KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
05 Kasım 2024 Salı
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

Anlamını bilmeden Kur'an okuma!..

04 MART 2024 PAZARTESİ 10:32
18
3097
15
AA aa

Son asırda türemiş Nevzuhur bir kısım sözde Modernist ilahiyatçılar; Müslüman toplumları bir arada tutan değerleri ve güzel gelenekleri bilerek veya bilmeyerek hedef almış durumdalar.

Bu konuda; Kur'an bize yeter deyip Peygamber sünnetini devre dışı bırakma, Peygamber mucizelerini inkâr, Peygamberi sıradanlaştırmaya dönük fikirler, toplumu ayakta tutan, dini duyguları canlandıran Mevlit, Kandil, Teravih, vb. dini, kültürel ve bir kısım güzel gelenekleri hedef alan fikirler toplumda kol geziyor.

Osmanlıyı yıkmaya ant içen dahi İngiliz kadın Gertrud Bell'i, meşhur İngiliz ajan Hampher ‘Hatıratım' adlı eserinde Müslümanlar arasına nasıl fikri fitneler soktuklarını okursanız, bu anda ortada gezen bir kısım dini görüş ve akımların; İngiliz ajanların İslam dünyasında yaydığı fikirlerle çok örtüştüğünü göreceksiniz.

Önümüzde Kur'an ayı diyebileceğimiz Ramazan ayı dolayısıyla, Kur'an üzerinden ileri sürülen bir iddiayı yazıma konu yapmak istiyorum:

Fikirleriyle ciddi bir kitleyi de etkileyen, İslam'a da hizmet iddiasında bulunan sözde İlahiyatçı bir zat-ı muhterem, bulmuş bir kalabalık, fütursuzca sallıyordu: “Anlamını bilmeden Arapça Kur'an okumanın veya anlamını bilmeden Arapçasından Kur'an hafızlığının hiçbir kıymeti yoktur, hafızlık, icazet törenleri vb. adetler bidattir.” diyerek, Müslüman toplumların geliştirdiği Kur'an Okuma ve Hafızlık gibi güzel dini geleneğimizi aşağılıyordu.

Anlayacağınız, bunlar Müslüman toplumlarını geliştirecek konuları ele almak yerine; işlerini, güçlerini bırakıp, toplumu inanç ve dini kültürel değerlerini zedeleyen konulara yönelmişler!.. Emperyal güçler de bunu istiyor zaten…

KUR'AN OKUMA VE KUR'AN'IN HIFZI

Öncelikle bizim gibi, dili Arapça olmayan toplumlar, Kur'an'la bağlarını artırma adına genellikle Arapça Kur'an'ı yüzünden okumayı öğrenirler. Bu nedenle, bizlerde Kur'an Kursları çok yaygındır. Çocukken, Kur'an Kurslarında bazen eğlenceli ve güzel, bazen sıkıntılı ve sorunlu süreçler yaşasak da Arapça Kur'an okumayı bir biçimde öğreniyorduk. Hele Bingöl çocuklarında Kur'an Kursu hatıraları çok fazladır. Ne yapalım yani, Arapça'yı bilmediğimiz için Kur'an okumayalım mı?

Kur'an ile ilişkilerimizden biri de Kur'an'ın Arapça ezberlenen hafızlık geleneğimizdir. Bu da Müslüman toplumların dini duygularla geliştirdiği, güzel dini kültürel bir değerimizi oluşturmaktadır.

Kur'an, lafzı ve manasıyla Allah'tan geldiği için anlamını bilmeden yüzünden okuyanlar bile manevi hazlar almaktadır. Bu nedenle anlamı bilemediği halde, Kur'an'ı sadece yüzünden okuyarak yaşanan kutsal kitabı okuma vecdinin yadırganması doğru bir yaklaşım olamaz.

İnsanda akıl, kalp, ruh ve latifeler gibi çok ince duygular var. Kur'an, tüm bu duygularımıza hitap eden özelliklere sahip ilahi bir Kitap olarak; anlamını bilmediğimiz halde okurken veya Kur'an'ı makamlı okuyanları veya hafızları dinlerken, İlahi bir vecd yaşar ve manevi bir haz alırız.

Bir de anlamını bilerek okunduğunda yaşanacak kutsal duyguları düşünün…

Hani müziğin dili olmaz, müzik evrenseldir derler ya! Nasıl yabancı dilde bile olsa, sözlerini anlamasak da müzik dinlediğimizde, müziğin o büyüleyici melodisi, ritmi, tınısı ruhumuzu ve duygularımızı okşar!..  (İnsanı olumsuz etkileyen özellikle hırslara, heveslere, kötülüklere yönlendiren müzik konumuz dışıdır.)

Güzel okuyan Hafızlardan Kur'an'ı dinlemek de öyle, anlamını bilmezsek de ruhumuz ve duygularımıza manevi ve İlahi bir etki yapar. Bu da Kur'an'ın mucizevi bir kitap olma özelliklerinden biridir.  Bu yönüyle Kur'an, ruhumuza olduğu kadar, insanın manevi boyutuna, vicdani ve İlahi coşkunun uyanışına ve uhrevi tarafımıza da hitap etmektedir. Kur'an okuma veya dinleme ile Müzik arasındaki en büyük fark bu noktada yatmaktadır.

Bu nedenledir ki namazda, ayet ve sureler Arapçasından okunur. Eğer, kişinin ezberinde ayet yoksa, Namazda kendi ana dilinde dua okunabileceğini söyleyen bir kısım İslam düşünürleri de olmuştur.

Ancak, bizim gibi toplumlarda Arapça'yı öğrenerek, Kur'an'ı anlayarak okumak çok güçtür. Çünkü, böyle bir eğitim imkanına sahip değiliz. İmam Hatip okullarında bile Kur'an'ın anlayacak düzeyde Arapça öğretilemediği düşünüldüğünde, bizim gibi seküler eğitim alanların Arapça'yı iyi bir düzeyde öğrenmesi, zaman ve imkân açısından güç bir durumdur. Çok az insana nasip olmaktadır.

Peki, bizim gibi toplumlar anlamını bilmeden Kur'an'ı okumaktadırlar, başka ne yapmaları gerekiyor?

Elbette ideal olan ve bizden istenen Kur'an'ı anlayarak okumaktır. Kur'an'ın birçok ayeti, “biz anlayasınız/akıl edesiniz diye Kur'an'ı Arapça indirdik” der.

Bu nedenle, anlamını bilmesek bile Kur'an'ı Arapça okumakla birlikte, meal veya tefsirinden Kur'an'ı anlayarak da okumak; böylece Allah'ın bizlere neler söylediğini, verilen İlahi mesajı, İslam'ın esaslarını ve kurallarını öğrenmek gerekmektedir.

Kur'an'ı yüzünden Arapça okumak yerine, sadece Türkçe Meali veya tefsiri mi okunmalıdır?

Bugün Kur'an'ın anlamını veren yüzlerce Türkçe Kur'an Meali ve geniş olarak anlamını açıklayan yüzlerce Kur'an tefsiri var, bunlar okunarak Kur'an'ın o zengin ilahi mesajı bir nebze olsun öğrenilebilir.

Ancak, önceki paragraflarda belirttiğim gibi, Kur'an'ın Arapça yüzünden okumanın ayrı bir manevi zevki var. Müslüman toplumlar, hele özellikle bizim gibi ülkelerde, her evde bir Kur'an var ve Kur'an'ın Arapça olarak yüzünden okunması, özellikle Ramazan ayında yapılan hatimlerin ayrı bir manevi güzel tarafı var. İşte Müslüman toplumlar, Cebrail vasıtasıyla Arapça inen Kur'an'ı Kerimi orijinal olan Arapçasından da okuyarak Kur'an'la ilişkilerini ilahi bir vecd ile sürdürmektedir.

