KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
25 Nisan 2024 Perşembe
°C
Savaş Sekin
savassekin@gmail.com

Kötü iseniz o halde iyisiniz

06 MART 2014 PERŞEMBE 00:02
1
7182
0
AA aa

Hep zora talip olduk biz. Hep sıkıntıya, hep çileye… Öyle olduk, çünkü öyle olmamız gerekiyordu ve öyle olmamız bizden istenmişti. Yaşatmak için yaşamından feragat etmek, ferahlatmak için daralmak gerekiyordu. Aydınlatmak için yanmak gerekiyordu.

Hayat ve memat yolculuğunda hayırlı bir memat (ölüm) için çileli bir hayat lazımdır. Rahat bir hayat ise çileli bir memat demektir. Çileyi ötelere bırakanlar hayatta iken rahata talip olanlardır.

Madem rahat etmek için gelmediysek, o halde rahatsız olmak zorundayız. Batıldan, haksızlıktan, şerden, zulümden…

Dünyanın bunlardan arınması mümkün değilse, bize de rahata talip olmak mümkün değil. Her ferahlık bir sıkıntının meyvesi olduğuna göre, meyvesi ferahlık olan bir ferahlık yoktur.

Rahatsız olduğumuz için sürekli rahatsız edildik, hedef haline geldik. Rahatsız olmamız birilerinin rahatlarını bozuyor çünkü.

Peygamber kadar zora talip olan yoktu. Ashap kadar çile çeken yoktu. Onlardan sonrakiler kadar sancı çeken yoktu. Herkes ilmine, kalbine, enginliğine nispetle acılar çekti. Bunun için de şer ve şer heveslileri onlardan hep rahatsız oldular, onlara karşı cephe aldılar.

Şerre giden yol çoktur. Küfre giden bin bir türlü yol vardır. Bir o kadar da o yolların yolcuları vardır. Hakikat ise sadece bir tanedir. Şer yolcuları hakikat yolcularına onlara kötü ve düşman yaftası vururlar. knlar Kötü diyorlarsa eğer, demek ki bunlar iyidirler.

Tarihin derinliklerinden bu yana doğrunun savunucuları az, yalnız ve mahzun olmuştur. Ne azlık, ne yalnızlık, ne de mahzunluk onları aciz ve sefil kılmadı. Her daim üstün, onurlu ve dik oldular. Bazen Abdulkadir Geylani, bazen Selahaddin Eyyubi, bazen Şah-ı Nakşibend, bazen Nurettin Mahmut Zengi, Bazen Mevlana, bazen Melikşah olarak ete kemiğe büründüler. Şer nazarında kötü idiler. Ne kadar güzel; çünkü onlar ne iyi idiler…

Hele şu modern dünya… Nasıl bir hengâme, nasıl bir acayip. Şer cenahı maddi ve ekonomik silahlarla, sinsi siyasetle, tefrikayla ve daha birçok modernite ahlakıyla ahlaklanmış yöntemlerle hakikat ehlini köşeye sıkıştırmış ve son darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Ne kadar hazırlansa da bunu bir türlü beceremiyor, beceremedikçe de tabiri caizse hasedinden kuduruyorlar.

Şerrin eli ve dili her şerre müsait. Sen falan mezheptensin, sen falan ırktansın, sen falan coğrafyadansın diyerek kandırdı ve birbirine kırdırarak teslim aldı bazı basiret ve feraset yoksunlarını. Kimisine de kendi ruhunu ve modern denilen çirkin dünyasını enjekte ederek teslim aldı.

Geriye kalan esas hakikat ehli de değişik yerlerde ve değişik şekillerde emaneti omuzlamaya devam ediyorlar. İşte bu günün dünyasında şerrin hedefi bunlar. Daha doğrusu bunların sıfatında yine hakikat…

Dört bir yandan her türlü yöntemle her türlü taarruzu gerçekleştiren şer ehli son darbesini vurmanın telaşında iken müthiş bir darbe yemek üzere olduğunun da farkında. Geçmişlerinde de görmüşler ki; hakikatle savaşmak güneşi balçıkla sıvamak kadar ahmakça ve mümkünü olmayan bir şey. Yine de yapıyorlar, yaptıkça da daha çok yapmak istiyorlar. Çünkü emri nefislerinden, hınçlarından, öfkelerinden, yani şerden alıyorlar.

Hakikat namına bir şey yapmak isteyen herkes, kalbini ve aklını fıtratının aynası haline getirmeli, her türlü fitneyi, tefrikayı, gafleti ayaklarının altına alarak doğru etrafında kenetlenmelidir.

Bugün şer cephesinden bu kadar çok düşmanımız varsa, daha doğrusu düşmanlıklarını bu kadar çok belli etmiş iseler, doğru adına bir şeyler oluyor demektir. Bu korkuları, tedirginlikleri, saldırıları katiyen boşuna değil. Ekonomik, siyasi, bürokratik ve istihbari ordularda saman altından yürütülen yeni nesil saldırılar doğru yolda olduğumuzun ispatı olduğu gibi, doğru kalmamızı da zorunlu kılıyor. Zahiren basit görünen bu tarz saldırılar esasen binlerce atom bombasından daha çok tehlike arz ediyor.

Bu emanet bu omuzlardan düşmemeli, Allah emaneti yükleyecek omuzları elbette yine bulur. Ancak o emanetin alınmasına sebebiyet verme sorumluluğu vebal olarak bize yeter.

Derler ya; niyet hayır ise akıbet de hayırdır. Niyet de, akıbet de hayır olsun… 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın