Bankamatik memurluğu marifet mi?Bir kamu çalışanının yirmi üç yıllık iş hayatında sadece üç yıl işe gitmesi övünç kaynağı olabilir mi? Bu yazıyı bana yazdıran olayı anlatmakla başlamak isterim. Bingöl'de görev yaparken bir şahsın Köy Hizmetlerinden emekli olduğunu, orda 23 yıl çalıştığını ama toplamda ancak 3 yıl işe gittiğini övünerek anlattığına şahit olmuştum. Bu olay 13 yılı aşkındır hala zihnimde canlılığını korumaya devam etmektedir. Aslında ağlayıp tövbe etmesi gerekirken bununla övünmesi, trajedinin bir başka boyutuna işaret etmektedir. Nasıl olur da evine, eşine, çocuğuna yedirdiği yiyeceği, içirdiği içeceği, giydirdiği giyeceği hak etmediği bir ücretle sağlayabilir ve bununla övünebilirdi? Kamu kaynaklarının 85 milyon insanın vergilerinden sağlandığını bilecek kadar şuuru yerinde olan bir kimsenin, çalışmadan bu kaynaktan ücret almayı bir marifet olarak topluma anlatması aslında ülkemizin kanayan yarası olan bankamatik memuru fecaatinin somut bir örneğini oluşturmaktadır. Yukarda verdiğim örnekte olduğu gibi uzun süre çalışmadan ücret alanlar kadar olmasa bile, maalesef Bingöl'de şahit olduğum, işini yapmakta ihmalkâr davranmanın ötesinde kasıtlı olarak işe gitmemeyi veya geç gidip erken ayrılmayı veyahut ta çalışıyormuş gibi davranmayı tercih eden kişi sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Kamu görevlisine işini yaptırmak «kışla zihniyeti» mi? Görev yaptığım Bingöl Üniversitesi'nde yasal mevzuata uygun olarak personelin mesai ve iş kurallarına uyuması hususundaki ısrarımdan dolayı, “burası kışla mı ki bizi buna zorluyor” diye duyumlar alıyordum. Aslında yapmak istediğim memurun kamu ile olan ahitleşmesinin gereğini yerine getirmesini sağlamak suretiyle hem kamu hizmetinin layıkıyla yerine getirilmesini temin etmek hem de kişinin helal rızık kazanmasını sağlamaktı. Ancak maalesef yozlaşmış kültürümüzden dolayı buna direnç gösterenler tüm ilde olmak üzere bir hayli fazladır. Bingöl Meslek Yüksekokulu'nun Bingöl'e Kazandırdığı kötü haslet: İşe gitmeden ücret almak Görevimin ilk günlerinde Bingöl Üniversitesi kadrosunda olmakla beraber Fırat Üniversitesi'nin çeşitli birimlerinde geçici görevlendirilen personelin iadesini istediğimde hem Fırat Üniversitesinden dirençle karşılaştım hem de bu kişilerin gelmekten imtina ettiklerini gördüm. Bunun üzerine yasal süreci başlatacağımı söyleyince bu şahıslardan bazıları istifa ederek farklı üniversitelere geçtiler. Benden önceki dönemde görevli olan Meslek Yüksekokulu Müdürleri 15 günde veya ayda bir defa gelip toplu imza atarak Elazığ'a geri dönüyorlardı ve güya görevlerini bu şekilde yerine getiriyorlarmış! Oysa Bingöl'de görevlendirildikleri için çok daha yüksek ücret alıyorlardı. Bu davranış tarzı Elazığ'dan gelip-giden öğretim elemanlarına da yansımıştı. Haftada bir gün veya 2 haftada 2 gün gelip derslerini birleştirerek veren bu kişiler diğer günler Bingöl'e bile uğramıyorlardı. Oysa bunların aldığı aylık, geliştirme tazminatından dolayı Fırat Üniversitesindeki personelden bir hayli yüksekti. Ne yazık ki, Bingöllü öğretim elemanlarından da bir kısmı benzer nedenlerle eğitim öğretim görevlerini layıkıyla yapmıyorlardı. Hatta falanca öğretim elemanı nerde diye sorulduğunda falanca yerde okey oynuyordur diye cevaplar alınıyordu. Vatandaş ödediği vergi karşılığında nitelikli hizmet ister Kamu hizmetleri, vatandaşların vergileriyle yerine getirilmektedir. Vatandaşlar, düşük maliyetli ve kaliteli hizmet alma beklentisiyle vergilerini kamu görevlilerine emanet etmektedir. Bu anlamda kamu hizmeti bir “emanettir. Kamu görevlileri, bu emanetin bilincinde olarak, kamu hizmetlerini etkin, verimli ve dürüst bir şekilde yürütmeli; görevlerini yerine getirirken ve takdir yetkilerini kullanırken mesleki etik ilke ve standartlara bağlı kalmalıdır. (Kamu görevlileri etik rehberi, Ankara, 2010). Yukardaki açıklamaya bakılırsa 20 yıl çalışmadan ücret alan kişi emanete ihanet ettiği gibi ihaneti de gururla anlatacak kadar tefessüh etmiş bir ahlaki değere sahip olduğunu gösteriyordu. Bırakın bu kadar uzun süre işe gitmemeyi, görevi ihmal olarak nitelendirilen görevin savsaklanması ve geciktirilmesi bile kasıtlı bir eylem olup, bu durumda, kamu görevlileri, hizmete muhatap olan kişi ve kuruluşları mağdur etmiş olurlar. Kamu kurum ve kuruluşlarında çok yaygın olan bu hastalık, aynı zamanda Türk Ceza Kanunu'nun 230'uncu maddesinde bir suç olarak da yer almaktadır. İslam dini hak edilmeyen ücreti helal kılmaz Dini açıdan bakıldığında da İslâm'ın insanı çalışmakla mükellef tutuğu görülecektir. Onun için insan, özellikle Müslüman, rızkını helâl yollardan kazanmak zorundadır. Helal rızık çalışan ile işveren arasında yasalara uygun oluşturulan sözleşme ve ilkelere bağlı olarak meşru alanda kişinin emek sarf etmesi sonucu elde ettiği ücrettir. Hırsızlık çok kötü ama çalışmadan kamudan ücret almak mübah görülüyor Hepimizin bildiği gibi, bölgemizde bir kişiye hırsızlık yap derseniz “Allah'tan korkarım, bu nasıl bir teklif” diye şiddetle karşı çıkar. Ancak birçok vakada olduğu gibi aynı kişi devletle yapmış olduğu iş sözleşmesi gereği ifa etmesi gereken işi yapmadan yıllarca ücret alabiliyor. Oysa bu durumda, topluma karşı olan sorumluluğunu yerine getirmeyerek 85 milyon insanın hakkını gasp etmiş olmaktadır. Cehalet toplumda değer yargılarımızı erozyona uğratmış Peki, yasal mevzuat ve İslami değerler açısından da bakıldığında işe gitmemek, işin gereğini yapmamak, mesaiye uymamak ve tüm bunların sonucunda helal olmayan bir kazanç sağlamak neden bu kadar çok kişi tarafından tercih edilmektedir? Cevap: Cehalet, yani eğitimin yetersizliği. Burada bir parantez açarak eğitim ile öğretim arasındaki farka kısaca değinmek gerekir. Öğretim genellikle bir kişiye yeni bilgilerin aktarılmasıdır, eğitim ise genellikle yaşam boyu devam eden kişiye beceri veya davranış kazandırmaktır. Eğitimle kişi, evrensel ilkelere uygun, inancımıza layık, bireyin kendi hak ve hukukunu gözetirken, yaşadığı toplumun değerlerine ve hem kendisine, ailesine ve sosyal çevresine hem de ülke ve devletine karşı sorumluluklarının bilincini, beceriyi ve davranış tarzını kazanır. Bu sorumluluklar bilincinde olan kişi hakkaniyete riayet eder ve inandığı değerlerden dolayı helal olmayan kazançtan yılandan kaçar gibi uzak durur. Toplum bu tür olumsuzlukları hoşgörüyle karşılarsa haksız kazanç zamanla meşru görülmeye başlanır Kişinin ailesinde, yaşadığı sosyal çevrede veya çalıştığı kurumda bu tür olumsuz örneklerin yaygın olması maalesef kendisine de zamanla yansımakta ve ahlaki olmayan bu durum yozlaşan vicdanında artık etik bir değeri olamayan, sıradan bir iş gibi görülmeye başlanır. Tefessüh eden vicdan artık hiçbir ahlaki veya hukuki kurala riayet etmez, sonucunda haram olan artık onun için sıradan helal bir olgu gibi görülmeye başlar. İlginçtir ki, bu durum git gide artık çevreden de tepki görmemeye başlıyor. Böylesi bir aymazlık sadece kişiye zarar vermekle kalmaz, toplumun gelişimine de engel teşkil eder. Düşünün, bir gemide çalışan yüzlerce kişiden, sadece birinin örneğin, makine dairesinde çalışan bir kişinin bile görevini yapmaması o geminin felaketi ile sonuçlanabilir. Türkiye'de sekiz saatlik mesainin ancak yarısı verimli geçmektedir Eski bir araştırmaya göre, kamu çalışanları günlük mesailerinin verimli olarak geçen kısmının Avrupa'da 6 saat, Türkiye'de 4 saat, Arap ülkelerinde 2,5 saat ve Japonya'da 8 saat olarak tespit edilmiş. Ne yazıktır ki ülkemizde 8 saatlik mesainin sadece 4 saatini verimli olarak üretime çevirebiliyoruz. Geri kalan 4 saatlik kısmı ise verimsiz ve boşa gitmiş demektir. Dikkat edilirse ülkelerdeki gelişmişlik de çalışma saatlerinin verimli kullanılması ile doğru orantılı olarak görülmektedir. Toplumların gelişmişliği o toplumu oluşturan bireylerin kolektif çalışmasına ve başarısına bağlıdır. Bir dişlinin kırılması tüm dişli mekanizmada aksaklıklara neden olduğu gibi, kamudan ücret alıp görevini yapmayanlar aslında o toplumun tümünün emeğinin heba olmasına sebebiyet verebilir. Helal olmayan bir yolla kazanç elde ettiği için de manevi bir sorumluluk da üstlenmiş olur. Böyle bir kişi Kıyamet günü 85 milyondan nasıl helallik isteyebilir? Bu yazının ikinci kısmında, konunun iş ahlaki ve etiği ile alakası ve yetkin kişilerin bundaki rolü anlatılacaktır.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 06 Haziran 2024 Bilimin gelişimine İslam mı, Müslümanlar mı engel oldu?28 Mayıs 2024 Bilim dine karşı mı? - II15 Mayıs 2024 Bilim dine karşı mı? -108 Mart 2024 Bankamatik memurluğu marifet mi? -2
|