Cumhurbaşkana Ahmet Necdet Sezer son kez Meclis'in açılışında konuşuyor.
'Bölünmez bütünlüğümüzü koruyarak aydınlık yarınlara ilerleyeceğiz. Tarihe ve insanlığa malolmuş örnek bir lideri (Atatürk) yetiştirmenin övüncünü yaşamaktadır. Atatürk, yüksek ilkeleri ile yol gösterici olmakta ve düşüncelerde, yüreklerde yaşamaktadır.'
Devletlerin Anayasalarını özenle korumaları gerekir. Bu nedenle Anayasanın değiştirilmesi özel kurallara bağlanmıştır. Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü ise yasamay, yargı, yürütme organlarının yargı denetime bağlı kalmasını gerekmektedir. Anayasa'da kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Anayasa'ya göre kuvvetler ayrılığı üstünlük anlamında değil işbirliği içindir. Hiçbir organ diğerinden üstün değildir. Yasama ve yürütmenin siyasal birlikteliklerinden doğaca iktidar gücünü dengelemek için önlemler alınmıştır. Cumhurbaşkanı'na yasama, yürütme ve yargıya ilişkin verilen görevler bu kapsamdadır. Anayasada yine iktidar gücünü dengelemek içni yargı denetimine yetki verilmiştir....İktidarın hukuka uygunluk denetimi Anayasa Mahkemesine verilmiştir...
Bütün düzenlemeler iktidar gücünün sınırlandırılması, hukukun üstünlüğü ilkesi kapsamındadır.... Hukukun işlemesinde son söz yargınındır.
Yargı bağımsızlığının gerçekleştirilebilmesi için yargıçların da bağımsız ve güvenceli olması gerekmektedir.
Anayasamızda yargı erkinin, yürütmenin yetki açısından karışmaması için kimi düzenlemelere yer verilmiştir.
Yargı bağmsızlığına gölge düşürecek tavırlardan kaçınılmaladır. Yargının siyasallaştırılması önlenmelidir.
Yargı mensupları yürütmenin saldırılarından korunabilmelidir.
Kurumların kararlarının, bu kurumların başına getirilen kişilerin getiriliş şekillerinden dolayı eleştirilmesi doğru değildir.
Rejimin sürdürülmesi seçilmişler kadar atanmışların da görevidir.
Siyasal partiler demokratik yaşamın vazgeçilmez öğeleridir.
SEÇİM BARAJINI SAVUNDU
Ancak Anayasa'nın 67. maddesinde seçim yasalarının temsilde adalet ve yönetimde istikrar bağlamında düzenleneceği belirtilmiştir. Temsilde adalet, siyasal partilerin seçimlerde aldıkları oy oranında Meclis'te temsilci bulundurması gerekmektedir. Temsil ve istikrar için baraj konulması anayasal zorunluluktur.
Laiklik ve laikliğin tanımı üzerined durmakta yarar görüyorum. belirtmek gerekirki, demokrasi, özgürlük, laiklik gibi kavramların anayasada kavramsal tanımı yapılmamış olabilir. Anayasalar kuralları ile bu kavramların çerçevelerini çezirler. Anayasa'da laikliğin tanımı yapılmıştır. Anayasa'da laiklik tanımı aramak yerine, nasıl bir laiklik istendiğine bakılmaladır. Nitekim, çağdaş laik toplumlarına bakıldığı zaman bu anlaşılacaktır.
Devlet yaşamının ve toplumun laiklikleştirilmesi kurtuluş savaşıyla başlamıştır. daha kurtuluş savaşı hazırlıkları başlarken ulusal egemenliğe yer verilmiştir. 1924 Anayasasında egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur kuralı konulmuştur. bu laikli yönünde atılan ilk adımdır. çünkü laiklik egemenliğin temelined yatmaktadır. Egemenlik halkınsa laiklik o zaman ortaya çıkar.
1982 ve 1971 anayasalarında laiklik işlevsel olarak tanımlanmıştır...
Buradan hareketle laiklik, dini duyguların, dinin, devlet işlerine kesinlikle karıştırılamayacağı anlamına gelmektedir.
Anayasaya göre hak ve özgürlükler, laik cumhuriyetin ortadan kaldırmaya yönelik girişimlere karşı sınırlandırılabilmektedir. Yani Laik Cumhuriyeti korumak için temel hak ve özgürlükler sınırlandırılabilir.
Devrimin temeli amacına bağlı olarak laiklik ilkesidir. Laiklik ilkesi TC'yi oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır.
Anayasa mahkemesi kararları ülke içindeki herkesi bağlar. Dini duyguların yaşanması için kamu düzeninden taviz verilemez. Dinin kötüye kullanılması ve sömürülmesi yasaklanabilir. Devlete hak ve özgürlükler üzerinde denetleme yapma yetkisine sahiptir.
ÖZGÜRLÜKLER KISITLANABİLİR
Bölünmez bütünülğü korumak devletin temel görevidir. Anayasa'da bu görev tarif edilmiştir. Anayasamıza göre TC ülkesi ve ulusal yapısı ile bölünmez bir bütündür. Tek devlet, tek ulus, tek bayrak ülküsünden asla vazgeçilemez. Ulusun adı yüce önderin şu sözüyle belirtilmiştir: 'Türkiye cumhuriyetini kuran ulusa Türk denir.'
Çağdaş devletlerde yurttaşlık yanında ulus kimliği vardır. Bu kimlik ortak çıkar, ortak dil ve ortak birlikteliğin toplamıdır. Anayasadaki ulusculuk anlayışı dinsel ve etnik öğelere değil, ortak sevinçlere, amaç birliğine, tarihi birlikteliğe dayanmaktadır.
Çok kültürlü toplumlarda birlik ulusal devletle sağlanmış, tek ulus anlayışıyla pekiştirilmiştir. Farkılılar korunarak birlikte yaşamanın en etkin yolu laikliktir. Etnik kökeni dini ne oluirsa olsun tüm yurttaşların Tür ulusu olarak adlandırılması eşitliği sağlamaya yöneliktir. Türk ulusunun birliğini ve bütünlüğünü bozmaya yönelik amaçlar sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
LÜBNAN'A ASKER ELEŞTİRİSİ
Türs Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi yetkisi Anayasa'da Meclis7e bırakılmıştır. Bu yetkinin başka bir organa devredilmesi söz konusu değildir. Bu nedenle izin yetkisi kullanılırken iznin süresinin ve kapsamının da belirtilmesi gerekmektedir.
MEDYA'YA MESAJ
Çağdaş, özgürlükçü demokrasinin temel öğlerinden olan basın vazgeçilmez bir işleve sahiptir. Halkın haber alma hakkını kullanabilmesi için basının çıkar gruplarından ve her türlü otoriteden bağımsız çalıştığı ortamlarda hak ve özgürlükler korunabilmektedir. Basının toplum adına üstlenndiği görevlerini yerine getirebilmesi için özgür olması gerekmektedir. Bu gücün kişisel çıkar ve ticari kaygılardan uzak tutulması gerekmektedir.
NÜFUS PLANLAMASINA DİKKAT ÇEKTİ
Çağımızda bir ülke nüfusunun büyüklüğü o ülke gücünün göstergesi değildir. Temel amaç insanların yasam kalitesini artırmaktır. Sürdürülebilir Hızlı nüfus artışı sürdürülebilir kalkınmayı zorlamaktadır. En yoksul ve en varlıklı kesim arasındaki fark 17 kata çıkmıştır. Nüfus planlaması sadece doğum kontrolü demek değildir. Aile planlaması kavramı ekonomik kalkınma ile doğrudan ilgilidir.
ÖZELLEŞTİRME YABANCILAŞMAYA DÖNÜŞTÜ
Türk ekonomisinin son yıllarda gösterdiği gelişmeyi izliyoruz. Ülke ekonomisinin dengeleri sağlam, siyasetten etkilenmeyen bir yapıya kavuşturulması gerekir. Ulusal sermaye bir ülkenin büyümesinin en temel itici gücüdür. Ulusal sermaye aynı zamanda bir ülkenin mali sektörünün omurgasıdır. Küresselleşme adı altında özelleştirme adı altında küresel sermayenin zararlı olabiliceği de unutulmamalıdır. Özelleştirme, hızla yabancılaştırmaya dönüşmektedir.