Korona FedaileriMilli duyguları kabarık, söz konusu vatan olduğunda milli şairimiz M. Akif Ersoy'un İstiklal marşımızdaki “hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” dizelerine can veren bir ruhu taşıyan Türkiye insanının korkusuzluğu dünya tarihinde iyi bilinir… Darbe girişiminde bomba yağdıran uçaklara evin balkonundan levye atarak düşürmeye çalışan milli bir duygu gösteriyor ki, savaşmak da, savaşırken kaybetmek bu millet için sorun değil. Ama esarete rıza göstermek hiç de kabul edilir değildir. Milli duygularımızın kabarık oluşu ve korkusuzluğumuz, zaman zaman anlamsız konularda da baş gösteriyor maalesef. Savaşçı ruhumuzun sadece düşmana karşı öne çıkması gerekirken, salgınlara karşı da benzer bir tutum takınılmasına anlam yüklemek de güçleşiyor. Dünyayı kasıp kavuran Koronavürüs'e karşı tüm ülkeler teyakkuzda iken bu sorunu ti'ye almamız, şiirler yazıp eğlence videoları çekip sosyal medyada paylaşmamız, sıkıntıyı algılayamadığımızı ve hatta bir tiyatro ile geçiştirmeye çalıştığımızı gösterir nitelikte..! Gerçi, Rusya ile uçak krizinde “tezek yakarız” diyen atarlanan bir düşüncenin, Koronavürüs'e kafa atması şaşırtmaz! Cesur olmamız, tedbirsiz olmamızı gerektirmiyor! Değerli okurlar; İlk olarak Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan Koronavirüs (Covid-19) nedeniyle dünya genelinde hayatını kaybedenlerin sayısı 6 bin 500'ü geçti. Tüm dünya ülkeleri bu alanda ciddi tedbirler geliştiriyor, en etkili mücadele yöntemi olarak önümüzde duran “tedbirli davranılması” seçeneğini sıklıkla vurguluyor. Ne deniyor? Kalabalık ortamlardan uzak durulmalı! Sırf bu yüzden ülkemizde eğitime ara verildi. Ancak bunu ara verilişi bile ‘tatil' olarak algılıyor, alışveriş merkezlerine akın ediyoruz. Kahvehaneleri tıka basa dolduruyor, kolonya ile virüsü yeneceğimizi düşünüyoruz. Bu da yetmiyor, tedbir maksatlı tokalaşmaktan imtina edenleri utandıran sözlerle tokalaşmaya mecbur bırakıyor, hatta yetmiyor, sarılıp kucaklıyoruz! İnsanların camiye dahi gitmekten tereddüt ettiği bir dönemde, Umre'den gelenlerin “ziyaretimize gelmiyorlar” deyip bu gönül kırgınlığı ile yakın dost ve akrabaları bu ziyaretlere mecbur bırakabildiğini görüyoruz. Yapmayalım! Tedbiri elden bırakmayalım, tedbirli davranan insanları yadırgamayalım, kalabalık ortamlardan uzak duralım..! Tamam, cesuruz eyvallah. Ama bu bir cesaret testi değil ki! Hastalığa yakalanmış birinin ulu orta dolaşması ve hastalığı yayması, cinayetle eşdeğerdir! Düzce'deki bir olayda, 12 gün önce Almanya'dan gelen ailenin 5 yaşındaki kız çocuğu, koronavirüs şüphesiyle başka hastaneye sevk edilince babası tarafından kaçırılıyor. Çok şükür ki, polis tarafından yakalanıp hastaneye götürüldüler ve sonuçlar negatif çıktı! Ya pozitif olsa ve babası tarafından kaçırılan o kız çocuğundan başkalarına bulaşsaydı bu hastalık? Bunun hesabı nasıl verilecekti? Bu bilinçsizce yaklaşımın sonucu nasıl telafi edilecekti? Dünya ülkelerinden yığınca uyarı eksenli video ve yazılar paylaşılıyor, bir insanlık dramına dönüşen salgından korunmanın yöntemleri, doğru bilinen yanlışlar ve daha birçok önemli husus aktarılıyor, dikkatli olunması çağrıları yineleniyor. Bu paylaşımları izlerken diken diken olan tüylerimiz, dışarı çıkınca oyun havası eşliğinde yelleniyor adeta! Eğlenmeyi seven bir milletiz. Ona da eyvallah! Ancak bu bir tiyatro değil, eğlence içerikli bir konu da değil! Bir diğer önemli husus da; toplumda kahvecinin de, bakkalın da doktor edasıyla korkusuzluk aşılaması! Gerçi şu günlerde herkes doktor olmuş! Bilen bilmeyen herkes kendince kulaktan dolma bilgilerle ya şifa ya da tedbir dağıtıyor. Hele ki, sosyal medyayı doğru kullanmayıp her önüne düşen paylaşımı ciddiye alıp kaos ortamı oluşmasına fırsat verenler..! Birileri toplumu germeyi, ülkenin dengesiyle oynamayı amaçlarken, bizim sosyal medyayı bilinçsizce kullanımımız üzerinden bunu başarabilmesi de ayrı bir sorun! Tüm sorunları bir yana bırakarak, Sağlık Bakanlığı'na kulak verelim. Bakanlık, tedbirleri de, yapılması gerekenleri de, salgınla ilgili son durumu da gayet şeffaf bir şekilde açıklıyor. Bu konuda diğer tüm bilgileri ve iddiaları yok sayalım, bilime inanıp tedbiri elden bırakmayarak salgınla mücadelede başarılı olmanın yollarına odaklanalım. Aksi halde cesaretimiz bizi kurtaramayacak, salgına kafa atmaya çalışırken kafayı yemekten kaçamayacağız!
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?22 Mayıs 2024 Bizi deprem değil beceriksizliğimiz yıkacak!
|