KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
17 Nisan 2024 Çarşamba
15 °C Açık
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

KORONAVİRÜS SONRASI YENİDÜNYA

07 NİSAN 2020 SALI 08:27
7
8858
8
AA aa

Koronavirüs olgusu, bir virüsten daha çok kurulacak olan yenidünya düzeni ile ilgili ipuçları vermektedir.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı söylemi belki çok iddialı bir söylemdir. Ama eski yapıların varlığını devam edeceğini söylemek de çok iyimser bir bakış açısı olacağı da apaçıktır.

Koronavirüsün bize çok güçlü görünen ülkelerin ve küresel örgütlerin herhangi bir salgın karşısında ne kadar zayıf olduklarını göstermiştir.

İnsanın geleceğiyle ilgili yolculuğuna baktığımızda, insansız bir topluma doğru insanlığın hızla sürüklendiğidir. İnsan türü hem ontolojik, hem de epistemolojik bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Hibrit robotlar, akıllı ve çipli ilaçlar, biyometrik sensörler, data ve IT şirketlerinin yeni insansı yapıyı (posthumanizm)  inşa etme çabaları, korkunç bir boyuta doğru insanın evrileceğinin işaretlerini veriyor. Bu durum, insanlığının maddi ve manevi mirasını kökten değiştirecek boyuttadır.

20 nci yüzyıl, insanlık için çok büyük değişimlerin, yeniliklerin yüzyılı olduğu gibi, aynı zamanda insanlığın kaos yılları olarak da zihinlerde yer edinen bir yüzyıl olarak bilinir.

20 nci yüzyıl kültürü;  savaş, ulusal çıkar ve kazanma kültürü üzerine inşa edilmiştir. Yaşadığımız çağ ise, hala 20. yüzyılın düşünsel kodları üzerine varlığını devam ettirmeye çalışıyor. Bugünkü kamu yönetim ve politik alt yapımız, 19 ncu yüzyılın sosyo politik okumalarına dayalıdır. Günümüzün meselelerini, 19 ncu yüzyıl ve 20 nci yüzyıl zihniyet kodlarıyla çözmeye çalışıyoruz. Bu da ister istemez sorunların kangrenleşmesine neden oluyor. Dünün bakış açılarıyla günümüzün meselelerini çözemeyeceğimiz ortadadır!  

Bugün sorunlarımız farklılaşmıştır. Toplumu, doğayı, insanı kucaklayacak ve harmanlayacak yeni değerler üzerine düşünerek çözümler üretilebiliriz. Çünkü 20 nci yüzyılın zihniyet yapısı; politiktir, çatışmacıdır ve egzosentriktir. Ulusal ve nasyonel politik söylemin üzerine bina edilmiş zamanı geçmiş bir formata sahiptir. Günümüzde varolan ve bizi çevreleyen sorunların hiçbirisini lokal ve ulusal düzeyde çözme kapasitesine sahip değiliz. Lokal düzeyde ivme sahibi olan her bir sorun, küresel düzeyde birer kelebek etkisine sahiptir.

Dünya tarihine baktığımızda; her zaman büyük felaketler, büyük değişim ve dönüşümlere sebep olmuştur. Bunun akabinde insanlar, büyük regülasyonlara imza atmışlardır.

Üretim ve yönetim ilişkisi bazında olaylara baktığımızda; tarım ile feodalite arasında, ticaret ile imparatorluklar/krallıklar arasında, endüstri ile ulus devletlerarasında ve günümüzde ise büyük sermaye şirketleri ile küreselleşme arasında doğrudan bir paralellik söz konusudur.

Sermayenin küreselleşmesi ile birlikte ulus-devletler kabuk değiştirmiş, insanlığın gelecek ile ilgili umutları belirsizliğe doğru yönelmiştir. Aklın ve ehliyetin toplumsal alandan geri çekilişi, keşmekeş bir dünyanın kapılarını aralamıştır. Bunun sonucunda ortak aklın ölümü gerçekleşmiş,  kurumsal yapıların altyapısı çökmüş, demokrasinin çözüm üretme kapasitesi düşmüş, popülist ve çıkarlar skalasını bayraklaştıran karizmatik liderlerin güçlenmesine sebep olmuştur. Bu da ister istemez aklın, ilmin ve istişare kültürünün gerilemesine sebep olmuştur.

Koronavirüs vakası ile birlikte insanlık için ezeli ve ahiri olarak iki durum ortaya çıkmıştır; ya aklın, bilimin ve evrensel dayanışmacı değerlerin özümsendiği maslahatçı politikaların hükümdarlığı; ya da aklı, bilimi öteleyen ve her şeye çıkarlar skalasında bakan tutum ve davranışların önemsendiği mefsedetçi politikaların hükümdarlığı… İngilizlerin diliyle “ To be or not to be” ya da bizim argo dilimizle “Ya hero Ya mero!..”

İnsanlığın temel ihtiyaçlarını devre dışı bırakan, salt hükümdarlık taslayan sanal gerçeklerin peşinde insanları oyalayan devletlerin mega yatırım projeleri sonucu bugün insanlık ayaklar altında acılar içinde deviniyor. İnsanları yaşatarak değil, çatışmacı kültürden beslenerek hükmetmeye çalışan devletler/ yöneticiler sayesinde insanlık bugün büyük bir akıl tutulması altındadır. Bugün büyük devletlerin elinde basit solunum cihazları ve maskeler bulunmaz iken, ölüm saçan silahların bolluğu insanlığı hayretler içinde bırakmaktadır. Bir solunum cihazının maliyeti ortalama 500 abd doları iken, bir savaş makinası olan tankın maliyeti ise yaklaşık olarak 5 milyon abd dolarıdır. Bir tanka ödenen para ile bir günde 10.000 bireye solunum cihazı sağlamak mümkün iken, devletler ise neredeyse maske ve solunum cihazları için açık denizlerde korsanlığa soyunmuş haldedirler!

Aklı ve bilimi öteleyen, ideolojik ve çıkar bayraklarını göndere çekenler sayesinde bugün yeryüzü çatışmalar/savaşlar/salgınlar yüzünden yaşanmaz haldedir.  Çağımızda sadece doğruların dillendirilmesi yetmiyor, regüle edici kurumsal yapıların kurulması, işlevselleştirilmesi ve her türlü kötülüğün örgütlenmesine de asla müsaade edilmemesi kaçınılmazdır. İnsanlık hiçbir dönem,  bu dönem kadar akıldan yoksun bir dönem geçirmemiştir. 

Yapmamız gereken,

- İnsanı, toplumu ve çevreyi kuşatan mega projelerden ziyade insanın yaşamını sürdürebilir kılan küçük kalkınma projelerine yönlenilmesi,

- havayı, suyu, yeşilliği ve optimal nüfus büyüklüğünü baz alan küçük, yatay ve işlevsel şehirlerin ve şehirleşmenin önemsenmesi,

- şirketlere, kamuya ve finans sektörüne akan gelirin toplumsallaştırılmasını sağlayarak ve refah devletine geçişin sağlanması,

 ve toplumsal hayatın her safhasında maslahatı ön plana alarak,  her türlü mefsedetin ise def edilmesidir.

Salgın, bize politik iktidarın, toplumsal ve ekonomik hayatta nelerin yapabilirliği hakkında bir sınama imkânı da vermiştir. Virüs aynı zamanda politik dünyanın bilimsel ve teknolojik alanda ulaştığı evre ile bu alanda devletlerin ve kurumların hizmet üretme ve problemleri çözme kapasitesini de sorgulamıştır.

Koronavirüs bize yeni yaşam ve çalışma imkânların olabileceğini de göstermiştir. Önceliklerimizin ve yaşam stilimizin değişeceği,  esnek bir işgücü piyasanın doğacağı ve sanayi 5.0 ile uzaktan çalışma pratiklerinin gün yüzüne çıkacağı ve ücretli köleliğin yerine özgür/yaratıcı emeğin alacağını da işaret etmektedir. Nasıl ki, tarım toplumu kölelik sistemini, sanayi toplumu ücretli köleliği doğurmuş ise koronavirüs sonrası ise özgür/yaratıcı emeğin alacağı bir dünyaya doğru insanlık evrilecektir.

Yaşadığımız dünya sistemi, acılar ve eşitsizliklerle doludur. Bedenin kutsandığı, aklın ve insan onurunun tutsak edildiği,  sermayenin ve bir şeylere sahip olanların iktidar sahipleri oldukları bir çağ olması sorunların ve krizlerin derinleşmesine neden olmaktadır. Bugün yaşadığımız dramlar ve travmalar etik değerlerden arınmış firmaların 70'li yıllardan bu yana uyguladıkları sosyo- ekonomik politikaların bir sonucudur. Şirketler hem ulus içi hem de uluslararası politik regülasyonların oluşumunu engelleyecek güçtedirler. 

İyi bilinmelidir ki, normsuz bir dünya düzeninde; hukuk ve akıl devre dışı kalır, çıkarlar yüceltilir, değerler önemsenmez olur ve kaos kaçınılmaz olur.

Yerel ve küresel bazda yeni bir sistemin kurulması kaçınılmaz olarak kendini hissettirmektedir. Ama mevcut yapılarla yeni bir yapının kurulmayacağı da ortadadır.  Yaşadığımız dünyada kamunun kaosu, şirketlerin karına dönüşmüş bir haldedir. Bu devam edemez bir haldedir. Çünkü idari, siyasi ve iktisadi olarak sitemler çökmüş bir vaziyettedir.

 Bu kriz,  önce bize insanlığımızı ve ardından güvendiğimiz yapıların ne kadar eksik / zayıf olduğunu gösterdi.  Başka bir tabirle, insanın en temel ihtiyaç malzemelerini üretmekten yoksun yapıların- İnsanları yaşatmaktan ziyade, onları imha eden yapılar olduğunu gösterdi.

 İnsanların temel ihtiyaçlarını tedarik etmekten aciz olan devlet sistemlerini insanlar ister istemez sorgulayacaklardır. Barınmanın, sağlığın, eğitimin, ulaşımın ve güvenliğin özelleştirme konusu olamayacağı ve yeni bir düzene doğru zihni melekelerini tekrar gözden geçireceklerdir.

Kamusal alanın çöküşü, aslında kamunun da çöküşü idi.  Bu salgın bize yeni kamusal alanların inşasını ve yeni kamu yönetim yapısı hakkında da yeni bilgiler ve farklı yönetim modelleri hakkında ipuçları verecektir. Onun için insanların öncelikleri değiştiği gibi devletlerin ve kurumsal yapıların öncelikleri de değişecektir. Bu yeni dönemde; hem doğal ve çevresel varlıkların haklarının gözetleneceği, hem de sosyal ve kamusal hizmet üretme kapasitesi olan kurumların güçleneceği bir çağ olacaktır.

Bu yeniçağ;

-Bireysel çıkarlardan toplumsal çıkarlara,

-İktisadi liberalizmden siyasi liberalizme,

-Yerel ve ulusal çıkarlardan evrensel çıkarlara,

-Etik değerlerden arınmış ilmi ve teknolojik gelişmelerden normlarla regüle edilmiş bilimsel ve teknolojik gelişmelere,

-Hizmet üretmeyen kamu yönetim yapılarından hizmeti önceleyen kamu idarelerine,

-Güvenlik endeksli politikalardan gözetleme ve özgürlükleri hukuka bağlama evresine,

-Eşitsizlikten ve gücün adaletsizliğinden eşitliğin ve adaletin gücüne,

-Otoriter ve denetim dışı yapıların yerine sorgulanan ve hesaba çekilen yapılara,

-Zarar verici iş ve eylemlerden fayda sağlayan iş ve eylemlere doğru insanlık bir geleceğe doğru evrilecektir.

Bunlara yapmazsak, bizi bekleyen tehlikeler; savaşlar, salgınlar, doğal ve çevresel felaketler olacağı kesindir.

Küresel göçler, aşırı yoksulluk, iklim değişikliği, kronik ve kalıtsal hastalıklar sosyo-politik yapıları ister istemez değişime zorlayacaktır. Bunun sonucunda kapitalizm değişime uğrayacak,  yakın bir gelecekte insansız bir topluma doğru   (makineleşme sonucu üretimde insan emeğinin ihtiyaç duyulmadığı bir aşamaya) insanlık hızla sürüklenecektir.

Bu insanlık için “şer mi, hayır mı olacaktır ?” sorusuna verilecek cevap, kuracağımız sisteme bağlı olacaktır.

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57379)
13 Nisan 2020 Pazartesi 04:25
Bilimin farkına varabilmek için. Ya da bilim yolun da ilerlemek için. İllaki başımıza bi musibetin mi gelmesi mi lazım. Neden daha öncesinde kimse çıkıp bilimle ilgili bir şeyler yazmıyordu. Şu zamanlarda bilim bizim için değerli oldu. Ama maşallahımız var. Yeter ki bi olay olsun hemen bizim kesin o konu da bi bilgi birikimimiz var. Nerden geldiğini de anlamış değilim...
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57260)
09 Nisan 2020 Perşembe 13:26
EMEĞİNİZE SAĞLIK. TEMENNİLERİNİZ MAKUL,FAKAT İNSANLAR DEĞİŞMEDİKÇE SİSTEMLER DEĞİŞMEZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57214)
08 Nisan 2020 Çarşamba 11:29
devletler en çok da şunu anlamıştır artık. liberalizmin bu tür durumlarda devletleri ve halklarını perişan ettiğini görmüştür. devletçilik politikası bu açıdan çok önemli. Allaha şükür ki eğitim sistemi, sağlık sistemimizin çoğu devlet eliyle yapılıyor. ayrıca ülkemizde 4 mevsimin yaşanılması ve gıda konusunda ciddi sorunumuzun olmaması büyük avantajımız.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57210)
08 Nisan 2020 Çarşamba 07:14
tespitleriniz gerçekten anlamlı geliyor bana fakat gerek siz olun gerek başka diğer birçok yazar olsun neden makalelerinde anlamadığımız keilmeleri bolca kullanırlar bunu anlamak gerçekten anlayamıyorum. yani bu kelimeleri yazarak ontolojik, epistemolojik, egzosentrik, regülasyon okuyucunuza özel bir mesaj mı vermek istiyorsunuz? Bunların türkçesini veya zazacasını yazsanız basit bir yazar olarak mı görünmüş olursunuz? Muhabbetlerimle..
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57544)
20 Nisan 2020 Pazartesi 00:36
@Misafir Kullanıcı Yabanci kelimelerin anlamini ögrenmek faydali olabilir. Lakin surekli yapiliyorsa bu gun gelecek oratada yerli dil diye bir sey kalmayacak. Bugun nasil ki asimilasyon politikalari yuzunden zazaca turkce larisik konusuyorsak yarin oburgun de turkce ingilizce v.s. konusmaya baslayacagiz. Aydinlarimizin yabanci kelimeleri en iyi animsatacan yerli kelimeleri kullanmalidirlar. Bu sizi basitlestirmez bilakis yazdiklarinizi cok daha anlamli kilacaktir.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57261)
09 Nisan 2020 Perşembe 13:30
@Misafir Kullanıcı Okuyucu bu kelimelerin anlamlarını öğrense,daha çok mesafe kat etmez mi?
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57203)
07 Nisan 2020 Salı 22:49
Nedense Türkiye de kaç gün dür aynı sayı vefat ediyor yani 76 bu işte bir iş var ama manidar hiç inandırıcı gelmiyor
Misafir Kullanıcı (@Misafir_57193)
07 Nisan 2020 Salı 18:48
Kapitalizmin Çöküşü betona para yatıranlar şakasını alıp önüne koysun bu hepimize bi ders olsun tarım olmadan yaşam olmaz paranın çöküşü üretken olmayan toplum batmaya mahkûmdur
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın