KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
01 Mayıs 2025 Perşembe
°C

Yöneten gibi görünenler hep daha kısıtlı olmuştur

9. Cumhurbaşkanı Demirel, "Aslında yöneten aynı zamanda yönetilendir, kral değilsiniz, padişah değilsiniz, demokratik bir olayın içindesiniz.

Yöneten gibi görünenler hep daha kısıtlı olmuştur
01 OCAK 2007 PAZARTESİ 10:53
0
989
0
AA aa
9. Cumhurbaşkanı Demirel, "Aslında yöneten aynı zamanda yönetilendir, kral değilsiniz, padişah değilsiniz, demokratik bir olayın içindesiniz. En üst kademede bile olsanız, kişiler, yönettiğiniz kişilerin arzuları, talepleri sizi yönetir" diyor



Galiba on iki yaşındaydım. Nereden geldiğini anlayamadığım ama ablamdan gelme ihtimali de kuvvetle muhtemel sol tandanslı siyasi bilincim en olmadık yerde bir patlama yapıp eylemlilik sürecine geçti. Rahmetli babacığım TRT'de haberleri izlerken, yanında oturan ben, sayın Süleyman Demirel'in "Onu da yaptık, bunu da yaptık" söylemlerine şimdi burada telaffuz edemeyeceğim bir kabalıkta cevap verdim. Sonuç? Evimizin küçük banyosuna kapatılmak suretiyle ve annemin dikiş dikerken kullandığı cetvelin yardımlarıyla sağlamına bir dayak... İşte benim Demirel muhalefetim o gün başladı ve hep devam etti. Bu kendisiyle ilk karşılaşmamız değil. İlk karşılaşmamızda hadiseyi naklettim, bana "Babalar, bazen eğitim için çocuklarını cezalandırırlar, bunda bi şey yok" dedi. Ama bunu o kadar sevimli söyledi ki radikal muhalefetimde hafif bir yumuşama oluştu. İtiraf etmeliyim ki hâlâ bir Demirel muhalifiyim. Gelgelelim yine itiraf etmeliyim ki o çok sempatik ve onunla olmak çok keyifli... Ne derseniz deyin kızmıyor, sadece tatlı tatlı coşuyor, cevapları sizi tatmin etmese de enerjisi sizi etkisi altına alıyor ve saatler nasıl geçti farkına varmıyorsunuz. Yılbaşını, bayramı, ekonomiyi, siyaseti ve konuşulmasu güç en 'geyik' mevzuları konuşmaya çalıştım...

Kadir Çöpdemir: Cumhurbaşkanım, ben ilk gençlik yıllarımda hatırlıyorum, sizin ev Kurban Bayramı'nda Et Balık Kurumu'na dönüyordu. Halbuki evinizde nüfus da fazla değildi ama buna rağmen çok fazla kurban kesilirdi yanılıyor muyum?
Süleyman Demirel: Yanılmıyorsun, şimdi kurbanları vakfa veriyoruz, vakıf kesiyor, o paralarla da çocuk okutuyor.

Kaç tane kesiyorsunuz efendim?
- Dört tane kesiyoruz...

Peki kurban kesmenin telaşını hiç yaşadınız mı?
- Oo çok..

Aman efendim size ne? Kasap geliyor, hallediyor...
- Kurban bir ibadettir doğrudan doğruya bir hayvanı boğazlamak değildir, yani geleneklere göre böyledir, Müslümanlıktan önce de kurban vardır...


Kurban heyecanı
Yani şunu sormak istiyorum, şimdi annemin evinde biz de kurban kesiyoruz, doğrusu bu ya; benim içimi bir heyecan kaplıyor, yavrunun işlemi bitse de bir an önce ciğerin kavurması kahvaltıya yetişse.. Sizde öyle bir heyecan yaşanıyor mu?
- O sizde sizdeki açlığın tahrikidir, o her insan da olur aslında ama önemli olan kurbanın manevi hazzıdır yani kurban laf olsun diye kesilmez. Kurban kesmek de İslamın icabıdır ama İslam bir akıl dinidir, aşırı hiçbir şeyi insanlardan talep etmez...

