Mısır olayları bağlamında müslüman kardeşler hareketine yöneltilen eleştiriler-1Bütün dünyada büyük heyecan uyandırarak karşılanan Arap baharı özellikle yıllardır tekçi ve baskıcı yönetimlerin egemenliği altında bir hiçe dönüşen halklar nezdinde beklenmedik bir düzeyde karşılık bulmuştu. Ülke ordularının da yarı sessiz duruşları başta Tunus olmak üzere kitlesel demokrasi taleplerinin başarılı olmasını sağlamıştı. Ayaklanmalara dönük hiçbir işaret yokken birden oluşup gelişen halk hareketlerinin ardında Ortadoğu haritasına coğrafi ve siyasi düzen vermek isteyen batılı güçlerin var olduğu ilk günlerden itibaren dillendirilmişti. Bunun basit bir söylentiden öte bir gerçeği ifade ettiği kısa bir süre sonra net olarak anlaşıldı. 1920'li yılların sonlarında kurulan İhvan hareketinin bütün Ortadoğu'daki kitlesel varlığı ve oluşan halk hareketlerindeki en büyük aktif güç olarak başat rol oynaması, olayların sonucunda da siyasi başarı kazanması Batı dünyasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Kurulduğu ilk günden bugüne kadar toplumsal hayatın her düzeyinde en büyük güç olarak yer alan Müslüman Kardeşler hareketinin olayların sonucunda siyaset sahnesinde yer alabileceği büyük bir olasılıkla itici batılı güçler nezdinde hesaba katılmamıştı. İhvan hareketi siyasete girme kararı alarak Arap baharı sonrası Mısır'ın en büyük iktidar adayı olarak girdiği genel seçimlerin yanı sıra cumhurbaşkanlığını da kazandı. Ardından geçici anayasa referandumunda yüzde 70'e yakın oy alarak ne kadar güçlü olduğunu herkese gösterdi. İhvanın başta Mısır olmak üzere Tunus ve Libya'da başarılı olması hem batıda hem Ortadoğu'da baskıya dayalı egemenliklerini yitirmek istemeyen petrol krallarında büyük bir korkuya neden oldu. Hiç beklenmedik bir tarzda iktidarda bulunan Müslüman kardeşler aleyhine sokak gösterileri başlatıldı. Neticede Türkiye dışında, eli kanlı dünyanın desteği ile Müslüman Kardeşler hareketi, askeri bir darbeyle Mısırda iktidardan alaşağı edildi. Mısır ordusunun sivil iktidara, yönetimden çekilme süresi vermekle başlayan askeri darbe, ardından acımasızca gerçekleştirilen katliamlar insaniyetini yitirmemiş dünyada, özellikle mazlum Müslüman halklarda derin bir yürek acısı oluşturdu. Bu acıyı anlamayan, var oldukları her dönemde darbecilerin yanında yer alanlar, muktedirlerden güç ve sermaye devşirmekle meşgul olanlar içlerinde en küçük merhamet duygusu göstermeden İhvan düşmanlığı sergilemeye koyuldular. Fakat en acı olanı ise özelde Müslüman dünya genelde bütün bir insanlık için geleceğin dünyasını oluşturma hedefinde olanların her olayda olduğu gibi bu olayda da İslami bir hareketin aleyhinde duruş sergilemesiydi. Bu kesimlerin eleştiri kültürlerinde Müslüman olmayan güçler ile dini temel referans almayan odaklar hiçbir zaman nasiplenmediler. Dini gayret adına Müslümanların attıkları her adım bu kesimlerce acımasızca eleştiri hedefi oldu. Binlerce Müslümanın öldürülmesi satır aralarındaki üzüntü cümleleriyle yerini alırken, coğrafyamıza en şirret hadiseleri yaşatanlar hiçbir zaman tenkit edilmediler. Müslümanlar öldürülürken akmayan gözyaşlarımız nedense hep insafsız bir oka dönüşüp İhvan gibi hareketleri vurdu. İç politik tartışmaları bir kenara bırakarak ifade edelim, başta başbakan olmak üzere devlet büyüklerinin darbe karşıtı ilkeli duruşları, bu konuda dünyayı bile karşılarına alma pahası çıkar eksenli dış politik analizler eşliğinde yerden yere vuruldu. Laik, liberal veya kimi muhafazakâr çevreler tek bir koro eşliğinde Mısır'da gerçekleşen kitlesel kıyımlar karşısında Türkiye'nin yüksek perdeden sergilediği mazlum yanlısı duruşu sıfır sorundan herkesle sorunlu söylemi üzerinden eleştirdiler. Mısır olayları bağlamında Türkiye'nin bu dış politikasına, olayların seyrinde Müslüman Kardeşler hareketinin izlediği yönteme yöneltilen eleştirilerin analizini inşaallah bir sonraki yazımızda sürdüreceğiz.
YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 13 Temmuz 2015 Kadir gecesi / risaletin gecesi02 Ekim 2014 Kurban terkedilmemesi gereken bir sünnettir26 Temmuz 2014 Ramazan hilali- 219 Temmuz 2014 Zekat verilecek kimseler- 2
|