Deprem bölgemizin en büyük gerçeklerinden birisidir. Tüm gerçeklerde olduğu gibi bu gerçeği görme konusunda da sıkıntılıyız toplum olarak. Baştan belirtmek isterim ki ben bir deprem uzmanı değilim. Sadece toplumun depreme karşı hazırlıksız olmasından dolayı rahatsızlık hisseden bir vatandaşım. Öyle stratejik derinlikli bir yazı olmasını beklemeyin. Yüzeysel olarak bazı noktalara değinip geçeceğim. Kimse aptal değil ya. Ben konuyu açacağım ilgisi olan araştırıp gerekenleri yapacak. Eksikliklerini giderecek. Her şeyin tabakla önünüze gelmesini istediğini biliyorum. Ama maalesef öyle olmayacak.
Öncelikle yetkililerden yana sürekli olarak şikayet eden bizlerden kaçımızın evde çıkışta hazırda bekleyen bir deprem çantası var? Deprem gerçeğini biliyoruz. Yetkilileri bu konuda tedbir almaya davet ediyoruz. Ama can bizim canımız illa başkası koruyacak diye bir kaide yok. Eğer sorumlular sorumluluklarını yerine getirmiyorsa bizler de kendi önlemlerimizi alıp günü geldiği zaman da sorumluluğu gerçek sahiplerine, ehil kişilere teslim ederiz.
Depremde bizler için bir toplanma alanı belirlenmemişse, toplanma alanlarımızın yerinde AVM, veya başka bir yapı yapılmış ise bizler kendimiz bir toplanma alanı belirleyeceğiz. Ben kendim ve ailem için bir toplanma alanı belirlemiş durumdayım örneğin. Sizler de sadece 1 dakikanızı ayırıp bağlı bulunduğunuz aile whatsapp gruplarında deprem anında toplanılacak alan üzerinde bir karar alabilirsiniz.
Deprem konusunda gerekli eğitimlerimiz yok. Tecrübelerimiz olsa da eğitim farklı bir boyut. Peki, eğitimi nerden alabiliriz? Şunu açık yüreklilikle söylemeliyim ki ilimiz AFAD kurumu deprem olmadan da her yıl sürekli olarak deprem, sel, yangın gibi doğal afetler konusunda eğitimler vermektedir. Aktif olarak muhabirlik yaptığım dönemden de biliyorum. AFAD Müdürlüğünün eğitim vermediği kurum yoktur. Bunun yanında çocuklara okullarda sürekli bir eğitim vermiştir. Ve siviller içinde birçok gönüllülük projesi yapıp eğitimler vermiştir. Ki ben de bu gönüllülük programlarına başvurduğumdan dolayı biliyorum. Sizler de bu tür eğitimlerden faydalanabilirsiniz. Özellikle pandemi sürecinde çalışmayan arkadaşlar bu şekilde vakitlerini değerlendirerek memlekete afet anında faydalı bir şey yapma imkanı bulacaklardır.
Yakın zamanda yaşanan Karlıova depremi ise birçok konuda bizlere ışık tuttu. Herkes Bingöl'ü depreme hazırlıksız sanarken, AFAD Müdürlüğü deprem sabahında nerdeyse çadırsız ev bırakmamıştı. Gerçekten de eşine az rastlanılır bir durumdu bu. Deprem sonrasında bizzat Yedisu ve Karlıova'nın depremden en çok etkilenen köylerine gittim. AFAD tarafından kurulan konteynerleri gördüm. Köylülerle konuşup yapılan hizmetlerin yeterliliği hakkında düşüncelerini sordum. Gerçekten de şaşırtıcı bir biçimde herkes hizmetlerden duyduğu memnuniyetleri dile getiriyordu. AFAD Müdürü Mehmet Emin Boğatekin'in kendilerini sürekli ziyaret ettiğinden, her eksikleriyle deprem süresi boyunca bizzat ilgilendiğinden bahsettiler. Bingöl'de bir kurum müdürü hakkında böyle şeyleri vatandaştan duymak zordur normalde ama AFAD Müdürü afetzede vatandaşların gönlünü kazanmayı bilmişti. Tabii ki bu süre zarfında bazı aksaklıklar yaşanmıştı. Kızılay tarafından dağıtılan yemeklerin yetersizliği, ihtiyacı olmayan kişilere çadır dağıtılması gibi hususlar gündeme gelmişti. Ama tüm bunların hiçbirinde AFAD'ın adının geçmemesi gerçekten emin ellerde olduğumuzun göstergesidir. Diğer kurum müdürlerinden de kendi alanlarında aynı çalışkanlığı ve hassasiyeti beklediğimizi belirtmek istiyorum.
Deprem hassas bir konu. Eğer ilgili kurumlar duyarlı davranmıyorsa bizler bireysel olarak kendi hazırlığımızı yapalım. Hayatlarımızı kimsenin insiyatifine bırakmak zorunda değiliz. Teslimiyetçi bir toplum olsak da, öldükten sonra ya da yakınlarımızı hemşerilerimizi kaybettikten sonra kimseyi suçlamak bizlerin acısını hafifletmez. Bilinçli hareket etmeyi öğrenmeliyiz. Özellikle eğitimcilerimizin çocuklara bunları aşılaması lazım. Anne babası öğretmiyorsa ben öğretemem demek de teslimiyetçi bir zihniyettir. Ve bu zihniyet de teslimiyetçi bir zihniyet yetiştirir. Çocuklarımızdan başlayarak bilinçlendirelim. Son günlerde sık kullanılan “Hiçbir virüs alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir” sözünü hiçbir afet de alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir diyerek değiştirerek sizlere söylüyorum.