Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bir dizi ziyaret ve toplantılara katılmak üzere hafta sonu Bingöl'e geldiler.
Bir dizi ziyaret ve toplantılar sonrasında incelemelerine devam eden Bakan Atalay ve Bakan Yılmaz, daha sonra Bingöl Valiliği'nin Havuzbaşı Spor Kompleksi'nde düzenlediği yemeğe katıldılar. Yemek esnasında Bakan Atalay ve Bakan Yılmaz, hükümetleri döneminde yapılan icraatların değerlendirmesinde bulundular.
Bingöl, ayrıcalıklar içerisinde bir il
Programda, selamlamadan sonra konuşmasını yapan Vali Mustafa Hakan Güvençer'in ardından kürsüye çıkan Bakan Yılmaz, insanların kendilerini emniyette hissetmediği, değişik kesimlerden insanların bir araya gelip sohbet edemediği bir dönemden geçildiğine dikkat çekerek, “Çok şükür, o dönemler geride kaldı. Fakat o dönemlerin eksikliklerini hala yaşıyoruz. İnanıyorum ki, bu dönmede yaptıklarımızın sonuçlarını önümüzdeki dönemlerde göreceğiz. Bundan 3 sene sonra, 10 sene sonra bugün yapılan bu doğru çabaların, doğru adımların ne kadar önemli olduğunu, ne kadar faydalı olduğu göreceğiz. Buna emeği geçenlere daha teşekkür edeceğiz. Bu süreç hepimizin sorumluluk hissetmesi gerektiği bir süreçtir. Kısa vadeli süreçleri bir tarafa bırakarak, menfaatlerimizi bir tarafa bırakarak, ülkemizin ve insanımızın geleceği için ortak sorumluluk hissetmemiz gerekir. Bu husus değişik partilerimizle, meslek kuruluşlarımızla, kamu idarecileriyle, hepimizin sahip çıkması gereken, hepimizin sorumluluk hissetmesi gereken bir konudur. Bu güne kadar çok şükür bunu görüyoruz. Bundan dolayı çok mutluluk duyduğumu söylemek isterim. Demokratik açılım sürecinde milli birlik ve kardeşlik projesinde, Bingöl'ün ayrıcalıklar içerisinde bir il olduğunu düşünüyorum” dedi.
Bingöl, AK Parti hükümetleri dönemleri için önemli bir il
Bakan Yılmaz'ın ardından kürsüye çıkan Bakan Atalay, Bingöl'ün AK Parti hükümetleri dönemleri için önemli bir il olduğunu ifade ederek, “ 12 Eylül halk yoklamasında ilk mitingimizi Bingöl'den başlatmıştık. Çünkü Bingöl'ün demokratikleşme ve demokrasi adımlarına destek açılımlarında simgesel bir değeri var. 1982'de yapılan 82 anayasasının oylamasında en yüksek ‘hayır' oyu Bingöl'den çıkmıştı. Biz bunu hep önemli gördük. Yani bunun simgesel bir değeri var. 2007'de yaptığımız anayasa değişikliği oylamasında en yüksek ‘evet' oyu yüzde 95.8'le Bingöl'de çıktı. AK Parti olarak da 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 71.1'le en yüksek oy aldığımız bir il oldu. Yine 12 Eylül referandumunda yüzde 95.3 gibi oldukça yüksek bir oy oranıyla yeni bir anayasaya ‘evet' demiş oldu. Bütün bunlar demokratikleşme adımlarında ileri adımlardır. Bingöl bütün bu adımlarda net bir tavır koymuştur ve hiç bulanık bir tavır koymamıştır. Bu demokratikleşme mücadelesinde daima omuz vermiştir. Bingöl ilinin bu büyük desteğine karşı biz hükümet olarak Bingöl'den desteğimizi hiç esirgemedik. Ülkemizin her köşesinde imar faaliyetleri devam ettiği gibi Bingöl'de de ileri adımlar atılıyor” diye konuştu.
Türkiye belirleyici bir ülke konumundadır
Yaptığı konuşmasında hükümetlerinin yaptığı icraatlara da değinen Bakan Atalay, şunları kaydetti: “Türkiye gerçekten son 10 yılda ciddi bir değişim gösteriyor. Bunu hepimiz görüyoruz. Hükümet olarak göreve geldiğimizde şöyle bir yaklaşımla işe girdik. Türkiye'yi daha fazla demokratikleştireceğiz. Daha fazla Türkiye'yi dünya coğrafyasında, ülkeler coğrafyasında büyüteceğiz. Bu manada Türkiye daha demokratikleşmiş, daha normalleşmiş, daha sivilleşmiş, daha hukuk devleti olmuş bir özellik göstermiş. Yani dünya coğrafyasında, ülkeler arasında Türkiye'nin daha prestijli bir yeri var. Birleşmiş Milletler içerisinde daha etkili. Geçen yıl Birleşmiş Milletler Konseyi üyeliğini yaptı. Yani bugün imajı daha yüksek daha etkili bir ülke konumundadır. Türkiye kendi bölgesinde belirleyici bir ülke. Yani bulunduğumuz coğrafyada, gerek Balkanlarda, gerek Orta Asya kıtasında Kafkasya'da ve gerek Ortadoğu açılarında Türkiye belirleyici bir ülke konumundadır. Yani hangi sorun olursa olsun sorun çözücü mizahim bir ülkedir. Nerede sorun olursa görüşü alınan ve oraya müdahil olan bir ülkedir. Türkiye böyle bir duruma geldi. Hepimiz bundan memnun olduk. Bizim politikalarımız günün gereğini kurtarmak olan politikalar değildir. Biz çok çalışıyoruz. Yani strateji boyutunda politikalarımızı oluştururken, çok gayret ediyoruz. En iyi uzmanlardan en iyi verilerden faydalanıyoruz. Yürüttüğümüz politikalarda bu plan içerisinde olacağız. Yani Türkiye neredeydi, şuan nerede ve gelecekte nerede olmalı buna kafa yoruyoruz ve bunun hepsinden, işte ekonomi politikaları, sosyal politikalar ama demokratikleşme ve sivilleşme en önemli olgudur. Genel bir adettir ekonomik ve kalkınma politikalar öne alınırdı. Biz daima sosyal politikaları ve demokratikleşmeyi öne aldık. Hükümet olarak 2002'den buyana çok hızlı adımlar attık.”
Anadilin konuşulması konusunda önemli adımlar attık
“Özellikle anadilin konuşulması konusunda önemli adımlar attık” diyen Bakan Atalay, “Türkiye'de insanlar kendi anadilini öğrenemiyordu ve öğretemiyordu. Bir anne cezaevinde olan çocuğuyla kendi anadilinde konuşamıyordu. Türkiye bunları yaşamış. Biz bütün bunları kaldırdık. İnsanlar müzik kasetlerini gizli saklı olarak dinliyorlardı. Bütün bunlar tarih oldu. Adeta Türkiye bunları yaşamayan bir ülke haline geldi. Bugün artık devletin televizyonu 24 saat yayın yapıyor. Herkes istediği dili kullanıyor. Hatta seçim kanunu değiştirdik. Farklı dillerin olması bizim zenginliğimiz. Üniversitelerimiz dillerimizle ilgili olarak çalışmalar ve araştırmalar yapıyor” ifadelerini kullandı.
AK Parti hükümeti döneminde İçişleri Bakanlığı'nın adeta bir insan hakları bakanlığı gibi çalıştığını vurgulayan Bakan Atalay, konuşmasında güvenlik görevlilerine uyarılarda bulunarak, konuşmasında şu sözleri kullandı: “Bizim dönemimizde İçişleri Bakanlığı, insan hakları bakanlığı gibi çalışmıştır. Bütün nezarethaneler, bütün polis merkezleri ve bütün jandarma karakolları hepsi yenilenmiştir. 40 bin polisi eğittik. Polis merkezine bir vatandaş geldiğinde nasıl hareket edeceğini öğrettik. Nezarethanelerde mutlaka kameralar var. Çünkü ne güvenlik görevlisi vatandaşa kötü davranışta bulunsun ne de vatandaş haksız yere güvenlik görevlisini suçlasın istemiyoruz. Bugün böyle şeffaf bir yapıyı yakalattık. Her nezarethanenin lavabosu ve duşu vardır. Biz bunları da kontrol ediyoruz. Çünkü oraya gidenler insanlardır. OHAL dönemlerinde insanlar 30 gün veyahut 90 gün gözaltında kalmışlardır. Şuan bizim dönemimizde en fazla 4 gün gözaltına alınıyor. Bugün işkence yapan polis teşkilatında içinde yaşayamaz. Aynı zamanda ceza kanununda suçlarını çok ağırlaştırdık. Polis ve jandarma vatandaşa meşakkat için değil, vatandaşın özgürce yaşaması için sağlaması için vardır. Vatandaşın güvenliği ve özgürlüğünün garantisi olacağız. Vatandaşın özgürlüğünü kısıtlayan kişiler değiliz. Bu anlamda eğitimleri baştan sona reforme ettik.”