Dilden dökülen aynaİnsanın karşılaştığı meseleler karşısında kullandığı üslup aynı zamanda onun aynasıdır. Çünkü kalpte ne var ise dilden de o dökülür. Dil, kalp pınarından akan suyun çeşmesidir. Kimi çeşmeden kir akar, kimi çeşmeden gül akar. Bu durumun yanında toplumun bilgi ve donanım ile ahlaki değerler noktasındaki eksik yönü de üslupsuzluk probleminin bir başka kaynağını oluşturuyor. Bir yerde oturup siyaset konusunu açtığınızda hemen bir kutuplaşma ekseni oluştuğunu ve ölçüsüzlüğün, basmakalıp ve hakaret içeren sözlerin, suizanların havalarda uçuştuğunu görürsünüz. Toplu bir ortamda futbol maçı izlerseniz, zavallı hakemlere ve futbolculara edilen ağza alınmayacak küfürlü sözlerden dolayı yüzünüzün girmediği renk kalmaz. Nihayetinde de size orada oturacak yer kalmaz. Fikri bir tartışmaya girerseniz, karşınızda size saldırmaya hazır, fikrini ifade etmekten ziyade sizi yaftalamaya, suçlamaya, kafasına yerleştirdiği kalıplara sığdırmaya çalışan bir zihniyet görürsünüz. Aslında Türkiye toplumuna özgü olan bu ruh hali başlı başına bir tez konusu olacak mahiyette. Elbette bunun birçok sebepleri var. Ancak en büyük sebeplerinin başında ahlaki donanım ve bilgi eksikliğinin geldiği tartışılmaz. Yetki ve sorumluluk sahibi bir makamda oturan hakkında yorum yapılırken, özellikle o kişi atanmış değil de seçilmiş ise, her nedense insanlar ona hakaret etme, ağır sözler ve yakıştırmalar yapma, şeref ve haysiyetiyle oynama hakkını kendilerinde görürler. Eleştiri vicdan, ahlak ve sorumluluk bilinci ile yapılması gereken bir tarz olmaktan çıkıp kişisel egoların, ideolojilerin, çıkarların, aidiyet duygularının esas alınarak yapıldığı bir saldırı malzemesi haline bürünmüş. Sosyal medyada birisinin yazdığı bir yazı veya yaptığı bir yorum hakkında, kendi fikrini ifade ederken bir ölçü ve nizam gözetmeksizin hakaret ve aşağılamaktan geri durmayan bir şahsı, hakaret ettiği şahısla yüz yüze getirirseniz yüzünün girmediği bir renk kalmaz belki. O insanları yan yana oturtup sanal ortamdaki tartışmayı yüz yüze yaptırırsanız hakaret edenin tavrı ve söylemleri ne olur, doğrusu merak ediyorum! Vakıa odur ki; her şeyimiz yarım yamalak. Bilgimiz de, ahlaki değerlerimiz de, sosyal ilişkilerimiz de.. En büyük problemimiz aç olmamak. Doğru ve eksiksiz bir bilgi dağarcığına, sağlam ve doğru yerden beslenen bir inanca, öğrenme adına, yaşama ve yaşatma adına derin bir arayışa ve kavrayışa aç olmamak... Avamdan tutun da akademisyeninden, profesörlerinden, yüksek makamlar sahiplerine kadar çoğumuz maalesef aç değiliz. Ne eleştirmeyi biliyoruz, ne de bizi eleştirinin hakkını verenlerin hakkını vermeyi. Bir insanın kendisini frenleyen ve nezih bir membadan beslenmeyen değerleri ve olmazları yoksa o insan hem başıboştur, hem de başı boştur. Eskilerin edep kavramına neden bu kadar ehemmiyet gösterdiğini, neden bu kavramı dillerinden ve hallerinden düşürmediklerini bugün çok daha iyi anlayabiliyoruz. Der ki yolun yolcularından bir büyük; “Bu yolun başı edep, ortası edep, sonu edeptir.” YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 02 Ocak 2024 Gazze'den Yankılananlar18 Eylül 2022 Fay Hatları Arasında Yürüyüş!14 Mayıs 2022 Kimlik Sorunumuz18 Mart 2022 O Kuşak Kim?
|