Peygamber Örnekliğinin Dini Ve Kültürel BoyutuHz. Allah, tarih boyunca peygamberler aracılığıyla, yani bir beşeri tecrübe eliyle, insanlara ilahi mesajını ulaştırmıştır. Peygambere iman edenlere de, o peygamberi takip edilecek örnek bir model olarak sunmuştur. Bu anlamda Hz. Peygamber, İlahi rehberliğin hayata aktarılmış biçimidir. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi Kur'an'ın birçok ayetinde Allah peygamberi, iyi bir örnek model (usvet-ül hasene) göstererek, Müslümanların onu örnek almalarını istemiştir. Hz. Peygamber de, “size iki şey bırakıyorum, onlara sıkı sarılırdığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah'ın Kitabı ve Resulu'nun sünneti (Malik, Muvatta), “Ümmetin fesadı zamanında kim benim sünnetime temessük ederse yüz şehidin sevabını alır”(Suyuti, el fethül Kebir). Diyerek bu hususu vurgulamıştır. Bu nedenle, Peygamberimizin hal ve davranışları ile sözlerinden (hadis) oluşan sünneti seniyyesine ittiba, Müslüman toplumlarda önemli bir rehberlik örneği olarak yer almıştır. Hz. Peygamber örnekliğinin temel eksenini, inanç ve dini konular oluşturmakla birlikte; toplumlarına yol gösterici ve geliştirici insani, vicdani, hukuksal, siyasal, sosyal ve kültürel nitelikte uygulamaları da vardır. Peygamberin sünnetinin örnekliği, bağlayıcılığı, hadislerin sahihliği/doğruluğu, sınıflandırılması, vb. hususlarda İslam bilginleri, çok geniş çalışmalar yapmış ve ortaya koskoca bir “Hadis Usul ilmi” ve “ Fıkıh İlmi” çıkmıştır. Hadis ve sünnetin bir kısmı Kur'an'ın uygulanmasını, açıklanmasını ve ubudiyetleri içerir, bu nedenle bağlayıcıdır. Bir kısım hadisler nafile ibadetlerdir, bağlayıcılığı yoktur, uygulanırsa sevap alınır. Özellikle ibadetlerle ilgili olarak farz, vacip, sünnet, nafile olanları vardır, bunlarda değişiklik yapmak bidattır. Yemek, içmek, oturmak, konuşmak gibi adab-ı muaşeret ile ilgili olanlarına uyma zorunluluğu yoktur, ancak, uyulmadığında o güzel edepten mahrum kalınabilir. Çünkü Hz. Peygamber bir hadisinde, “Rabbim beni güzel bir edep ile tedip etmiştir” diyerek bu yönünü hatırlatmıştır. Peygamberimizin bu örnekliği kültürümüze “adab-muaşeret” olarak girmiştir. Hz. Peygaberin yönetimle ilgili yaptığı uygulamaların ise, belli koşulların ürünü olarak değerlendirilir. Bu uygulamalardan yararlanılır ancak bağlayıcılığı yoktur. Çünkü, bir çok uygulama kendi döneminin tarihsel ve sosyal dokusunun bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. O günün siyasi, tarihi ve sosyolojik ortamın gerektirdiği, (anlaşmalar, yönetim biçimi, askeri düzen, vb.) uygulamaları içerir. Bunlar arasında bir peygamber olarak yaptıkları ile bir de devlet başkanı olarak yaptıklarının ayrımı gerekir. Peygamber uygulamalarından kesin ve bağlayıcı bir devlet ve yönetim biçimi veya iktisat modeli çıkarmaya çalışmak doğru değildir. Ancak, Hz.Peygamberin adaleti, danışmayı, birlikte hareket etmeyi, merhameti esas alan biri olarak yaptıklarından ilkeler çıkarılarak yararlanılmalıdır. Hadislerden hüküm çıkarmak, büyük bir hadis usul ve fıkıh ilmini gerektirir. Her gelen hüküm çıkaramaz. Ancak herkese hitap eden ahlak ve faziletle ilgili dislerden herkes kendince yararlanabilir. Bu nedenle hadis külliyatlarını okurken dikkat etmek lazım, anlaşılmayan veya akla aykırı olanlarla ilgili din bilginlerine veya tefsir kaynaklarına başvurulmalıdır. Onlarca İslam bilgini bu konuda eserler vermiştir. Serahsi'ler ve Şatibi'ler usul ve sünnet kitaplarında, Bediüzzaman Lemalar kitabında sünneti ve makasıdıni dile getirmişlerdir. Mevcut Hadisler, bütünüyle iman edilecek bir külliyat değildir. Peygamber ve sahabi dönemi hakkında bilgi veren önemli bir kaynak olarak; içerisinde uyulacak, uyulmayacak, hüküm çıkarılacak, zayıf, uydurma, sahih hadisler, kişiye, yere ve zamana göre özellik arz eden hadisler vardır. Kitabımız Kur'an'ın temel ruhuna uymayan uydurma hadisler bir tarafa, hadis külliyatı insanlık için önemli hikmetler içerir. Sünnet ve hadisler, doğru haberler olarak bize nesilden nesile aktarılan değerler manzumesidir. Önemli Hadis Kitaplarından olan Buhari ve Tirmiziyi ele alın ve başlıklara bakın; iman, tevhid, muamelat, yiyecekler, temizlik bunlara bakıldığında dini olan var, kültür olan var, örf ve adet olanı var, devlet başkanı olarak yaptıkları var, bir peygamber olarak yaptıkları var, aile reisi ve bir insan olarak yaptıkları var. Sünneti doğru anlamak için, dini olanla dini olmayan, yani kültür olanla ibadet olanı ayırmak gerekiyor. Kültür kendine mahsus daha bir özel yaşantıyı, harsı oluşturur. Medeniyet daha evrenseldir. Kültür milli, medeniyet evrenseldir. Hiçbir peygamber bir kavmin kültürünü evrensel bir medeniyet veya dine dönüştürmeyi hedeflemez. Örneğin, Peygamberin o dönemde temizlikte yaptığı bir dönüşüm var. İnsanlar ellerini kuma batırarak temizliyorlar. Peygamber onları istinca ve suyla tanıştırdı. Burada temizlik ruhu dinidir, şekli ise örf ve kültürdür. Peygamberin kabak sevmesi, bir arap çorbasını sevmesi bir kültür ve insani durumdur. Bugün din adamlarının kullandığı kıravat, nakışlı cübbe vb. de kültürdür, dini değildir. Ama cömertlik, misafirperverlik, cesaret, vb. hususlar evrensel ahlaki değerlerdir. Peygamberin giysi biçimi kültürdür, ancak güzel, temiz ve sağlıklı giyinme anlayışı dinidir. Tüm peygamberlerin şeriatları ve giysisi farklıdır, ama dinin temelleri olan (tevhid, ahiret, ibadet ve ahlak) aynıdır değişmez. Kültür din olsaydı peygamberden peygamber değişmezdi. Sahabiler, peygamber ne yediyse biz de yelim, ne giydiyse biz de giyelim demediler, haydi peygamber siyah sarık sardı bizde saralım, kabak seviyor biz de sevelim gibi bir taklide girmemişler, ama örnek almışlar. Peygamberin yemekte neye dikkat etiğine, tok olmadan sofradan kalktığına, yerken kendi önünden yediğine, taze ve sağlıklı yemek yediğini görüp örnek almaya çalışmışlardır. Peygamber yeşil sarık taktı diye hepimizin yeşil sarık takması veya terlik giydi diye hepimizin terlik giymesi gerekmiyor. Böyle davranmak taklit olur, peygamberi örnek almak gerekir. Yani hadislerde her türlü konu var. Bu nedenle hadis külliyat Kur'an gibi tamamen iman edilecek bilgi değildir. Hadis olsun, Kur'an olsun, onlardaki amacı ve hikmeti yakalamak, mesalihi mürsele (faydalı olanı) bulmak, seddi zerai (kötülüğe giden yolları kapamak) vb. gibi çıkarımlar yapmak önemli. Hz.Peygamber temel inanç konuları dışındaki alanlarda, insanlara müdahale etmemiş, onların anlayış ve yaşam biçimine saygı duymuş, şekilci bir dayatması da olmamıştır. Gönderdiği valilere, Allah'ın kitabında olmayan hususlarda milletin örf ve adetine uygun davranmalarını istemiştir. Peygamberi örnek almak, zamanı bin dört yüz yıl geriye götürüp dondurmak değildir. Hz.Peygamber, insanların inanca aykırı olmayan dünyevi yaşam veya maneviyatla ilgili hususlardaki atılım ve gelişimlerini hep desteklemiştir. Mescide lamba getiren bir sahabiye, “sen nasıl mescidimizi aydınlattın ise, Alalla da senin kabirini aydınlatsın” diyen, yeniliğe açık peygamberi iyi anlamışlardı. Hz.Peygambere, özellikle dini emirlerde itiraz etmeden teslimiyetleri vardı. Dünyevi konularda ise kendileri de fikirlerini söyleyerek olayların akışını değiştirebiliyorlardı. Özellikle, içeriklerini anlamadıkları veya uydurma ve zayıf hadislerle, ekran karşısına çıkarak insanların zihnini karıştıranlar, uydurma hadisler üzerinden tüm hadisleri tartışılır ve şüpheli hale getirmek, din karşıtlarının son zamanlarda başvurdukları ve çoğu defada iyi niyetli insanları kullanarak uyguladıkları bir yöntemidir. Amaçları, İslam toplumlarının birlikteliklerini bozmak, kutuplaştırmak, dinlerini dejenere etmektir. Bu yöntem sömürgeci batılıların yüzyıllardır uyguladıkları bir stratejidir. Ümmeti ayakta tutan sünnetin tesirini kırmak için çok ciddi çabalar içerisinde olduklarını sır değildir. Bu oyuna gelinmemelidir. Sünnet ve hadislerdir ki Müslümanlarda birlik sağlar, ümmet bilinci oluşturur. Camilerde, Umre ve Hac'da, bunu daha iyi görüyoruz; herkes bismillah diyerek başlıyor, ezanlar aynı, namazlar aynı, tekbirler aynı, siyahı ve beyazı her renk insan, ibadet törenini büyük bir seramoniyle birlikte ifa ediyorlar. Peygamber döneminden beri devam edip gelen YAŞAYAN SÜNNET'in rolüdür bu. Peygamber sünneti arasında inanç ve dini olan dediğimiz; Tevhid, ahiret, adalet, ibadet ve ahlakla ilgili olanlar, bir Müslüman için bağlayıcı nitelik taşır. Bunlar dışındaki insani, siyasi, sosyal ve kültürel olanları, bağlayıcı olmamakla birlikte, kendisinden çıkarımlar yapılarak (taklit değil) yararlanmak, islam düşünürlerince benimsenmiş bir husustur. Böyle yapıldığı takdirde, sünnete ittiba peygamberi ve İslam Dinini çağlar üstü kılabilir. Sünnet-i Nebevi doğru anlaşıldığı ve uygulandığı takdirde islam medeniyetinin temelinin sağlam atılmasına vesile olacaktır, inşallah. Sevgi ve saygılarımla.
Bünyamin BAYRAM Eğitim ve Denetim Uzmanı YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Mayıs 2025 Allah'ı neden göremeyiz? Görmediğimiz bir varlığa nasıl inanırız?14 Nisan 2025 Bilimin kutsaldan kopuşu ve bilimsel yanılgı…18 Mart 2025 Son Yüzyılın Önemli İslamcı Akımları, Aydınları ve Eleştirel Analizi20 Şubat 2025 İslamcılık ve Siyasal İslam'ın Doğuşu
|