KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
06 Kasım 2024 Çarşamba
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

Sistem yoksa kavgalar kaçınılmazdır!

03 MAYIS 2023 ÇARŞAMBA 01:55
9
3366
0
AA aa

Türkiye seçim sath-ı mailine girmiş, 14 Mayıs seçimine kilitlenmiş, tansiyon yükselmiş, kutuplaşmalar ve gerilim artmış durumda.

Normalde seçim, medeni bir anlayışla, bir hizmet yarışı olarak, barış ve huzur içerisinde tatlı bir rekabet olarak yapılması beklenir.

Ülkemizdeki siyasi ve idari yapı, hukuki düzen yönetim erkine büyük bir güç ve imkân sunan nitelikte olması, iktidara talip partilerin ve tabanlarının isteklerini kabartmakta, bu durum da maalesef bugün yaşanan siyasi kavgayı, kutuplaşmayı ve gerilimi de beraberinde getirmektedir.

Peki bunu önlemenin yolu var mıdır?

Siyasi ve idari sistemimizin bilim, akıl, hukukun evrensel temel ilkelerine ve modern dünyanın geldiği rasyonel esaslara dayalı sağlam temeller üzerine inşa edilmesiyle mümkündür…

Öyleyse ilk yapılması gereken, siyasi ve idari sistemin sağlam temeller üzerine kurulmasıdır.

Nasıl mı?

Devletler, toplumları bir arada huzur, güven, barış ve adalet esaslarına göre yönetme iddiasıyla ortaya çıkmışlardır. Devletler, çok büyük imkanlar bakımından, maddi ve manevi nimetlerle dolu “ekmek sepetine” sahiptirler.

Öncelikle Devlet sistemi ve hukuki düzen adalet, hak, bilim ve insan hakları üzerine kurulmalıdır. Hz. Ali, “devletin dini adalettir” diyor. Ailedeki huzur; sevgi, kardeşlik, saygı ve adaletten geçtiği gibi; bir arada yaşayan toplumların tabi oldukları devlet yönetimi için de bu söz konusudur.

Yani doğru ve düzgün işleyen öyle bir sistem kurulmalı ki, iktidar ve yönetime kim gelirse gelsin, devletin elinde tuttuğu sepetteki ekmekleri; ihtiyaca, emek ve çabaya, liyakata ve ehliyet esaslarına ve adalete uygun dağıtmalı, aksi yönde bir davranışa fırsat kalmamalıdır.

Öncelikle devlet imkanlarını, toplumun ihtiyaçları ve yararlarına uygun kullanmak için, toplumdan aldığı güçle devlet yönetimine gelecek siyasal iktidarlar; tüm devlet imkanlarını ifade eden ekmek sepetini (işçi ve memur alımı, bireylerin yönetsel ve siyasal katılım imkanları, finansal krediler, sosyal yardımlar, bölgesel ve sınıfsal yatırımlar, kalkınma hamleleri, muafiyetler, vb. nimetleri) eşit ve hakkaniyet ilkelerine göre dağıtmayı temel politika haline getirmelidirler.

Tüm siyasi partilerden bunu en yüksek sesle dile getirmesini bekliyoruz…

Eşitlik ve adelet neden gereklidir?

Devletin eşit haklara sahip vatandaşı olan bireyler, emeklerinin karşılığını görmek isterler ve devlet imkanlarından adil ve eşit biçimde yararlanmak isterler. Devletler, toplumun ürettiği değerlerin bir kısmını vergi olarak alır ve bunu da toplumun yararı için harcarlar. Vergi alınırken adil olunması gerektiği gibi dağıtılırken de hak ve hukukun gözetilmesi gerekmektedir.

Nasıl ki, bir aile içerisinde anne ve babanın çocuklar arasında ayırım yapması huzuru bozar, büyük bir aile olan devlet ve devleti yöneten siyasal erk de aile bireyleri hükmünde olan vatandaşları arasında ayırım yapmadan düzen ve huzuru sağlamalıdır.

Maalesef ülkemizde bu esaslar bütünüyle sağlanabilmiş değildir. İşte tüm sorun ve çatışmalar devletin elinde tuttuğu sepetteki ekmek dağıtımının usul ve biçimindeki çarpıklıktan kaynaklanmaktadır.

Evrensel düzeyde kabul edilmiş esaslarla kurulmuş bir sistemde iktidara ve idari bir göreve kim gelirse gelsin sistem düzenli bir şekilde işleyecek ve keyfiliklere fırsat kalmayacak, siyaset bir güç veya çıkar sağlayan mekanizma olmaktan çıkacak, özgürlükler de tartışılmıyacak, kültürlü ve bilinçli bir taban var olacak, kavgalar son bulacak, politika toplumun gelişim ve refahını sağlamaya dönük bir yarışa dönecek, siyaset gerçek gündemini bulacak, partiler arka bahçelerine göre değil, toplumun gerçek sorunlarına ve refahına yönelik politikalar üretecek; vatandaş da ideolojik yaklaşım ve bireysel beklentilerden çok, toplumun gelişimini sağlayan, ülkesini dünyanın gelişmiş uygarlık düzeyine taşıyacak politikalara  önem verecek ve buna göre tercihte bulunacaktır.

Böylece siyaset de vatandaş ta gerçek yolunu bulmuş olacaktır.

Toplumda siyasal gerilimi artıran bir diğer önemli sorun da toplumun farklı yaşam biçimi ve düşüncesine sahip kesimlerinin inançlarına, fikirlerine ve yaşam felsefesine göre özgürce bir hayat sürdürememe endişesi taşımalarından kaynaklanmaktadır!..

Toplumlar her zaman farklı düşünce ve inançlara sahip bireylerden oluşur. Örneğin ülkemiz açısından bakıldığında, çok şükür yüzde doksanı aşkın bir oranda Müslüman bir toplumuz. Bu, bizim için büyük bir avantajdır ancak İslami yorumlara dayalı gruplar ve dindarlık anlayışlarından kaynaklanan farklı toplumsal kesimlerin bulunduğu bir gerçektir. Ayrıca, seküler, batılı, rahat ve özgür bir yaşam biçimini benimseyen veya farklı ideolojik ve etnik kaygılara sahip kesimlerin mevcudiyeti de bir realitedir.

Böyle bir toplumda dini veya din dışı bir yaşam biçimi ve ideolojinin devlet eliyle tek geçer bir uygulamaya dönüştürülmesi veya bu toplumsal gruplardan bir kısmının kayırılması veya bir kısmının dışlanması, beraberinde ciddi problemler, kargaşalar ve insan hakları ihlallerini getireceği, toplumsal beraberliği bozacağı açıktır.

İşte tüm bu toplumsal kesimlere evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde yaşama ve düşünce özgürlüğü tanınması; toplumsal zenginliğimizi gösteren bu farklılara sahip kesimlere, devlet katında ayrıcalıklar sağlamayan veya mahrumiyetler doğurmayan yönetsel ve hukuki düzenleme tesis edilebilmelidir, en basitiyle yönetim kadroları liyakat ve ehliyet esaslarına göre oluşturulmalıdır ki bu gerilim ve kavga son bulsun…

Aksini düşünelim, devletin elindek ekmek sepetindeki nimetler dağıtılırken, çoğunlukla siyasi ve ideolojik taraftarlar veya sivil toplum kuruluşu, vakıf ve dernekler gibi baskı gruplarına ayrıcalıklar tanınacaksa, iktidarlalarla özel ilişkiler geliştirenler devlet nimet ve imkanlarından ayrıcalıklı yararlandırılacaksa, belirli bir kesimin inanç ve fikirleri toplumun diğer kesimlerine zorla dayatılacaksa, toplumların bir arada, birlikte ve kardeşçe yaşama iradesiyle kurulan devletin hukuki düzenini oluşturan ve toplumsal sözleşme esasları dediğimiz “anayasasında” problem var demektir.

İşte sistemin sağladığı ayrıcalıklardan yararlanma isteği siyaseti germekte, toplumsal kutuplaşma ve kavgayı da körüklemektedir.

Kavga ve gerilimden kurtulmanın yolu;

İktidara talip siyasi partilere düşen en büyük görev, iktidara geldiklerinde öncelikli olarak söz konusu sistemsel sorunları çözen politikalar izleyeceklerinin teminatını vermelidirler.

14 Mayıs'ta yapılacak seçim sonucunda iktidara kim gelirse gelsin öncelikli olarak siyasi ve idari sistem yapısını düzgün kurabilmelidir.

Öyle bir hukuki düzen kurulmalıdır ki, ekmek sepetini elinde tutmanın cazibesi, kimseyi yoldan çıkarmamalıdır... Yönetime kim gelirse gelsin durum değişmemelidir. Unutmayalım ki, toplumsal gerilim, ayrışma ve kutuplaşmamızı körükleyen zemin burada yatmaktadır.

Siyasi kutuplaşma ve gerilimi artıran diğer bir önemli sorun da siyasetin ideoloji, dünya görüşü veya din üzerinden yapılmasıdır.

Bütün mesele insanımızın bilinçli olmasına bağlıdır. ‘Hiç kimse beni arka bahçesi olarak göremez' diyebilmek, özgür, bilinçli, gelişmiş ve eğitimli birey olmanın göstergesi olarak görülmelidir.

Vatandaşlar siyasal tercihlerini yandaşlığa değil, doğruya, ilme ve hakkaniyete, toplumsal yarara, ortaya konan politikalara göre yapmaları durumunda politikacılar da vatandaşa göre tavır alacaktır.

Hepsi bu kadar!

Demek bütün mesele bizde!

Seçim sürecinin huzur ve barış içerisinde tamamlanması için çaba göstermeliyiz. Ben bir vatandaş olarak tüm siyasilerden ve insanımızdan gerilim ortamını yumuşatan yaklaşımlar içerisinde olmalarını bekliyorum.

İnsanların siyasi düşüncelerine ve seçim tercihlerine saygı duyulmalı, medenice konuşabilmeli ve fikirlerimizi açıklayabilmeliyiz ancak çatışma ve kavgadan uzak durmalıyız. Ülkemizin buna ihtiyacı olan bir süreç yaşamaktayız.

Vatandaşların seçim tercihlerinin, ülkemiz ve insanlarımız için en doğru yönde olmasını Yüce Rabbimden diliyorum…

Geleceğe yüzünü dönmüş ülkemizin bilim ve akılla, İslami ahlak ve erdemle bezenmiş demokratik bir Cumhuriyete, huzur dolu, barış, kardeşlik ve güven içinde yaşayan sağlıklı topluma ulaşması dileğimle…

Sevgi ve saygılarımla…

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın