gidenler lider olur, ortasında gidenler gelişime ayak uydurur, karşı çıkanlar ezilir,” demiş. Türkiye ne yazık ki bu büyük dönüşüme liderlik edenlerin arasında yer alacak bir gelişmişliğe sahip değil. Onun için tartışma menümüzde “liderlik” yok. Biz, bu gelişimin orta sıralarında yer alan “uyumlulardan” biri olmakla, karşı çıkarak “ezilenlerden” biri olmayı tartışıyoruz. Bunu da kendimize uygun bir tuhaflıkla yaşıyoruz. “Muhafazakar, dindar” bir yapıya sahip olan AKP, biraz da iç politikadaki sıkışmışlığından dolayı ve epeyce isteksiz olarak, Türkiye'yi “uyumluların” arasına sokmaya çalışıyor. “Muasır medeniyetler seviyesine” ulaşmayı öğütleyen Mustafa Kemal'in takipçisi olduğunu söyleyen orduyla, CHP de tarihin gelişimine karşı çıkarak Türkiye'yi “ezilenlerin” arasına atmaya uğraşıyor. Diyelim ki, generallerle CHP, Türkiye'nin yönetimini ele geçirdiler ve ülkeyi küreselleşme karşıtı haline getirdiler. Kürselleşme durmaz. Gelişme de durmaz. Ama Türkiye ezilir ve ciddi biçimde zaman kaybeder. Genç kuşaklar ziyan olur. Sonra dünya yeniden Türkiye'yi arasına alır ve yoluna devam eder. Bu “ezilme” döneminde idareyi ele geçirecek olanlar da burayı huzurla yönetemezler. Dünya onlara rahat vermez. O eski mutlak iktidar artık olmaz. O dönem bitti. Ne yaparsanız yapın bitti. Türkiye'yi tarihin gelişimi karşısında ezdirmek, bu ülkeye zaman kaybettirmek, genç kuşakları mutsuzluğa sürüklemek isteyenler, “geleceğin düşmanları” olarak konuşmalarına, gerginlik politikalarına devam etsinler. Yerçekimini değiştiremeyecekleri gibi kürselleşmeyi de önleyemezler. Ve, tarihin hışmını üstlerine çekerler. Gelişmeleri, tepkileri iyi değerlendirip kendilerini de, ülkelerini de “ezilenlerin” arasına sokmamak en akıllıcasıdır. İki günlük iktidar için yerçekimiyle dövüşmeye değmez. Kötü düşer çünkü insan. Canı acır. YORUM YAZIN ![]()
|
|