Çaylak ve AkbabaDünya edebiyatında şark klasiklerinin çok önemli bir yeri vardır. Şark klasik eserlerin ortak tarafı hikmeti ve irfanı, güzeli ve çirkini, hayatı ve ölümü, inancı, doğruyu ve eğriyi, aşkları, ayrılık ve hüzünleri, kaderi, kederi, özlemleri, ebediyet arzularını, hayatın anlam arayışlarını; hikayelerle veya temsili hayvanların diliyle anlatmaya çalışmalarıdır. Ben bu yazımda, şark klasiklerine konu olan “Çaylak ve Akbaba” hikayesini ele almaya çalışacağım. Çaylak, günlük hayatta hepimizin sıkça kullandığı kelimelerden biridir. Çaylak dediğimizde aklımıza ilk gelen bir işte acemi olan, işin ehli olmayan kişiler olmasıdır. Gerçek anlamda Çaylaklar; uzun kanatlı, çengel gagalı, esmer tüylü, yaklaşık altmış cm. boyunda, yavaş ve yumuşak uçuşlu, uçarken çok tatlı ve zarif görünümleri olan ve özgürlüklerine çok düşkün bir kuş olup, çok hızlı öterler ve sesleri de tiz ve çatlak bir çığlıktır, çoğunlukla da leş yerler. Halk arasında çaylak onurlu bir kuş olarak bilinir ve saygı duyulur. Toplumda kabul gören bir inanışa göre; çaylak, açlıktan öleceğini bilse bile, yavru kuşlara asla dokunmaz, yavru kuşlara saldırıp onları korkutmazmış. Akbaba, ise leşle beslenen ve oldukça iri, kuşlar aleminin en yırtıcısıdır. Görme duyusu çok gelişmiştir. Akbabaların gagaları, leşlerin etlerini ve derilerini koparabilecek kadar güçlüdür. Avlarının kokusunu çok uzaklardan alabilirler. Gelelim “Çaylak ile Akbaba” hikayesine Akbaba, hakketmediği bir gururla, çaylağa seslenerek, ‘şu ovalarda, benim kadar uzakları görebilecek bir kuş daha yoktur'der. Çaylak, ‘söylemesi kolay, bu iddianı ispatlamadıkça inanmam, maharetini göster bakalım' diye cevap verir. ‘Ne yapmamı istersin, bu maharetimi nasıl göstermemi istersin? Diye sorar Akbaba. Çaylak, uzakları gösterir ve ‘bu ovanın çevresinde neler görüyorsun?' diye sorar. Neredeyse, yürüme mesafesi olarak bir günlük uzaklıktı söz ettiği yer Çaylağın. Akbaba, bakışlarını bir yere çevirdi, başını çevirmeden bir noktaya çiviledi ve ‘bir buğday tanesi görüyorum'dedi. Çaylak, “yani şimdi sen ta o ufuklarda bir buğday tanesi gördüğünü mü söylüyorsun, gerçekten sen çok hayali konuşuyorsun, bizimle dalga mı geçiyorsun, bu imkansız bir şey, öyleyse hadi kalk birlikte gidip bakalım, doğru mu söylersin, yanlış mı söylersin görelim…” dedi. Birlikte ovaya indiler ve gün boyunca yürüdüler. Akbaba buğday tanesinin bulunduğu yere yaklaşınca, buğdayı görmenin heyecanlanıyla koşmaya başladı… Ancak, buğdaya odaklandığı için tuzağı fark edememiş, buğdaya ulaşamadan tutsak olmuştu… Çaylak, tuzağa yakalanan Akbaba ile alay etmeye başladı: Çok uzakları görmekle övünürsün, taneyi görüp de altındaki kocaman tuzağı fark edemeyince, ne çıkar bundan ki.. Senin bu maharetinin ne anlamı var ki… Akbaba'nın aklı başına gelmişti, bir buğday tanesi uğruna tutsak olduğunu anlamış ve derin düşüncelere dalmıştı.. İnsan bu ya bazen bir öpmekte boğulur, keçiyi bir tutam ot yardan uçurur, atasözü boşuna söylenmemiştir. Unutma! Gördüğün her sedef, inci taşımaz içinde. Her atıcı hedefini vuramaz. Ey insan, her gördüğün şey sadece gördüğün kadarını anlatmaz. O gördüğünün arkasında ve önünde neler var neler, etrafına iyice baksana. Hiçbir nesne ve olay tek başına bir anlam ifade etmez. Her nesne göründüğü gibi olmayabilir. Olaylar tek taraflı ele alınıp değerlendirilmemeli. Olayların, çok boyutlu etmenlerin bir sonucu olduğu unutulmamalıdır. Bir de işin kader boyutu vardır. Kader yazmış ise kazadan sakınmak imkansızdır. Kader yazınca, hava buğulanır, gözler kamaşır, herkesin görebildiğini bile göremezsin, kendi ayağınla gider tuzağa tutulursun, diye cevaplar Akbaba. Ayağı tuzak ipine bağlıyken, ecel birinin kanına parmak bastırmasın bir kez, artık ince görüşlü gözünü de bağlar ecel… Derin sularda yüzgecin kendine güvenmesi boşunadır. Sevgi ve saygıyla yaşanan bir hayat dilerim… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?11 Ağustos 2024 Düşünme Örgümüz ve Ülfet Tuzağı: ATEİZM VE AGNOSTİSİZM25 Haziran 2024 Bilimsel Bilgiye Müslümanca ve Ateistçe Bakış!
|