SEN KİMSİN? | Bünyamin Bayram Kimdir ? | ÜYE GİRİŞİ |
BİYOGRAFİSİEğitim Hayatı: Bingöl Sarayiçi İlkokulu, Bingöl Lisesi Ortaokulu (1967-1977), Kayseri Sümer Lisesinde (1978-1979) okudu. 1983 yılında "Eğitim Yüksek Okulu"nu, 1987 yılında Anadolu Üniversitesi “İşletme”; 1994 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nin “Eğitim Yöneticiliği ve Deneticiliği” lisans bölümünü bitirdi. 2000-2001 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması ve Ekonomisi” ana bilim dalında “yüksek lisans” yaptı. Bulunduğu Görevler: Van Gürpınar Çavuştepe İlkokulu (1983-1987) Bingöl Sabancı İlkokulu ve Güner Orbay İlköğretim Okulunda Sınıf öğretmenliği (1987-1994); Trabzon ilinde Milli Eğitim Müfettişliği (1994-2005); Konya ilinde Milli Eğitim Müfettişi ve üç yıl Teftiş Kurulu Başkanlığı (2005-2015); Ankara ili Milli Eğitim Müfettişliği (2015-2017) görev yaptı. Ankara ilinde Maarif Müfettişi olarak görev yapmakta iken, kendi isteğim ile 15/03/2017 tarihinde, toplam 35 (otuz beş) yıl üzerinden emekli oldu. Emeklilik sonrası Bursa Bölgesi Özel Sınav Kollejlerinde Müfettişlik ve Danışmanlık (2018-2021) yaptı. Halen Özel Okullara müfettişlik ve danışmanlık yapmaktadır. Çocukluk Hayatım:Ben aşağı çarşıdaki iki katlı evimizde, Ailenin ilk çocuğu olarak 14.07.1961 tarihinde dünyaya geldim. Bu anlamda şanslıydım, evin özellikle de babamın gözdesiydim. Halam, dedem ve ninem ile birlikte aynı evde kalıyorduk. Aşağı çarşıdaki evimizde benden sonra iki kardeşim daha olmuştu. Bildiğiniz gibi 1971 depreminden önce, Bingöl halkının büyük kısmı aşağı çarşı (Asıl Çewlik-Çabakçur) Mahallesi'nde oturuyordu. 1971 Deprem sonrası devlet tarafından Kültür Mahallesi'nde (Afetlerde) yapılan evlere taşındık. İneklerimiz olduğu için sıcak süt, yoğurt hiç eksik olmazdı. Bahçemizdeki erikler, elmalar, hele hele büyük çeviz ağacımızın dokunduğunda kırılabilen cevizlerinin tadını unutamam. Çocukluğumuz çok güzel geçiyordu. Bahçemiz bizim oyun alanımız gibiydi. Babam bahçemizde bizim için bir de tahtaravalli (zazaca: dıngıla fıs) yapmıştı, o bizim en zevkli alanımızı oluşturuyordu. Bazen çocuklara takılıyor, çabakçur deresine yüzmeye de gittiğimiz oluyordu. Çocuklar olarak oyunlarımızın büyük kısmını samanlık olarak kullanılan (Zazaca: Merek) yerlerin damlarında oynardık. Çelik çubuk, dokuz taş, beş taş, çizgi, bilye, vb. oyunlar en çok oynadığımız oyunlardı. Çelik çubukta mello, sello söyleyerek elde ettiğimiz sayıları hiç unutmam, hele bilye oynarken bayramlarda para, diğer zamanlarda düğme dizerek oynardık, bilyede düğmelerini kaybeden bir arkadaşımız üzülerek çıktı gitti, bir süre sonra, elinde kadın mantosundan koparılmış parlak harika düğmelerle geri geldi, tabi o düğmeleri kazanmak için en az on defa vurmanız gerekirdi, arkadaş tekrar oynamaya başladı, kısa bir süre sonra, yaşlı bir adam bize doğru geliyordu, arkadaşımın ensesinden yakaladı, birkaç tokat patlattı, “ulan insan annesinin paltosunun düğmesini koparıp oyun oynar mı” diyerek arkadaşımızı alıp götürdü, bu olayı hiç unutamam, Demek karekter meselesi, bu arkadaşımız yetişkinlikte de bu tür olaylara karıştı. Çok ilginç, zevkli ve macera dolu bir çocuk dünyasına sahiptik. Aile takımı, mahalle takımı, ad koyarak (ruzgar adamlar takımı gibi) oluşturulan takımlarla futbol oynamanın zevki de bir başkaydı. Bahçemizde bol elma olduğu halde, spor sahasına maç izlemeye (akın ve yıldırım spor maçlarını) giderken ziraat bahçesinin elmalarını çalıp yemeyi çok severdik, bahçe sorumlusu Hakkı amcaya yakalandığımız bir günü de hiç unutamam. Mahallenin tek ilkokulu olan Sarayiçi ilkokuluna başladığımda, ilk defa evden uzak kalmanın korku ve heyacanını yaşadığım ilk gündeki o ağlamamı ise hiç unutmuyorum. Dedem Süleyman Çavuş:Kendisiyle ve Gazi madalyasıyla övündüğümüz dedem. Birinci Cihan Harbinde Küffara karşı yaklaşık 8 yıl savaşmış, Yunanla savaşta yaralandıktan sonra terhis olmuş. O günün komutan ve Vali'leri dedemi çok sever ve tüm bayramlarda tören jipinde protokol zevatıyla halkı selamlardı. Onu, Vali ve Komutanlar arasında törene katılan çocukları ve halkı selamlarken gördüğüm manzara hala zihnimde canlı durur, hele okul arkadaşlarıma onun dedem olduğunu söylerken, duyduğum gurur hala içimde yaşar. O ve onun gibi bu vatan için canlarını verenlerin Mekanı cennet olsun inşallah. Canım Nenem Esma Hanım:Nenem Bingöl Güldar Köyü'nden (Akdurmuş) gelin olarak Bingöl'e gelmiş. Güldar, dayılarımız olarak çok sevdiğimiz ve hala bağlantımız olan bir köydür. Haya timsali, fedekar ve cefakar bir kadındı ninem. İki oğlan ve üç kızını düzgün büyüttü. Allah ondan razı olsun yeri cennet olsun. Sevgili Babam Selahattin Bayram:Babam, 1936 Bingöl doğumludur. Milli eğitimden emekli memurdur. Kaliteli yaşamayı çok sever, yaşam aşkı ve coşkusuna hayranım. Allah'a şükürler olsun sağlığı yerinde. Müthiş bir hafızaya sahiptir. Bu anda gidin yanına kendisine Bingöl'de bir aileyi veya tarihini sorun en detayına kadar anlatır. Aşağı çarşıda hangi aile nerede oturuyor planını çıkarıp ilgililere vermiştir. Bingöl hatıralarında kaynak olarak başvurulanlardan biridir. Rahmetli Turgut Özal'ın Anavatan partisi iktidarında Bingöl'de Belediye Meclis üyeliği, bir süre de Reis vekilliği yapmıştır. Onun şimdi öncelikli zevki deşte gidip bahçe işleriyle uğraşmaktır. Bahçemizde yetiştirdiği üzümler ve vişneleri harikadır. Amcam Mehmet Bayram:Aşağı çarşıdaki evimizin hemen yan katında amcamlar otururdu. Kültür mahallesine taşındıktan sonra da evlerimiz yan yanaydı. Hey gidi rahmetli amcam Mehmet Bayram; saygınlık ve ciddiyet her tarafından akıyordu. Ayşe yengem ve amcamın çocukları ailemizin zenginliğiydi. Erkek KardeşlerimKardeşim Melih Köy Hizmetlerinden emekli olup Yalova'da yaşamaktadır. Evli ve bir çocuk babasıdır. Kardeşim Hulisi, Bingöl Devlet Hastahanesi'nde güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır. Kardeşim Bilal, Bingöl Saray Mahallesi Cami İmamı olarak görev yapmaktadır. Evli iki çocuk babasıdır. Kardeşim Hakkı, Bingöl Devlet Hastahanesi'nde polikinlik memuru olarak görev yapmaktadır. Evli ve bir çocuk babasıdır. Gençlik Yıllarım:Kültür Mahallesindeki (Afetler) Hayatımız: 1971 de Kültür mahallesine (afetlere) taşındıktan sonraki hayatımız çok daha renkli geçiyordu. Bir anlamda gençliğimizi yaşadık. Mahalle takımlarındaki futbol oyunlarımız, topluca dereye yüzmeye gitmeler, derede oltayla balık tutmalar, cam şişeleri alıp Deşt'te böğörtlen (Dırık) toplamalara gitmek, mahallede kurulan düğünlere gitmeler, harçlık biriktirerek şehir sinemasına filim izlemeye gitmek, Kadran ve Gayt çaylarında yüzmelere gitmek, vb. birçok etkinlik yaşantımızın parçasıydı. Sinemaya gidecek ve gazoz alabilecek parayı bulmak için dağdan sez getirip sattığımız oluyordu. Bruce Lee, Kungfu'dan etkilenerek Karete ve tekvando modasına biz de uyduk. Kurslarına gittik, Zincirli Çeku ve topuz taşıdığımız oluyordu. Uzun saç ve İspanyol paça pantolon, hayalimizdeki gencin en güzel giyim tarzıydı. Babam İspanyol paça pantolon ve uzun saça karşıydı. Terzi Bekir amcada pantolon diktirtirdi babam, ben Bekir amcaya yalvarır, “ne olur paçamı en azından 30 santim yap” derdim, ama nafileydi. Bu nedenle terzilerden çok hoşlanmam. Hele bir de ortaokul yıllarında Adana'ya çok komik bir şekilde kaçışımız var ki, ibret dolu. Bir arkadaşımız, Adana'yı bildiğini, çok güzel bir çiftlikte çalıştığını, oraya gidersek işimizin hazır olduğunu, büyük şehirde çok renkli bir hayat yaşayabileceğimizi anlatınca heveslendik, para bulmak için herkes bir yol buldu, ben de saatimi satarak para elde ettim. Ailemizden habersiz yollara düştük. Seyahatimiz iki gün sürdü, aç susuz zor kendimizi tekrar Bingöl'e atmıştık. O dönem evden kaçıp İstanbul veya Adana'ya gitmek modaydı. Kaçanlar diğer çocuklar tarafından hayranlıkla anılırdı. Gençliğimizin güzelliğini bozan en büyük problem sağ sol hareketlerinin hızlı bir şekilde gelişmesiydi. Aynı mahallenin güzel çocukları sağ-sol diye bölünmüş ve kavgaya düşmüşlerdi. Bana en çok acı veren budur diyebilirim. Bir akşam sinema dönüşü yolda iki grup halinde aynı mahallenin çocukları olarak yaşadığımız kavga, hatıramın en acısını oluşturur. Çünkü aynı çocuklarla daha önceleri derelerde yüzer, oyunlar oynardık. Ancak, her şeye rağmen bugün mahallenin tüm çocuklarını severek anıyorum. Bir neslin nasıl kullanıldığını, birçok yiğit çocuğun nasıl yitirildiğini düşündükçe ciğerim derinden yanar. Ölenler rahmet diliyorum, mahallemizin diğer çocuklarını sevgiyle selamlıyorum. Bingöl Lisesi'nde yaşanan kavgalar dolayısıyla, okumak imkansızlaşmaya başlamıştı. Lise ikinci sınıfa yeni başlamıştık, bir gün bir grup öğrenci bulunduğum sınıfa geldi, “bir daha bu okula gelmeyeceksin” dediler, Niye? Diye sordum, ailemi siyasetle ilişkilendiren bir yanıt verdiler. Düşünebiliyor musunuz hem toplumu kurtaracağız hem de okumalarına engel olacağız, aramıza nasıl fitne sokulduğunu düşünün. Onları çok ciddiye almamıştım, okumam gerekiyordu, ertesi gün masum Anadol'unun saf çocuğu olarak tekrar okula gittim, aynı grup tekrar sınıfa geldi, “sana gelme demedik mi?” deyip bir anda saldırdılar, beni ölümden Bingöllü öğretmen olan Tarih hocamız Zahit Hoca kurtardı. Kayseri Lise HayatımBir daha da Bingöl Lisesi'ne gidemedik, Bingöl Lisesi'nde okuyamamanın hasreti hala içimde yaşar…Babam beni Kayseri'de Astsubay olarak görev yapan halamın oğlunun yanına gönderdi, Onun tanıdığı çocukların bulunduğu bekar evinde kaldım. Kayseri Sümer Lisesi'ne Kayıt oldum 2. Ve 3. Sınıfı bu Lisede okudum. Sınıfımızda çok iyi çocuklarla okudum. Lisenin Matematik kolu olduğu için sınıfta çok başarılı çocuklar vardı, sadece beş çocuk Tıp fakültesine gitmişti. Sıra arkadaşım İller Bankası müdürlüğü yaptı. Kaldığım evde Lisede okuyan çocuklar olduğu gibi İslam enstitüsünde ve diğer fakültelerde okuyan çocuklar da vardı. Onlardan çok yararlandım. Namaz kılmaya ve dini kitaplar okumaya başladım. Kahve ve Sigarayı da bıraktım. Sağ olsunlar hala birkaçıyla görüşüyorum. Kayseri çok özel bir yer, pastırması, sucuğu, çemeni, arabaşısını unutmadık. Kayserili çocuklar çoğunlukla ticarete yatkınlar. Hesap kitap işini iyi bilirler. Benim Bingöl Lisesi'nde okumamı engelleyenlerden Allah razı olsun diyorum, onlar sayesinde gurbete ve yeni dünyalara açılmış oldum. Hani ‘şer bildiğiniz hayır olur' denir ya bizim için de Kayseri yeni bir hayatın başlangıcı olmuştu. Yüksek Öğretim dönemi: Bingöl Lisesi'nde düzgün bir eğitim alamamıştık, her gün olaylar vardı, hele bir fizik öğretmenimiz vardı, tam bir militandı, hızlı dönem öğretmen olmuş, bir yıl süreyle fizik dersinde bize sadece aynaları anlattı. Bu nedenle de Kayseri'de lise okumakta zorlandım, zorlukla derslerdeki eksikliklerimi tamamlayıp sınıflarımı geçebildim. Tabi gurbete yeni çıkmanın tedirginliği de vardı, üniversite sınavına sadece on beş gün hazırlanabilmiştik. Lise sonrası “Eğitim Yüksek okulunu” bitirdikten sonra Van'da öğretmen olarak göreve başladım. Üç yıl görev yaptım. Sonrasında tayinle Bingöl'e geldim. Bingöl'de de yaklaşık dört yıl öğretmenlik görevi yaptım. Askerlik Hayatım:1988-1989 yılları vatan görevi yaptığım yıllar oldu. İlk üç ayı Ankara Etimesgut Tank Taburu ve Okulunda eğitim aldıktan sonra Kars Sarıkamış'a tankçı Yedek Subay olarak atandım. Çok şeyler öğrendik. Özellikle tankçı olmayı tercih etmiştim. Geçmiş dönemlerde savaşlarda fillerin kullanılması çok hoşuma giderdi. Çağın filleri de Tanklardır. Tank top atışları o kadar zevkliydi ki, şöyle fırsat olsaydı da küffar zalimlere birkaç top sallasaydık. Ama askerlere çok iyi davrandım. Gariban Vanlı bir çocuğa çok sahip çıkmıştım. Memleket dönüşü bana hediye olarak bir bidon otlu peynir getirmişti, annem götüreceksin komutana demiş, çok duygulanmıştım, peyniri de bölüğe dağıttık. Silahlı teçhizatla, bölükle birlikte 5 kilometre koştuğumu biliyorum. Arkada kalanları toplayıp iteleyerek koşuyu tamamlattığım oldu. Hey gidi günler… Askerlik anıları anlatmakla bitmez…. Mesleki Hayatımda Trabzon günleri:Okumayı, kendimi sürekli yenileyip geliştirmeyi seven bir yapım vardı. Lise yıllarının eğitim eksikliğini gidermenin çabası içerisinde oldum. Hem kitap okuyor hem de süreli yayınları, dergileri takip ediyordum. Bir yandan öğretmenlik yaparken, bir yandan da yeni bir fakülte okuma gereği duydum. Dışardan İşletme bölümü okudum. Daha sonra Haccettepe Ünv. Eğitim Yöneticiliğ ve Deneticiliği bölümünü (Müfettişlik) bitirdim ve Milli Eğitim Müfettişi olarak Trabzon iline atandım. Karadeniz hayatımız da çok renkliydi, Karadeniz çok farklı bir kültür ve sosyal coğrafyaya sahip… Deniz mavi, toprak yeşil, kıraç alan yok gibi. Doğa harikası beldeler. Bir de yazın o nemi olmasaydı, bu nedenle yazları yaylalara gidilir. İnsanı ve coğrafyası Ne doğuya ne de batıya benziyor. Zeki, üretken ve pratikleri güçlü adamlar. Biz dere çocuğuyuz, çocukken çok dere balığı yedik, ancak Karadeniz'de balık hayatın bir parçası, bol bol balık ve özellikle mangalda hamsi yedik, gözümüz doydu yani. Halı sahada top oynamaya orada başladım. İlk zamanlar Folklorüne ve türkülerine çoğu defa alaycı bir şekilde bakardım, ama bir süre sonra Karadeniz türkülerinde sevdanın, zorlu mücadelenin, yaşam coşkusunun kendine özgü dile getirilişini sevmeye başladım, hala birçoğunu dinlerim. Bingöl oyunlarını elbette tutmaz, ama inanın zamanla, izlerken gülesiniz gelen o hızlı tempolu horonu da çok sevdim. Yaklaşık on yıl kaldım. İki çocuğum ilk, orta ve lise öğrenimini Trabzon ilinde tamamladılar. Trabzon bizim mesleki olarak gurbette görev yaptığımız ilk göz ağrısı yer olduğu için ayrı bir önemi vardı. Mesleğimi çok severek yürütüyordum. Öğretmen eğitiminde, okullarda eğitimin iyileştirilmesinde çok güzel çalışmalar yaptığımı düşünüyorum. Trabzon'da Kültür çalışması yapan bir grupla ve kültür eviyle tanışmıştım. Tanınmış hukukçu ve Milletvekili ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hukuk danışmanı Şeref Malkoç'un da yetiştiği bu Kültürevi, siyasetler üstü kalmaya çalışan bir yerdi. Orada yetişenlerin bir kısmı zamanla fark partilerde yer almışlardı. Sağ olsunlar onlar sayesinde kültür ve kitap çalışmaları içerisinde kendimi buldum. Hayatımda yeni bir evre başlamıştı. Bir yandan okuyor, tartışıyor ve seçkin gruplara sunular yapıyorduk, diğer yandan da kitap yazma çalışmaları yapıyorduk. O dönemde bir grup çalışması olarak iki kitabımız (Liderlik ve Karizma, Batılılaşma Paradigması) yayınlandı. Birkaç kere de Karadeniz'de yerel düzeyde yayın yapan Kuzey TV de program yaptım. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da Trabzon ziyaretinde kültür evine konuk olmuştu, onunla sabaha kadar ilmi ve siyasi konuları konuşmuştuk. Gözünü kırpmadan sabah namazına kadar durmuştu. Sabah namazını hep beraber kılıp dağıldık. Kendisi grubumuza karşı çok sıcak yaklaşmıştı, Batılılaşma Paradigması, kitabımızı çok beğendi ve 3 bin adet bastırarak Nizam-ı Alem ocaklarına dağıtma sözü vermişti. Anadolu'nun o yiğit evladına Allah rahmet eylesin derim. Kültür evini birçok siyasetçi, yazar ve düşünür ziyaret ediyor, fikir alışverişinde bulunuyordu. Birçok şöhretli adamı tanımış olduk. Yazar Nuray Mert'le yaptığımız oturum hala zihnimde canlı duruyor. Modern yaşantısı olmasına rağmen çağın problemlerinin farkındaydı ve “Nefsin Azmanlaştığı Çağ” nitelemesini ondan öğrendik. Tabi Trabzon'da hemşerilerimle özel ilişkilerimiz oldu, ailece çok güzel bağlar kurmuştuk. Kadayıfçı dükkanları bizim irtibat büromuz gibiydi. Mesleki Hayatımda Konya Günlerim:2005 Yılında Konya iline Milli Eğitim Müfettişi olarak atandım. Karadenizden, mavi ve yeşilin içiçe olduğu o bölgelerden ayrılmak hiç te kolay olmadı. Konya'nın kıraç yapısına alışmak zaman aldı. Mevlana'sıyla zihnimizde yer eden Konya, dindar, yeşilin çok az olduğu, düz ve geniş toprağa sahip bir kent olarak bilinir. Çok geniş alana yayılmış yerleşim birimlerine denetim için çıkıyoruz ve çok da zaman alıyordu. Elimizden geldikçe eğitime katkı yapmaya çalıştım. Konya ilinde yaklaşık üç yıl da Teftiş Kurulu başkanlığı yaptım. Bu nedenle tüm ilçe ve eğitim kurumlarını yakından tanıdım. Başkanlık dönemimde Konya'nın eğitim başarısını yükseltecek çok güzel projeler geliştirdim. Bana orada bol bol etli ekmek yersiniz deniyordu, çok merak etmiştim, ya nedir bu etli ekmek? Diye. Gerçekten de hala unutamıyoruz. Gelen misafirlerimize etli ekmekle ağırlıyorduk. Hem pratik hem de güzel bir yiyecekti. Hiç unutmuyorum bir okula denetim için gidiyoruz. Okul bahçesinde yüzlerce bisikletin park edilmiş halde durduğunu görünce çok şaşırdım, bisiklet pazarı mı burası diye sordum bu neyin nesi? Güldüler, Hocam burası düz arazi ve çocukların büyük kısmı okula bisikletle geliyor, deyince ancak anladık. Belediye çarşılarda ve okullarda bisikletlerin güven içinde park etmesi için özel düzenekler yapıyordu. Sakallı hacı amcalar, hocalar da bisiklet kullanıyorlardı. Bingöl'de bir hoca bisiklet kullansa herhalde kimse arkasında namaz kılmazdı… Konya ilinde de kültür çalışmalarından geri durmadık. Konferans ve seminerlere ve kültürel etkinliklere de katıldım. Konya'da yüzün üzerinde sayıları bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarının organize ettikleri, Kosova Priştine'de düzenlenen “Medeniyetler Platformuna” Şems Vakfı adına katıldım, “Kur'an'ın esaslarıyla Çağın Medeniyet esaslarının karşılaştırılması” konusunda, platforma broşür sundum ve tartışma zemininde ele aldım. Mesleki anlamda ve aile yaşantısı olarak çok güzel günler geçirdik. Daha bir olgunluk dönemiydi bizim için. İki çocuğum bizden ayrılmış il dışında üniversite okuyordu. Yanımızda küçük oğlanla günlerimizi geçiriyorduk. Orada da hemşehrilerimizle özel, sıcak ve candan ilişkilerimiz oldu. Konya'da üniversite okuyan Bingöllü çocukların kalmaları için bir ev tutulmasına öncülük ettim, döşediğimiz evde birçok öğrenci kaldı, kendileriyle de özel ilgilendim. Hayatımda gururla andığım en güzel şey buydu herhalde diyorum… Konya Milli Eğitim Müdürlüğünde yaklaşık üç yıl Teftiş Kurulu başkanlığı da yaptığım için tüm eğitim camiasınca tanınıyordum ve sevildiğime inanıyorum. Mesleki Hayatımda Ankara Günleri:2015 yılında Ankara iline atandım ve yaklaşık iki yıl çalıştıktan sonra kendi isteğimle emekli oldum. Düzenli bir kent olan Ankara memur ve bürokrat ağırlıklı bir nüfüsa sahiptir. Konya'da oturuyor, hızlı trenle Ankara'ya gidip geliyordum. Çok keyifli ve seviyeli bir mesleki hayatım oldu. Mesleki Hayatımda Bursa Günleri:Emekli olduktan sonra, 2017 tarihinden itibaren Bursa bölgesi ve ilçelerinde bulunan Özel Sınav Okullarında müfettiş ve danışman olarak çalışmaya başladım. Özel Okul benim için yeni ve farklı bir deneyim olmuştu. Yaklaşık iki yıl aktif çalıştığım bu okullara, mesleki deneyimlerimi aktardığım gibi, özel okul ve özel girişim kavramlarından da çok yararlandım. Evlilik Hayatım:Her fani gibi biz de günü gelince evlendik. Halamın kızı olan eşim Emine, Bingöl'ün tanınmış ailelerinde H.Ahmet Atalay'ın kızıdır. Aileyi tanıma adına söylüyorum, Bingöl Belediye başkanlığı yapmış Serdar Atalay, eşimin küçük kardeşidir. Evlilik hayatımızın meyvesi olarak üç erkek çocuğumuz oldu. Büyüğü Muaz Dahiliye doktoru olarak çalışıyor; ortanca oğlum Süleyman Elektronik Mühendis bilişim uzmanı olarak Bilişim Teknolojileri Üst kurulunda görevli; küçük oğlan Muhammed Said Bursa'da Otomotiv Parçaları üreten fabrikada Otomotiv Mühendisi olarak görev yapmaktadır. Bu anda Bursa ilinde oturmaktayız. Aile olarak, Bingöl kültürüne uygun huzur içinde yaşamaya çalışmaktayız. Bingöl'de Bayram AilesiBayram ailesi, Bingöl'ün en eski yerlisi ve kalabalık ailesidir. Dedemin babası Derviş dedem Osmanlı döneminde askeri görevliymiş. Dedemin Kardeşi Ahmet Bayram Demokrat Parti döneminde Belediye Başkanlığı yapmış, diğer amca zademiz Fettah Bayram Bingöl'ün ileri gelenlerindenmiş. Amcamızın oğlu Ali Bayram abimiz, yıllardır Bingöl'de Esnaf ve Şöförler odası Başkanlığını alnının akıyla yürütüyor. Bayram ailesi içerisinde okuyanı, ticaret yapanı, sevilen ve sayılan kişileri olarak ılımlı bir yapıya sahip, kavgada ve fitnede işi olmayan, yaramazı pek olmayan bir ailedir. Bayram ailesi mensubu olarak onur duymaktayım ve hepsini de seviyorum. Hobiler ve zevklerim:Çocukluk yıllarımda en çok yüzmeyi, sapanla kuş avlamayı, derede oltayla balık tutmayı, mahallede futbol oynamayı, Yolçatı'da (Şarge) ve mahallede kayak kaymayı, grup olarak sınamaya gitmeyi, Böğörtlen (Dırık) toplayıp yemeyi çok severdim. Bunların hepsini de yaptım. Hele babam bana Spor Müdürlüğünden özel bir kayak getirmişti, mahallede herkes hayranlıkla bakardı, onunla çok kaydım. Bugünkü yaşıma rağmen Hesarek'te gidip kaydım, Bursa'da da Uludağ'da az da olsa kayak yaptım. Gençlik yani lise yıllarında ve sonrasında halı saha futbolu, havuz ve denizlerde yüzme, kayak, vb. etkinliklere devam ettim, ama bu yıllarda daha çok kitap okuma isteğim oluştu. Dine ve dini meselelere ilgi ve merak sardım. Arkadaş gruplarıyla beraber olmak, fikirsel teatilerde bulunmak, seyahata çıkmak, deniz keyfini yaşamak, Bingöl'ün yöresel yemeklerini yemek, zevkimiz bitmedi. Sosyal Kültürel Çalışmaları:Katıldığı “İslam'da İnsan Hakları” Konulu Paneli, Karadeniz bölgesinde yayın yapan Kuzey TV tarafından yayınlandı. Bir grup çalışması olarak “Liderlik ve Karizma” ile “Batılılaşma Paradigması” adlı iki kitabımız yayınlandı. (1996) Ulusal düzeyde yayınlanan “Çağdaş Dergisi” ile, Müfettişlik alanında mesleki bir yayın olan “Eğitim ve Denetim Dergisinde” toplam 5 (beş) adet makalesi yayınlandı. Konya Sivil Toplum kuruluşları Ufuk Turu platformu öncülüğünde, Mayıs 2015 yılında Priştine/Kosova ilinde düzenlenen, “medeniyetler buluşması konferans ve etkinliğine” Konya'da faaliyet gösteren Şems Vakfı adına katıldım. Halen Bingölonline Sitesinde Makale Yazarlığı yapmaktadır. Siyasete Bakış Açım:Herkes gibi benim de ilkesel ve düşünsel anlamda bir siyasi bakış açım var. Ama ben topluma dönük hizmet anlayışını, toplumu kalkındırmayı amaç edinen siyasi bakışımı bir parti düzeyine hiç indirgemedim. Bir partinin beni bütünüyle temsil edemeyeceğini düşündüm, bir parti mensubu gibi davranmak veya kendimi bir siyasi parti ile ifadelendirmeyi asla düşünmedim ve doğru da görmedim. Olanları da yadırgamıyorum. Sol ve Sağ tüm siyasi hareket ve ideolojilerde benim de kabul edebileceğim bir kısım görüşler ve politikalar oldu. Ama benim için insan hakları ve özgürlüklerini önceleyen, dine saygılı, din ve vicdan özgürlüğüne taraftar, adaleti ve hukukun üstünlüğünü benimseyen, adil bölüşüm ve üretimi önemseyen ekonomik düşünceleriyle ön plana çıkan anlayışlar önemli oldu her zaman. Bu anlamda demokrat ve muhafazakâr anlayışa sahip olduğum söylenebilir. Ama hiçbir partiyle organik bağım olmadı. Ben her zaman siyasetler üstü kalarak topluma daha rahat ulaşabileceğimi düşündüm. Böylece tüm siyasi düşünce sahipleriyle daha iyi ve sağlıklı diyalog kurma şansım oldu. Hayata Bakış ve Yaşam Felsefem:İşin garip tarafı, her siyasi ve düşünce akımına bir anlamda yakınlık hisseden bir tarafımın olmasıdır. Dindar ve muhafazakar ailede büyüdüğüm için demokrat, muhafazakar ve dini düşünceler taşıyanlara; dedem ve dedelerimiz bu toprakları özgür ve onurlu yaşamamız için canlarını vererek bize bıraktıkları için vatan ve milliyetçilik değerlerini ön plana çıkaranlara; hak ve hukukun üstünlüğünü temel ilke edindiğim için, eşitlikçi ve özgürlükçü sosyal demokrat politika güdenlere yakınlık duydum; yani her düşünce ve akımda kendimden bir parça görürürüm adeta ve bu nedenle hiçbir kesime düşman ve öteki gibi bakmam. Sadece bulunduğu siyasal yelpazenin temel anlayış ve felsefesine sahip çıkmada samimi olup oladığına bakarım, siyasal, ideolojik ve dini düşünceleri çıkarları için kullananlara karşı her zaman tepkimi ve mesafemi koydum. Ben öncelikle insanım ve diğerleri de benim gibi ince duyguları ve düşünceleri olan insanlardır. Amacım; insanlığa, güzele, iyiye katkıda bulunmak; beni yaratan Rabbimi tanımak ve diğer insanların da O'nu tanımasına yardımcı olmaktır. Günü güzel, doğru ve samimi yaşamaya çalışan; ebediyete ulaşmanın bir yolunun olduğuna inanarak sonlu hayatın anlamını ve sırrını keşfetme arzusuyla; kendimi hayatın anlamını arayan adam olarak görüyorum. Bu nedenle de hayatın sırrını keşfetme adına gözlem yapıyor ve okuyorum; anladıklarımı da önce kendimle, sonra de diğer insanlarla paylaşmak için yazıyorum. Bingölonline sitesindeki yazılarımı takip etmenizi isterim… Sevgi ve saygılarımla… |
Firma Rehberi |
Firmanı Ekle | Tümünü Görüntüle |
Özel Mediva Tıp Merkezi Bingöl | Simpaş Sigorta Bingöl Şubesi | Foto Mert | Doğupark İletişim |