Yılbaşı da kurbana denk geldi ya sayın cumhurbaşkanım, yılbaşında millet çamını süslüyor, krismısını kutluyor, ikisinin bir araya gelmesi bir karışıklık yaratır mı?
- Yaratmaz. Kurban denen hadise bir hayvanı boğazlamak değildir, bu işte bir hayır vardır, et yiyemeyen, ihtiyaç sahibi yoksul insanlara dağıtacaksın, bunun dini bir hazzı var, diyeceksiniz ki kan dökmenin ne hazzı olur?
Ama insanlar et yemeseler ayakta duramazlar. İnsanlar nasıl olsa et yiyorlar, cenabı Allah diyor ki her şeyi sizin için yarattım, bu bir nimettir, yenmelidir.

Sırf ıspanakla mı yaşayacağız cumhurbaşkanım, çok haklısınız...
- Gelelim yılbaşına... Bizim ananelerimizde yılbaşı yoktur, Cumhuriyet dönemine kadar biz yılbaşı kutlamazdık, çünkü yeni yıl kutlamasıyla ile Krismıs karıştırılırdı. Krismis aralığın 24'ünde Hıristiyan dünyasının kutladığı Hz. İsa'nın doğum günüdür, yılbaşı ise yeni bir yıla giriştir.
Orta Asya âdetlerinde nevruz var, o da yılbaşı demektir. Bizim insanımız İslam öncesinde yılbaşını kutlardı. Dolayısıyla nevruzla yılbaşı aynı şeydir. Yeni bir yıla iyi niyetlerle, hayırlı olması dileğiyle başlamaktır mühim olan...

Evimizi süslemeyiz
Peki efendim sizin ailede de bir yılbaşı geleneği var mı, hindi yenir mi, ev süslenir mi?
- Biz genellikle evimizi süslemeyiz ama hindi yeriz.

Eti sert gelmiyor mu Cumhurbaşkanım, but kısımları iyi de göğüs kısmı bana sert gelir.
- E o zaman sen de göğüs kısmını yeme butu ye, neresi yumuşak geliyorsa orayı ye Çöpdemir... Adam doktora gitmiş, "Doktor, parmağımı göğsüme bastırınca çok acıyor, neden olabilir" demiş. Doktor da "E sen de basma be birader" demiş.. Sen de but kısmını ye be birader. (Gülüşmeler)

Ama Cumhurbaşkanım bizim aile kalabalık oysa hayvanda topu topu iki tane but var...
- O zaman sizin aile kurtlar sofrasına dönmüş... (Gülüşmeler)

Hep yönetiyorsunuz, muhalefette partinizi, iktidardayken ülkeyi... Yönetildiğiniz zamanlar sadece okul çağlarında hocanızı "Süleyman sus, dinle dersi" dediği zamanlarda mı kaldı?
- Aslında yöneten aynı zamanda yönetilendir, kral değilsiniz padişah değilsiniz. Demokratik bir olayın içindesiniz en üst kademede bile olsanız kişiler, yönettiğiniz kişilerin arzuları talepleri sizi yönetir. Onları dikkate almadan zaten ayakta kalamazsınız. Yöneten gibi görünenler hep daha çok kısıtlı olmuştur, yönetilen daha az kısıtlıdır.

Sayın cumhurbaşkanım, röportaj ilerliyor, bana manşetlik bir şey atacaksınız değil mi?
- Valla sen manşet mi istiyorsun yoksa maşa mı istiyorsun anlamadım ki ben. (Gülüşmeler)

Siz bir şeyler toplar biriktirir misiniz, koleksiyon gibi?
- Ben toplamam da bana gelir, sen ne arıyorsun, bak arkanda kılıç kolesiyonu var, karşı da tespih koleksiyonu var, bu yanda saat ve rozet koleksiyonu, sen nasıl bi şey arıyorsun?

Ben manşetlik bir laf arıyorum aslında... (Gülüşmeler)
- Asıl koleksiyon Isparta'nın İslamköyü'nde... Orada bir demokrasi ve kalkınma müzesi var, elbise koleksiyonu var, ayakkabı, şapka koleksiyonu, ne ararsan var.

Dünya nimetlerinden alabildiğine yararlandım

Geldik ve gördük ki bizden önce görüştüğünüz heyetler var, yine yoğun bi temponun içindesiniz, merak ediyorum, Süleyman Demirel şöyle bir piknik ortamında mangalın ateşini körükledi mi, sahilde plajda çıtır çıtır güneşlendi mi? Ben işkembeden sallıyor muyum yoksa harbiden durum böyle mi?
- Nereden salladığınızı bilmiyorum ama sallıyorsun. (Gülüşmeler) Çöpdemir, herkesin yaptığı şeyleri tabii ben de yapıyorum.

Peki bir komşunuzla balkonda oturup karpuzu kesip muhabbeti körüklediniz mi?
- Öyle zamanlar da olmuştur, güneşte yanışımızdır da, daha geçen sene hatta bu sene, yaptık onları yahu. Ben dünya nimetlerinden alabildiğine yararlandım. Siyasetin dışında başka şeyleri yapmaya da vakit ayıracaksınız.


Sen gençsin, eşine şiir oku ara sıra

Sert bir erkek misiniz?
- Daima mülayim.

O zaman hanımefendi mi sert bir hanım?
- O da daima mülayim.

Aşkınız hep canlı kaldı mı yoksa sonradan sevgiye dönüştü mü?
- Başka insanların hayatında genel görünen hadise neyse bizde de o olmuştur.

Romantik taraflarınız var mı, Romeoluğunuzun tuttuğu olur mu?
- Olmuştur ama onlar artık eskide kaldı.

Mesela ben bu konuda biraz eksiğim cumhurbaşkanım, şiirler okuyorlar, yağmurda yürüyüşler falan. Mesela siz eşinize şiir okumuş musunuzdur?
- Ben okumamışsam benimki noksanlıktır ama beni boşver. Sen gençsin böyle şeyleri ihmal etme. Bunları yap arasıra.

E siz yapmamışsınız bana söylüyorsunuz? Siz yapmamışsanız ben de yapmam.
- Sen benim yaptığıma bakma, dediğime bak!

Tek-çift kelime oyunu

Sizin mason olduğunuz söyleniyor, masonların sizi bu yerlere getirdiği söyleniyor. Bunlar doğru mu?
- Ne zaman getirmişler?

Bilmiyorum efendim. Bana bu konuda bir açıklamada bulunmadılar. Şu zamanda getirdik diye... Ben duyduğumu soruyorum. Hatta sizin adınızın ortaya çıkmasının mason camiasını ikiye böldüğünü bile iddia ediyorlar.
- Bak Çöpdemir, 1964 Adalet Partisi kongresinin üstünden kırk iki sene geçti. O kongrede çıktım, başkanlık divanına bir kâğıt verdim, bu tür hadiselerin beni ilgilendirmediğine dair, bizzat o teşkilatın verdiği bir kâğıttır bu. O tarihten bu tip iddiaların hiçbirine muhatap değilim.

Evet?
- O gün bitmiştir benim için. Sen bana şimdi tek kelimeyle Türkiye'nin ekonomisi iyi mi, onu sor.

Tek kelimeyle Türkiye'nin ekonomisi iyi mi?
- İyi... Şimdi iki kelimeyle sor.

İki kelimeyle sorayım peki... İyi mi?
- İyi değil... (Gülüşmeler) Şimdi de, Tek kelimeyle Türkiye'nin yönetimi iyi mi diye sor.

Sordum?
- İyi...

İki kelimeyle?
- İyi değil...

O zaman bir tane de ben sorayım efendim... Tek kelimeyle, ülkenin cumhurbaşkanı iyi mi?
- Ben ona girmem. (Gülüşmeler)

Son olarak efendim şu kâğıda binaaan... binaen... bianaleyh nasıl yazılıyor onu bir gösterebilir misiniz? Çünkü söylemiyoruz da yazamıyoruz da... Evde çalışmak için rica ediyorum...
- Tabii yazayım, genç adamsın bu çeşit şeyleri öğren... BİNAENALEYH.


İnternete doktorum giriyor

"Ben bu mevzuyu bilemedim yahu" dediğiniz bir mevzu var mı?
- Çook. Bak kitaplar var, bilmediğim bir mevzu olunca okuyup öğreniyorum. Benim bir şey öğrenmem muhakkak lazımdır. Gazete okurum, haber dinlerim, yerli yabancı mecmualar, kitaplar...

İnternete giriyor musunuz?
- Hayır, benim adıma doktorum Aylin Hanım girer.

Siz niye girmiyorsunuz?
- İnternet beni içine sokmuyor. (Gülüşmeler)

Peki internete girdiğiniz zaman sörf mü yapıyorsunuz, yoksa arkadaşlarınızla chat falan oluyor mu?
(Doktor Aylin Hanım, bilgi amaçlı sörf yaptıklarını belirtiyor.)

Bu arada bizim manşet işi n'oldu?
- Böyle şeyler zorlayarak olmaz, o gelirse kendiliğinden gelir. Mevlana hazretleri ne demiş; gölden alabileceğiniz su, kabınızın büyüklüğü kadardır.

Yandık desenize...
- Niye?

Benim kabımdan ne olur Cumhurbaşkanım? Eşiniz Hanımefendi, bu yorucu maratonun bir anında, "Süleyman bırak bu siyaseti falan da çekip gidelim" deseydi ona biat eder miydiniz?
- Bu talebin geçerli bir sebebi olması lazım. Durup durduğu yerde hiç kimse eşine bu teklifte bulunmaz. Büyük sıkıntılar içine girmiş olması lazım. Benim eşim halk hizmetini seven bir insan. Bizim halk hizmetinde çok sıkıntılarımız oldu, bunu göğüsleyecek metanet ve cesareti hep kendinde bulmuştur çünkü o da bir iddianın sahibidir. Biz ikbali de gördük, idbârı da gördük. Senin tam oturduğun yerde ben 11 Eylül akşamı başbakandım ama 12 Eylül sabahı başbakan değildim.

Her zaman da desteklememiştir ki, başınızın etini yediği zamanlar olmadı mı?
- Eleştirisini her zaman yapmıştır, hem de güncel yapmıştır. Ama o beni yönlendirme noktasına varmamıştır. Bu da memleket mevzularındadır. Bizim aile olarak hiç rahatsızlığımız olmamıştır.

Tartışır mısınız?
- Tartışmayan aile olmaz. Tartışmak aileyi yapan unsurlardan birisidir ama bunu uygar ölçüler içinde, kırmadan, dökmeden yapmak önemlidir.


Kardeşim de örtünüyor ama...

Sayın Cumhurbaşkanım, Allah uzun ömürler versin ama her canlı fani olduğuna göre, "o gün" geldiğinde, barajları, icraatları bir kenara koyarsak, sizden geriye bir Süleyman Demirel doktrini, bakışı kalacak mı?
- Doktrin değil tatbikat var. Zaten doktrin her zaman olmaz. Ben sadece baraj yapan, sanayi kuran biri değilim, benim esas işim demokrasi mücadelesidir. Üç defa darbeye maruz kaldım. Üçünün de içinden çıktım, pes etmedim. Bunun sebebi benim halkımın hukukunun üstünlüğüne inancımdır.

Ama söyledikleriniz arasında tutarsızlık yok mu? Mesela zamanında "Türban benim namusum" dediniz sonra Kanal D'de Abbas Güçlü'nün programında "Önemli olan okumak, türban değil" dediniz... Aradan çok sene geçmedi ama sizde de ciddi bir tavır değişikliği var.
- Türban benim namusumdur diye bir sözüm yoktur, bana atfedilmişse bilemem, bana gelip giden türbanlı öğrenci grupları olmuştur, ben onlara bunu inanç için yapıyorsanız yanınızdayım ama siyasi bir görüşe alet oluyorsanız bu savunulamaz demişimdir. Yalnız bugünkü hadise o değildir.
Başını bağlamış olmak başka bir şeydir, türban takmak başka bir şeydir. Benim kız kardeşimin resmi var şurada bak, görüyor musun, başı bağlı. Ama başını bağlayarak başkasına "Ben Müslümanım, sen değilsin" demiyor. Mesela kız kardeşim Afife Hanım'ın kızının başı da bağlı değil, ama kızına "Ben Müslümanım sen değilsin" demiyor.

Türbanlılar böyle mi diyor sizce?
- Tabii, imaj odur. Türbanı takan kişi türbansıza "Ben Müslümanım, sen değilsin" mesajı veriyor. Bu ayrıcalıktan dolayı ülkenin yasama organları, anayasa mahkemesi, danıştayı okullarda türban takılmasını uygun görmüyor, müsaade etmeyen ben değilim, onlar etmiyor.

E, yasalar insanların ihtiyaçlarına göre belirlenmiyor mu?
- Devletiniz size dini siyasete alet etmeyin diyor. Bu da bir devrimin icabıdır. Siz bu icaptan cayarak "Ben istersem başımı örterim istersem fes giyerim" diyemezsiniz. Türban hakkında diyeceklerini anayasa mahkemesine ve danıştaya desin. "Biz bu türbanı inanç özgürlüğünün şartı sayıyoruz" diyenler var ya, onlara desin. Bunları demeyip bana gelerek, "Sen eskiden böyle dedin şimdi böyle dedin" demesin kimse.

Sayın Cumhurbaşkanım, din siyasete alet edilmesin diyorsunuz ama sizin de siyasi geçmişinizde kimi söylemelerinizde kapalı açık demeçlerinizde de dini kimliğinizi ortaya koyduğunuz ifadeler var.
- Din ve vicdan hürriyetini hep savundum savunmaya da devam edeceğim. Ben diyorum ki; Ey vatandaşım Türkiye Anayasasının gereği olarak siz din ve vicdan hürriyetine sahipsiniz ve yine diyorum ki kimse din ve vicdan hürriyetine siyaseti karıştırmasın. Bugüne kadar söylediğim bunlardır, bunun dışında bir şey bulamazsınız.

Efendim bütün söylev ve demeçlerinize bakmamız gerekecek de nasıl bakayım?
- E, iki tane gözün var, bak. Cenabı Allah bir gözü kâfi bulmamış, bak iki göz vermiş.

Benim bir gözümün ciddi rahatsızlığı var efendim...
- Olsun, bir de gönül gözün var, onunla da bak.

İktidarın madalyonunun iki tarafı da tura!

Siyasi hayatınızda yeri geldi sert bir muhalefet yaptınız, yeri geldi, cepheleşmeler oldu. Sonra cumhurbaşkanlığı döneminizde daha herkesi kapsayıcı bir fotoğraf verdiniz, sonra sessizce bir dönem ama şu günlerde bakıyorum ki, iktidara karşı sert ve muhalif bir tutum takınmaya başladınız.
- Şimdi, yumuşak ve sert itibaridir. Mühim olan söylenenin gerçekle ilgisi olup olmadığıdır. Bir adam gerçeği söylüyor mu, anlaşılır söylüyor mu, birilerine hakaret etmeden söylüyor mu, edepli bir biçimde söylüyor mu, ona bakmak lazım. Ben Türkiye ve dünya meseleleriyle meşgulüm.

Dün daha mı iyi yönetiliyordu?
- O ayrı mesele. Esasen dün daha iyi yönetilip yönetilmemesi bugün daha iyi yönetilmediği gerçeğini örtmez.

Dağıldım ben... Siz hep rakamlarla konuşursunuz, yıllık ihracat olmuş 60 milyar dolar, enflasyon tarihteki en düşük seviyesinde. Sizin kendi döneminize ait verdiğiniz rakamlara nasıl inanıyorsak bunlara da inanmak zorunda değil miyiz?
- İnanın.

O zaman bir haksızlık yapmıyor musunuz?
- Hayır. Bütün bunlardan Kadir Çöpdemir'e ne? Yani bu büyümeden senin payına ne düştü. Veyahut çiftçi köylü Mehmed'e?

Efendim ekonomi makro bir şey, mutlaka düşecektir.
- Bu iktidarın dördüncü senesi, hep yarın yarın olmaz. İki buçuk milyon işsiz var. Acaba enflasyonun düşmesinden onlara ne düştü peki? Bu seneki ihracat 84 milyar dolar. Eğer bu 84 milyar dolar ihracatın hepsi sizin yaptığınız mallar olsaydı çok iyiydi. Ama bunun 56 milyar dolarında siz parayı verip bir şey almışsınız, sonra içerde bir şeyler yapıp başkasına satmışsınız. Bu refah yaratmaz. Madalyonun iki tarafını da görmek lazım, bugünkü iktidarın madalyonunun iki tarafı da tura.

Bakın sayın Cumhurbaşkanım, 2001 krizi diye bir şey atlattık, ben işsiz kaldım, ülke battı yahu. Siz o kriz sırasında bu kadar sert muhalefet göstermediniz, şimdi böyle davranıyorsunuz? Çok özür dilerim, insan ister istemez huylanıyor... Aile fertlerinizle ilgili hukuki problemler yaşanıyor da siz acaba bunun için mi bu kadar sert tutum takınıyorsunuz? Şu anda 2001 krizinden daha berbat durumda değiliz ki...
- 2001 krizinde yüzde 69'du enflasyon. 2002'de yüzde 29'a düştü. Dört senedir de yüzde 10'a düştü. 2001'de Türkiye ölmüştü de 2002'de birden nasıl canlandı? 32 milyar dolar açığı olan bir ülkeye bravo mu dememi istiyorsunuz? Bunların bir şey yaptığı yok; ortaya konmuş bir IMF programı var, o devam ediyor. Yüzde 22 faiz veriyorsunuz, dünyada Türkiye durumunda olup yüzde 22 faiz veren başka bir ülke yok, Türkiye soyuluyor...

Sizin devri iktidarınızda enflasyon nerelere kadar çıktı?
- İktidarımda enflasyon % 5'ti, kalkınma hızı % 7; 1965 -1971 arası...

Tüp kuyruklarında beklettiniz bizi...
- Ben o kuyrukları kaldırdım Çöpdemir. 1979'da geldim hepsine son verdim.

Ben 1979'da vallahi de billahi de bir paket omo almak için bilmem kaç metre kuyrukta beklemiyorsam aha da bu kapıdan çıkmak nasip olmasın.
- Ben o zaman iktidarda değildim ki. Kasım 1979'dan sonra beklediysen al getir vesikanı, ben öderim.

Nereden bulayım 1979'daki vesikayı? Vallahi de bekledim billahi de bekledim.
- 79 Kasım'ından sonra beklememişsindir. Merhum Ecevit uzakta değil şurada yatıyor, onda ara hakkını sen! Sonra şunu da söyleyeyim, az önce dedin ki ailesinin hukukla sıkıntıları var onun için şimdi sert muhalefet mi yapıyorsunuz? Bunu açmak lazım. Yahya Murat Demirel bir bankanın sahibi olup bu bankanın hesaplarını da devlet beğenmeyip kovuşturmaya uğradığı zaman bankasına devlet tarafından el konulduğu zaman ben cumhurbaşkanıydım, bunu imzalayan benim. Roma hukukundan bu yana oğlunun borcunu babasına babanın borcunu oğluna ödetmezler. Yahya Murat Demirel'in bankasına el konulduktan beş sene sonra babası Şevket Demirel'in fabrikalarına el koydular, bu bir gasptır. Neticede Danıştay karar verdi ki Murat Demirel'in borcunu Şevket Demirel'den tahsil edemezsiniz.

Efendim vatandaşın cebinden çıkarılan bir para var ama.
- Vatandaşın cebinden çıkarılmış ama Şevket Demirel'in mi cebine girmiş? Bu parayı yutmuş mu herif? Bu parayı yuttuysa karnını yar çıkar. Bu hadise başka vatandaşın başına gelseydi, hak ve hukuk namına gökkubbeyi yere indirirdim, sen ne diyorsun Çöpdemir?

Aa, Bana niye kızıyorsunuz?
- Hayır, kızmıyorum, ben bu lafları neden dolayı söylediğimi söylüyorum sana
YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
30.04.2025
18:55
Bingöl için kuvvetli rüzgâr ve fırtına uyarısı
Bingöl için kuvvetli rüzgâr ve fırtına uyarısı
Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğü, Bingöl için kuvvetli rüzgâr ve fırtına ile yer yer toz taşınımı uyarısı yaptı.
30.04.2025
17:58
Bingöl`de Kur`an ziyafeti
Bingöl'de Kur'an ziyafeti
Diyanet İşleri Başkanlığı koordinesinde Bingöl İl Müftülüğünün organizasyonuyla, Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma alanında ulusal ve uluslararası başarılar elde etmiş seçkin karîlerin katılımıyla 'Kur'an-ı Kerim Ziyafeti Programı' düzenlenecek.
30.04.2025
16:13
Hüdapar`dan Kültür TOKİ için çağrı!
Hüdapar'dan Kültür TOKİ için çağrı!
Beraberindeki teşkilat üyeleriyle Bingöl merkez Kültür Mahallesi TOKİ Emlak Yönetimini ziyaret eden HÜDA PAR Bingöl İl Başkanı Refik Alpaya: 'Vatandaşların ev ve işyeri bulamadığı bu dönemde buradaki boş konut ve işyerleri acilen satışa sunulmalı!' dedi.
30.04.2025
16:11
YURTLİG Futbol Bingöl Grup Müsabakaları Başladı
YURTLİG Futbol Bingöl Grup Müsabakaları Başladı
Bingöl ev sahipliğinde 10 ilden toplam 160 sporcunun katılımıyla start alan müsabakaların başlangıç vuruşunu Vali Dr. Ahmet Hamdi Usta yaptı.
30.04.2025
16:10
Bingöl`de kesilen varil bomba gibi patladı! Patlama anı kamerada
Bingöl'de kesilen varil bomba gibi patladı! Patlama anı kamerada
Bingöl'de bir atölyede spiral makinesiyle kesilmek istenen varil bir anda patladı. O anlar güvenlik kamerasına yansıdı.
30.04.2025
16:09
Bingöl`de dedektörle define arayan şahsa suçüstü
Bingöl'de dedektörle define arayan şahsa suçüstü
Bingöl'de bir şahıs dedektör cihazı ile define ararken jandarma ekiplerince suçüstü yakalandı.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın