KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
27 Nisan 2024 Cumartesi
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

Gelin Bu Defteri Güzel Kapatın

24 EYLÜL 2023 PAZAR 02:42
19
1922
9
AA aa

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe anayasası yerine demokratik, özgürlükçü ve insan haklarını önceleyen bir Anayasa yapacaklarını kamuoyuna deklare etmiş durumda…

Buna sevinmemek mümkün değil. Parlemanto çoğunluğuna ve yirmi iki yıllık iktidar tecrübesine sahip bir hükümetten beklenilen en öncelikli konu bu olmalıydı herhalde.

Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak herkesi ve herkesimi eşit vatandaşlık düzleminde kucaklayacak, demokratik ‘sivil bir anayasa' yapılmasına öncülük ederek, son sayfayı güzel yazmalıdır…

Önümüzdeki 29 Ekim'de Cumhuriyetin 100. Yılı kutlanacak. Düşünün Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne yüzyıla yakın bir süredir, hala gelişmiş ileri ülkeler düzeyinde, sivil inisiyatifle oluşturulmuş bir Anayasaya, buna dayalı da bir hukuk düzeni ve bir yönetim sistemi kurabilmiş değiliz!..

Ne yazık ki darbeler sonucu asker gölgesinde yapılan, özgürlükleri kısıtlayıcı, merkeziyetçi ve otoriteryenlik kokan, kuvvetler ayrılığı ilkesi gözardı edilmiş bir anayasaya sahibiz!

Kemalizmin/Atatürkçülüğün, belli dünya görüşlerini Atatürk üzerinden hayata geçirmek için sonradan çıkarıldığını biliniyor. Atatürk sonrasında ve Atatürk adına ortaya konan Atatürkçülük/Kemalizm ve Laikçiliğin sahibi olarak, kendini laik, seküler, ulusalcı, modernist, aydın ve Cumhuriyetin gerçek sahibi olarak niteleyenlerin siyasi, askeri ve sivil bürokrasisinin bugüne kadar takip ettikleri politikalar ve yaptıkları ortada….

Maalesef darbeler, baskılar, otekileştirmeler, ayrımcılık, kutsal değerlere hakaret, parti kapatmaları, başörtü ve kılık-kıyafet gibi ritüeller üzerinden baskılar, dini özgürlükler alanına müdahale, sürekli laiklik, modernlik, gericilik, irtica, uluslaşma, din, dini kurumlar üzerinden tartışmalar; toplumun devlet eliyle ve ağırlıklı cebri-zorlayıcı bir yöntemle sözde modern ve adam edilmesi yönünde dönüştürülmesini savunma anlayışlar ve uygulamalar sonucunda, toplumla-devlet arasında yaşanan gerilimler, kopuşlar vb. uygulamalar ve politikalar ağırlıklı olarak bu kesimin eseri olarak tarihimizin değişik zamanlarında yer almıştır…

Maalesef, “Sivil Siyasi ve Demokratik İnsiyatif Güçler” bu askeri ve bürokratik ve oligarşik azınlığın baskısına boyun eğmiş, bugüne kadar, “surda bir gedik açma” kabilinden çıkışların ötesinde, ileri gelişmiş ülkeler düzeyinde Demokratik bir Cumhuriyete götürecek anayasa da yapamamışlardır.

Kendini sol olarak niteleyen ancak ideolojik ve tutucu politikalardan kurtulamayan, Avrupa solu gibi; insan hakları, eşitlik, adalet, adil gelir dağılımı, emekçilerin korunması, inanç ve fikir özgürlüğü, azınlık hakları gibi evrensel sol değerlerden uzak, şekilci, toplumu adam etmeyi hedeflemiş ideolojik anlayışların egemen olduğu partilerden ülkenin önünü açacak, özgürlükçü Demokratik bir Anayasa yapacakları umudunu taşımak, ne kadar gerçekçi olabilir ki?

Eğer sol batı tarzında bir dönüşümü yapabilmiş olsaydı, ülke şimdi çok farklı seviyelerde olacaktı! Bunu yapamadığı için de muhalefet partisi olarak kalmıştır...

Bu nedenle, devletin ve sistemin yeniden yapılanmasını sağlayacak ve özgürlükleri teminat altına alacak bir Anayasa yapmak; Ak Parti'nin özellikle kendi tabanına ve topluma karşı sorumluluğun ve bugüne kadar savunduğu değerlerin bir gereği olarak görülmelidir. Bunu yapmadığı takdirde hayalleri ve ümitleri kırarak sayfasını kapatmış olacaktır.

1950 yılında Demokrat Parti iktidarıyla birlikte bugüne kadar iktidara gelen demokrat muhafazakâr partiler, kısmen de olsa sistemin dışladığı kesimlerin umutlarına, dini inanç ve fikir özgürlüğüne, teşebbüs hürriyetine umut olmaya, askeri ve bürokratik oligarşinin baskısını kırma yolunda hep bir çıkış aradılar…

N. Fazıl'ın dediği gibi “Surda bir gedik mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgâr hangi yönden esersen es” misali… 

Muhafazakâr partiler, dini inançların serbestçe yaşanmasını sağlayan açılımların yanında bayındır bir ülke kurma, kalkınmacı ve refahı artırıcı politikalarla yollar yaparak, fabrikalar kurarak, barajlar inşaa ederek, köprüler ve kanallar yaparak; sosyal politikalarla da unutulan, horlanan, dışlanan vatandaşı ve köylüyü devlet imkanlarıyla buluşturmaya çalıştılar.

İslami değerler vurgusu fazla olan bir olarak, demokrat muhafazakâk bir parti çizgisinde sayılan Ak Parti de; yirmi iki yıllık iktidarında toplumun siyasal islamdan beklediklerinin çoğunu karşılamış durumda.

İnsanlar, inançlarını rahatça yaşama ortamına sahipler. Tarikat ve cemaatler her yerde boy gösterebilmektedirler. Milli ve dini bir heyecan uyandıran Ayasofya'nın camiye çevrilmesi, Taksim'e Cami yapılması, başörtösü yasağının kaldırılması, İmam Hatip Okullarının çoğaltılması, dini kimlikli insanların rahatlıkla yönetim kademelerine gelebilmeleri gibi uygulamalar...

Ancak sadece muhafazak toplumun inançsal anlamdaki bu taleplerini karşılamakla yetinmek büyük bir yanılgı olacaktır.  Tüm toplumsal kesimlerin hak ve hukukunu eşitlik ve adalet ilkesine uygun ekonomik ve hukuksal yasal düzenlemeleri de yaparak bu defterin çok iyi bir şekilde kapatılması gerekiyor…

Çünkü gelinen noktada, ekonomik zorluklarla boğuşan bir duruma düşülmüş.  Güçlülere, zenginlere ve malı-mülkü olanlara yarar sağlayan bir ekonomik çark dönmeye başlamış. Toplum kesimleri arasında gelir dağılımında ciddi farklar oluşmuş, ekonomik zorlukların yükü fukara ve sosyo-kültürel alt tabakanın, dar ve sabit gelirlilerin sırtına vurulmuş durumda. Muhafazak demokrat hareketlerin önem verdikleri yoksulu koruyan sosyal politikalar unutulmuş, insanlar kutuplaştırılmış.

Devlet görevlileri ve çalışanları arasında ücret dengesizliği artmış, aynı işi yapanlar arasında ücret eşitsizliği çok belirgin olmuş, çalışma hayatının adeletini ifade eden “eşit işe eşit ücret” ilkesi adeta yok sayılmış, tüm bu ücrette ve gelir dağılımındaki eşitsizlikleri giderecek adil ve eşitlikçi bir personel yasası çıkarılamamıştır.

Memur alımlarının birçoğunda torpil ve kayırma söz konusudur. Örneğin, Hukuk fakültesini bitirmiş, sınavlarda çok iyi puan almış biri bir siyasi, bir sendika veya dernek-vakıf bağı yoksa, yargıda veya diğer üst memurluklarda görev alması güçleşmiştir. Mülakat denen yanlışta ısrar edilmiş. Görevlerde liyakat ve ehliyet esasları gözetilmez olmuş.

Tüm uzmanların Türkiye ile ilgili söyledikleri şudur: Eşitsizlik, enflasyon ve kamusal israf ülkenin en büyük sorunudur…

İktidarda olduğu günden bugüne kadar çok ciddi ekonomik gelişmelere, yollara, limanlara, kocaman hastahanelere, kanal ve köprülere imza atan kalkınmacı, milli hamleci, yerli silah sanayisindeki büyük atılımı ve dış politakadaki milli duruşuyla takdir alan bir partiye bu durum yakışmamaktadır.

Bu defter böyle kapanmamalıdır…

İslami değerlerden beslendiğini iddia eden bu kadroların; İslam'ın ruhuna uygun barış, kardeşlik, eşitlik, adalet, insan hakları, hakça bölüşüm, hukun üstünlüğü gibi gelişmiş ileri ülkelerin de ortak değerlerine dayalı bir yönetim, ekonomik ve hukuki düzeni kurmaları beklenmektedir. Bunun yolu da tüm bu değerleri kapsayan ileri bir Anayasa ve ona dayalı düzen kurmaktan geçer.

Öncelikle kendisine sığınılarak yapılan yanlışların önünü almak adına laikliğin çok iyi tanımlanması gerekiyor. Laik bir devlet, din dışı yaşam biçimini benimseyenlere sağladığı güvence gibi, dindarların yaşam biçimlerini, temel hak ve özgürlüklerini de teminat altına alan;

Hak ve hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas alan, vatandaşlarını etnisite, din, inanç, fikir ve yaşam farkı gözetmeden eşit kabul eden, şahıs, grup ve partilerin laiklik,  Atatürk, Vatan, Millet, Müslümanlık gibi  milli ve manevi olan ortak değerlerin su-i istimal edilmesine fırsat vermeyen;  

Diyanet Başkanlığının, yüzde doksanı Müslüman olan bu toplumda, hiçbir siyasi, mezhebi, etnisite ayırımı yapmadan görevini yerine getirmesi sağlayan bir yapıya dönüştüren;

Toplumsal kimliğini korunması ve varlığının devamının ancak İslam'ın güzel değerleriyle yetişecek nesiller yetiştirmekle mümkün olacağının bilinciyle; eğitim kurumlarımız ve Diyanet teşkilatlarımızın işe koyulmasını sağlayacak; gençliğin uyuşturu ve sefahat bataklığına düşmelerinin önünü alacak düzenlemeler içeren;

Dünya ile birlikte, evrensel değerlerini de benimseyen, ancak biz biz yapan, doğru ve düzgün bir Müslüman olarak, Anadolu coğrafyasının ruhuyla, kendimiz olarak yolumuza devam etmemizi sağlayan bir Anayasa yapılmasını mevcut İktidardan, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızdan bekliyoruz…

Gelin bu defteri güzel kapatın!...

Sevgi ve saygılarımla…

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104142)
28 Eylül 2023 Perşembe 07:16
Bünyamin kardeşim gönlüne kalemine sağlık maşallah
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104113)
26 Eylül 2023 Salı 10:35
Yazıyı okuduğumuzda çeyrek asırdır ülkeyi cennete dönüştüren bir iktidarın ne kadar güzel işlere imza attığını ballandıra ballandıra anlatıldığını görmekteyiz.. Darbe anayasalarında güya rahatsızlık duyan müktedirlerin evrensel ahlak ilkelerini baz alacak yeni bir anayasa oluşturma hülyası ne kadarda masumane bir istek.. Hangi erk sahibi, tek yetkili, dediğim dedik, bir imzayla taşı taş üstünde bırakmayacak derece yetki ve güce malik biri kendini sınırlandıdacak bir yasa ve anayasayı neden istesin ki, yemin ederim ki bu iktidar hiçbir zaman o dedi
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104118)
26 Eylül 2023 Salı 14:56
@Misafir Kullanıcı Arkadaş yazının bir tarafını görüyorsun, ben iktidarın yaptıkları iyi çalışmaları da gelinen kötü durumu da ele aldım, bizden söylemesi, kendileri bilir, yapıp yapmayacaklarını bilemiyorum,
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104077)
24 Eylül 2023 Pazar 22:10
Aman aman! Yeni bir anayasa istemiyorum.Çünkü eskisini aratacağını biliyorum.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104073)
24 Eylül 2023 Pazar 14:29
Devleti yeniden yapılandirdiniz değişmeyen kurum'mu kaldı, aksam helvadan kendi putlarinizi yapin sabah olunca yetim tekrar ve yeniden başa dönün milletin aklıyla alay edercesine demokratik kurumlardan bahs etmeniz akla ziyan elde ettiniz demokratik haklar ve sahip olduğunuz siyasal erk solcularin emeğinin olduğunu unutma yalan üzerinde kurulu bir din anlayışınin sonuçları ortadadır. Sürekli darbe anayasasıni eleştirmeniz bilimsel ahlaka uygun değil çünkü sahip olduğunuz veya beslendiğiniz siyasal erk üzerine hâkimiyet kurduğu darbenin nimetleridir. Hoca başka
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104068)
24 Eylül 2023 Pazar 10:59
Gençliğimizi bitirdiler yaşayamadan yaşlandık. Bundan sonra umut yok. Bitirdiler ülkeyi. Malum azınlık sefa sürmeye, babadan oğula tahta geçmeye devam edecek
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104061)
24 Eylül 2023 Pazar 10:16
Güzel bir değerlendirme yazısı hocam. İnşallah dediğiniz gibi cesaretli adımlar atılır.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104058)
24 Eylül 2023 Pazar 08:09
güzel yazı ama yumuşak üslup.güç bizde iken laikleri ve bizden olmayanları bitirmemiz gerekir.reis şimdiye kadar bir nebze yaptı artık vitesi artırmalı.yeni anayasa ile şeriat getirilmeli,osmanlı yeniden kurulmalı ve reis ilk padişah olmalı.hem seçim ile az da olsa risk almamalı.nüfusumuz hala az,suriyelileri göndermemeliyiz ve yeni göçler için kolaylıklar sağlamalıyız.reisin yapacağı bu tür bir sivil anayasaya tüm gücümüzle arkasında oluruz.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_104057)
24 Eylül 2023 Pazar 03:44
Dünyada ekonomide 23. Sıraya kadar düştük, borcumuzun faizi anaparasını geçti, bundan sonra umut yok, daha kötüsü olur iyisi olmaz
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın