Anlamını bilmeden Kur'an okuma!..Son asırda türemiş Nevzuhur bir kısım sözde Modernist ilahiyatçılar; Müslüman toplumları bir arada tutan değerleri ve güzel gelenekleri bilerek veya bilmeyerek hedef almış durumdalar. Bu konuda; Kur'an bize yeter deyip Peygamber sünnetini devre dışı bırakma, Peygamber mucizelerini inkâr, Peygamberi sıradanlaştırmaya dönük fikirler, toplumu ayakta tutan, dini duyguları canlandıran Mevlit, Kandil, Teravih, vb. dini, kültürel ve bir kısım güzel gelenekleri hedef alan fikirler toplumda kol geziyor. Osmanlıyı yıkmaya ant içen dahi İngiliz kadın Gertrud Bell'i, meşhur İngiliz ajan Hampher ‘Hatıratım' adlı eserinde Müslümanlar arasına nasıl fikri fitneler soktuklarını okursanız, bu anda ortada gezen bir kısım dini görüş ve akımların; İngiliz ajanların İslam dünyasında yaydığı fikirlerle çok örtüştüğünü göreceksiniz. Önümüzde Kur'an ayı diyebileceğimiz Ramazan ayı dolayısıyla, Kur'an üzerinden ileri sürülen bir iddiayı yazıma konu yapmak istiyorum: Fikirleriyle ciddi bir kitleyi de etkileyen, İslam'a da hizmet iddiasında bulunan sözde İlahiyatçı bir zat-ı muhterem, bulmuş bir kalabalık, fütursuzca sallıyordu: “Anlamını bilmeden Arapça Kur'an okumanın veya anlamını bilmeden Arapçasından Kur'an hafızlığının hiçbir kıymeti yoktur, hafızlık, icazet törenleri vb. adetler bidattir.” diyerek, Müslüman toplumların geliştirdiği Kur'an Okuma ve Hafızlık gibi güzel dini geleneğimizi aşağılıyordu. Anlayacağınız, bunlar Müslüman toplumlarını geliştirecek konuları ele almak yerine; işlerini, güçlerini bırakıp, toplumu inanç ve dini kültürel değerlerini zedeleyen konulara yönelmişler!.. Emperyal güçler de bunu istiyor zaten… KUR'AN OKUMA VE KUR'AN'IN HIFZI Öncelikle bizim gibi, dili Arapça olmayan toplumlar, Kur'an'la bağlarını artırma adına genellikle Arapça Kur'an'ı yüzünden okumayı öğrenirler. Bu nedenle, bizlerde Kur'an Kursları çok yaygındır. Çocukken, Kur'an Kurslarında bazen eğlenceli ve güzel, bazen sıkıntılı ve sorunlu süreçler yaşasak da Arapça Kur'an okumayı bir biçimde öğreniyorduk. Hele Bingöl çocuklarında Kur'an Kursu hatıraları çok fazladır. Ne yapalım yani, Arapça'yı bilmediğimiz için Kur'an okumayalım mı? Kur'an ile ilişkilerimizden biri de Kur'an'ın Arapça ezberlenen hafızlık geleneğimizdir. Bu da Müslüman toplumların dini duygularla geliştirdiği, güzel dini kültürel bir değerimizi oluşturmaktadır. Kur'an, lafzı ve manasıyla Allah'tan geldiği için anlamını bilmeden yüzünden okuyanlar bile manevi hazlar almaktadır. Bu nedenle anlamı bilemediği halde, Kur'an'ı sadece yüzünden okuyarak yaşanan kutsal kitabı okuma vecdinin yadırganması doğru bir yaklaşım olamaz. İnsanda akıl, kalp, ruh ve latifeler gibi çok ince duygular var. Kur'an, tüm bu duygularımıza hitap eden özelliklere sahip ilahi bir Kitap olarak; anlamını bilmediğimiz halde okurken veya Kur'an'ı makamlı okuyanları veya hafızları dinlerken, İlahi bir vecd yaşar ve manevi bir haz alırız. Bir de anlamını bilerek okunduğunda yaşanacak kutsal duyguları düşünün… Hani müziğin dili olmaz, müzik evrenseldir derler ya! Nasıl yabancı dilde bile olsa, sözlerini anlamasak da müzik dinlediğimizde, müziğin o büyüleyici melodisi, ritmi, tınısı ruhumuzu ve duygularımızı okşar!.. (İnsanı olumsuz etkileyen özellikle hırslara, heveslere, kötülüklere yönlendiren müzik konumuz dışıdır.) Güzel okuyan Hafızlardan Kur'an'ı dinlemek de öyle, anlamını bilmezsek de ruhumuz ve duygularımıza manevi ve İlahi bir etki yapar. Bu da Kur'an'ın mucizevi bir kitap olma özelliklerinden biridir. Bu yönüyle Kur'an, ruhumuza olduğu kadar, insanın manevi boyutuna, vicdani ve İlahi coşkunun uyanışına ve uhrevi tarafımıza da hitap etmektedir. Kur'an okuma veya dinleme ile Müzik arasındaki en büyük fark bu noktada yatmaktadır. Bu nedenledir ki namazda, ayet ve sureler Arapçasından okunur. Eğer, kişinin ezberinde ayet yoksa, Namazda kendi ana dilinde dua okunabileceğini söyleyen bir kısım İslam düşünürleri de olmuştur. Ancak, bizim gibi toplumlarda Arapça'yı öğrenerek, Kur'an'ı anlayarak okumak çok güçtür. Çünkü, böyle bir eğitim imkanına sahip değiliz. İmam Hatip okullarında bile Kur'an'ın anlayacak düzeyde Arapça öğretilemediği düşünüldüğünde, bizim gibi seküler eğitim alanların Arapça'yı iyi bir düzeyde öğrenmesi, zaman ve imkân açısından güç bir durumdur. Çok az insana nasip olmaktadır. Peki, bizim gibi toplumlar anlamını bilmeden Kur'an'ı okumaktadırlar, başka ne yapmaları gerekiyor? Elbette ideal olan ve bizden istenen Kur'an'ı anlayarak okumaktır. Kur'an'ın birçok ayeti, “biz anlayasınız/akıl edesiniz diye Kur'an'ı Arapça indirdik” der. Bu nedenle, anlamını bilmesek bile Kur'an'ı Arapça okumakla birlikte, meal veya tefsirinden Kur'an'ı anlayarak da okumak; böylece Allah'ın bizlere neler söylediğini, verilen İlahi mesajı, İslam'ın esaslarını ve kurallarını öğrenmek gerekmektedir. Kur'an'ı yüzünden Arapça okumak yerine, sadece Türkçe Meali veya tefsiri mi okunmalıdır? Bugün Kur'an'ın anlamını veren yüzlerce Türkçe Kur'an Meali ve geniş olarak anlamını açıklayan yüzlerce Kur'an tefsiri var, bunlar okunarak Kur'an'ın o zengin ilahi mesajı bir nebze olsun öğrenilebilir. Ancak, önceki paragraflarda belirttiğim gibi, Kur'an'ın Arapça yüzünden okumanın ayrı bir manevi zevki var. Müslüman toplumlar, hele özellikle bizim gibi ülkelerde, her evde bir Kur'an var ve Kur'an'ın Arapça olarak yüzünden okunması, özellikle Ramazan ayında yapılan hatimlerin ayrı bir manevi güzel tarafı var. İşte Müslüman toplumlar, Cebrail vasıtasıyla Arapça inen Kur'an'ı Kerimi orijinal olan Arapçasından da okuyarak Kur'an'la ilişkilerini ilahi bir vecd ile sürdürmektedir. Kur'an'ı Arapça olarak okumak veya dinlemek, bize Allah, Cebrail ve Peygamber arasındaki dili ve iletişimi de hatırlatır. Çünkü onlar şunu biliyorlar: Kur'an ayetlerinin müminler için şifa ve bereket olduğunu yine Kur'an söylüyor. Bu nedenle, Kur'an'ı yüzünden Arapça olarak okunduğunda; akıl, kalp, ruh ve latifeler büyük manevi haz almaktadır. Ancak ve kesinlikle sadece Arapça Kur'an okuyarak yetinmemeliyiz. Bugün İslam dünyasının en büyük problemlerinden biri de Kur'an'ın içeriğinden habersiz olmasıdır. Kur'an'ın manasını bilmeyen toplumlar, din adına söylenen doğru ve yanlışı ayırt edemez, din adın kandırılabilir… Elbette, Kur'an'ın anlam ve manevi dünyasına bütünüyle ulaşabilmek için, Kur'an'ın Arapça yüzünden okumayla birlikte; Türkçe Kur'an meali ve Kur'an tefsiri de okunmalıdır. Arapça okuması olmayanlar Kur'an mealini ve tefsirini okuyarak; Arapça Kur'an okuyabilenler de bir hatmi Arapça olarak, bir hatmi de meal/tefsir okuyarak yapabilirler. Buhari'de geçen bir hadiste Peygamberimiz, “benim en büyük mucizem bana verilen Vahiy'dir (Kur'an'dır)” Demiştir. Bugüne kadar Kur'an'ın binlerce tefsiri yazıldığı halde insanlar hala onun manasını bütünüyle ulaşamadıklarını itiraf etmişlerdir. Bugün Kur'an hala milyonlarca insanın kalbinde ve gönlünde hayranlık içeren yerini korumaktadır. İşte böyle Muciznüma bir kitap olan Kur'an'ı Kerim'in okunması ve öğretimiyle ilgili hem ayetler var hem de hadisler vardır. Casiye, 20. Ayette, “Şu Kur'an insanların kalp gözlerini açacak bir nur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet ve rahmettir” der. Fatır, 29.ayette, “Allah'ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden açık ve gizli sarf edenler, asla zarar uğramayacak bir ticaret umarlar” der. Hadiste de: “Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenip öğreteninizdir” der. (Buhari, Tirmizi, Ebu Davut,) İster Arapça ister Türkçe mealinden/tefsirinden Kur'an okuyun; her iki okuma türünün fazilet ve sevabının çok büyük olduğu İslam alimlerinin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Beni sorarsanız ağırlıklı tefsir ve meal okuyorum, Arapça'sından okuyarak da o İlahi manevi hazzı almaya çalışıyorum. KUR'AN AYI OLAN RAMAZAN… Kur'an'ın Ramazan ayında ve bin geceden (80 yıllık bir ömür) hayırlı olan KADİR gecesinde inmeye başladığını biliyoruz. Rivayetlerde, Ramazan ayında Kur'an'ın her bir harfinin sevabının binlerce kata çıkacağı vurgulanmıştır. Rivayetlerde, Peygamberimiz son yılında Ramazan ayı içerisinde, Cebrail ile birlikte Kur'an'ı karşılıklı okumuş (Mukabele) ve bir anlamda Kur'an'ı eksiksizliğini çek etmişlerdir. Bu nedenledir ki Müslüman toplumlar; Ramazan ayında, evlerinde Kur'an okuyor; ayrıca da Camilerde Kur'an'ı Hafızlar eşliğinde takip ediyor veya dinliyorlar. Buna mukabele ile Kur'an okuma deniyor. Burada okunan Kur'an'dan alınan hazzı görmek istiyorsanız siz de katılın. Özetle; bu toplumun Kur'an ile kurulan en önemli bağlarından biri de Kur'an'ı Arapça yüzünden okunmasıdır. Bu nedenle, Müslümanlar büyük bir istekle Kur'an öğreniyor ve okuyorlar. Özellikle Ramazan ayında bu ilgi zirveye çıkmaktadır. Bir kısım ilahiyatçıların din adına, toplumun Kur'an ile kurulan bu bağı kesmesinin hiçbir yararı yoktur. Kendisini ilerici gören sözde ilahiyatçılara, olay ve olgulara kuru ve şekilsel bir mantıkla yaklaşmamalarını; toplumsal ve dini sosyolojiyi iyi öğrenmelerini öneriyorum. Ey Kur'an'ı ve Kur'an okumayı seven Müslüman kardeşim! Sana düşen en büyük görev; zaman içerisinde Kur'an'ı sadece yüzünden okumakla yetinmeyip, anlamını da öğrenmeye çalışmak ve Kur'an'ı hayatının rehberi kılabilmektir. Rabbim Ramazan ayına ulaşmayı ve bu ayı aklanarak yaşamayı nasip etsin. Şimdiden Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun… Sevgi ve saygılarımla.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?11 Ağustos 2024 Düşünme Örgümüz ve Ülfet Tuzağı: ATEİZM VE AGNOSTİSİZM25 Haziran 2024 Bilimsel Bilgiye Müslümanca ve Ateistçe Bakış!
|