Pazardan Üç Metre Bez Almak…Aşık Veysele sormuşlar: “Ustad Dünyadan ne anladın?” Büyük ozan cevap vermiş; “Say ki bir Pazar yeri dolaştım, üç metre bez aldım, gidiyorum. Gözünü açıyorsun “doğdu” diyorlar, gözünü kapatıyorsun “öldü” diyorlar. İşte bu göz kırpışa “ömür” diyorlar.” Yaşadığımız asrın deprem felaketi gösterdi ki pazardan üç metre bez alamadığın zamanlar da olabiliyormuş. Demek hayat böyle bir şey, bir varsın bir yoksun… Bingöl online sahibi ve köşe yazarı Hâkim kardeşimizin dediği gibi, “ev alırken süs ve lükse bakarak alıyoruz, ama farkında değiliz lüks mezarlar aldığımızın, sonunda battaniyeye sarılıp gömülürüz” maalesef bazıları battaniye bile bulamadan gömülebiliyor. O lüks evlerde oturanlar şimdi yaşamak için konteyner, sarılmak için bir battaniye arıyorlar. Düşünsenize depremzedelerin dramını, depremlerin onlar üzerindeki duygusal ve zihinsel yıkımını, maddi hasarların giderilmesi belki mümkün, ama onların yaşadıkları duygusal travmalar kolay kolay geçmez. Kimisi anne ve babasını, kimisini çocuklarını ve eşini, akrabasını, dostlarını, elini-kolunu…kaybetmiş. Bunların iç dünyasındaki bütün kolonlar ve kirişler kırılmış, duvarlar yıkılmış. Bu içsel kolonları ve duvarları yeniden kurmak belki bir ömür sürecek. Bazıları da iç dünyalarındaki bu yıkım enkazının altından kalkamayacak ve bir ömür “sesimi duyan yok mu?” diye inleyip duraçak. Bu kardeşlerimizin yerinde bizler de olabilirdik… Öyleyse, bu fani ve her an yıkılabilecek hayatın gayri meşru yüzüne aldanıp da yanlışlara, günahlara girerek ebedi saadetimizi kaybetmeyelim. Ayetin tabiriyle, Dünyanın bir oyun ve eğlence olduğunu, buna kapılıp yoldan çıkmanın, günahlarda ve yanlışlarda devam etmenin, hileli işlerle para kazanmanın akıllıca bir iş olmadığını anlamamız gereken günler yaşıyoruz. Sadi'ye sormuşlar: “Dünya neye benzer?” Sadi, “Dünya süslü bir geline benzer, herkesle nişanlanır ama hiç kimseyle evlenmez” der. Ama biz bütün benliğimizi ve hayallerimizi bu fani hayatın aldatıcılığına, lüksüne ve eğlencesine kaptırmış, bu süslü ve aldatıcı gelinle evlenmeye çalışıyoruz… Bu sonlu hayatta ölüm mukadderdir. Şöyle veya böyle bir gün öleceğiz. Haşirde yeniden dirilecek ve adeta uykudan uyanacağız, işin garip tarafı yandığımızda yalnız olacağız ne servetimiz, ne hizmetçilerimiz ve ne de eş ve çocuklarımız yanımızda olmayacak. Yanlızız ve sadece yapıp ettiklerimizle, yani amellerimizle başbaşa kalacağız. Kur'an ayetlerinin ifadesiyle,” tüm hesaplarımız bir sayfada önümüze konacak ve bazıları hesaplarını gördüklerinde, “keşke ölüm beni alıp götürseydi de bu günleri görmeseydim” diyecek ve içini yakacak pişmanlık acısı, cehennem ateşinden daha şiddetli olabilecek… Yani biz hesap gününde büyük gerçekle uyanacağız, nasıl kendi kendimizi kandırıp günahlarla ve boş şeylerle oyalandığımızı anlayacağız… Yönetici olarak yaptığımız tüm haksızlıklar; tüccar olarak yaptığımız sahtekarlıklar, müteahhit olarak yaptığımız hileli işler; imkanımız olduğu halde yetime ve yoksula el atmadığımız; boş işlerle zaman geçirip, bizi yaratan Rabbimizi nasıl tanıyabiliriz deyip, gönderdiği Kitabı'nı bir açıp okumadığımız, Müslümanca güzel bir hayat yaşamadığımız, hayatın anlamı nedir? deyip sorgulamadığımız, hakikati araştırıp incelemediğimiz, yani tüm yapıp ettiklerimiz ve yapmadıklamız en ince ayrıntısına kadar yazılmış hesap defterimiz önümüze konacaktır. Ayetin tabiriyle, “Oku kitabını bugün hesap sorucu olarak nefsin sana yeter”denecek. İsra, 14. Önümüzde, Mübarek Ramazan ayı var, yani kendimize gelebileceğimiz, kendimizle hesaplaşabileceğimiz bir arınma ayı var. Hayatı daimî sanıyorduk, ülkemizde yaşanan deprem ölümle yaşam arasında ne kadar ince bir perde olduğunu bize çok iyi gösterdi. Bir gün hepimizin elinden çıkacak bu hayat. Öyleyse fazla aldanmadan kendimize gelmemiz gerekir. “De ki: Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” Zümer/53 ayetindeki engin affedicilik her insanı büyülemekte ve kendine çekmektedir. Bu ayete sarılmak zamanı. Ancak, burada bir husus önemli olmaktadır. Bu ve benzeri ayetlere, Allah'ın Af ve Mağfiretine ve Rahmetine güvenerek günaha girme veya günahta devam etme eğilim ve psikolojisinin insanları büyük yanlışlara ittiğini bildiği için, tüm günahları affedeceğini belirten bu ayetin hemen devamındaki ayette; “Azap size gelip çatmadan önce, rabbinize tam anlamıyla yönelip O'na teslim olun, sonra kimseden yardım göremezsiniz.” Zümer/54. Ayetiyle de uyarmaktadır. Çünkü azabı gördüğünde, “Keşke bana bir fırsat daha tanınsa da iyilerden biri olsam!” diyerek hayıflanmasın. Zümer,58. İnsan… Allah'ın rahmetine güvendirmek suretiyle aldatmak; Şeytan, Allah Teâlâ'nın sınırsız rahmetini, mağfiretini, tüm günahları bağışlamasını, her daim tövbeleri kabul etmeye hazır olmasını insana fısıldayarak onu günaha sevk eder. Tövbe kapısının ömrün sonuna kadar açık olduğunu söyleyip ona tövbeyi erteletir. Ölümün hesapsız ve beklenmedik zamanlarda geldiğini ise ona unutturur. Bazen de Yusuf (as)'un kardeşlerinin dediği gibi “Yusuf'u öldürün ve onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın. Ondan sonra da salih kimseler olursunuz!” (Yusuf 9) diyerek insana günah işletir. Oysa günah, hiçbir zaman insanı hayra sevk etmez. Nasıl ki işlenen her hayır, insanı yeni hayırlara yönlendiriyorsa, işlenen her günah da insanı ancak yeni günahlara sevk eder. “Helal dairesi keyfe kafidir, harama girmeye hiç lüzum yoktur” der Bediüzzaman. Allah Teâlâ, insana kaldıracağından fazla yük yüklememiştir. Ve biz biliyoruz ki O'nun (cc) sevdiği amel az bile olsa devamlı olanıdır. Hep islami yaşantıyı ertelemekteyiz ha bügün ha yarın derken yaş bitiyor ve belki de ölüm kapınızı çalıyor gençken daha güzel yapacağınız ameller var, gençlikte daha faydalı olurken yaşlılıkta isteseniz de bazı şeyleri yapamazsınız… Mevlâna der ya, “Hayat bir uykudur, ölümle uyanır insan, sen erken davran ölmeden önce uyan.” Bu söze kulak verme zamanı geldi ve geçiyor. Allah'a dönüş, hakikate yöneliş zamanı… Şair demiş ya, Rabbine ağlar isen göz yaşını silmez mi hiç, ta ciğerden ah edersen matlubunu vermez mi hiç… “…Ey mü'minler! Hepiniz tevbe ederek Allah'a yönelin ki kurtuluşa eresiniz.” Nur,31. Ayete kulak verme zamanı… Sevgi ve saygılarımla.
Not: Yanlış anlaşılmasın ünyanın bir oyun bir eğlence olması ve terkedilmesi demek; dünyayı fiilen değil kalben terketmek, dünyanın gayri meşru sefahatini terketmek, boş ve faydasız işleri terketmek anlamındadır. Yoksa mümin ahiretini bu dünyada düzgün yaşantısıyla, eylemleriyle kazanacaktır. Çünkü dünya ahiretin bir tarlasıdır, ne ekerseniz onu biçersiniz. Peygamberimiz ve arkadaşları da dünyaya çalışmışlar, dünya işlerini İslamın güzellikleriyle yeniden kurmuşlar, dünya hayatının sefahitine, heva ve hevesine aldanmamışlar, Müslümanca yaşamışlar.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?11 Ağustos 2024 Düşünme Örgümüz ve Ülfet Tuzağı: ATEİZM VE AGNOSTİSİZM25 Haziran 2024 Bilimsel Bilgiye Müslümanca ve Ateistçe Bakış!
|