Kur'an'ı Arapça olarak okumak veya dinlemek, bize Allah, Cebrail ve Peygamber arasındaki dili ve iletişimi de hatırlatır.

Çünkü onlar şunu biliyorlar: Kur'an ayetlerinin müminler için şifa ve bereket olduğunu yine Kur'an söylüyor. Bu nedenle, Kur'an'ı yüzünden Arapça olarak okunduğunda; akıl, kalp, ruh ve latifeler büyük manevi haz almaktadır. 

Ancak ve kesinlikle sadece Arapça Kur'an okuyarak yetinmemeliyiz. Bugün İslam dünyasının en büyük problemlerinden biri de Kur'an'ın içeriğinden habersiz olmasıdır. Kur'an'ın manasını bilmeyen toplumlar, din adına söylenen doğru ve yanlışı ayırt edemez, din adın kandırılabilir…

Elbette, Kur'an'ın anlam ve manevi dünyasına bütünüyle ulaşabilmek için, Kur'an'ın Arapça yüzünden okumayla birlikte; Türkçe Kur'an meali ve Kur'an tefsiri de okunmalıdır.

Arapça okuması olmayanlar Kur'an mealini ve tefsirini okuyarak; Arapça Kur'an okuyabilenler de bir hatmi Arapça olarak, bir hatmi de meal/tefsir okuyarak yapabilirler.

Buhari'de geçen bir hadiste Peygamberimiz, “benim en büyük mucizem bana verilen Vahiy'dir (Kur'an'dır)” Demiştir. Bugüne kadar Kur'an'ın binlerce tefsiri yazıldığı halde insanlar hala onun manasını bütünüyle ulaşamadıklarını itiraf etmişlerdir. Bugün Kur'an hala milyonlarca insanın kalbinde ve gönlünde hayranlık içeren yerini korumaktadır.

İşte böyle Muciznüma bir kitap olan Kur'an'ı Kerim'in okunması ve öğretimiyle ilgili hem ayetler var hem de hadisler vardır. Casiye, 20. Ayette, “Şu Kur'an insanların kalp gözlerini açacak bir nur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet ve rahmettir” der.

Fatır, 29.ayette, “Allah'ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden açık ve gizli sarf edenler, asla zarar uğramayacak bir ticaret umarlar” der.

Hadiste de: “Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenip öğreteninizdir” der. (Buhari, Tirmizi, Ebu Davut,)

İster Arapça ister Türkçe mealinden/tefsirinden Kur'an okuyun; her iki okuma türünün fazilet ve sevabının çok büyük olduğu İslam alimlerinin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.  

Beni sorarsanız ağırlıklı tefsir ve meal okuyorum, Arapça'sından okuyarak da o İlahi manevi hazzı almaya çalışıyorum.

KUR'AN AYI OLAN RAMAZAN…

Kur'an'ın Ramazan ayında ve bin geceden (80 yıllık bir ömür) hayırlı olan KADİR gecesinde inmeye başladığını biliyoruz. Rivayetlerde, Ramazan ayında Kur'an'ın her bir harfinin sevabının binlerce kata çıkacağı vurgulanmıştır.

Rivayetlerde, Peygamberimiz son yılında Ramazan ayı içerisinde, Cebrail ile birlikte Kur'an'ı karşılıklı okumuş (Mukabele) ve bir anlamda Kur'an'ı eksiksizliğini çek etmişlerdir.

Bu nedenledir ki Müslüman toplumlar; Ramazan ayında, evlerinde Kur'an okuyor; ayrıca da Camilerde Kur'an'ı Hafızlar eşliğinde takip ediyor veya dinliyorlar. Buna mukabele ile Kur'an okuma deniyor. Burada okunan Kur'an'dan alınan hazzı görmek istiyorsanız siz de katılın.

Özetle; bu toplumun Kur'an ile kurulan en önemli bağlarından biri de Kur'an'ı Arapça yüzünden okunmasıdır. Bu nedenle, Müslümanlar büyük bir istekle Kur'an öğreniyor ve okuyorlar. Özellikle Ramazan ayında bu ilgi zirveye çıkmaktadır.

Bir kısım ilahiyatçıların din adına, toplumun Kur'an ile kurulan bu bağı kesmesinin hiçbir yararı yoktur. Kendisini ilerici gören sözde ilahiyatçılara, olay ve olgulara kuru ve şekilsel bir mantıkla yaklaşmamalarını; toplumsal ve dini sosyolojiyi iyi öğrenmelerini öneriyorum.

Ey Kur'an'ı ve Kur'an okumayı seven Müslüman kardeşim! Sana düşen en büyük görev; zaman içerisinde Kur'an'ı sadece yüzünden okumakla yetinmeyip, anlamını da öğrenmeye çalışmak ve Kur'an'ı hayatının rehberi kılabilmektir.

Rabbim Ramazan ayına ulaşmayı ve bu ayı aklanarak yaşamayı nasip etsin.

Şimdiden Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun…

Sevgi ve saygılarımla.

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108711)
27 Mart 2024 Çarşamba 09:47
Kuranın özü ahlaklı bireyler yetiştirmektir.Ancak ve lakin abasi ve emevi döneminde özü ideoliye dönüştürüldü.Özü siyasi arabizm oldu.Bu mihvelde kuran üzerinde çarpıtılarak arabizm ideali oluşturuldu.Örnek kuranda yazılı olmayan bir çok arabik örf adedi sünnet hadis olarak kutsallaştırıldı kuranın içine boca edildi.Ümmeti muhamede servis edildi ümmeti muhamed 7zzr3zehirlendi.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108678)
26 Mart 2024 Salı 14:52
Kuran allahın sünetidir.Yazılı bir kaynaktır.Kaynaktır.Ancak yazılı olmayan tamamıyle 1600 yıl öncesinin arap toplumunun örfi adetlerini güzelleme yapılarak üstelik kuranla ilşkilendirerek ulvi kişlerin sünneti diye topluma sunulması ayıptır.Örnek deve sidiğinde derman bulmak..v.b çok ayıp
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108676)
26 Mart 2024 Salı 14:24
Çağ değişti.Ulus devleler çağı.Metropol şehirler oldu.Birleşmiş devletler var.Nato var.Sanayi devri oldu.Toplumların tamamı okur yazarlı.Yeni hukuk sistemi kuruldu.Bu hukuk sisteminin kaynağı değişen yeni koşullar.Buna göre evrensel hukukkuralı uygulanıyor.Hukuk insanıda artık bu kuralları uygulamak için üniversitelerde mezun olmak zorunda.İşin ehli bunlar.Kuran bilen hafız kililer değil artık.Kuran inançla ilgili camilerde referans olabilir.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108675)
26 Mart 2024 Salı 14:13
Anlamını bilmeden kuran dinlemek bir şarkı dinlemeye benzer hüzünlü bir hikaye gibi.Ancak iş sadece bu değil.Neticede halifelik döneminde abbasi ve emevi döneminde selçuklu osmanlı döneminde günümüz iranında arap ülkelerinin bir çoğunda kuran toplumsal yasaların oluşmasında ve uygulanmasında temel yasa olmuştur.Talli yasaların kaynağı olmuştur.Bu çerçevede kuranın özü etrafında tartışmalar olması kaçınılmaz olmuş esası üzerinde zaman içinde değişik görüşler olmuş külliyat olmuştur.Dememodurki kuran esaslı tartışmalar doğaldır.Bu nun n
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108640)
25 Mart 2024 Pazartesi 10:34
Biz sizi kabilelelelere ırklara göre yaratıkki bir birinizi tanıyasınız.Bu kuranda yer alan yazılı nişanedir.Bu aynı zamanda anadilin önemini de vurgular.Çünkü insanlar arasındaki farklılık nişanelerinden biri de dildir.Tek dil ümmeti muhamede dayatımı abbasi ve emevi saltanat islamının ürünüdür.Çünkü bunlar islamın ana barışçıl menüfestosunu arabizme dönüştürdüler.Arap olmayan diğer ümmeti muhamedi arapça bilseler dahi köle ilan ettiler.Saltanatları uğruna.Bunun kalemşörlüğünü yapan da imam şafi yaptı.Yani arapçayı kutsadı haşaal
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108331)
07 Mart 2024 Perşembe 21:37
Son zamanlarda okuduğum en saçma yazı diyebilirim.
Neden Allah'a güvenilmiyor ve onun gönderdiği kitap eksik, yetersiz veya anlaşılmaz kabul ediliyor?
Neden onun kitabı birleştirici olarak görülmüyor?
Neden Kuranın anlaşılmasının gerekli ve farz olduğu kabul edilmiyor?
Yoksa din adına rahat saçmalamak için böylesi daha hoşlarına mı gidiyor?
افلا يتدبرون القران ام علي قلوبهم اقفالها
Sayın Bünyamin hocam!
Belki iyi niyetli olarak bir değerlendirmede bulunmuşsun fakat eski bir o kadar da eksik olan mülahazaları bir araya getirme
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108336)
08 Mart 2024 Cuma 04:14
@Misafir Kullanıcı Yazıyla hiç alakası olmayan bir cevap, çok ilginç herhalde yazımı tam okumadın, yazıyla çelişen bir eleştiri, yani zihnindeki dünyayı dile getiriyorsun, eğer ciddi kavrama sorunun yoksa, yazımı tekrar okur musun, merak ediyorum aynı eleştiriyi yazacak mısın?
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108297)
05 Mart 2024 Salı 11:35
Hocam Allah razı olsun
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108295)
05 Mart 2024 Salı 10:55
Kuran-ı Kerim, sadece okunsun diye mi indirildi?
Anlamını bilmesek de, ne anlattıldığını bilmesekte şu kadar, bu kadar hatim yaptım diye yetiştirilen bir toplum;
12 yıl boyunca zorunlu eğitime tabi tutulduğunda da hiç bir şey öğrenmeden mezun olur.

Hayata bakış açımız ve bizlere yanlış dayatılan kültürel gelenek ve göreneklerde geleceğimizi olumsuz etkiliyor.
Dünyadaki müslüman ülkelerin geri kalması, dini inançtan değil; yanlış biatları din adına insanlara dayatanlar yüzünden…
'Akletmezmisiniz, düşünmezmisiniz'
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108294)
05 Mart 2024 Salı 10:51
Çok eski çağlarda kabilecik hakimdi.Kabileler çok tanrılıydı.Her kabilenin kendine has inançları vardı.Kesinlikte inançlı toplumlardı.Ve aralarında sürekli savaşım olduğu kesindir.Savaşı kazanan kabile klan yenilen kabilen tüm kutsal metinlerini yok ettiği gibi kendi tanrılarını inaçlarını zorla yenilen kabileye benimsetme esastı.Bunu ortadan kaldırmak için her kabile kendi hafızlarını yetiştirdi.İnançlarını korumak için hafızalara nakil geleneği oluştu.Hafızlık zorunluluktan türed.Ançak günümüzde bu zorunluluk yok.Her şey kayıt altındadır.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_108293)
05 Mart 2024 Salı 10:38
Anlamını bilmediğin bir dille bir metni ezberlemek hafızaya kayıt etmek makamına göre tekrarlamak eziyettir.Yazıktır günaytır.Hafızlık beleşlikten ibaret bir gelenektir.Arapça bilmiyorum.Dinliyorum.Bana açıklı bir türkü gibi geliyor.Muhtemelen hafızda onu his ediyor.İnaç dili ana dil olmalıdır.Mümkünse o toplumun geç miş inançlarından beslenmelidir.Başkalarının inançlarını benimsemek yapaylıktır.Hazıra konmadır.Toplumla bağları zayıf olur.O yüzden zorla dayatılan inançları benimseyen toplumlar geçmiş inançlarını ve benimsedikleri inaçları
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın