KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
10 Aralık 2024 Salı
°C
SEN KİMSİN?

Ali Keskin Kimdir ?

ÜYE GİRİŞİ
Ali Keskin
Ali Keskin
Okunma : 21439 kez okundu
Doğum : 1980
Doğum Yeri : Bingöl Merkez Bilaloğlu Köyü
Meslek / Ünvan : İşletmeci
Bulunduğu Görevler : Çeşitli sivil toplum örgütlerinde ve Zazaca üzerine yayınlanmış yazılı eserlerde görev almıştır.

BİYOGRAFİSİ

Tarihler Haziran 1980'i işaret ettiğinde Bingöl merkez Bilaloğlu Köyü'nde gözlerimi dünyaya açtım. 9 kardeşiz. Arı kovanlarının peşinde tatlanan bir çocukluk yaşamış, Mendo'nun (Bilaloğlu Köyü) yorucu yamaçlarında adım adım gençliğine yürümüş ve Bingöl merkez Çifte Fırınlar'daki baba yadigârı toptancı dükkânında iş hayatıma adaptasyonumun ilk ışıltıları yaşamıma yansımıştı.

İlk ve ortaöğrenimimi Bingöl'de tamamladım. Faali meçhul cinayet haberlerine her gün bir yenisinin eklendiği, siyasi kutuplaşmanın zirveyi gördüğü ve kasvetli bir atmosferle akşam saatlerinde sokakların boşaldığı Bingöl'de, hayatın tüm karamsarlığına rağmen hemen her gencin hayaliydi Avrupa…

Ben de arkadaş sohbetlerinde Avrupa hayallerini anlatıyor, yakınlarımın Avrupa'daki yaşamına dair kesitleri heyecanla dinliyordum.

Avrupa'ya gitmekte kararlıydım.

Yeni bir hayat, daha çok kazanç ve sınırsız bir özgürlük hayaliyle kararını vermiştim..

Yıl 1996, aylardan Temmuz…

Henüz 16 yaşındaydım.

40 gün süren zorlu bir yolculuk maratonu ile hayallerime koşuyordum. Beraberimdekilerle dağlar, tepeler bir bir aşılıyor, nehirler geçiliyor, bir romanın en heyecanlı satırlarındaki maceraları da yaşaya duruyordum.

Ve nihayet, Almanya'ya varmıştık.

Berlin diyorlardı buraya... Koca binalar, kalabalık insanlar, hiç alışık olmadığımız bir lisanla konuşan yığınca insan… Şaşkın olduğum kadar mutlu ve heyecanlıydım. Bir akrabamın yanına sığınmıştım. O yıllarda Almanya'da Türk işletmeleri şimdiki gibi yaygın değildi. İlk olarak meyve bahçelerinde çalışmaya başladım. Oysa Bingöl'de hayallerim bambaşkaydı… Ama geri de dönemezdim. Çalışmak, kazanmak ve hayallerimdeki Avrupa hayatını elde etmeliydim.

3 ay sonrasında bahçe işleri bitmiş, kış kapıyı araladığı için iltica açabilmek maksadıyla mülteci kampına yerleşmiştim. Sefaletin kol gezdiği, dışarıda beğenilmeyen yemeklerin dahi çokça kıymetli olduğu, kimsenin kimseye güvenemediği ve siyasi baskıların da yaşandığı karamsar bir ortamdı. Lakin direnmekten başka çarem yoktu… 6 aylık kamp hayatı, iltica talebinin olumlu sonuçlanmasıyla noktalanmış ve oturum hakkını kazanmıştım.

Yeniden Berlin'e dönmüş, tıpkı ilk geldiğim günün heyecanını hissetmiştim. Türk lokantalarından birinde iş başı yapmış, babamın yanında çalışırken edindiğim ticaret ahlakının da katkısıyla bu alanda ilk adımları atmaya başlamıştım. 2 yıl sürdü bu çalışmalar… Artık yirmili yaşlardaydım. Birikimimi yapmış, emek ve mücadelemin de neticesinde panelvan araç üzerinde ilk işyerimi açmış ve böylece Almanya'daki dönerciler kervanına katılmıştım artık. Buradaki işim yaklaşık 3 yıl sürdürdü. Bu süreçte Almanya'daki aşırı sağcılar, yani Türkiye'de en bilindik adıyla ‘dazlaklar' tarafından sık sık saldırılara uğradık..!

Yaşananlar karşısında yerleşik bir düzene geçme kararı aldım ve 2003'te bir mülkiyet kiralayarak işimi burada sürdürmeye başladım. 2005'te Türkiye'ye dönerek evlendim ve döndüğümde Bremen'e yerleşerek kebapçı dükkânı açtım. Gröpelingen de tıpkı ‘küçük Bingöl' olarak tanımlanıyordu. Dört yıl burada kaldım ve esnaflığın yanı sıra bir dizi organizatörlük işlerini de gerçekleştirdim. Sanat dünyasından önemli isimlerin konserlerini organize ederken, mesleğimi de daha iyi yaparak çalışma ağımı genişlettim.

Burada da ortam bozulmaya, sosyal ilişkiler yara almaya başlamışken Hannover'e taşınma kararı aldım ve döner işletmelerini burada da kurarak bölge insanına yeni lezzetler sundum, halen de Hannover'de yaşıyorum..! Evli, 3 çocuk babasıyım.

 



AVRUPA HAYATIM…

Almanya'da 2010 yılına kadar herkesin tek derdi ‘işim, aşım, evim ve arabam olsun' idi. Bu yüzden de yoğun bir çalışma hayatı vardı. Tabi Türkiye'den bakınca “Almancı' denilse de insanlar gerçekten zorlu bir yaşamı göğüslüyordu burada. 2010'dan sonra ekonomik gelişmeler, iş hayatındaki değişim ve dönüşümler ile birlikte insanlarımız da hayallerini kısmen de olsa gerçekleştirmeye başladı. Ekonomik refah düzeyinin arttıkça kültürümüzü yaşamak, geleneklerimizi sürdürmek, sal-i rahmi daha yoğun uygulanır oldu. Düğün, taziye ve özel günlerde mümkün mertebe herkes bir birinin yanında olmaya gayret gösteriyor, aile bağları daha iyi korunmaya çalışılıyor. Bingöl'deki gibi sürekli bir arada olmak belki de mümkün olmuyor ama yine de onca mesafeye rağmen iyi bir diyalog olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa'da yaşayanların son yıllarda memleket ziyaretlerinin artmasından yegane sebep, çocuklarının memleket kültürünü tanıması, yaşaması ve buraya dair bir aidiyete sahip olmasının sağlanmasıdır. Atasını, atasının topraklarını, ait olduğu yerleri tanımayan bir nesil, biliyoruz ki Avrupa kültürüne hapsolacak ve kendi kültürünü değil, Avrupa kültürünü benimseyecek. Bu da bir kültürel yok oluşun hikayesi olur..

EN BÜYÜK HASSASİYETİM ZAZACA…

Avrupa, anadile fazlasıyla önem veriyor. Anadilde eğitim hakları tanınıyor, hatta bu alanda Almanya'da önemli adımlar da atıldı, Zazaca dersler de veriliyor okullarda. Bireyler ölçeğinde se durum Türkiye'ye göre daha iyi. Burada anadilimizi yaşatmak adına sivil toplum örgütlenmeleriyle bir dizi faaliyetlerimiz de bulunuyor. Zazaca ata toprağımız Bingöl'de pek ilgi görmese de Avrupa'da çok kıymetli ve iyi de ilgi görüyor. Ben ve eşim evde Zazaca konuşuyoruz. Haliyle çocuklarımız da Zazaca öğreniyor, bizimle Zazaca konuşuyor. Zazalar bir araya geldiğimizde Türkçe pek konuşmayız. Zazaca konuşur, Zazaca anlatırız her türlü meramımızı. Mesela Bingöl'de birine Zazaca bir şeyler sorduğumuzda yanıtını çoğunlukla Türkçe alıyoruz. Yeni nesil Zazaca konuşmuyor, öğrenmek gibi bir çabası da yok. Hatta kız çocukları Zazaca konuşmaktan utanıyor. Anadilimizi konuşmaktan neden utanırız, onu da anlamıyorum. Benim bu vesileyle tüm anne babalara tavsiyem, hatta özel ricam, lütfen evinizde Zazaca konuşun, çocuklarınıza da mutlaka anadilimiz Zazaca'yı öğretin. Dilimiz yok olunca, biliriz ki bizler de yok olmuşuz.

 






NAMAZ VAKİTLERİ
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Firma Rehberi

Firmanı Ekle Tümünü Görüntüle

Doğupark İletişim

Uzunyayla Tuğla İnşaat

Özel Mediva Tıp Merkezi Bingöl

Simpaş Sigorta Bingöl Şubesi

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın