Gençliğin Anlam ArayışıBingöl Üniversitemizde geçen hafta “Modern Çağda Gençliğin Anlam Arayışı” konulu uluslararası bir sempozyum gerçekleştirildi. Ülkemizin çeşitli üniversitelerinden akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin ve gazetecilerin yanı sıra yurtdışından da pek çok akademisyenin katıldığı sempozyum iki gün sürdü. Gençler ve gençliğe dair düşünceler serdedildi, paylaşıldı, tartışıldı. Elbette gençlik ile anlam arayışının ilişkilendirildiği böylesi bilimsel toplantılarda hemen kullanmaya hazır fikir ve formüller üretmek kolay değildir. Genç neslimizi hakikatin anlamı ile buluşturma sürecimiz kat etmemiz gereken uzun ve zorlu bir serüveni ifade ediyor. “Anlam arayışı” kavramı, üzerinde çokça konuşulacak derin bir mevzuyu ifade eder. Ancak bir gazete köşesine sığacak kadar tanım yapacak olursak, anlam arayışı hakikatin bilgisine ulaşıp bu bilgiyi akıl ile özümseme çabasıdır. Bu tanım, çok ilginçtir, bize hikmet kavramının da tanımını vermektedir. Hikmet'i, sahih kaynaktan edinilmiş doğru bilgi üzerine akletme ile elde edilen muhakeme gücü olarak tanımlamak mümkündür. O halde gençliğin “anlam arayışı” esasen gençliğin “hikmet arayışı”nı ifade etmektedir. Hikmet'i elde etmenin yolu ise akletmekten yani düşünmekten geçer. Ancak bilgisiz bir düşünce değil hakikatin bilgisi üzerine inşa edilmiş bir idrak etme sürecidir kast edilen. O halde gençliğin anlam arayışı, öncelikle hakikate dair bilgiyi elde edip bu bilgi üzerine derin derin düşünmeyi ifade etmektedir. Düşünme eylemi bizim kültürümüzde ne yazık ki çok da hoş karşılanmaz. Düşünen adam heykelini, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin önüne koyarız; çok düşünürsen senin de yolun buraya düşer dercesine. Ya da düşünmek için “Karadeniz'de gemilerin batması” gerekir. Hatta düşünme eylemini “efkârlanmak” gibi karamsar bir ruh haliyle tanımlamışız. Ancak Kur'an'ın sayısız ayette bahsettiği “akledin”, “fikir üretin”, “düşünün” emirlerini de dikkate aldığımızda iki elin arasına alınmış bir başın, doğru bilgi üzerindeki tefekkürü ibadet sayılmaktadır. Anlam arayışı yani hikmetin peşinde olmak insanoğluna Cenab-ı Hak tarafından yüklenmiş ağır bir yüktür. Bu yükün taşınması için genç insanın her şeyden önce olgunlaşmış bir zihin yapısına sahip olarak mâ lâya'ni işlerden yani anlamsız, boş, gereksiz, değersiz ve vakti heba eden işlerden uzak kalarak hakikatin bilgisi üzerine yoğunlaşması gerekir. İçinde yaşadığımız sosyal çevre ve dijital kuşatma ne yazık ki gençlerimizi mâ lâya'ni işlerden uzaklaşıp “insan” olarak asıl sorumlu olduğu hikmet peşinde olma çabasını engellemektedir. Günümüzde genç kuşağın hikmet yolundaki en büyük engeli yetişkinlerin “gençlik algısı”dır. “Gençtir, ne yapsa yeridir” tarzı bir söylemle genç bireylerin ilkesiz, sorumsuz ve davasız birer sosyal medya tutsağına dönüşmelerine yol açılmıştır. Hâlbuki dünya tarihinin en büyük değişimlerine gençler öncülük etmiştir. İslam tarihinin erken dönemine baktığımızda Hz. Peygamberin davasını yüklenen öncü sahabeler yirmili yaş ortalamasına sahiptir. Örneğin Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel'i 27 yaşında Yemen'e vali olarak görevlendirmiştir; Üsâme b. Zeyd'i 18 yaşında Suriye'ye gönderdiği orduya komutan tayin etmiştir; Mus'ab b. Umeyr'i 25 yaşında Medine'ye öğretmen olarak göndermiştir. Dolayısıyla Hz. Peygamber döneminde İslam hareketi esasen bir gençlik hareketidir; vahyî bilgi üzerine inşa edilmiş imanlı gençliğin hareketi. Hasıl-ı kelam, sahih kaynaklardan doğru bilgiyi öğrenerek bu bilgiyi aklıyla idrak eden ve böylece “hikmet”in peşinde olan bir gençlik hayali bir sempozyum gündeminin oldukça üzerindedir. Ancak bu gençlik sempozyumunun gençleri “doğru” yetiştirmek gibi ağır sorumluluğumuzu hatırlatan bir uyarı zili çalmış olmasını umuyoruz.
YORUM YAZIN ![]()
|