Küresel Yahudi Sermayesi ve Dünya Siyasetinin Yönetimi!İsrail bu güce nasıl ulaştı? Siyonizm'in tarihsel gelişimi ve İsrail'in devletleşme süreci, yalnızca bir ulusun dramatik yolculuğu değil; aynı zamanda modern dünyanın güç dinamiklerini şekillendiren ekonomik, kültürel ve siyasi dönüşümlerin bir yansımasıdır. Yahudi toplulukları tarih boyunca sık sık sürgün edilmiş, dışlanmış, güvenilmemiş ve çeşitli toplumsal baskılara maruz kalmışlardır. Memuriyet, askerlik ve devlet kademelerinde yer almaları çoğu toplumda engellenmiş; bu durum onları şehir yaşamının sunduğu imkânlardan yararlanmaya, eğitimlerini geliştirmeye ve “yükte hafif, pahada ağır” mesleklerde ustalaşmaya yöneltmiştir. Altın ve elmas ticareti, tıp, hukuk, bankacılık ve uluslararası ticaret gibi sektörlerde yetişen Yahudiler, sürgün edildikleri her ülkede hayatlarını devam ettirecek mesleki ve entelektüel birikimi oluşturmayı başarmışlardır. Böylece sermaye yönetimi, finans, medya ve teknoloji gibi alanlarda giderek artan bir etki gücü elde etmişlerdir. Bu birikim, 20. yüzyılın ortalarında İsrail'in kurulmasını destekleyen önemli küresel bir altyapıya dönüşmüştür. Küresel Sermaye ve İsrail'in Etki Alanı Bugün İsrail ve küresel Yahudi sermayesi, Almanya'dan Amerika'ya, Avrupa'dan Asya'ya kadar geniş bir coğrafyada devasa varlıkları yönetmektedir. Ellerinde 50 trilyon dolarlık sermayeyi yöneten şirketler bulunmaktadır. Modern finans dünyasında önemli bir rol oynayan fon şirketleri, teknoloji devleri ve medya kuruluşları üzerinde ciddi bir etkinlik söz konusudur. Örneğin BlackRock gibi fon yönetim şirketleri; Microsoft, Amazon, Apple, ExxonMobil gibi küresel devlerde hisselere sahiptir ve trilyonlarca dolarlık varlığı yönetmektedir. BlackRock şirketinin yıllık gayrisafi milli hasılası 13 trilyon dolar; ABD'nin 30 trilyon dolar, Çin'in 18 trilyon dolar, Türkiye'nin 1,3 trilyon dolar… Yani bizim yaklaşık 10 katımız bir bütçe yönetiyorlar. Emeklilik fonlarından teknoloji yatırımlarına, tarım politikalarından enerji sektörüne kadar birçok alanda etkileri hissedilmektedir. Mastercard ve Visa'nın en büyük sponsorları yine bu çevreler. Bu fonlarda zenginlerin paralarını yönetiyorlar, onlara para kazandırıyorlar. Bu parayı kazandırdıkları kişiler ise çoğu zaman devlet yetkilileri… Sermaye sahiplerinin büyük bölümünün politik gücü, devlet yönetimlerini doğrudan veya dolaylı şekilde etkileyebilmektedir. Bu insanların kararları, destekleri ülkelerde devlet başkanlarını bile belirleyebiliyor; devlet başkanlarını değiştiriyorlar. Dünyadaki merkez bankalarında, hukuk kurumlarında, bankaların yönetimlerinde bu etkinin izleri var. Bu durum, küresel politikaların şekillendirilmesinde finans merkezlerinin ve sermaye yapılarının belirleyici rolünü artırmaktadır. Parayı elinde tutan yapılar; medya, siyaset, güvenlik ve hukuk kurumları üzerinde ciddi nüfuz kurabilmekte, kimi ülkelerde seçim süreçleri hatta lider değişimleri dahi bu etkilerin gölgesinde gerçekleşmektedir. Bu acı bir gerçek… Teknoloji, Güvenlik ve Bağımlılık Sorunu İsrail'in savunma sanayisi, biyoteknoloji, yazılım, sosyal medya ve dijital güvenlik alanlarında elde ettiği üstünlük, modern dünyada pek çok ülkeyi bu teknolojiye bağımlı kılmıştır. NETANYAHU TV'DE: “BİZE GÖBEKTEN BAĞLISINIZ” Bu iblis (!) geçtiğimiz günlerde yaptığı bir televizyon konuşmasında; “Bize göbekten bağlısınız. Kullandığınız telefonlar, ilaçlar, yediğiniz gıdalar (domates gibi) bizden çıkıyor.” dedi. Instagram, Facebook, Google, Amazon hepsi İsrail destekli, Yahudi… TikTok'u da alacaklarını söylüyorlar. “Her şey bizim elimizde” diyorlar. Bu durum, uluslararası toplumun teknoloji bağımlılığını derinleştirmekte; kendi altyapılarını geliştiremeyen ülkeleri dış müdahaleye açık hâle getirmektedir. “Telefonlar bizim” diyor, “nereye giderseniz gidin sizi takip ederiz, damgalı köleler gibisiniz.” “İlaçları biz üretiyoruz, biyokimyada dünyada öndeyiz. Hayatınız bizim elimizde; istersek hepinizi yok ederiz.” “En iyi silahlar bizde” diyor. Demek ki ülkeler kendi telefonlarını, kendi silahlarını, kendi sosyal medya araçlarını ve internet altyapılarını kendileri kuramazlarsa İsrail-Siyonist şeytanın elinde olacaklar. Biz bu göbek bağını kesmezsek hepimizin sonunu getirecekler. Mason Locaları, Uluslararası Ağlar ve Siyasi Etki Tarihsel süreçte mason locaları, Rotari ve Lions gibi uluslararası topluluklar; siyaset, bürokrasi ve iş dünyasında önemli etkiler oluşturmuştur. Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren İttihat ve Terakki kadrolarında, (İttihat ve Terakki'nin önderlerinden Talat Paşa mason üstadıdır.) Cumhuriyet'in kurucu kadrosu ve elitleri arasında ve pek çok ülkede bu örgütlenmelerin etkileri görülmüştür. Bu ağlar, diplomatik ilişkilerden ekonomik anlaşmalara kadar çeşitli alanlarda yönlendirici roller üstlenmiştir. Türkiye'nin 1948'de İsrail'i tanıyan ilk ülkelerden biri olması da bu ağların siyasi etkisinin bir sonucudur. Küresel Siyasetin Yönetim Biçimi Siyonist ve küresel sermayenin siyasi süreçlere etkisi farklı yöntemlerle kendini gösterir: ASELSAN'da kaç kişinin öldürüldüğünü ve nasıl öldürüldüğünü biliyoruz. Ekonomik gelişmeyi engelleyerek teknoloji üretimini durduruyorlar; faizle ayakta duran, borçla çarkını çeviren ve darbelerle iktidarların devrildiği dönemler yaşanıyor. Kral Faysal 1975'te sarayında yeğeni tarafından öldürüldü; çünkü Arap-İsrail savaşında Araplara destek verdiği için petrol ambargosu uygulamıştı. Saddam petrolü millîleştirecekti; hemen “nükleer silahları var” dediler, işgal ettiler ve 1 milyon insan öldürüldü. Ondan sonra gelenler hep köle oldu. ABD yetkilileri bir soru üzerine; “Siz Saddam gibi zalim diktatörleri iş başına getirirseniz, biz de onları kullanır, hata yapmalarına fırsat verir (Kuveyt işgali, Halepçe Katliamı, İran'a saldırı vb.) ve bahane üreterek ülkenize gireriz.” dedi. 11 Eylül İkiz Kule saldırısını bahane ederek Afganistan'ı işgal ettiler. İşgalci ve ülkeleri parçalayıcı dış politikalarını buna göre yeniden şekillendirdiler. Mısır'da halkın özgür iradesiyle iktidara gelen Mursi'yi kısa sürede devirdiler ve idam ettiler. Yerine darbeyle gelen Sisi'nin yaptığı ilk iş Refah Sınır Kapısı'nı kapatmak oldu. Çünkü Mursi o kapıyı açmıştı; Filistinlilere yardım gidiyordu. Erbakan hükümeti 28 Şubat 1997'de niçin devrildi? Çünkü D-8'i kurarak İslam ülkelerini bir araya getirdi. Gelir kaynaklarını ortak bir havuza toplayıp ihtiyaçları iç kaynaklarla karşılamaya yönelik girişimleri rant çevrelerini rahatsız etti. Erbakan Filistin'e asker gönderdi. Siyonizmi iyi biliyordu; ancak yerli işbirlikçileri ve askeri-sivil bürokrasi aracılığıyla devrildi. Bugün Batı'da olduğu gibi bizde de halklar özgür bırakılarak kendi iradeleriyle yönetimleri seçemiyor. Lobiler, medya kuruluşları, sivil toplum örgütleri, ideolojiler, özel yetiştirilmiş liderler ve kontrol edilen siyasi hareketler aracılığıyla toplumlar yönlendiriliyor. Ilımlı İslam Projesi ve Toplumsal Yönlendirme ABD'li stratejist Zbigniew Brzezinski'nin “Büyük Satranç Tahtası” adlı eserinde ifade ettiği “ılımlı İslam” konsepti, Ortadoğu'nun siyasal yapısını kontrol altına alma stratejisinin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Cemaatler, bazı siyasi hareketler ve dini liderler bu çerçevede yönlendirilmiş; toplumların düşünce biçimleri, talepleri ve siyasi tercihleri manipüle edilmiştir. Irak'ta ABD askerlerinin başarısı için dua eden siyasetçiler, Yahudi çocukları için ağlayan dinî cemaat liderleri oldu. Bağlı oldukları gruba politik bir tapınmayla yaklaşanlar ne yapıyor? Her yapılanı bir “hikmet” gibi sunarak cemaatlerini veya partilerini aklamaya çalışıyorlar. Bu durum bireylerin eleştirel düşünceden uzaklaşmasına, lidere veya yapıya tapınma düzeyinde koşulsuz itaat etmeye sürükleyen bir zihniyet yaratmıştır. Bu nedir? Özgür ve bağımsız birey olmaktan korkmaktır… İSRAİL NEDEN DURDURULAMIYOR? İsrail sadece bölgedeki 10 milyonluk bir devlet değil; küresel sermayenin, stratejik ittifakların, silah sanayisinin, tarım politikalarının ve ilaç üretiminin merkezinde etkili bir güçtür. Bugün İsrail'le savaşmak, ABD ile savaşmak demektir. ABD'nin dünyanın dört bir yanında savaş gemileri var. İngiltere ve ABD hemen karşınıza çıkar. Sadece ABD'nin 70 civarında nükleer denizaltısı var. F-35'ler, hava savunma sistemleri, nükleer başlıklı füzeler… Bunlarla baş edecek ekonomik ve askerî güce sahip olmak gerekir. Bugünkü durumda hiçbir ülke tek başına bu güçleri karşısına alamaz. ÇÖZÜM: Bölgesel Birlik ve Ortak Güç Oluşturma Bugünün koşullarında İsrail'i ve küresel güçleri dengeleyebilecek tek çözüm, İslam ülkelerinin ortak hareket etmesidir: Ortak askeri pakt Ortak hava savunma sistemi Ekonomik iş birliği Sermaye ve teknoloji paylaşımı Bu tür bir birliktelik sağlandığında, hiçbir Batılı güç Ortadoğu'daki onlarca ülkeyi aynı anda karşısına alamaz. TEHDİT ALTINDAYIZ! Bugün Suriye, Lübnan, Ürdün, Yemen ve İran üzerinde uygulanan baskılar, İsrail'in bölgenin tamamına yayılma emelini göstermektedir. Şu anda ülkemizin en uzun sınır komşusu olan Suriye'de aslında biz, İsrail ile burun burunayız. Bu nedenler bölgede hepimiz İsrail ve ABD tehdidi altındayız. Buna göre yol almalıyız. Adımlarımızı buna göre atmalıyız. Selam ve sevgilerimle.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 04 Kasım 2025 Yeni Bir Dünya Eşiğinde: İnsanlığın Uyanışı ve Yahudi Hikayesinin Bitişi…09 Ekim 2025 Faniyim, fani olanı istemem; Neyleyeyim?..12 Eylül 2025 İslam'ın Çocuğu Olmak: Uyuyan Dev Uyanırsa…18 Temmuz 2025 İnsanlar Neden İnanmaz?
|