KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
21 Temmuz 2025 Pazartesi
°C
Ağız ve diş hastanesi`nde fiziki mekân yetersiz
Ağız ve diş hastanesi'nde fiziki mekân yetersiz
Sürekli fiziki mekân yetersizliği ile gündeme gelen Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi'nde günde yaklaşık 350–400 hastaya bakılıyor. Vatandaşlar tepkili yaşanan yoğunluğa tepki gösteriyor.
22.08.2009
04:18
0
1493
0
Rektörlükten katkı payı açıklaması
Rektörlükten katkı payı açıklaması
Bingöl Üniversitesi'ne bu yıl kayıt yaptıracak ve kayıt yenileyecek öğrencilerin yatıracakları katkı payı miktarları ile ilgili olarak Rektörlükten yapılan duyuruda, katkı payını süresi içinde ödemeyen öğrencilerin kayıtlarının yapılmayacağı ve yenilenmeyeceği belirtildi.
22.08.2009
04:16
0
1357
0
Iftar çadırı`na yoğun ilgi
Iftar çadırı'na yoğun ilgi
Bingöl Valisi İrfan Balkanlıoğlu ve Belediye Başkanı Serdar Atalay, İftar Çadırı'nda vatandaşlara birlikte iftarını açtılar. Belediyenin her yıl geleneksel açtığı iftar çadırına bu yıl büyük ilgi gösterildi.
22.08.2009
04:10
0
1813
0
Denetimler iftardan sonra yapılacak
Denetimler iftardan sonra yapılacak
Dumansız Hava Sahası İrtibat Merkezi Hattı, Ramazan ayı boyunca 24 saat hizmet verecek. Vatandaşlar 213 10 88 nolu irtibat merkezlerine ulaşarak, ihbarda bulunabilirler.
22.08.2009
04:07
0
1138
0
Konteynırlar kaldırıldı, çöpler ortada kaldı
Konteynırlar kaldırıldı, çöpler ortada kaldı
Bingöl Belediye Başkanlığınca alınan karar doğrultusunda cadde ve sokak aralarında bulunan çöp konteynırlarının kaldırılmasıyla, yollar çöp yığınına dönüştü.
22.08.2009
04:05
0
1482
0
Gençlik spor`dan tiyatro etkinliği
Gençlik spor'dan tiyatro etkinliği
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Ramazan ayı münasebetiyle bir dizi tiyatro etkinliği düzenleyeceğini bildirdi.
22.08.2009
04:01
0
1265
0
Karlıova ve sancak`ta deprem
Karlıova ve sancak'ta deprem
Bingöl'ün Karlıova İlçesi ile Sancak beldesinde 2 ayrı deprem meydana geldi. Depremde can ve mal kaybının yaşanmadığı bildirildi.
22.08.2009
03:59
0
1641
0
Tarihi değerlerin yok olmasına göz yumuluyor
Tarihi değerlerin yok olmasına göz yumuluyor
Bingöl'ün Genç ilçe merkezine 3 kilometre uzaklıkta bulunan Genç kümbetinin ilgisizlikten dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı görüldü.
22.08.2009
03:57
0
1320
0
Eski ramazanlar ve eski sol tarih kadar uzaktalar
Eski ramazanlar ve eski sol tarih kadar uzaktalar
Toplumun "yazılı hafıza" sı zayıf ise, ölen kuşaklarla birlikte yakın tarih de sonsuz yolculuğa çıkar...
Hatırlayın eski radyo ve televizyon programlarındaki "Ramazan Sohbetleri" ni.
Programı sunan kişi konuğuna "Eski Ramazanlar nasıl geçerdi" diye sorunca, genellikle 19'uncu yüzyılın sonunda veya 20'nci yüzyılın başında doğmuş olan konuklar, ya "Direklerarası" nda yer alan etkinlikleri, Karagöz veya Ortaoyunu gösterilerini anlatmaya başlarlardı.
Koca Osmanlı İmparatorluğu'nun Ramazanlarının hatırlanması da bu şekilde İstanbul'un Saraçhane, Vezneciler ve Şehzadebaşı arasındaki mekânlarında yer alan eğlencelere sıkıştırılırdı.
Kimse de "Bağdat'ta veya Selanik'te nasıl geçerdi Ramazanlar" diye sormazdı konuklara.
Çünkü genellikle konuklarından daha genç olan sunucular mesela Suriye'nin veya Bulgaristan'ın bizim sınırlarımız içindeki topraklar olduğunu düşünmezlerdi bile.
Konuklar da hafızlarındaki geçmişi, İstanbul'la sınırlamış olurlardı.

Toplumsal Alzheimer
Şimdi Direklerarası'nı hatırlayıp anlatacak kişi kalmadı.
"Eski Beyoğlu" bile çok uzak bir tarihi ifade etmiyor mu?
"Uzak tarih"in geçen yıl, "Yakın tarih"in ise geçen hafta olarak anımsandığı bir hafıza ortamında, siyaset de aynı şekilde toplumsal Alzheimer hastalığının kurbanı değil mi?
Bunun yansımalarını son olarak "Kürt Açılımı" dolayısıyla Türkiye'de "Sol"u temsil ettiği varsayılan CHP'nin tutumuna ilişkin gelişme ve tartışmalarda gördük.
Nasıl eski kuşağın kendi Ramazanlarını anlatmaları "Direklerarası" merkezli oluyorduysa, eski kuşağın solcuları için de "Enternasyonalizm", yurt ve dünya sorunlarına yaklaşımın şifresiydi.
Solun ulusalcı olması ise, lodosla poyrazın birlikte esmeleri kadar imkânsız bir durumdu.

İşçi sınıfı enternasyonalizmi
Türkiye Komünist Partisi'nin Genel Sekreterliğini yapmış olan Nabi Yağcı da (Haydar Kutlu) Taraf'taki bu konuya takıldığı yazısında, şu noktaları hatırlatmıştı okurlarına:
- Geçmişte hemen hemen her sol partinin açık veya örtük biçimde programında, ayrılma da içinde, kendi kaderini tayin hakkı yer alırdı. Bunu söyleyenlerin çoğunun bugün "ama emperyalizm Kürtleri kullanarak Türkiye'yi bölecek" demeye başlamaları, Kürt sorununun çözümüyle ilgili dosyalar hazırladığı halde CHP'nin bu dosyaları tozlu raflarda unutması, itiraf edilmeyen veya tam olarak farkında olunmayan bir gerçeğin ifadesidir kanımca.
- Dün henüz kendi özgürlüklerini kendilerinin alabileceği bir güce erişmemiş olan Kürt halkına özgürlüklerini tanımada bir sakınca yoktu, bir lütuf gibi duruyordu. Kürtler ayrı bir siyasi varlık olarak örgütlenmiş değillerdi. Bir başka deyişle sol, Kürt halkının da kurtarıcısı pozisyonundaydı.
- Bugün durum kökten değişmiş, farklılaşmıştır. Kürt hareketi bağımsız kitlesel siyasi bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Solun veya demokratların "kurtarıcı" misyonları ya da lütufkârlığı da böylece sona erdi. Bugün de dillerinden işçi sınıfı enternasyonalizmini düşürmeyenler Kürt sorunu karşısında ulusalcı pozisyonlara kaydılar, bölücülükten söz etmeye başladılar, Ergenekoncuların da destekçisi oldular.
Yani Kürt sorunu sahte solu ayrıştırdı.

Birlik değil katılım
- Aynı durum demokrasi anlayışları için de geçerlidir. Bu nedenle bugün çözüme ilişkin söylenen "demokrasi içinde çözüm", "birlik, beraberlik, kardeşlik", "çözüm yeri Meclis'tir" türünden söylemleri hep ikili anlamlarıyla irdelemek gerekir. Bir yanıyla doğrudur bu tespitler ama öte yandan örtük bir hegemonya anlayışını da gizleyebilir.
- Bugün Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu demokrasi veya daha fazla demokrasi herhangi bir demokrasi değil, "Katılımcı demokrasidir." Bu ise farklılıkların özgürlüğünü öngörür, barış, kardeşlik vs. adına tekrar monolitik bir toplum anlayışını restore etmeyi değil.
Nabi Yağcı'nın bu gözlemlerini okuduktan sonra, CHP'ye "Statükocu" demenin zorluğunu görmüş olmalısınız.
Çünkü CHP hem kendisini hem de sol ideolojiyi değiştirip, ulusalcı bir kimliğe yerleşmiştir.
Artık CHP'nin aynı kulvarda yarıştığı rakibi MHP'dir.

Sabah
21.08.2009
14:43
0
1069
0
Bir cinayete duyulan merakın anatomisi
Bir cinayete duyulan merakın anatomisi
Ne kadar iyi eğitim almış, feleğin çemberinden geçmiş olursa olsunlar bazı insanların aklı en fazla ihtiyaç duydukları bir zamanda durabiliyor demek ki...
Bir genç kızın hayatının henüz baharındayken öldürülmesi olayında 'fâil' olarak adı geçen gencin ünlü bir işadamı olan amcasının, muhabirlere, “Bu olayla neden bu kadar ilgileniyorsunuz?” sorusunu yönelttiğini duyunca düşündüm bunu... Onun deneyimine sahip bir insanın cevabını kolayca bileceği böyle bir soruyu sormaması gerekirdi.

Kamuoyunun ilgisini çektiği için medya da ilgileniyor olayla ve ülke dışına kaçtığı düşünülen zanlı yakalanana veya teslim olana kadar da bu ilgi eksilmeden devam edecektir.

Öykünün görünen bölümünde ilginin devamlı olması için olayda her türlü unsur var da ondan: Zengin bir aileye mensup genç bir erkek, imkânları açısından da 'muhafazakâr' bir ailenin kızını -etraf evlenmelerini beklerken- öldürüyor; hem de en acımasız biçimde... Genç kızın birbirinden kopartılmış başı ile gövdesi sonradan bir çöp kutusunda bulunuyor... Zanlı sanki buharlaşmış; ne Türkiye'de ne de kırmızı bültenle arandığı halde başka bir ülkede izine rastlanabiliyor...

İlginç bir olay bu; bundan çok daha az ilginçlikte ayrıntılar milyonlarca satan polisiye romanlara, çok tutulan televizyon dizilerine konu oluyor...

Merak unsuru da önemli doğal olarak: Cinayete kadar gidilmesinin sebepleri... Planlı bir cinayet olup olmadığı... Zanlının yalnız mı, yoksa başkalarıyla birlikte mi cinayeti işlediği... Baş kesme hunharlığının ardında ne yattığı... Cesedin evden nasıl çıkarıldığı... Çöp kutusunun neden seçildiği... Kaçışın nasıl ve kimler tarafından kotarıldığı... Zanlının o gün bugündür nerede saklandığı...

Ayrıntıların herbiri tek başına olaya merak duyulması için yeterli. Dünyada hâlâ en çok satılan kitaplar listesinin başında 'Agatha Christie' romanları geliyor... 'Kaçak' adlı Amerikan dizisinin televizyonda yayınlandığı dönemde sokakların boşaldığı ne çabuk unutuldu?

Zanlı gencin ailesi unutulacağını sanıyor ve o günü bekliyorsa yanılıyor: Cinayete kurban giden genç kızın ailesi peşini takip etmekten vazgeçse bile merakı ayaklanmış olan kamuoyu bu olayı kolayca unutmayacaktır.

Aile şunu da anlamalı: Polisin aile üyeleri ve yakınlarının ifadesine başvurması, işin yönünü bütünüyle değiştirecek yeni bir gelişme; şimdiden sonra polis daha az, aile daha fazla suçlanacaktır. Kamuoyunun bu denli yakından izlediği bir olayda bütün üyeleri ve yakınları suçlamalardan nasiplerini alacak, bu da herbirinin sosyal hayatlarını olağanüstü zorlaştıracaktır.

Bir önemli nokta daha var: Merak artıp sorulara beklenen cevaplar alınamayınca kamuoyu zanlının da cinayete uğrayıp uğramadığını soruşturmaya başlayacaktır...

Polisiye bir öykü gibi geliyorsa, öyledir... Çok uzun zamandır bu denli merakı azdıran ayrıntılara sahip bir olayla karşılaşmamış bir kamuoyu için, telli-duvaklı gelinliğe hazırlanırken başı gövdesinden koparılmış bir ceset olarak çöp tenekesinde hayatı son bulan genç kızın uğradığı haksızlık bir gerilim romanından veya bir polisiye diziden daha ilgi çekicidir.

Öyle olmaya da devam edeceğine hiç kuşkunuz olmasın.

Herhalde kamuoyunun bu olayı ne kadar merakla izlediğini ve ilgisini azaltmadan sürekli izleyeceğini şimdi anlamıştır zanlının ailesi; “Keşke daha önce anlasaydık” diyecekleri günler de fazla uzakta değil...

Yeni Şafak

21.08.2009
14:41
0
1168
0
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın