KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
25 Nisan 2024 Perşembe
°C
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

YÖNETİM İÇİN TEMEL ARGÜMANLAR VE ADALET DEVLETİN ZİYNETİDİR !

23 ŞUBAT 2021 SALI 10:08
5
5611
2
AA aa

Aslında iyi bir yönetim ile ilgili bu gök kubbenin altında söylenen her şey aşağı yukarı biliniyor. Sadece yönetenler /hükmedenler bilmiyor olabilirler. Onların bilmemeleri ya doğal olarak işlerine gelmiyor ya da mahiyetlerinde çalışanlar onlara doğru bilgi vermiyor olabilirler…

Kötü bir sistemin içinde kalarak sistemin değişmediğini gördüm. Çünkü sistem, herkesi sonuçta dönüştürüyor ve rehin alıyor. Sistemden beslenenlerin sistemi değiştirmedikleri malumunuzdur. Tarihi bir anektodu aktarmak istiyorum.  Kureyşliler, Hz Peygambere: “Gel bize lider ol “dediklerinde; O; “Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz de bu davadan vazgeçmem” demesi, bilgimizin dahilindedir. Çünkü peygamber mevcut sistem ile yol alınamayacağını, onların kurumlarıyla ve onların yöntemleriyle varlık aleminde taht kurulamayacağını çok iyi biliyordu. Bizim gelip tıkandığımız nokta da burasıdır.

Bizler Edmund Burke'nin ( Conservatizm/Muhafazarlık), John Locke'nin (Liberalizm/Bireycilik), Ernest Renan (Nationalizm/Milliyetçilik) ve  Saint Simon (Sosyalizm/Toplumculuk)  fikirlerine yenildik. Ufkumuz tükendi ve üstelik evrensel anlama tekabül eden değerlerimizi de kendi dar ve yerel kabile anlayışımıza indirgeyerek yok ettik. Bugün sadece varlığımızı devam ettirmeye yönelik doğal kaynaklar üzerinde bir iktisadi tüketim girdabı içinde debelenip duruyoruz. Ne siyasi, idari, iktisadi ve ne de içtimai olarak yeryüzünde diğer milletlere örnek bir topluluk olmayı becerebildik!..

Algılama kapasitemiz ve zihni melekelerimiz yerelleşti ve iş yapma potansiyelimizi belirleyen etkenler farklılaştı. Kainatta göz ardı ettiğimiz duru gerçekler, bize yol göstermez oldu. Aklımız kilitlendi, kalbiniz mühürlendi ve kulaklarımız işitmez oldu. Bambaşka kulplara tutunup yol almaya başladık.  İnandığımız bilgi bizi yanılttı ve hiç kimselerin bir şeyler alıp götüremediği ve sadece malikler arasında eşyanın el değiştirdiği gerçeğine sırtımızı çevirdik. Eğer eşyanın gerçekliğine inanmış olsaydık yapmamız gereken tek şey, hayatı güzelleştirmek ve eşyanın iyi insanlar arasında devir daim etmesini sağlamak olacaktı. Din, devlet ve diğer sistemlerin bunun için var oldukları gerçeğini unutmuş olmazdık. Aksi takdirde hiçbirisinin anlamı kalmazdı.  Dünyayı güzelleştirmenin dışında tutkulu bir şekilde nesne sevgisi ile hareket eden her tutum, zamanla hakikatle çelişir ve yanlış bir yola sapar.

Maddiyata ve hükmetmeye aşırı olan düşkünlük, hem sistemi hem de yöneticilerin hayatı ile olan bağlantılarını kesintiye uğratır. Kişi bir şeye sahip olmaya çalıştıkça kişiliğinden ödün verir ve nasıl bir varlığa dönüştüğünün bile farkına varamaz.

Hakikat ile bağlantısı kopan bir insan mutlu olamaz, daha çok sahip olmaya çalıştıkça kendi gerçekliğine yabancılaşır. Oysa, hayatı ve yönetimi anlamlı kılan şey hakikat ile olan meşguliyet meşgalemizin sürekliliğidir. Başka bir değişle olay ve olgular karşısında sergileyeceğimiz tutum, bizim hakikatle olan ilişkimizin derecesini belirler.

Varlık alemindeki eylemlerimiz bizim kimliğimizi gösterir. Özgür irademizin sonucunda güzel bir eylem hasıl oluyorsa, o eylem; faydalı ve iyidir, dışsal bir zarar söz konusu ise o eylem kötü ve çirkindir.

Hayat aslında çok sade ve basittir. İnsanların inançlarına, mezheplerine, statülerine ve ırklarına bakarak değil, meziyetlerine bakarak seçmeyi öğrenmiş olsaydık bugün dünya daha yaşanılır ve  farklı olurdu. Dünyada iki insan çeşidi vardır: Hayatı güzelleştirenler ve hayatı çirkinleştirenler…Bunun dışında başka yol ve yöntemlere bakmak, hayatın bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğunu fehmetmemektir.

Pratik yaşamda tutumlarımızı rasyonalize eden ve bizi olgunlaştıran müspet bilgidir. Sahiplenmeyi ve gücü devşirmeyi amaçlayan bilgi ise menfi bilgidir ve hakikatle olan bağlantımızı keser. Menfi bilgi yanlış yapmamızı sağlar ve bizi yalnızlaştırır.

Gerçeklerle uyumlu olmayan bir bilgi, kişilikte devamlı çatışmayı doğurur. Çatışma ise devamlı savaşmayı ve düşmanlığı üretir. Deneyimlenmiş bir olgudur: Kendisiyle barışık olmayan bir güç, kendisine ve başkasına musallat olur.  Bunun sonucunda kişi kontrolünü kaybeder ve gerçeğe şahitlik edemez olur. Şahadet ve şahitlik, varoluşsal gerçeklikten koparsa, kişi yalan söylemekten çekinmez. Çünkü yalan gerçeklerden kopma halidir. Hakikatle ilişkisi kopan her insan firavunlaşır. Kontrolsüz bir varlığa dönüşür; nerede duracağı ve ne yapacağı belli olmaz. Onun için “kontrolsüz güç, güç değildir!”

Sosyal sistemlerde güç mutlak değil izafidir. Güç, bir amacın gerçekleşmesi için gereklidir ve amaçla anlamlıdır. Amacın içinde potansiyel olarak zaten güç vardır ve ayrıca başka bir yerde gücü aramaya gerek yoktur. Güç, adalet ile anlam kazanır, adaletsiz bir güç zulüm üretir.

Varlıklar aleminde beşerin insanlaşmasını ve onun davranışlarını makul bir iyiliğe yönlendirebilmesi için iyi bir sistemin kurulması elzemdir. İyi bir yönetimin temelinde hür iradeleri bir araya gelmiş, belli   normlar hiyerarşisi içinde faaliyet gösteren bir teşkilat/sistemin varlığı önemlidir. Teşkilat dediğimiz şey, keyfiyet ve kemiyet arasında bir organizmanın organizasyonunu sağlayan yapısal bir bütünlüktür.  Teşkilat, farklı bir paradigmayı gerektirir. İyi bir teşkilatta çalışanlar, işverene /lidere değil, belli usul ve ilkelere bağlıdırlar. Ayrıca teşkilatın optimal işlevi ve optimal boyutu önemlidir. Fil kadar büyük, çıta kadar hızlı, aslan kadar güçlü, tilki kadar kurnaz, kurt gibi mücadeleci ve kartal gibi uçabilen bir varlık olmayı hayal etmek elbette faydalıdır, fakat öyle olmaya çalışmak ise abesle iştigaldir. Önemli olan tabii hukuka uygun  işleyen bir sistemi inşa etmektir.

Teşkilatlanmada en önemli olan şey, temsilcilerin nitelikleri ve teşkilatın yüklenmiş olduğu misyondur. Temsil, teşkilatın kalitesini gösterir. Yönetim genelde iki kümülatif öğeden oluşur; teşkilat/sistem ve amir/yöneticilerin niteliği. Bu iki öğe her zaman yönetimde çarpan faktörlerdir. Sistem ile yönetici arasında, denge ve denetim açısından doğrudan bir bağlantı vardır. Bozuk bir sistemde iyi yöneticilerle sonuç almak mümkün olmadığı gibi, iyi bir sistemde kötü yöneticilerle sonuç almak mümkün değildir.  İyi bir sistemin kaynağında yöneticilerin niteliği başta gelir. Bu da doğal olarak bizi ehliyet (uzmanlık) ve liyakat (irade) ilkesine götürür. Ehliyet, mesleki bir birikimin ve donanımın sonucudur. Örneğin doktor, ameliyat yapma yetkisini mesleğinden alır. Yani bir irade tarafından ona bahşedilmiş bir şey değildir.  Ehliyet, mesleki bir beceriden kaynaklanır ve onunla mündemiçtir. Temsil ise, ya iradi bir güç ile ya da idari bir yapı ile ortaya çıkar. Birincisi kendiliğinde doğar, diğeri ise verilir. Temsil, her zaman ehliyetle doğru orantılı olmayabilir. İyi bir doktor, öğretmen, muhasebeci, mühendis olabilirsiniz, ama iyi bir yönetici olmayabilirsiniz. Bir işle ilgili ehliyet (uzmanlık) sahibi olabilirsiniz, ama liyakat (irade) sahibi değilseniz iyi bir yönetici olamazsınız. Yönetici pozisyonu belli bir basiret ve irade sahibi olmayı gerektirir. İyi bir yönetim, ehliyet ve liyakat ilkesi üzerinde varlık bulur.

Bir yönetimde ehliyet ve liyakatin tecelli edip etmediğinin en iyi göstergesi adalettir. İnsanlar arasında eşitler arası ilişki biçimi, insan fıtratının temel esasıdır. Bunun yolu da, yöntemi de bellidir: Adalet.

Adalet ise varlık alemindeki her canlıya fırsatların eşit sunulması ve hak ettiğinin verilmesidir. Zulm, adaletin zıddıdır ve körlüğümüzün bir sonucu olarak ortaya çıkar. Adalet dünyayı güzelleştirmenin biricik yoludur.

Adalet, devletin ziynetidir.

Eskilerin deyimi ile adalet gökte parıldayan kutup yıldızı gibidir; bize yolumuzu ve yönümüzü gösterir.

Adalet, Yüce Yaratıcının bir vasfıdır. 

Adalet, yöneticilerin yeryüzündeki hükümdarlığının devamlılığı sağlayan temel bir ilkedir. Yeryüzünde adaletin terazisi ile hükmedenler ancak Süleyman'ın mührüne sahip olabilirler.

İyi bir insan veya iyi bir yönetici, ne kimseye zulmeden ne de kimselerin kendisi üzerinde gölge oluşturmasına izin veren kişidir. Her zaman tekrarlanmasından hoşlandığım bir söz vardır: “İnsan,  yönetmek ve yönetilmek için yaratılmadı. Dünyayı güzelleştirmek için yaratıldı”.

İyi bir yönetimin temelinde; teşkilat, temsil, adalet, seçilen metodun doğru olması ve sonuç odaklı olması hayatidir. Amaçların meşruluğu kadar, araçların da meşruluğu önemlidir. Niyetimiz iyi olabilir, fakat seçtiğimiz araçlar (temsilciler) uygun değilse, istenilen amaca varılamayacağını ve sistemin ergeç çökeceğini bilmemiz gerekir. Yönetimde temsil ve adalet her şeyin başıdır.

Bugün dünyada insanlık olarak kan kaybediyoruz. Diğer canlı varlıkların yaşam alanlarını yok ettiğimiz gibi kendi elimiz ile inşa ettiğimiz sistemler yüzünden hayatı da yaşanılmaz kılıyoruz. Adeta bütün kadim değerlerin kaybolduğu bir yeryüzünde yaşıyoruz ve yeni bir yaşam paradigmasını da  bir türlü inşa edemiyoruz.

Ülkeme baktığımda, daha da çok üzülüyorum. İçinde boy verdiğim ve yüzdüğüm bu ırmakta; artık ehliyetin, liyakatin, sadakatin ve adaletin esamesinin okunmadığı; bölgesel hemşehriciliğin, etnik, ideolojik ve mezhepçi tutumun kayrıldığını, korunduğunu ve kutsandığını üzülerek görüyorum!..  

Bunu gidermenin yolu ve yöntemi aşağı yukarı bellidir: Hukuka dayalı adil bir yasal normlar sistematiği, işleyen bir teşkilat ağı, ihtiyaçlarla orantılı ehliyeti ve liyakati önceleyen bir personel politikasından geçtiğini ne hikmetse unutuyoruz.

Eğer “dünyayı değiştirmek” diye bir merakınız varsa; bu zordur, ama mümkündür. Ancak hakikati şiar edinenler ve ona teslim olanlar, kendilerini ve dünyayı değiştirebilirler.

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_81399)
24 Şubat 2021 Çarşamba 20:04
Değerli ve güzel yazınız için Hak razı olsun inşallah. Ser levha hükmündeki yazınız değerlidir. Devamını dilerim dua ile
Misafir Kullanıcı (@Misafir_81387)
23 Şubat 2021 Salı 22:34
Bu yazıyı ser levhaya yerleştirerek altın çerçeve içerisindende sarayı humayunun bab ı aliyesinin en ala köşesine asmak icab eder. Kalemine sağlık
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın