Daha kaç hamit öldürülmeli ya da ölmeli?Sabah saatleriydi. Yeni bir güne “merhaba” demenin ve ailece kahvaltı yapabilmenin keyfini hissediyordum bedenimde. Sofra hazırdı ama eksik olan tek şey ekmekti. Marketin çalan telefonunu cevaplayan kişiye siparişler verildikten beş dakika sonra kapı çalmış ve poşetteki ekmeği uzatan kişi, aynı akşam hunharca katledilen Hamit (Ahmet Tokuş) olmuştu. Her zamankinden şık giyinmişti ama üzerindeki durağanlık dikkatimi çekmişti. Yüzündeki tebessümü görebilmek için ağzımdan dökülen tek cümle “Nasılsın Hamit?” olmuştu. Şaşkın ve “bana mı sordun?” dercesine kısa bir duraklama ve akabinde o gür sesiyle “Sağ ol, sen nasılsın?” demekle yetinmişti. Ve akşam saatlerinde telefonum çalmış, “Hamit'i öldürmüşler” denilmişti. Bedenim buz kesilmiş, “şaka mı?” demek istemiştim ama acıdır ki, gerçekten de Hamit, akıllara ziyan bir şekilde katledilmişti. Alelacele mahalleye gittiğimizde polis araçları ve darabası indirilmiş market önüne çekilen güvenlik şeridi, “Yaşadıklarınız gerçek” diyordu! Yaşanan katliamı elbette hiç ama hiç kimse kabullenemiyordu. Hele ki, mahallemizin gülen yüzü ve neşesi Hamit olunca, sancılar daha da katmerleşiyordu. Benim için en zor olanı da, sabah karşılaşmış olduğum Hamit'i o akşam itibariyle bir daha göremeyeceğim gerçeğiydi. Katil zanlısı hem o masum insanı katletmişti, hem Tokuş ailesini ve Hamit'i sevenleri derinden yaralamıştı. Kendi ailesini düşürdüğü çıkmazı ise varın siz düşünün! Sosyal medyada sinirler tavan yapmış, profil resimleri Hamit olmuş, beddualar havada uçuşuyordu. Hiç kimse yaşananları kabullenemiyor, sevinç kaynağı bir insanı kaybetmeyi hazmedemiyordu. Ama hiçbir acı ve feryat, Hamit'i yaşatmaya yetmiyordu. Cinayet akşamı polis kaynaklarından aldığım bilgide, katil zanlısının “ben Mehdi'yim” dediğiydi. Bir gün sonra çıkarıldığı mahkemede verdiği ifade ise bu bilgiyi doğruluyordu. “O Deccal'dı. Öldürülmesi gerekiyordu” diyerek akıllara ziyan bir ifade veren zanlının en dikkat çeken özelliği, hiç şüphesiz madde bağımlısı olmasıydı. Bu durum onun aklanmasını sağlamazdı elbette. Ama acımızı yüreğimize gömsek de, benzer olayların tekerrür etmemesi adına bir önlem alınması gerektiği gerçeğini hatırlatmakta yarar görüyorum. Yıllardır birçok proje uygulandı. SODES, AB, İçişleri Bakanlığı vs. Tüm projelerin gereksiz olduğunu söyleyemeyiz elbette. Fakat gereksiz, tamamlandıktan sonra topluma ya da katılımcılarına hiçbir artısı olmayan birçok projenin varlığının da kabul edilmesi gerekiyor. Dikkat ederseniz, son yıllarda intihar vakaları oldukça artmaya başladı. Cinayet vakaları ise hiç alışkın olmadığımız biçimde seyrediyor. Toplumsal bunalımın arttığı gerçeğini önümüzde tutan bu gelişmeler, elbette çözüm üretmemiz gerektiğini de bizlere haykırmaktadır. Neden intihar ediyor bu insanlar? Manevi boşluk, duygusal refleksler, madde bağımlılığı ve mali sıkıntılardan kurtulamama, intiharların ana sebepleri olarak ortaya konabilir. Fakat asıl meselemiz sorunun tespit etmenin ötesinde, çözüm yollarını bulabilmektir. Sosyal projelerden bahsetmiştim ya. İşte! Tam da bu noktada biraz sitem, biraz da önerim olacak. Sayın siyasilerimiz ve bürokratlarımız bu konuya ne zaman el uzatacak bilemiyorum ama “geç kalıyorsunuz” demekten kendimi alıkoyamıyorum. Bu, sadece “adet yerini bulsun” tavrından ziyade gerçekten çözüm odaklı olmalı ve toplumda bir seferberlik ruhu oluşturarak madde bağımlılığının önlenmesi, ruhsal sorunlarda izlenecek adımlar ve dahası… Tüm detaylar öğrencilere, ailelere anlatılmalı. Gerekirse, bu konuda müracaat edilebilecek birim oluşturulmalı. Madde bağımlısı gençlerin istihdam edilerek meşguliyet kazandırılması, el sanatlarına odaklanmaları sağlanarak “üreten birey” sınıfında yer almaları vs. Yapacak belki de çok daha farklı çalışmalar olabilir. Bu konuda profesyonel biri elbette değilim ama bu hususta artık sessiz kalmak, yaşananları sessizce izlemek kabul edilir değil! Unutmayalım ki, bunlardan biri kendi aile bireylerimizden biri olabilir. Şu soruya yanıt istiyorum; “Zihinsel engelli olan Hamit midir? Yoksa kör ve sağır rolündeki bizler mi?” Veya şöyle sorayım; “Daha kaç Hamit öldürülmeli, ya da ölmeli!” Memleketimizde yola, suya, köprüye, istihdama ihtiyacımız olduğu kadar toplumsal huzura ve insanca yaşama hakkına da ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, çözüm yolunda sessizliklerin bozulmasını diliyorum. Son olarak; Hamit kardeşimize Cenab-ı Hak'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Rabbim, bir daha böyle acılar yaşatmasın! Amin.
YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 01 Nisan 2025 Bir barış elçisi geçti Bingöl'den…08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!
|