KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
19 Temmuz 2025 Cumartesi
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

İnsanlar Neden İnanmaz?

18 TEMMUZ 2025 CUMA 03:08
5
279
0
AA aa

İnançsızlığın Psiko-Sosyal Temelleri Üzerine Bir Düşünce....

Evrenin muazzam düzenine, canlıların olağanüstü kompleksliğine ve insanın akıl, duygu ve vicdan gibi yüksek donanımlarına baktığımda hep aynı soruya geri dönüyorum: Bazı insanlar neden hâlâ inanmıyor?

İslam'ın temel öğretileri, Kur'an'ın eşsiz dili ve Hz. Muhammed'in dürüst, güvenilir kişiliği apaçık ortada dururken, inkâr edenlerin varlığı, üzerinde durmaya değer bir mesele. İşte bu yazıda, inançsızlığın psiko-sosyal boyutlarını hem Kur'an ışığında hem de günümüz perspektifinden ele almak istiyorum.

Kur'an'dan Psikolojik Tespitler

Kur'an'ın ilk inen ayetleri (Alak Suresi, 1-5)

Alak Suresi (Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla):

  1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
  2. O, insanı rahim duvarına tutunan aşılanmış bir hücreden (zigot) yarattı.
  3. Oku! Rabbin sonsuz lütuf ve kerem sahibidir.
  4. Kalemle yazmayı öğreten O'dur.
  5. İnsana bilmediği her şeyi öğreten O'dur.

Bu ayetler, Allah'ın yaratıcılığını, insana yaptığı ikramları, insanın bilgiyle nasıl yükseldiğini, okuma, yazma ve öğrenmenin değerini anlatır. Sonrasında gelen iki ayet ise ilk bakışta bu konuyla ilgisiz gibi durur. Oysa derinlemesine bakıldığında çok önemli bir bağlantı ve uyarı içerir.

 “Gerçekten insan, kendini kendine yeterli görerek azar!” (Alak, 6-7) insanın psikolojik zaafına dikkat çeken bu ayetler, kibir, özgüvenin aşırısı ve “ben bilirim” tavrının, insanı inançsızlığa sürükleyen temel psikolojik ve ahlaki bariyerlerden biri olduğunu gösterir.

Demek ki insan, kendi bilgisini, statüsünü ve konumunu yeterli görerek hakikate kendini kapatabiliyor.

İlk beş ayet, peygamberimizin insanlara ilk tebliğ edeceği hakikatleri içerir. Sonrasında gelen bu iki ayet Peygamberimize, “sen tebliğde bulunacaksın, ama bir kısım insanlar senin sunduğun hakikatleri kabul etmeyecektir. Kabul etmemelerinin nedeni, tebliğ ettiklerinin yanlışlığı değildir. Sakın görevini aksatma, çünkü kabul etmeyenler, kendilerini yeterli görüp, hakikate kapılarını kapatan azmışlardır” der adeta…

İnançsızlığa Prototip Bir Örnek: Ümeyye bin Ebi's-Salt

Taif'te doğmuş, şair, entelektüel, Hanif inancına sahip bir isimdir. Şiirlerinde putları reddeder, tevhidi savunur. Ancak Hz. Muhammed'in peygamberliğini duyunca, “Eğer bir Peygamber gelecekse bu ben olmalıydım” der.

Bu cümle, nefsin, gururun ve benlik duygusunun insanı nasıl hakikatten uzaklaştırabildiğine çarpıcı bir örnektir. Peygamberimiz, onun hakkında şöyle der: “Kendisi iman etmedi ama şiirleri iman etti.”

Bu kısa ifade bile, insanın bazen bildiklerine rağmen gerçeği kabule yanaşmadığını anlatır.

Ümeyye, “Evet, ben bilgili olabilirim. Ama peygamberlik özel bir durumdur. Peygamber olmak için vahiy meleğiyle, ilahi öğretiyle yüzleşmek gerekir” basit muhakemeyi yapamamıştı.

Hz. Muhammed'in gerçekten samimi, hak bir peygamber olup olmadığını araştırıp öğrenmeyi düşünmemiş ve kaybedenlerden olmuştu...

Peygamber döneminden Diğer Örnekler

İlginçtir; Kur'an'ın indiği dönemde buna benzer önemli bir zihinsel direnç yaşandı. Kureyş'in ileri gelen bir kısım azmış insanlar, (Velid bin Muğire, As bin Vail, Ümeyye bin Halef, Ebu Cehil, vb.) Hz. Peygamber'in getirdiği mesajı, duydukları birkaç ayete dayanarak “eskilerin masalları, ben bunları biliyorum” diye nitelemiş, onu sıradan insan sözü saymışlardı.

Modern Dünyada İnançsızlık

Bugüne geldiğimizde, kendini yeterli görme anlayışının, inançsızlıkta hâlâ çok etkili olduğunu görüyoruz. Bugün de pek çok kişi, mesleki veya entelektüel bilgisine güvenerek, kendilerine öğretilen dünya görüşlerine dayanarak din konusunda kesin yargılar öne sürmekte.

Oysa din bambaşka bir alandır. Tıp bilgisiyle kalp ameliyatı yapılır, ama ilahiyat alanında uzmanlık gerektiren meselelerde tıbbi bilgi tek başına yeterli değildir.

Din, kendine özgü bilgi kaynakları ve metodolojisi olan bir sahadır. Dolayısıyla inanç, sadece “akıl yürütmeyle” değil, ciddi bir araştırmayla, sahih kaynaklara yönelerek ve ön yargılardan kurtularak oluşur.

Çok iyi bir biyolog, jeolog, fizikçi veya başka bir meslekten olabilirsin. Ancak bu meslekî bilgiler, Allah inancı ve din hakkında yargılar geliştirmek için yeterli bilgi içermez.

Hasta olduğunda doktora gidersin, mühendise değil.  Bir doktorun hasta ile ilgili teşhisine karşı yüzlerce mühendis fikir yürütseler bir anlamı ifade etmeyecektir.

Mesleki ve kültürel bilginle din hakkında hüküm verirsen, elmalarla armutları karıştırmış olursun.

Tarihte ve bugün, mevcut bilgilerine güvenerek din ve inanç konularında ahkâm kesen pek çok insan, bu nedenle inanç problemi yaşamıştır.

Çağımızın Tipik Prototip Örnekleri: Richard Dawkins, bir zoolog'dur. Ama “Tanrı Yanılgısı” adlı kitap yazarak ateizmin çağımızda öncüsü gibi olmuş. Ülkemizde Celal Şengör, iyi bir Jeologdur, ateistliğini her platformda dile getiriyor. “Ben Jeoloji okudum, dünyaya baktım, kâinata baktım, Tanrı'ya rastlamadım” diyebiliyor. Sanki tüm kâinatı gezmiş gibi.

İnsanlar Tanrı hakkında fikir söylemesin demiyorum. Ama güvenirlilik açısından bakıldığında; bunlarınki fikir jimnastiği niteliğinde bir fantezinin ötesine geçemez.

Şimdi biz alanında uzman, dini tecrübeler yaşamış samimi ve ahlaklı binlerce peygamberin sözüne mi bunlara mı inanalım? Binlerce din bilgini, filozof, düşünür, ilahiyatçıların görüşleri varken, din ve teoloji alanında ehil olmayanlara inanmamız doğru olur mu?

Araştırmadan, öğrenmeden, yeterli bilgiye ulaşmadan İnançsız/Ateist olmak doğru mu?

Eğer siz, Peygamber ne diyor, Kur'an ne anlatıyor diye merak etmiyorsanız; sadece ailenizden, çevrenizden veya ait olduğunuz grubun öğretilerinden hareketle yaşıyorsanız, sadece inançsızlığa savrulursunuz.

Peygamberimizin Hayatı: Düşündürten Gerçekler

Hz. Muhammed'in hayatı da önemli bir delildir.

  • Peygamber olmadan önce huzurlu bir yaşamı vardı.
  • Ticaretle uğraşır, ekonomik durumu iyi, güzel evi, bir eşi ve çocukları vardı.
  • Peygamber olduğunu ilan edince her şeyi değişti: malını kaybetti, yurdundan sürüldü, canına kast edildi.

Şu soru sorulmaya değer:

“Bir insan, hiçbir çıkarı olmadığı hâlde, tüm hayatını riske atar mı?”

Eğer Kur'an ilahi bir vahiy değilse, Hz. Peygamber bu fedakârlıkları neden göze alsın? Bu soru, samimi arayışta olan herkesin zihninde yer etmeli.

İnançsızlığın Diğer Nedenleri

Elbette tek sebep kibir değildir. Birçok başka nedenler de sayılabilir:

  • Cehalet ve bilgi eksikliği
  • Atalara körü körüne bağlılık: (Kur'an birçok ayette: “Ya atalarınız yanlış yolda idiyse?” diyerek, körü körüne bağlılığın yanlışlığına dikkat çeker.)
  • Uzaktan bakarak yüzeysel değerlendirmeler yapmak (Güneşe uzaktan bakılınca küçük bir tepsi gibi görülür)
  • Sorgulamaya ve araştırmaya kapalı olmak
  • Sosyal baskılar ve ideolojik kalıplar

Kur'an'ın bu durumda olanlara yönelik dikkat çeken uyarılar:

Kur'an, Allah'ın varlığı ve dinin hakikat olduğunu veciz ifadelerle anlatır:

Sad Suresi'nde şöyle buyrulur:

“De ki: O (Kur'an), büyük bir haberdir. Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.” (Sad, 67-68)

Büyük haber, yaratıcının varlığından, cennet ve cehennem gibi insanı derinden sarsacak mesajlar kastedilmektedir.

Tarık Suresi'nde:

“Şüphesiz o (Kur'an), kesin (doğru) bir sözdür. O, bir şaka değildir.” (Tarık, 13-14)

Bu ifadeler, inançsızlığa sürüklenenleri ciddiyete çağırarak sarsıcı bir şekilde uyarmaktadır.

Tekvir Suresi, 27,28 ayetler:

“O (Kur'an) alemler için ancak bir öğüttür. Sizden doğru yolda gitmek isteyen için”

Kehf Suresi, 29.ayet

“De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”

Bu ayetler, inançsızlık yolunda yürüyenlere adeta şunu haykırıyor:

“Durun kalabalıklar, gittiğiniz bu cadde çıkmaz sokak!”

Sonuç: Hakikati Aramak

İnanç, basit bir mesele değildir. Ciddi bir araştırma, ön yargılardan sıyrılma ve sahih kaynaklara yönelme gerektirir.

Ben inançsız insanlarla sohbet ederken en başta şu soruyu sorarım:

“Allah'ın var olmasını ister misin? Kâinatı ve insanı yaratan, öldükten sonra insanları diriltecek ve yapıp ettiklerine göre onları değerlendiren bir Allah'ın varlığını ister misin?”

Eğer cevap “Evet” ise, büyük bir kapı açılmış olur. Sohbetime devam ederim. Çünkü bu, Kadiri Mutlak bir yaratıcı olduğu takdirde, gururunu kırıp kabul edeceğini gösterdiği gibi; aynı zamanda aczini ve hakikati arama ihtiyacını kabul etmesi demektir.

Böyle düşünen birine Allah, akli delillerini mutlaka gösterecek ve kalbine varlığını hissettirecektir. Yeter ki kişi, “Peygamber ve Kur'an ne söylüyor?” diyerek öğrenmeye bir adım atsın.

Bir adım atmak yeter. Gerisini Allah gösterir.

Sevgi ve saygılarımla.

 

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın