Acıların yazarını yitirdikÇağdaş Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden Muzaffer Buyrukçu'yu yitirdik. Yazar 1.5 yıldır tedavi görüyordu
![]() Gaziosmanpaşa Bağlarbaşı Mahallesi'ndeki evinde eşiyle yaşayan Buyrukçu'dan haber alamayan komşuları durumdan şüphelendi. Komşuların perşembe günü haber verdiği polis ekipleri yazarı evinde ölü buldu. Buyrukçu'nun eşinin durumu sağlık problemi nedeniyle fark edemediği belirtildi. Muzaffer Buyrukçu'nun cenazesi, kesin ölüm nedeninin belirlenebilmesi için Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Yazarın cenazesinin ne zaman ve nereden kaldırılacağı henüz belli değil. Akciğer yetmezliği çekiyordu Uzun zamandır akciğer yetmezliği çeken Muzaffer Buyrukçu, geçen yıl şubat ayında rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. O dönemde basına da yansıyan haberlerde iki üniversite hastanesinin Buyrukçu'yu acil servise almayıp para istediği, kalbinin bir hastanede durduktan sonra çalıştırıldığı yer almıştı. Buyrukçu, Özel İsviçre Hastanesi tarafından tedavi edilmişti. Yazar yaklaşık bir yıldır evinde yaşam destek ünitesine bağlı olarak astım tedavisi görüyordu. 1930'da Niğde'de doğan Muzaffer Buyrukçu, çocukluk yıllarında ailesiyle İstanbul'a yerleşti. Öğrenimini yarıda bırakarak küçük yaşta çalışmaya başlayan Buyrukçu, İstanbul ve İzmir'de aşçı yamaklığından inşaat işçiliğine, kunduracılıktan Son Telgraf gazetesinde müstahdemliğe kadar pek çok işte çalıştı. En saygın ödülleri aldı Daha sonra Toprak Mahsulleri Ofisi'nde memurluk yapan yazar, 1971'de buradan emekli oldu. Bir çocuk babası olan Muzaffer Buyrukçu, Haldun Taner Öykü Ödülü, Yunus Nadi Öykü Armağanı, Sait Faik Hikâye Armağanı gibi saygın ödüllerin de sahibiydi. Buyrukçu'nun eserlerinden bazıları şöyle: “Acı”, “Katran”, “Yüzün Yarısı Gece”, “Bir Olayın Başlangıcı”, “Gürültülü Birkaç Saat”, “Korkunun Parmakları”, “Ay Kokuyor”, “Telefon Konuşmaları”, “İpek Pijamalı Katiller”, “Bulanık Resimler”. 'EDEBİYATIMIZIN MAREŞALİYDİ' Enver Ercan (Türkiye Yazarlar Birliği Sendikası Başkanı) Muzaffer Buyrukçu öykü, roman ve günlüklerinde, içinden geldiği alt ve orta sınıf insanların dünyalarını çarpıcı ayrıntılarla ve yetkin çözümlemelerle, diyaloglarla anlattı. Gerçekçi öykücülüğümüze, sınıfsal bir duyarlılıkla, fantastiğin sınırlarına dek uzanan yeni anlatım olanakları kazandırdı. '80'li yılların sonuna kadar, edebiyat ortamlarının da renkli bir kişiliğiydi. Cemal Süreya'nın tanımlamasıyla “edebiyatımızın mareşali”ydi. Bu yönü özellikle günlüklerine yansımıştır. Günlüklerini okuyanlar, alacakları yazınsal tatların yanı sıra, bir dönemin edebiyat dünyasında yaşananlara da tanıklık ederler. Adnan Özyalçıner (Yazar) Muzaffer Buyrukçu, hayatı boyunca acıları yazdı. Böyle bir yazarın ölümünün de bu kadar acı oluşu çok üzücü. Zaten ilk kitabının adı da “Acı”ydı. Öykülerinde kenar mahalle insanlarını anlattı. Kendisi de bir varoş çocuğuydu. Gerçekçi bir yazardı. Ama insanların yaşadıkları acıları hayallerle birleştirerek, onlara umut ve sevinç sunmak istedi. Bu anlatımıyla öykücülüğümüzde özgün bir yeri vardı. Tarık Dursun K. (Yazar) Onun hakkında söylenecek çok şey var ama o kadar üzgünüm ki konuşamıyorum bile. Hüsamettin Bozok (Muzaffer Buyrukçu'nin ilk kitabı “Acı”yı ve ikinci kitabı “Katran”ı basan Yeditepe Yayınları'nın sahibi) Güzel bir üslubu vardı ve çok yetenekliydi. Ayrıca belleği de çok kuvvetliydi. Yeditepe'de hep beraber vakit geçirirdik. Çok temiz kalpli bir insandı, büyük üzüntü duyuyorum. YORUM YAZIN ![]()
|
|